Değerli Okuyucular:

Türkiye’deki seçimleri ve demokrasiyi çok seviyorum. Adil bir işleyiş var. Bazen SEÇMEN, “Punkawallah” oluyor bazen de SEÇİLEN… Biliyorum, muhtemelen “Punkawallah” kelimesinin ne demek olduğunu bilmiyorsunuzdur. İsterseniz tarihsel bir açıklamayla bu tanıma bir netlik kazandırayım, sonra kaldığımız yerden devam ederiz.

 EL YELPAZESİ

Çok eski zamanlardan beri sıcak ve bunaltıcı havalarda el yelpazesi kullanılması bir gelenekti.

Özellikle el yelpazesi 17’nci yüzyıldan itibaren popüler bir öğe olarak günlük hayatın bir parçası oldu. Yelpazeler sadece serinleme amacıyla değil şık bir aksesuar ve iletişim aracı görevini de üstlendiler. Çeşit çeşit materyaller kullanıldı: Kâğıt, ipek, tüy, dantel… Bambu, fildişi veya deniz kabuğu gibi malzemelerden yapılmış çubuklara monte edilen yelpazeler dönemin sanatsal zevkini de yansıtıyordu. Bunun için önemli bir sektör oluştu. Süslü tasarımlar birbirini izliyordu. Ayrıca kullanılan malzemeler, karmaşık tasarımlar kullanıcının sosyal statüsü hakkında da bilgi veriyordu.

Japon kızı ve el yelpazesi  

Haremde bir cariye ve el yelpazesi

Zamanla hanımların kullandıkları el yelpazeleri bir iletişim aracına dönüştü. Akıllı telefonların ve sosyal medyanın olmadığı böylesi bir dönemde yelpazeyi tutuş şekli ile karşı taraf istenen mesajı iletmek mümkündü. Örneğin, kalbe yakın tutulan kapalı bir yelpaze “sevgi” mesajı iletiyordu. Yok eğer yelpaze serçe parmağı ayrık tutularak yüze yakın tutuluyorsa flört ve ilginin sembolü anlamındaydı. Bazen de yelpaze tutularak çirkin dişler saklanırdı. Müslüman kadınlar hicaba bürünerek yüzlerini yabancı erkeklere karşı örterken, Hıristiyan kadınlar özellikle kilisede yelpazeyle yüzlerini kapatırlardı.

Elektrik 19’ncu yüzyılın sonlarında günlük kullanıma girdi. Edison, 1879 yılında ampulü icat etti. Kısa sürede sokaklar, evler ve işyerleri ampulle aydınlandı. Edison Doğru Akım (DC); Tesla da Alternatif Akımı (AC) kullanınca DC ve AC motorları hızla uygulama alanı buldu. Vantilatör icat edildi, el yelpazeleri gözden düştü.

 AİLE BOYU YELPAZE

El yelpazesini kullanmak her ne kadar bayanların ilgi alanı olsa da zengin ve soylu erkekler bunun yerine farklı bir çözüm buldular. Kalın kumaş, bambu veya Hint kamışından örülmüş hasırlar tavana asılır, bir hizmetçi de oturduğu yerden ipi çekerek devasa yelpazeleri hareket ettirir, odayı serinletirdi.

Tavanda asılı yelpazeler Avrupa’da pek kullanım alanı bulmadı, çünkü boğucu ve bunaltıcı sıcaklık yoktu.

İngiltere, Hindistan’ı sömürgeleştirince üç büyük sorunla karşılaştı: Baharatlı yemekler, sivrisinekler ve bunaltıcı sıcaklar.

Baharatlı yemeklerden kaçınmak kolaydı. Ancak sivrisinekler ve bunaltıcı sıcaklara karşı çaresizdiler. Tek çözüm vardı: “Punkha” denilen devasa hasır veya kumaşlar tavana asılır, iple bağlanır, bir makara düzeneğinden geçirilen ip de bir Hintli hizmetkarın eline tutuşturuldu. Zavallı adam evin dışında bir köşede oturur, durmadan ipi çekip dururdu.

Zengin bir aile… Tavanda büyük bir yelpaze asılı… Zavallı Punkawallah dışarıdaki ipi sallayarak hanımefendiyi serinletiyor

Zavallı Punkawallah… Sıcakta oturmuş, ipi sallıyor, hafifçe uyukluyor

Daha sonra ipi ayağa bağlamak daha iyi bir çözüm oldu. “Punkawallah”, ayağını oynatarak odadaki soylu İngiliz ailesini serinletirdi. Yorulduğu zaman uyuklar gibi olur, hatta uyur ama ayağını oynatmaya devam ederdi.

Punkawallah ayağıyla ipi sallıyor, uyukluyor, hanımefendi de serinleniyor

Eğer salon büyükse, o zaman birkaç “punkawallah” kullanılırdı. Yere uzanırlar, ayaklarına ip bağlanır, böylece ayaklarını oynatarak geniş salondaki zenginleri rahatlatan serinlik sağlanırdı. Devasa yelpazeler aynı anda, aynı yönde hareket etsinler diye bir hizmetkar da iskemleye oturur, yere sırt üstü uzanmış punkawallah’ları kontrol ederdi.

İki Punkawallah, sırt üstü uzanmış eşgüdümlü olarak ayaklarıyla ipi sallıyor, bir görevli de onları kontrol ediyor

Bazen “punkawallah”lar ayaklarını sallarken, uyuyakalmasınlar diye üzerlerine şeker tozu serpilir, karıncalar zavallı adamın çıplak bedenine üşüşür, çimdikleyerek uyumasına engel olurlardı.

SEÇMENİN SEÇİLENE EZİYETİ

Dünyada sadece Türkiye’de seçmen ve seçilen arasında özel bir ilişki vardır. Seçim zamanı, seçmen, adaylara işkence eder. Adaylar binbir söz ve vaatte bulunurlar: Oğlunuzu, kızınızı işe alacağım; burs vereceğim; köyünüze sondaj vurduracağım; şehrinize hastane kuracağım; hazine arazisine yapılmış evlerinize tapu alacağım; fabrikalar kuracağım; üniversiteler ve fakülteler yaptıracağım; sınır kapılarını hizmete açacağım; serbest bölge kuracağım; şehrimizi turizm merkezi yapacağım; teleferik çekeceğim; hızlı tren getireceğim; Zengezer koridorunu hizmete açacağım…

Ah, benim zavallı adaylarım… Ah, benim zavallı müstakbel milletvekillerim… Seçim zamanı, “punkawallah”lar gibi kavurucu sıcaklıkta yere uzanırlar, ayaklarına bağlanan ipi hareket ettirip, geniş odada keyiflerince oturan seçmenleri serinletip, rahatlatırlar. Onlar da biliyor ki bu bir tahterevalli oyunudur. Az kaldı, diyerek kendilerini teselli eder, tahammül etmeye çalışırlar.

Gördüğünüz gibi “seçmen” vatandaşların keyfileri yerinde… Yelpazeyle serinleniyorlar… Zavallı aday da dışarıda yere uzanmış ayağıyla ipi sallıyor

SEÇİLENİN SEÇMENE EZİYETİ

Aday, milletvekili olarak seçildikten sonra, bu kez seçmen “punkawallah” olur. Ne mümkün milletvekiline ulaşmak… Telefonları ya meşgul ya sessizdir, ya da “Şu an çok önemli bir toplantıdayım. Notumu aldım!” diyerek telefonu seçmenin yüzüne kapatır. Meclisteki odasına gidersiniz, sizi öylesine şahane tatlı sözlerle oyalar ki, inanıp evinize sevinçle döner, işim ha bugün oldu ha yarın oldu diye umutlanır, haber alamadıkça kıvranır, üzülür, tıpkı kavurucu sıcakta elindeki ipi sallayan “punkawallah”tan farkınız kalmaz. Eğer çok üsteleseniz, “Oyunuzu zorla mı aldım? Üstelik dünya kadar para harcadım. Oyunu vermeseydin!” diyerek size kapıyı gösterir.

Milletvekili, beş yıl boyunca havasını atar, her yerde, “Sayın Vekilim” denilerek ağırlanır, önemsenir. Emekliliği artık garantidir, en önemlisi dokunulmazlık satın almıştır. Güvendedir. Seçmen de durmadan söylenir, “Gelecek seçimlerde ne yapacağımı biliyorum,” diyerek intikamını biler, hesaplaşmasını erteler, ama 5 yıl boyunca “punkawallah” olmaktan kurtulamaz.

Seçmen, sıcakta kavruluyor, ipi çekerek milletvekilini serinletiyor

SONUÇ

Dünyada başka hiçbir ülkede, ülkemizdeki gibi adil (!) bir demokrasi yoktur. Tahterevalli sistemi mükemmel işler. Herkes sırayla “punkawallah” olur. Bazen seçmen kraldır; bazen de seçilen…

Şu an seçimlere iki hafta var. Seçmen, kavurucu ve bunaltıcı sıcaklarda geniş salonda oturmuş, adaylar da sırt üstü uzanmış, ayaklarına ip bağlamış, seçmenleri serinletiyorlar. Hadi hayırlısı!

NOT: Bu yazı belli bir siyasi partiyi, adayı veya seçmeni hedef almaz, ima etmez. İçerik geneldir!

 

Benzer Haberler

0 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir