İSLAM GEZGİNİ İBN-İ BATUTA GÖZÜYLE ANADOLU
14.Yüzyılda bilinen İslam coğrafyasını ezen ve gözlemlerini objektif bir bakış ile yazan ünlü gezginin Anadolu gözlemlerinden bir bölüm.
ANADOLU’YA AÇILIŞ
Otuzikinci Bölüm Notları
Lâzkıye’de Martelmîn adlı bir Cenevizlinin büyük
“korkora”sına [=ticaret gemisi] binerek “Türk ülkesi”ne
yöneldik.1 Burası Rum diyarı diye de bilinir. Çünkü eskiden
Rumlarınmış.Rumlar ve Yunanlılar asıl ahalidendir.
Müslümanlar orayı İslâma açtılar. Şu anda Müslüman
Türkmenlerin idaresi altında yaşayan bir hayli Hıristiyan
vardır bu ülkede.
Elverişli bir rüzgârla on günlük seyahatten sonra
Anadolu’nun ilk şehri olan Alâyâ’ya [=Alaiye=Alanya]
ulaştık. Yolculuğumuz sona erince gemi sahibi bizden “navl”
[=navlun, ücret] almadı. İkramından saydı bu yolculuğu…
Rum diyarı diye bilinen bu ülke, dünyanın belki en güzel
memleketi! Allah Teâlâ güzellikleri öbür ülkelere ayrı ayrı
dağıtırken burada hepsini bir araya toplamış! Dünyanın en
güzel insanları, en temiz kıyafetli halkı burada yaşar ve en
leziz yemekler de burada pişer. Allah Teâlâ’nın yarattığı
kullar içinde en şefkatli olanlar buranın halkıdır. Bu yüzden
şöyle denilir:
“Bolluk ve bereket Şam diyarında, sevgi ve merhamet ise
Rum’da!” Bu kelimeyle buranın halkı kastolunuyor.
Anadolu’ya geldiğimizde hangi zaviyeye gidersek gidelim
büyük alâka gördük. Komşularımız, kadın ya da erkek bize
ikramda bulunmaktan geri durmuyorlardı. Burada kadınlar
yüzlerini örtmezler. Yola çıkacağımız zaman akraba ya da ev
halkındanmışçasına bizimle vedalaşırlar; üzüntülerini gözyaşı
dökerek belli ederlerdi. Buranın âdeti gereğince ekmek
haftada bir gün pişirilir, öteki günlere yetecek kadar! Ekmek
günü, erkekler sıcak ekmekler ve nefis yemeklerle çevremizi
doldurur, şöyle derlerdi:
“Bunları size kadınlar gönderdi, sizden hayır dua
bekliyorlar!”Halk,İmam-A’zam Ebû Hanîfe Hazretleri’nin
mezhebindendir. Hak Teâlâ ondan razı olsun. Hepsi Ehl-i
Sünnet’tir. Aralarında ne Kaderî ne Râfıdî [=Râfizî] ne
Mu’tezilî ne Hâricî ne de başka bir sapkın bulunmaktadır.
Yüce Allah onları bu faziletleriyle diğer insanlardan üstün
kılmıştır. Ama haşîş [=haşhaş,eroin] yemekten çekinmiyorlar!
Demin de belirttiğimiz gibi Alanya deniz kıyısında bir
şehirdir, ahalisi tümüyle Türkmenlerden oluşuyor. Kahire,
İskenderiye ve Suriye tüccarları bu şehre gelip alışveriş
ederler. Kerestesi bol olduğu için buradan yüklenen balyalar
İskenderiye, Dimyat ve öteki Mısır limanlarına gönderilir.
Şehrin üst tarafında gayet sağlam ve sarp bir kale var. Ulu
sultan Alâeddîn [Keykubat] Rûmî tarafından yapılmıştır.2 Bu
şehirde belde kadısı Celâleddîn Erzincânî ile tanıştım. Cuma
günü benimle beraber kaleye çıkarak namaz kıldı. Bana
ikramda bulundu ve ziyafet verdi. Bir de Şemseddîn b.
Recîhânî diye bir adamın misafiri oldum. Bunun büyük
babası Alâeddîn [=İbn Köyük], siyahların yaşadığı Mâllî
ülkesinde vefat etmiştir.3
Alâyâ Sultanı
Cumartesi günü Kadı Celâleddîn’le birlikte atlarımıza
binerek Alâyâ [=Alanya] sultanı4 olan Karamanoğlu Yusuf
Beğ’le görüşmek üzere yola çıktık. “Beğ” hükümdar
demektir. Onun konağı, şehirden on mil uzaktaydı. Onu
sahilde bir tepenin üzerinde yalnız başına otururken buldum.
Vezirleri ve kumandanları daha aşağıda, askerleri ise sağ ve
sol taraflarda yer almışlardı. Saçları siyaha boyalıydı.
Kendisine selâm verdim. Bana nereden geldiğimi sordu.
Sorularını cevapladıktan sonra yanından ayrıldım. Arkadan
hediye gönderdi.
[Antalya]
Buradan Antalya’ya doğru yola çıktım. Şehrin adı Şam
diyarındaki Antakya isminin ölçüsündedir. Sadece “l” harfi
“k” harfinin yerini almıştır. Bu şehir, genişlik, güzellik ve
ihtişam bakımından dünyanın en güzel şehirlerinden. Gerek
planı, gerek düzenliliği ile diğer ülkelerdeki benzerlerinden
daha üstün bir durumda.Ahali içindeki taifeler ayrı ayrı mahallelere yerleşmiş.Hıristiyan tüccarlar “mînâ” [=liman] adıyla anılan semtte
oturmaktadırlar. Bu mahallenin çevresini büyük bir duvar
kuşatmakta. Cuma vakti ve her gece bu duvarın kapıları
kapalı tutulmaktadır.
Şehrin asıl halkı olan Rumlar başka bir mahallede kendi
başlarına oturuyorlar, onların bulundukları yer de surla
çevrilmiş.Yahudilerin de kendilerine ait yerleşim alanları vardır.
Benzer Haberler