Değerli Okuyucular,

Tarih bize çok şey öğretiyor. Ulusların, dinlerin ve etnik grupların AŞAĞILANMASI kaçınılmaz olarak sonraki yıllar AŞAĞILAMA refleksine dönüşmekte, bu durum siyasi ve sosyal bir sendrom olarak devam ede gelmektedir.

Kim bilir; eğer Türk halkı, Mondros ve Sevr Antlaşmalarıyla kendisini AŞAĞILANMIŞ hissetmeseydi, Kurtuluş Savaşı mümkün olmayacaktı.

Kim bilir; eğer Almanlar, Birinci Dünya Savaşı sonunda Versay Antlaşmasıyla AŞAĞILANMIŞ hissetmeseydi, Hitler iktidara gelemeyecekti.

Bu gerçekliği  Çin’i örnek vererek dikkatinize sunmak isterim. Daha iyi anlaşılması için önce İngiltere’den başlamak gerekecektir.

 İNGİLTERE İMPARATORLUĞU

Bazı uluslar şanslıdırlar. Adım adım ilerler, büyük bir imparatorluğa dönüşürler. İngiltere İmparatorluğu, buna güzel bir örnektir.

Birleşik Krallık (United Kingdom)

Haritada görüldüğü gibi bugünkü Birleşik Krallık dört parçadan oluşmaktadır:

  1. England (inglınd):                                           İngiltere
  2. Scotland (skatlınd):                                         İskoçya
  3. Wales (vueyls):                                                 Galler
  4. Northern Ireland (nordırn ayırlınd):          Kuzey İrlanda

İngiltere (yeşil renk), 130 bin km karedir. Yani Türkiye’nin altıda biri kadardır. Tarihsel gelişim içinde İngiltere, sırayla Galler, İskoçya ve İrlanda’yı ele geçirir, sınırlarını genişletir. (Bugün İrlanda bağımsız bir devlettir. İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda da bağımsızlıklarına çok yakındırlar. Böyle olursa, “Güneş Batmayan” koskocaman İngiltere İmparatorluğundan geriye sadece İngiltere kalacaktır.)

16’ncı yüzyıl bir anlamda keşifler çağıdır. En çok gemisi olan imparatorluklar, denizaşırı toprakları sömürgeleştiriyor, kendisine bağlıyorlardı. İki imparatorluk yarış halindeydi: İngiltere ve İspanya.

İngiltere İmparatorluğu, 1588 yılında İspanya’nın deniz gücünü yenilgiye uğratınca, dünya hakimiyetinin de yolu açılmış oldu. Bir yandan Hindistan’ı sömürgeleştirirken bir yandan da ABD, Avustralya ve Yeni Zelanda’da sömürgeler kurdu.

İngiltere İmparatorluğunun asıl gücü East Indian Company (EIC) isimli devasa devlet şirketiydi. Hisseleri halka açık olan EIC, belki de insanlık tarihinin devlet kontrolünde ve “tekel” yapısına sahip en büyük şirketiydi.

EIC, dünya ticaretini ele geçirir. Baharat, ipek, tekstil boyası, tuz, güherçile (barut üretimi, gübre, ilaç sanayi, gıda koruma vb kullanılır), çay ve afyon ticareti artık deniz yoluyla yapıldığından, karayoluyla yapılan tarihi İpek Yolu ve Baharat Yolu da önemini kaybeder.

İngiltere 19’ncu yüzyılda bu kez Endüstri Devriminin merkezi olur. Gücü daha da artar. Dünya tekstilin nerdeyse tamamına yakını İngiltere’deki fabrikalarda dokunmaktadır. Öyle ki Manchester şehrinin adı, halk arasında “Cottonopolis” yani “Pamukşehri” idi.

İşte böyle bir zamanda İngiliz İmparatorluğu, dikkatini, insanlığın dörtte bir nüfusunu barındıran ÇİN’e çevirir. Amacı, Çin’i bir bahaneyle Hindistan gibi sömürge yapmaktır.

 AFYON SAVAŞLARI

19’ncu yüzyılın başlarında İngiliz tüccarları, Çin’den satın aldıkları çay, ipek ve porseleni dünya marketlerinde pazarlamakta, büyük paralar kazanmaktadırlar. Çinliler, İngilizlerin ürünlerini istemediklerinden bu ticarette ürün değiş tokuş imkânı kalmamakta, İngiltere’nin ticaret açığı tek yönlü artmaktadır. Çin, sattığı ürünlere karşılık sadece gümüş madenini kabul etmektedir. Bir zaman sonra İngiliz tüccarlar gümüş bulmakta zorlanırlar. EIC ve İngiliz tüccarlar, Çin’deki gümüşe göz dikerler. Bunu nasıl elde edeceklerdir?

O yıllar EIC, Hindistan’da afyon yetiştirmektedir. Hintliler, afyonu sadece tıbbı amaçla kullanmaktadırlar. İngiliz tüccarlar afyonu illegal olarak Çin’e sokarlar. Halk arasında afyon bağımlılığı hızla artar.

East Indian Şirketinin Hindistan’da ürettiği afyonun saklandığı depolarında biri

Çin’de afyon içilen bir mekân (Afyonhane). 1840’da Çin’de 10 milyondan fazla afyon bağımlısı vardı.

İngiliz tüccarlar, afyonu sadece gümüş karşılığında sattıkları için bu ticaret Çin’in aleyhine bir durum oluşturur. Çin İmparatorluğu, afyon satışına yasak getirir, hatta yakaladığı yükleri denize döker. Bu nedenle 1839-42 ve 1856-1860 yılları arasında İngiltere ve Çin iki kez savaşırlar. Endüstri devriminin silahlarıyla donatılmış İngiliz gemileri, Çinlileri kolayca mağlup ederler. Çin, AŞAĞILANMIŞTIR. Halkı, afyon bağımlığına itilmiş, gümüş rezervleri tükenmiştir. Üstelik Hong Kong, bir İngiliz sömürgesi olmuştur.

 Afyon ticaretinin yapıldığı Kanton Nehrinden bir görünüş

 

İngilizler, Çin’in iç kesimlerini de işgal etmeye başlarlar

Çin, afyon ticaretini durdurmak zorunda olduğunu bilmektedir. İşte böyle bir zamanda Çinliler arasında yabancı düşmanlığı yükselir. Yihetuan (Dürüst ve Uyumlu Yumruklar) isimli gizli bir örgüt kurulur. Hanedanlık da bu örgüte gizli destek verir. Örgüt mensupları özel bir eğitimden geçerler. Kung Fu’ya benzer bir eğitim alılar. Sadece kılıç ve mızrak kullanmaktadırlar. İngilizler, örgütün benimsediği Kung Fu tekniğini, boksörlere benzettiklerinden bu örgüt Batılılar arasında Boxer (Boksörler) olarak bilinir.

1899 yılında Boxerler, yabancılara karşı savaş açarlar. Kafa kesme en sık başvurdukları yöntemdir. Kurtulabilen yabancılar Pekin’deki Elçilikler Mahallesi’ne sığınır, burada direnişi örgütlerler. Ancak Boxerlerin bu direnişi kırma ihtimali büyüyünce Rusya, Japonya, İngiltere, Fransa, Almanya, ABD, İtalya ve Avusturya-Macaristan devletlerinden 20 bin kişilik uluslararası bir ordu Pekin’deki yabancıların imdadına koşar. Her ne kadar Hanedanlık ordusu bu gücün Pekin’e ulaşmasına engel olmaya çalışsa da başarılı olamaz, büyük kayıplardan sonra geriye kalan 10 bin kişilik birlik Pekin’e ulaşmayı başarır. Kendi topraklarında yabancılara yenilen Çinliler tekrar AŞAĞILANIRLAR.

İngilizlerin, Hintli askerlerden oluşan sömürge ordusu Pekin’de (1900)

Uluslararası askeri birlikler, Çin İmparatorluk sarayı Yasak Şehir binasının önünde (1900)

Çok geçmeden Çin genelinde Boxer avı başlar. On binlerce Boxer isyancısının kafası kesilir, duvarlara ve ağaçlara asılır. Yabancı askerler bir yandan da mabetleri talan ederler.

Kafaları kesilen Boxerler ve uluslararası birlikler

Çin’in başında 1644 yılından beri Çing Hanedanı vardır. İmparatorluğu 1864’dan beri İmparatoriçe Cixi despotça yönetmektedir.

İmparatoriçe Cixi

İmparatoriçe Cixi, 15 Kasım 1908’de vefat edince monarşistlerle cumhuriyetçiler arasında kanlı bir mücadele başlar. 10 Ekim 1911 tarihinde Cumhuriyetçiler, demiryolu projesinin yabancılara satılmasını protesto ederek bir devrim hareketi başlatırlar. Sun Yat-Sen, 1 Ocak 1912’de 2000 yıllık imparatorluğa son vererek Cumhuriyeti ilan eder. İç Savaşa neden vermemek için Cumhurbaşkanlığını güçlü General Yuan Shikai’ye bırakır. Yuan Shikai, Mart 1916’da vefat edince bu kez Çin’de Savaş Ağaları (Lordları) dönemi başlar. Çin, savaş lordları tarafından yönetilen otuza yakın bölgeye parçalanır. (Sun Yat-Sen, ömründe sadece iki ay boyunca Cumhurbaşkanı olarak görev yapmıştır.)

Modern Çin’in kurucu babası: Sun Yat-Sen

 

Sun Yat-Sen gençlik yıllarında (ortada)

 Sun Yat-Sen, 25 Ağustos 1912 tarihinde üç temel ilke (Demokrasi-Milliyetçilik-Refah) temelinde Kuomintag’ı yani Çin Milliyetçi Partisini kurar.

Savaş Ağalarının her biri Çin’in bir bölgesini ele geçirir, kendisini “İmparator” ilan eder. Sun Yat-Sen, Çin’i birleştirme mücadelesinden vazgeçmez, ancak 1925’de kanserden vefat edince bu çabası yarım kalır. Yerine, en çok sevdiği General Çan Kay Şek geçer.

General Çan Kay Şek

Sun Yat-Sen (oturan) ve Generalleri (tam arkasında General Çan Kay Şek)

Çan Kay-Şek ve ikinci eşi Soong Mei-Ling (1927)

Sun Yat-Sen’in Amerika’da eğitim görmüş baldızı Soong Mei-Ling ile ikinci evliliğini yapan Çan Kay Şek, başkenti Pekin’den Nankin’e taşır. Vakit kaybetmeden savaş lordlarına karşı sefere çıkar. Çan Kay Şek, Çin’i birleştirmek üzereyken bu kez karşısına Mao Zedung’un örgütlediği, Sovyetlerin desteklediği ve büyük şehirlerdeki işçiler arasında gittikçe güçlenen Komünistler çıkar. Çan Kay Şek, Komünistler harekete geçmeden, onları faka bastırmaya karar verir, 12 Nisan 1927 tarihinde Şanghay’da Komünistlere karşı büyük bir katliam yapar. Böylece Çin’de, Milliyetçiler ve Komünistler arasında 1949 yılına kadar devam edecek olan kanlı bir iç savaş da başlamış olur.

Bu olaydan sonra, Mao Zedung, strateji değiştirir, büyük şehirleri terk eder, kırsaldaki küçük şehirlere yerleşir. Ancak bu şehirler de acımasızca bombalanınca ve Komünist üyeler katledilince, Mao Zedung, dağlara çekilir, yoksul köylüler arasında mücadelesine devam eder.

 Mao Zedung (Gençlik yılları)

Çin’in kuzey bölgesi Mançurya, bir savaş lordu tarafından kontrol ediliyordu. Çan Kay Şek’e karşı koyabilmek için Japonlardan destek alıyordu. Japonlar, savaş lordu Zuolin’i gizli bir suikastla öldürünce yerine oğlu geçti, ancak Japonlar, Çan Kay Şek’in er geç müdahale edeceğini düşünerek 18 Eylül 1931 tarihinde Türkiye’nin iki katı büyüklüğündeki Mançurya’yı işgal etti. Çin, yeniden AŞAĞILANMIŞTI.

Japonya 1937’de bu kez Çin’in iki büyük şehri Şangay ve Pekin’i işgal etti. Çin, bir kez daha AŞAĞILANMIŞTI.

Japon askerleri ve onlara boyun eğen Çinliler

Mao Zedung, Çan Kay-Şek’e karşı yürüttüğü iç savaşı kazanır ve 1 Ekim 1949 tarihinde Komünist Çin’i ilan eder. Çan Kay-Şek, Formoza adasına sığınır, Taiwan Cumhuriyetini kurar.

Uzun yıllar aşağılandıktan sonra iktidarı ele geçiren Çinliler bu kez kendilerinden olmayanları AŞAĞILAMAYA başlarlar. Bunun iki önemli kurbanı Uygur ve Tibet halklarıdır.

1966 yılındaki Kültür Devrimi sırasında Uygur ülkesindeki camiler kapatılır, dili yasaklanır, dini liderleri domuz yetiştiriciliğine zorlanır, Hacca gitmeleri engellenir, Uygur ülkesine Çinliler yerleştirilir. Böylece, Uygur halkı AŞAĞILANDI.

Benze şekilde Tibet ülkesinde yaşayan halkın dini (Budizm), dili yasaklanır, seyahat yasağı getirilir, Çinliler yerleştirilerek nüfus dengesi bozulmaya çalışılır. Böylece, Tibet halkı AŞAĞILANDI.

SONUÇ

Unutmayınız, bir ulusu, dini, etnik grubu, dili, kültürü yasaklar ve AŞAĞILARSANIZ, kaçınılmaz olarak bir gün gelecektir, söz konusu ulus, din, etnik grup başkalarını AŞAĞILAYARAK intikamını alacaktır. Bu tarihin engellenemez bir döngüsüdür.

0 Paylaşımlar

 

Benzer Haberler

0 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir