76’SINDA SALLANAN KOLTUKTA OTURUP ÖRGÜ ÖRMEK YERİNE DÜNYAYA NİZAMAT VEREN NENELER ACEP BİZE NEYİ NAĞILLAMAKTAYDI?…

Efendim, uzaklarda bir yerde (Zürih) kendilerine “KlimaSeniorinnen” diyen, sayıları her geçen gün artan, bu ay itibariyle 3000’e dayanan, en küçüğü 70 yaşında ikinci baharındaki bir gurup esaslı kadın; oturdukları şehirde her ay buluşup, en insani duyarlılık ve diğergamlıkla kendilerine Ülke/Dünya meselelerini mesele ediyorlardı…Kaç sene önce yine bir yaz akşamının sıcağında Zürih’te periyodik olarak buluştukları o mutena Kafe’de hasbihal ediyorlardı. Elbette yurdum fanilerinin ziyadesiyle aşina olduğumuz, incir çekirdeğini doldurmayacak gelin-kaynana, elti-görümce, gohum-komşu çekiştirmelerinin hayli fevkinde, yerelden ulusala hatta uluslar ötesine uzanan meseleleri teati ediyorlardı…Bizim nahırçı Ewdo’nun tabiri şahanesiyle, bu ihtiyareler “yeri bıraxıp göynen elleşiyorlardı…”

 Zürihli neneler toplantı halinde
İkinci baharındaki bu hatunların buluşmaları daima gündemli olur ve her defasında gündemdeki konuları usulünce teati edip hale yola koyup, sonuç ve önerileri raporlamak üzere, Sürmeli Çukuru/Iğdır havalisinde bizim toy/düğün/şenliklerimizde vaziyeti, süreci yöneten “Toybabası” misali bir kişi Koçu/moderatör olarak öne çıkar ve sohbetin insicamını gözetirdi.

Yaklaşık 8 sene önce bir Haziran akşamı Zürih’te yapılan ve İnsanlık tarihine milat olarak geçecek olan o günkü sohbette “daha daha nasılsınlara” varmadan, 76 yaşındaki Elizabeth Smart’ın; İklim değişikliğinin, insanlığın kendi eliyle kıyametine yol açacağına dair çarpıcı sözleriyle başlamıştı…
“No’lcak bu İsviçre’nin hali, mevsimlere bir hal oldu, havalar da ha bire ısınmakta, şu muayyen dönem sonrası sebepli/sebepsiz ısınan canımız/bedenimiz, giderek artan sıcaklara tahammül edemez oldu yolundaki kimi teknik, entelektüel bir altlık taşımayan ümmi/avami serzeniş ve yakınmalarla ama çekirdek kadrosunu Dünyanın dört bir yanından muhtelif meslek ve işlerdeki birikimleri, tecrübe ve donanımlarıyla gezegenimizin sonunu getirecek olan iklim değişikliğinin yol açacağı felaketin farkında olan ihtiyarelerin, İsviçre’nin meşhur kruvasanları ve kahve keyfiyle harlanan sohbet, alanında uzman emektar hatunların, olayda hükümetlerin, devletlerin başta karbon salınımı olmak üzere sanayinin muhtelif kollarında, zamanında yapılması lazım gelen önlem ve uygulamaları yapmadığından bahisle, olayın sebep ve sorumlularının tespit edilmesine dair önerilerle sohbet giderek insanlığın kurtuluşuna kafa yoran canların somut, uygulanabilir tedbir ve teklifleriyle sohbet, hayli verimli bir noktaya doğru evrilmişti…

Hasbihalin bu kıvam deminde söz alan Elizabeth Hatun, Dünyamızın geleceğini tehdit eden iklim değişikliğinin yol açtığı sorunların giderek yaşamı tehdit eder bir noktaya geldiği, her geçen gün artarak derinleşen bu soruna tek tek bireylerden hükümetlere, devletlere kadar her kademede gecikmeksizin müdahale edilmesi lazım hatta elzem olduğunu dile getirdikten sonra, giderek derinleşip vahamete dönüşecek olan bu meselenin bütün yönleriyle açıklığa kavuşturulması, sebep ve sorumlularının tespiti için konuyu AİHM ne taşımaktan, evet İsviçre Hükümeti ve Devletini dava etmekten söz etmişti. Bu sözleri önce bir şaşkınlığa yol açmışsa da olayı, olanca vahameti ve olası fecaati ile herkesin anlayabileceği şekilde izah edince, hazirunu tarafı olacakları bu davayı açmaya ikna etmişti. Sohbete katılan kadınların ittifakla kabul edip karara bağladıkları Dava açma iradesini, yurt genelindeki sayıları 3000’i bulan grup üyeleri de benimseyip desteklemişlerdi. O gün, bu husustaki ilginç tespit ve önerileriyle öne çıkan, bu meyanda söyledikleriyle daima hayret ve hayranlıkla dinledikleri Elizabet Hanımı, grup ilk kez bu kadar öfkeli ve kararlı görmüştü…

Grup üyeleri davayı açtı ve senelerce süren bu davanın her aşamasında ulaşabildikleri her uzmandan, bu alanda faaliyet v e çalışmalarda bulunan enstitü ve akademisyenlerden derledikleri bilgi ve belgeleri mahkemeye sunarak, insanlık adına yüksek bir haysiyet ve onur mücadelesi vererek, insanlık tarihine milat olacak bir karara ulaştılar:

“Senelerce sürdü dava ve geçen hafta karar çıktı: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) iklim değişikliğinin etkileri şikayetiyle açılan davada ilk kez bir ülke aleyhine, iklim aktivisti neneler lehine karar verdi.”

İnsan balasının yeryüzü macerasında bir milat olarak görülen davada Mahkeme; 70 yaş üstü kadınların iklim değişikliğinden kaynaklanan sıcak hava dalgalarından daha fazla etkilendiklerini, sıcak havalarda dışarıya çıkamayarak evlere kapanmak ve böylece yaşamı ıskalamak durumunda kaldıklarından bahisle, temiz hava ve yaşanabilir bir iklimin, Devlet/Hükumet tarafından korunup gözetilmesi gereken anayasal teminat altındaki temel insan hakları kapsamında olduğuna hükmediyordu…

Ve hukuken bağlayıcı olan bu kararın, artık diğer Avrupa Birliği üyesi ülkeler ve elbette Ülkemiz açısından da emsal teşkil edecek nitelikte bir karar olduğu dikkate alındığında, (mesela memleketin en kirli havasını soluduğumuz Sürmeli Çukuru’ndaki vaziyeti düşündüğümüzde) bu davanın nasıl bir milat olduğu, dolayısıyla Nenelerin ne yaman bir işi başardığı da açıkça görülmekte…
Peki bu dava süreci ve karar sonrasında İsviçre’de ne olmadı?…

Ne o gün orada bu sohbete ve alınan kara katılan hanımlardan ne de ülkede sayıları 3000 e dayanan bu platforma gönül veren hiçbir kadın “Yok daha neler…Kendi hükümetimizi/Devletimizi yad ellere şikayet edip dava açmak da neyi nesi?…” demediği gibi Ülke vatandaşından hiç kimse de “…evde oturup fasulye kıracak, torun torbaya bakacak bu neneler ne yapmakta, bu meşum dava da neyin nesi, bu gafil ablalar dış mihrakların oyununa sefiller…Bu neneler, ekmeğini yediği suyunu içtiği ülkesini ecnebilere şikayet ederek vatanına, milletine ihanet ediyor”, diyerek parmak sallamadığı gibi İsviçre Devlet ve Hükumet mensubu kimse de nahoş denebilecek bir tutum tavır içinde olmadı. Aksine insanlığın geleceği adına gösterdikleri yüksek duyarlılıkla verdikleri mücadelenin kendileri açısından kıymetli ve takdire şayan olduğunu, bu konuda hükûmet olarak gereken tedbir ve uygulamaların gecikmeksizin yerine getirileceğinin bilinmesini isteyerek demokratik ve insani bir olgunlukla karşıladılar.

 Sallanan koltukta örgü ören nene
KlimaSeniorinnen grubunun Davanın/Kararın keyfini paylaştıkları basın toplantısında, yıllarca süren bu dava sizi yormadı mı diye sual eden BBC’nin acar muhabirine ve onun şahsında haldaşlık/hüzündaşlıktan yana nasipsiz cümle nadân ehline verdiği cevap da Anadolu söz/kelâm geleneğinde Meşşedi’yi mestûsermest edecek kadar keyifli hoşçaydı:
Sözü şirince bağlarken 76’sındaki Elisabeth Smart, “…BAZILARIMIZ SALLANAN KOLTUKTA OTURUP SADECE ÖRGÜ ÖRMEK İÇİN YARATILMADIK…” diyordu…

Elbet yine Üstadın o Mihriban şirin nüktesiyle, ‘Mektup yazdım Hasan’a. Ha Hasan’a ha sana…”

0 Paylaşımlar

 

Benzer Haberler

1 Yorum


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir