28/08/2020

YAŞAR KEMAL NE KADAR BÜYÜK YAZARDIR

İnce Memed’i ben orta birinci sınıfta 1959 yılında okudum. Ama böylesine ünlü bir roman olduğunu bilmeden.O yaş ve kültürde ve o kalın hacmine rağmen kendini okuttuysa demek ki iyi bir eserdi!

Sonra fakülte yıllarında da okudum.Devrimciyiz ya.Köy ağalığını zulmü ve başkaldırıyı anlatıyor ya.O halde yazar da büyüktü, yazdığı kitapta.

Son olarak 2015 yılında Bursa’da kızımın evinde başkaca kayda değer kitap olmadığından belki de, İnce Memed’i bir kez daha okudum.

Konu 1930 ların trajik hikayesi. Yaşar Kemal’inde köylü olması nedeniyle ortamı kelimeler ile güzel ifade etmesi.Hele  İnce Memed’in takibi, mapusane damları, hep kitap ve filmlerde de işlenen, emekleyen Türk sinemasının gözde temalarıydı.

Ne var ki buraya kadardı Yaşar Kemal’in büyük ustalığı.

Tasvirleri sanki pelür kağıdına kopya edilmiş gibi tekrarlardır.

“Adana çürümüş ot kokar, genzi yakar sivrisinekler adamı dalar” filan.

Yani öyle özgün bir tasvir yok. Belki de yazar haklıdır.Zira olan gözlemlenen budur.

Ama İnce Memed’in dağdaki anlatımı tamamen masa başı kurgusudur. Okuyucunun nabzına şerbet vermektir.Nasıl mı.Anlatıyorum.

İnce Memed’in kullandığı tüfek beş açılan tabir edilen Kırıkkale yapımıdır. Bu tüfeğin ağırlı 4500 gramdır.

Mermisi ise 40 gramdır.

Su matarası aliminyum kılıfı ile 300 gram

Mataradaki su bir litre 1000 gram

Ayağındaki postal çifti 2000 gram

Parka                              3000 gram

Dürbün tahmini               1000 gram

Çapraz fişeklik 3 yüz mermi

Bir mermi 40gram üç yüz mermi 12000 gram

Fişeklik  500gram

Toplam 24.800 yani 25 kilo üzerinde fazladan yük var.

Ve İnce Memed. Adı üstünde, zayıf ince kara kuru bir şey.Yani ne pehlivandır, ne güçlü bir sporcu.Bu kadar yükle dağda taşta keklik gibi sekiyor jandarmadan kaçıyor.Çatışıyor.Arazi oluyor.İnanan beri gelsin.İnanmayanlarda dediklerimi google’den sorgulasınlar.Veya bir bilene sorsunlar.

Hani Türk Filmlerinin dayısı Cüneyt Arkın on metre havaya sıçrar. Kırma tabir edilen av tüfeği ile doldurmadan. durmadan ateş eder ya. Öyle bir şey. Seyircide heyecandan alkışlar durur. 

Bu Türk edebiyatının genel bir rahatsızlığıdır. Fakir Baykurt Tırpan romanında köy ağasını anlatır.Ağa düğünde tabancasını, Simith Wesson’u çıkarır.ABD karşıtlığı zirve yapıyor ya.İlle de silah Madein USA olacak.Halbuki Türk köylülerinde, ağalarında Nagant ve Revolver vardır tabanca olarak.Biri Rus, diğeri İngiliz yapımıdır.

Ağa mermileri havaya boşaltır. Çıkarır yedek şarjörü takar. ABD Simit Wesson topludur.Yedek şarjörü filanda yoktur.Taa 1980 yılı sonlarında şarjörlüsünü ürettiler.Roman 1970 de yazılmıştır. 1940 ları anlatır.

Ağrı Dağı Efsanesi bizim yöredir.Iğdır adı da birkaç yerde geçer.Roman zaten bir efsaneye dayandığından fazlaca şey söylenemez.Anlatım dil yetkindir.Şiirseldir.Ama ayakları yere değmez yazarın.Zira bir köy ağasının atına göz koyduğu kıza öyle karşı çıkılamaz.Adamı oyarlar.Ama bizdeki bütün devrimcilik ağalara karşı çıkmaya dayandırıldığından bu fasit dairede yazarlar kaybolur.

Ahmet’in gülbahar ile yatarken arasına evlenmedikleri için kılıcını koyup sınırı çizmesi bölgemizin şaşmaz ve illaki uyulan acayip bir töresidir.Pratikte geçerliliği nedir.Ben uymadım, bilemem.

En komik yanı da Gülbahar’ın bir saçının telini zindancı Memo’ya vermesini hazzetmeyen Ahmet tipindedir. Bir bağ ot ya da bir karabaş için olsa hadi neyse ama bir saç teli için bizim buralarda kimse ne ölür ne öldürür. Belki bir miktar diyet verir o kadar.

Bunu da geçeyim ama Küp Göl’ü sanıldığı gibi Ağrı ilinin değil Iğdır ili sınırları içerisindedir. Olayın anlatıldığı yıllarda ise Doğubeyazıt Sancağına bağlıdır. Defalarca da gitmişimdir. Küp Gölü ilkbaharda en fazla 5-10 metre çapında bir çukura kar sularının dolmasıyla oluşmuş bir gölettir. Yazarda bir harman yeri kadar olarak “göl alanını” belirtir zaten. Köylüler hayvanlarını sularlar. Temmuz ayından sonrada göletin suyu kurur. Derinliği ise hiçbir zaman bir metreyi bulmaz ki Ahmet gölün sularında kaybolsun.

Son zaman dizilerine de bu tür tutarsızlıklar bulaştı.Malikanede otururlar.Altlarında en son model jeep. Hepsi Avrupa’da tahsil etmişlerdir ama ne hikmetse tipik köylü aksanından kurtulmamışlardır.

Ve o koca malikanede bir bilemedin iki hizmetli çalışır.Yahu Hulusi Kentmen’’in malikanelerinde aşçı, aşçı yamağı, bahçıvan, şoför, kabzımal, ortalığa da bakan en az iki hizmetçi yani altı yedi insan çalışırdı.Bunlar ne kadar da pintiler. 

Nasıl olsa okuyucu da seyirci de yiyor. Yiyor mu acep                                     

0 Paylaşımlar

 

Benzer Haberler

0 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir