19/06/2020

IĞDIR TARİHİ (1945-65) DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Değerli okuyucular!

Daha önce birkaç kez üstüne basa basa tekrar ettiğim bir konuyu tekrar dile getirmek zorundayım. 1950-60 arası dönem Iğdır’da tek bir çizgi üzerinde devam etmemiştir. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM’deki yazımda yine bu döneme damgasını vuran diğer bir faktörü yani Pamuk Tarım Satış Kooperatifi-BİRLİK konusunu derinlemesine ele almış çıkar çatışmalarını sizlerle paylaşmıştım. Kısacası 1950-60 arası dönemde bir yandan siyasi partilerde alt-üst yaşanırken aynı zamanda PTSK-BİRLİK’deki çıkar çatışmaları amansız bir şekilde devam ediyor, kaçınılmaz olarak siyasette doğrudan yansımaları oluyordu.

Bugünkü yazımda hem siyasi partileri hem de PTSK-BİRLİK’de yaşanan olayları kimi zaman paralel olarak kimi zaman iç içe ele alacağım. Bu ani geçişler sizde rahatsızlık yaratıp okuma zevkinize gölge düşürebilir ama o yıllar Iğdır gerçeği maalesef sarmal bir yapıda var olmuş ve devam etmiştir.

Değerli okuyucular!

Sizi zor, karışık, zahmetli bir yazı bekliyor. Bu benim suçum değil! Suç, bir yandan 1950’li yıllarda demokrasiye hızla geçiş yapan ve farklı siyasi partilerde içlerinde ihtiras ve kıskançlık taşıyan gruplaşmalara ayrışan diğer yandan parayla (PTSK) tanışan Iğdır’ındır. Ağır konulara giriş yapmadan önce söz siyasetten açılmışken Hamit Hun’un bir fıkrasıyla başlayalım:

FİNOLU SEÇİM

Hamit Hun

Hamit Hun, Çantacı olarak Ankara’dan gelip milletvekili seçilen bir dostuyla sohbet ediyordu:

“Size hayran olmamak elde değil. Seçimlere iki hafta kala şehre geliyorsunuz, oyları toplayıp gidiyorsunuz. Bunun sırrı nedir?”

Milletvekili zekice ama ukalaca sırıtır:

“Halkla arana mesafe koyacaksın. İki üç tane tasması senin elinde olan fino köpeğine benzer adam bulacaksın. Sen sokakta yürüdüğün zaman onlar havlayacak, seçmenlerin dikkatini çekecek, sen de gururla ve kibirle yürüyeceksin.”

“Hepsi bu mu?”

“Daha bitmedi. Kürt isen Kürt milliyetçiliği yapacaksın, Azeri isen Azeri milliyetçiliği.”

“Hepsi bu mu?”

“Daha bitmedi. Eğer finoların yorulursa onları değiştireceksin. Havlamayan finodan hayır gelmez.”

“Finolar bu işi bedava mı yapıyorlar?”

“Bedava mı, boyunlarına ip bağlayıp adam yerine koyuyoruz ya, daha ne olsun Hamit Bey!”

Bu açıklamalardan sonra Hamit Hun düşünür, kendi kendine söylenir:

“Ben de birkaç tane fino edinip bir sonraki seçimlere hazırlanayım.

GİRİŞ

Geçen haftaki yazımda PTSK-BİRLİK konusunu mümkün olduğunca detaylı bir şekilde dikkatinize sunmaya çalıştım. 1937’den itibaren kooperatifleşen ve 1950 yılına varıldığında PTSK-BİRLİK adını alan pamuk satış kooperatifi 1960 yılına kadar varlığını devam ettirdi. 23 yıl boyunca pamuk kooperatifleşmesinin en dikkati çeken şahsiyeti hiş şüphesiz Eşref Başaran idi.

Suiistimal soruşturması için Iğdır’a gelen Bakanlık Müfettişlerini, Ziraat Bankası Müdürlerini, Nurettin Kirman ve Mecit Hun gibi PTSK kontrolörlerini ustalıkla atlatmasını bilmiştir. Aleyhine yazılmış raporları zekice masa altı etmiş olan Eşref Başaran hakkında biraz daha fazla bilgi verme ihtiyacı doğmuştur.

Terekeme olduğu için bir yandan Hüsnü Bingöl’ün tam desteğini almasını bilir, zekasının inceliğiyle Ticaret Bakanlığı Müfettişlerini ve Ziraat Bankası müdürlerini ters köşe yatırır, bir yandan da CHP-DP çekişmesinde rengini belli etmemeye çalışarak varlığını hep hissettirir.  Eşref Başaran hiç şüphesiz o dönemin siyasetinde ve ticaretinde derin bir iz bırakmıştır. Şimdi sizi Eşref Başaran’ı en iyi tanıyan dostlarından birisi olan Mecit Hun’un onunla ilgili yazdığı anılarıyla baş başa bırakıyorum.

MECİT HUN’UN ANILARINDA EŞREF BAŞARAN

MECİT HUN
EŞREF BAŞARAN VE ARKADAŞLARI

“Iğdır’ın renkli simalarından birisi de Eşref Başaran’dır. Terekeme (Karapapak) asıllı olup akrabalarıyla birlikte Kafkasya’dan muhacir olarak gelmiş, Karaköse’nin Mengeser, Yoncalı köyleri ile Iğdır Baharlı Mahallesi ile Aralık ilçesine bağlı Pirço (Saraçlı ) köyüne yerleşmişlerdir. Tahsilsiz olmasına karşın zeki, girişken, sempatik bir yapıya sahipti. Iğdır’da değişik görevler üstlenmiş ve sürekli olarak gündemde kalmayı başarmıştır.

Mahalle muhtarlığı ile başlayarak belediye meclis ve encümen üyelikler, Pamuk Tarım Satış Kooperatifleri yönetim kurulu üyeliği ve başkanlığı,siyasi parti idare heyeti üyelikleri gibi görevlerde bulunmuştur.

Her kesimdeki insanlarla ilişki kurarak dost kalmayı başarmıştır. Yaşantısı enteresan ve gülünç olaylarla doludur. Siyasetle uğraştığı yıllarda Demokrat Parti ve Cumhuriyet Halk Partisindeki dostlarını kırmayarak iki tarafı da idare etmeye çalışırdı.

Ön seçimlere adli denetim getirildiği sıralarda yapılan bir seçim toplantısında komik bir olay yaşanmıştı. Aynı salonda hakim nezaretinde yapılan Adalet Partisi ve Cumhuriyet Halk Partilerinin delege listelerinde Eşref Başaran’ınismi vardı. Foyasının çıkacağını anlayan Eşref Başaran gizlenmişti. İşin farkına varan muzip arkadaşlarımız, oy kullanmadığı takdirde derhal hapse atılacağına Eşref Bey’i inandırmıştı. Bana çok güveniyordu. Sıkışık zamanlarda ilk başvurduğu dostlardan birisi de bendim. Yanıma geldi ve bir çare bulmamı istedi. Kararı hemen verdim. Eşref Bey ön seçim kurulu ve her iki parti görevlilerinin öğle yemeğini verecek, tercih ettiği partilerden birisinde oy kullanacaktı. Def ‘i bela kabilinden şartlarımızı kabul eden Eşref Başaran, C.H.P. sandığında oy kullanmayı tercih etmiş ve oyunu Karapapak asıllı Muzaffer Şamiloğlu’na vermişti. Biz bütün kurnazlığına karşı faka bastırdığımız Eşref Bey’le eğleniyor ve yemek masrafının faturasını öğrenmek istiyorduk. Eşref Bey gayet sakin bir tavırla bizi cevaplandırdı. “Namussuzum, şerefsizim bilmiyorum, çünkü parayı Muzaffer Bey’in adamlarına ödettirdim.. ”

Karapapak oluşuyla çok övünen Eşref Başaran bedelli askerlik (paralı)  hizmetini Iğdır’daki Piyade Alayına bağlı “bedelliler “ bölüğünde yaptığı sıralarda bölüğe yeni bir kumandan gelir. Etrafı tanıma amacıyla bölüğü toplayıp tek sıra yapar. Azeri kökenlilerin 5, Kürt kökenlilerin 3 adım ileri çıkmasını emreder. Geride tek bir kişi kalmıştır. Bu da Eşref Başaran’dır.Komutan sorar, “Sen nesin?” Eşref Bey heyecanlanır. Karapapak diyeceğine“Alapapağım” der. Komutan suratına tokadı yapıştırır. “Ala bula istemem, bir renk olacaksın …” der. Bu olayı bize anlatan Eşref Bey o tarihten sonra Karapapak yerine TEREKEME sözünü kullanır olmuş…

1950 yılında Iğdır Pamuk Tarım Satış Kooperatifleri Birliği yönetim kurulu başkanı idi. Yılda 3000 ton pamuk üreten 7000 ortaklı bu dev kuruluşun yöneticileri daima haklı ve haksız şikayetlere maruz kalırlardı. Eşref Bey hakkında da Ticaret Bakanlığına buna benzer şikayetler yapılmış, bir tahkikat müfettişi Iğdır’a gönderilmişti. Müfettişin davranışları, sorduğu sorular kuşku yaratmış ve Eşref Bey’i çare aramaya sevk etmişti.

O yıl D.P. iktidar olmuş, Azerbaycan kökenli Ahmet Ağaoğlu’nun Manisa Milletvekili olan oğlu Samet Ağaoğlu ilk D.P. hükümetinin kuruluşundan bir süre sonra Devlet Bakanı ve Başbakan yardımcısı sıfatıyla kabineye alınmıştı. Bu olay müfettişin Iğdır’a geldiği tarihe rastlamaktadır. Eşref Başaran fırsatı kaçırmaz. Postaneden temin ettiği boş bir telgraf kağıdını itina ve ustalıkla doldurur ve kendisine çekilmiş bir telgraf haline getirir.Postane dağıtım elemanlarından Şevket Efendi’ye vererek müfettişle bir arada olduğu sırada telgrafı getirmesini sağlar. Telgraf kendisine verildiğinde yanında bulunan kooperatif memurlarından birisine uzatarak yanında gözlüğü olmadığından yüksek sesle okumasını rica eder.Telgrafın meali şöyledir.

Sayın Eşref BAŞARAN

Tarım Satış Kooperatifleri Başkanı IĞDIR

Devlet Bakanı ve Başbakan yardımcılığına getirilmem vesilesiyle göndermiş olduğunuz kutlama telgrafını aldım. Size karşı sevgi ve bağlılık hislerimi teyit eder, teşekkürlerimi sunar, arz-ı hürmet ederim. Halan oğlu Samet AĞAOĞLU

Telgrafı dikkatle dinleyen müfettişin tavrı derhal değişir. Eşref Bey’i yanına oturtur. Samet Bey’le olan akrabalık (!) bağlarına iyice kanaat getirdikten sonra iki günden beri yaptığı incelemede şikayetlerin maksatlı dedikodulardan ibaret olduğunun anlaşıldığını ifadeyle yarınki otobüsten kendisine bir yer ayrılmasını rica eder.

Eşref Bey müfettişi ikna eder. Ertesi gün Iğdırlılar ve şikayetçiler henüz uykuda iken müfettişi sabahın ilk saatlerinde bir taksi ile Ankara’ya uğurlar.

Eşref Başaran iyi bir akşamcı idi. Değişmeyen sofra arkadaşlarıyla birlikte olmaktan zevk duyardı. Akşamcılığının yanında Cuma ve Ramazan ayında teravih namazlarını hiç kaçırmazdı.

Yardımseverliği ve cömertliği ile kendisini herkese sevdirmişti. Yeri doldurulamayacak değerli bir hemşerimiz idi. Allah rahmet etsin.”

***    

İsterseniz 1952 yılında Iğdır’ın İLK ve SON mizah gazetesi olan FIRILDAK’ı çıkaran Mecit Hun’un kaleminden şaka da olsa PTSK-BİRLİK’te oynanan oyunları özetleyen bir yazıyı dikkatinize sunmak istiyorum

FIRILDAK GAZETESİ 1 Eylül 1952

SAHİBİ VE YAZAN: MECİT HUN

(Zamanın İçişleri Bakanı İbrahim Ethem Menderes yurt gezisine çıkmıştır. Yolu Iğdır’a düşer. Özellikle PTSK’daki suistimaller konusunda araştırma yapacaktır. Nurettin Kirman’ı içeri almazlar. FIRILDAK mizah gazetesi sahibi Mecit Hun gizliden içeri tüyer. Amacı konuşmalara kulak misafiri olmaktır. Mücahit)

Kirman’ın (Nurettin) protokol defterinde ismi olmadığı için,pasaport kanununa muhalif ederek sayın bakanla protokol erkanının konuşmalarını tespit maksadıyla kaşla göz arasında belediyeye girmiş ve sofranın altına gizlenmiştim.

Yemek faslı sırasında iki zat konuşuyordu:

“Galiba bakan iyi bir adamdır”

“İyidir amma bizim kaymakam kadar iyi olamaz. Çünkü bakan herkese aynı muameleyi yapıyor. Halbuki kaymakamımız adamına göre icap ederse kanun icat eder veya kanunu dahi dinlemez. Sonra ve asıl mühim tarafı, bakan sabah saat 6’da vazifeye çıkacak buna rağmen kaymakamımız vazifeye her gün saat 11:30’da gelir ve oturmadan gider. Bu kadarcık farkı göremiyor musun?”

“Haklısın amma, bakanın Iğdır’a, kaymakamın da dairesine gelişi ve dönüşü arasında zaman bakımından fark göremiyorum. Bu sebeple birbirlerine çok benziyorlar”

“Evet, orası doğru, amma kaymakamımızın iyi bir tarafı var. Refiksiz (arkadaş olmadan) iş görmez, saniyen (ikincisi) koltukları geniştir. Bir araba karpuz sığar. Yerleştirebilirsen işini yürütürsün.”

“Peki, muhaliflerden kimseyi göremiyorum. Acaba davet edilmediler mi?”

“Teşrifatçılık (misafirleri ağırlayan) yapan zatı muhterem kooperatifte çiftlik kahyası bulunduğu sırada çırptığı taksimata uğramıştı. Bu defa belediyeyi kendisine çiftlik yapmak niyetinde olduğundan ipin ucunu başkasının eline vermekten çekiniyor.”

“Peki, o halde Eşref’ten (Başaran) korkmuyor mu?”

“O şimdilik şahsi çiftliği ile meşguldür”

Bu sırada yemek faslı bitmiş ve kahve sohbeti başlamıştı.Merhum iskan kanunlarını bir defa da kendisi için hortlatmak gayesiyle kaymakamı koltuklamaya ve kafeslemeye çalışan bir DP’li,

“Sayın bakanım, bütün Şark’ta ve bilhassa Iğdır’da asayiş berkemaldir. Gazeteler yalan söylüyor.”

Dışarıdan sesler:

“Halimizden memnunuz. Allah’a şükürler olsun ki silahı olmayanımız yoktur. Allah kısmet ederse iktidar sayesinde polis ve jandarmaya lüzum kalmayacaktır.Mevzu sayın bakanın hoşuna gitmediğinden o zamana kadar görüşmedikleri belediye başkanının kim olduğunu sordular. Cemaatten birisi Eşref’i takdim etti. Eşref, bakana söz sırası vermeden,

“Bey, ben Samet Bey’in (Samet Ağaoğlu) halası oğluyum. Tezer Hanım buraya geldiği zamanlar bizde kalır. Ticaret Bakanlığında beni tanımayan yoktur.Kooperatifçilik mütehassısıyım.”

“Sizin Iğdır’da hangi cins hayvanlar yetişir?”

“Bizde her cur heyvan olar, arvana , köşek, bızoy, balağ, kidik,toyuğ…”

Bakan bu isimlerden bir şey anlamamıştı. Kaymakam beyin gözüne baktı. Eşref devam ediyordu:

“Efendim, hayvanımız Allah’a şükür çoğtur. Oğru (hırsızlık) canavarı bize eziyet verir. Hammımızın(hepimizin) tüfengi var emma hökümet bize biraz da ağır silah verse çoğeyi olur”

Vakit gecikiyordu. Bakanın kuşlar uyanmadan Iğdır’dan çıkması lazımdı. Eşref’e cevap verilmeden toplantıya son verildi. Ben de teksirhanede soluğu aldım.”

AZERBAYCAN DİASPORASI

“Diaspora” kelimesi Yunanca bir kelimedir. Tek başına “Kopuntu” anlamına gelir. Ancak siyasi literatürde başka bir anlam kazanır.  Çok uzun bir zamandan beri bir kavim, ulus veya inanç mensuplarının ana yurtlarından koparak başka yerlerde azınlık olarak yaşamaları anlamındadır. Sözcük hem kopma eylemini hem de kopup azınlık olarak yaşayan kimseleri ifade eder.

Azerbaycan Diasporasını anlamadan Iğdır ve Kars siyasetini değerlendirmemiz mümkün değildir. Daha önceki bölümde halk arasında yoğun olarak kullanılan “O Taylı-Bu Taylı” kavramını açıklamış örnekler vermiştim. Ancak konuyu Iğdır’la değil Türkiye genelinde ele aldığımızda “O Taylı” kelimesi yerine Diaspora kelimesini kullanmak daha doğru olacaktır. Çünkü artık Iğdır ve Kars sınırlarını aşarak Türkiye genelinden olayları değerlendirmemiz gerekmektedir.

1950-60 yılları arasındaki döneme Azerbaycan Diasporası olarak damgasını vuran iki şahsiyet vardır: Ahmet Ağaoğlu Ailesi ve Mehmet Emin Resulzade. Ancak konumuz Iğdır ve Kars siyaseti olduğu için daha çok Ağaoğlu ailesi üzerinde yoğunlaşacağız.

AHMET AĞAOĞLU

AHMET AĞAOĞLU

Ahmet Ağaoğlu 1869 yılında Şuşa şehrinde dünyaya geldi. Şuşa nerededir diye sorarsanız o zaman bir açıklamaya ihtiyaç vardır: Şuşa Azerbaycan’da bir şehir adıdır ama ne yazık ki 1992’de Ermenistan Silahlı Kuvvetleri tarafından işgal edilmiş ve bugün hala hiçbir ülke tarafından tanınmayan Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’nin yönetimi altındadır. Ahmet Ağaoğlu 1939 yılında yani İkinci Dünya Savaşının başladığı yıl İstanbul’da vefat etmiştir. Bu anlama Ahmet Ağaoğlu doğduğu ve vefat ettiği yer itibarıyla dikkate alındığında diasporada yaşamış ve hayatını devam ettirmiştir. Hukukçu, yazar ve gazeteci olarak görev yapmıştır.

Ahmet Ağaoğlu’nu siyasi anlamda ön plana çıkaran hareketi 1930 yılında ortaya çıkmıştır. Mustafa Kemal Atatürk, çoğulcu demokrasiye geçiş denemesi anlamında Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın (Parti) kurulmasını destekler. Ahmet Ağaoğlu bu siyasi hareketin teorisyenidir. Liberal ve Türkçü bir yol izlemiştir.

Ahmet Ağaoğlu hayatının Bakü’de geçen on yıllık döneminde Azerbaycan Türkleri arasında milliyetçilik ve Türkçülük bilincinin gelişmesi için çalışmıştır. İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonra İstanbul’a gelip Türk Yurdu ve Türk Ocağı cemiyetlerinin kurucuları arasında yer almış; Ziya Gökalp, Yusuf Akçura gibi isimlerle birlikte Türkçülük akımının önderleri arasına girmiştir.

Kurtuluş Savaşı döneminde Ankara’ya giderek mücadeleyi destekleyen; TBMM’de II. ve III. dönem milletvekili olarak görev yapan Ahmet Ağaoğlu, 1930’daki Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın içindeki ağırlığı, görüşleri ve faaliyetleri ile partinin kurucusu Fethi Bey’in yanındaki en önemli isimdir. Parti kapandıktan sonra aktif siyasetten çekilen Ahmet Ağaoğlu, ölümüne kadar yazılarıyla milliyetçiliği ve liberal düşünceyi savunmaya devam etmiştir.

Burada önemli bir noktayı dikkatinize sunmak istiyorum: Azerbaycanlı Sitare Hanım ile evlenen Ahmet Bey, bu evlilikten beş çocuk sahibi oldu.

Türkiye’nin ilk kadın avukatı Süreyya Ağaoğlu’nun, eğitimci ve milletvekili Tezer Taşkıran’ın, elektrik yüksek mühendisi ve iş adamı Abdurrahman Ağaoğlu’nun; siyasetçi, edebiyatçı ve hukukçu Samet Ağaoğlu’nun ve tıp doktoru Gültekin Ağaoğlu’nun babasıdır.  Bizim de ileride dikkate alacağımız iki önemli isim Tezer Taşkıran ve Samet Ağaoğlu’dur.

Ahmet Ağaoğlu Anadolu Ajansı’nın da ilk yönetim kurulu başkanlığını yapmıştır. Sonraki yıllar Anadolu Ajansı diaspora Azeriler için bir merkez durumuna dönüşmüştür. Ahmet Ağaoğlu 1923 yılında II. ve III. dönem Kars milletvekili olarak TBMM’de yer aldı.

1933’te hükümete karşı muhalefeti ile tanınan “Akın ” gazetesini çıkarmaya başlar. Gazete, hükümetin devletçilik ve ekonomi politikasını eleştirir. Akın, 119 sayı yayınlandıktan sonra kapatıldı. Ağaoğlu, gazetenin kapatılmasından kısa süre sonra gerçekleşen üniversite reformu sırasında üniversitedeki görevinden emekli oldu.

SAMET AĞAOĞLU

SAMET AĞAOĞLU

Samet Ağaoğlu 1909 yılında Bakü’de dünyaya geldi.1982 yılında İstanbul’da vefat etti. Siyasetçi ve yazar idi. Samet Ağaoğlu Azerbaycan’dan Türkiye’ye göç eden Ağaoğlu ailesinin dördüncü çocuğudur.  İlk ve orta öğrenimini Bayazıt Fevziye Lisesi’nde tamamladıktan sonra, 1929 yılında Ankara Lisesi’nden mezun oldu. 1931 yılında Ankara Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra Strazburg’da yüksek lisans çalışması yapmıştır.

1946 Genel Seçimlerinde devlet hizmetinden ayrılmıştır.Avukatlık yapmaya başladığı sırada Demokrat Parti saflarında politikaya atılmıştır. 1950, 1954 ve 1957 seçimlerinde Manisa Milletvekilliği yapmıştır. Çalışma, sanayi ve devlet bakanlığı vazifelerinde bulundu. 27 Mayıs 1960 askerî darbesinde tutuklanıp hüküm giydi. Ömür boyu hapisle cezalandırıldı. İmralı ve Kayseri cezaevlerinde tutuklu kaldı. 1964 yılında Yassıada’da cezasını çekerken çıkan özel bir afla salıverildi.

Değerli okuyucular!

Samet Ağaoğlu, Demokrat Parti döneminde sırayla Çalışma, Sanayi ve Devlet Bakanlığı yaptığı sıralarda aynı zamanda Türkiye’deki Azerbaycan Diasporası’nın da liderliğini üstlenmiştir.  Türkiye, Kars (il) ve Iğdır (ilçe) olarak sıraladığımızda Azerbaycan Diaspora Liderlerinin isimleri aşağıdaki listede sıralanmıştır:

Türkiye       :   Samet Ağaoğlu

Kars            :   Abbas Çetin

Iğdır           :   Hacı Nağdali Parlar / Sadık Tezel / Ali Karasu

TEZER TAŞKIRAN   

TEZER TAŞKIRAN

Ahmet Ağaoğlu’nun kızı Tezer Taşkıran 1907 Bakü doğumludur. 1979 yılında vefat etmiştir. Tezer Taşkıran Eğitimci, Felsefe ve Sosyoloji Öğretmeni olarak görev yapmıştır. Siyasete atılmıştır. Aşağıdaki tabloda Tezer Taşkıran’ın hangi partiden Milletvekili olduğu sıralanmıştır.

Tezer Taşkıran’ın Milletvekillikleri (Yıllar)

7’inci Dönem                 1944-1946    CHP           Kastamonu Milletvekili

8’inci Dönem                 1946-50       CHP           Kars Milletvekili

9’uncu Dönem:               1950-54       CHP           Kars Milletvekili /Bağımsız

10’uncu Dönem              1954-57       DP              Kars listesinden, seçilemedi

11’inci Dönem                1957-60       DP              Kars listesinden, seçilemedi

1950-60 YILLARI ARASINDA IĞDIR’DAKİ SİYASİ OYUNCULAR

Ahmed Şemo’yu temsilen                           MECİT HUN

Ali  Mirze  Bey’i temsilen                            İSA YİĞİT

H.A.Ekber Tufan ve Melekli’yi temsilen (Bu taylı)TALAT TUFAN /KADİR EROL

Güneş Ailesini temsilen                              ABDÜRREZAK GÜNEŞ

Şamil Ayrım’ı temsilen (Bu taylı)                NURETTİN KİRMAN

Terekemeleri temsilen                                  EŞREF BAŞARAN / EŞREF KAYA

O TAYLILARI temsilen     NAĞDALİ PARLAR / SADIK TEZEL/ALİ KARASU

Brukan Aşiretini temsilen AHMET ARMAĞAN /MEHMET GÜLTEN

Gelturan Aşiretini temsilen                           MUSA TURAN

Karakoyunlu’yu temsilen (Bu taylı)              RIZA YALÇIN

İdirmava’yı temsilen (Bu taylı)                    BAĞIR ARAS / ALİ IŞIK

Şeyhleri ve Ataman ailesini temsilen             MUSA DOĞAN

Alikamerli köyü                                           ENVER SEVER

Belediye Başkanı            ALİ URAL (1950-60) / FAZIL BAYKAL (1955-57)

Değerli okuyucular!

Dikkatinizi bir noktaya çekmek istiyorum. Yukarıdaki isimler 1950-60 yılları arasında Iğdır siyasetine yön veren şahsiyetlerdir. Örneğin Hamit Hun ve Aziz Güney bu dönem siyasetle ilgili olmamışlardır. Hiçbir partinin ne ilçe başkanlığını yapmış ne yönetim kurullarında yer almış, belediye encümeninde ve İl Genel Meclisi üyelikleri yapmamışlardır. PTSK ile de ilgili olmamışlardır. Aynı şekilde Cemalettin Güneş, Enver Güneş, Cihangir Turan, Ziya Ayrım, Hüseyin Akbulut ve buna benzer birçok isim bu yıllarda partilerde aktif olarak yer almamışlardır. Bu isimler 1960’dan sonra yavaş yavaş siyaset sahnesine çıkacak, isimlerini duyuracaklardır. Esat Ogan, Mecit Yılmaz gibi önemli şahsiyetler vardı ama muhtar olarak görev yapıyorlardı. Ticaret Odası Başkanlığı gibi sivil toplum örgütü başkanlarını bu listeye dahil etmedim.

Daha önce söylediğim gibi PTSK-Birlik ve Iğdır siyaseti iç içe girdiğinden PTSK-Birliğin önemini, Ticaret Odası, Kızılay veya Şoförler Derneğiyle aynı kategoride ele almamız mümkün değildir. Kızılay Başkanı Vahap Akar’ın siyasi partilerle kol teması ve ilçe başkanlığı sonraki yıllar ortaya çıkacaktır. Yine Iğdır eşrafından Hüseyin Yaycılı, Hacı Ömer Şark, Tağı Demirel, Hacı Ekber Çöllü, Hacı Şebap Şek, Musa Başkent, Abbas Odoğlu, Hacı Haşem Çakmaz (Haşimoğlu), Hasan Tezel,  Zöhrap Makinist, Kerem Zengi, Gulem Çağlar, Yasin Bademci, Ağayar Sürmeli, Hüdaverdi Aras gibi zengin ve hali vakti yerinde olan tüccarlar siyaseti uzaktan izlemekteydiler. (İsimlerini unuttuğum tüccarlar mutlaka vardır. Bunda bir art niyet aranmamasını rica ediyorum)

İşin en ilginç yanı 1930’lu yıllarda Iğdır’ın değişmez Belediye Başkanı Osman Ataman’ın 1950-60 arasında sessizliğe bürünmesi, siyasi partileri biraz da uzak mesafeden izlemesi ilginçtir. Bir ara Cumhuriyetçi Millet Partisi İlçe Başkanlığı yapar ama etkili olamaz. Halkevi Başkanlığı görevini üstlenir, siyasetle içli dışlı olmaz. 1980 Askeri Darbesinin ardından Osman Ataman’ın birdenbire 50 yıllık aradan sonra Belediye Başkanı olarak geri dönmesi şaşırtıcıdır. (Darbeciler tarafından Belediye Başkanlığına atanır.)

DEMOKRAT PARTİNİN İLÇE BAŞKANLARI

  1. Edip Koçkaya (1946-50)                    Erzurumlu (1935’te Iğdır’a gelir)
  2. Nurettin Kirman (1950-53)                 Bu Taylı
  3. Hacı Nağdali Parlar (1954)                 Bu Taylı
  4. Mehmet Gülten (1955)                       Kürt kökenli (Brukanlı)
  5. Feyzullah İnan (1955-56)          Kağızmanlı
  6. Hacı Nağdali Parlar (1956-57)            O Taylı
  7. Eşref Kaya  (1957-1960)                    O Taylı (Terekeme)

CHP’NİN İLÇE BAŞKANLARI

  1. Resul Taner (1946-1950)                   O taylı
  2. Bağır Aras   (1950-52)                       Bu taylı
  3. Rıza Yalçın (1952-54)                       Bu taylı
  4. Mehmet Ali Kutlay (54-55) Ağır Ceza Mahkemesi Başkatibi (Bilecikli)
  5. Fazıl Baykal ( 1955-56)                     Bu taylı
  6. Musa Turan (1956-57)                       Kürt (Gelturan Aşireti)
  7. Mecit Hun (1957-1980                       Kürt (Gêloî Aşireti) (Aziz Güney Mecit Hun’un milletvekili adaylığı nedeniyle 1977 yılında kısa süreliğine ilçe başkanlığı yapar)

   MİLLET PARTİSİ (1954 yılında kapatıldı)

  1. Mecit Hun (1950-53)

  CUMHURİYETÇİ MİLLET PARTİSİ

  1. Osman Ataman (1954)

OSMAN ATAMAN

CUMHURİYETÇİ MİLLET PARTİSİ

Cumhuriyetçi Millet Partisi, 1954-1958 yılları arasında etkinlik gösteren siyasi parti. 27 Ocak 1954’te kapatılan Millet Partisi’nin yerine 10 Şubat 1954 tarihinde kurulmuştur. Kurucuları arasında Osman Bölükbaşı, Ahmet Tahtakılıç, Hasan Koçdemir, Enis Akaygen ve Suphi Batur yer alır. Genel başkanlığına Osman Bölükbaşı getirildi. 2 Mayıs 1954’te yapılan genel seçimlerde oyların 4,85’ini alarak 5 milletvekili çıkardı. 27 Ekim 1957’de de 7,13 oy oranıyla 4 milletvekilliği kazandı. 16 Ekim 1958’de Türkiye Köylü Partisi ile birleşerek Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nin (CKMP) kuruluşunda yer aldı. 1969 yılında da Milliyetçi Hareket Partisi olarak ismini değiştirdi.

EKİNCİ GAZETESİ   25 Mart 1954

SAHİBİ VE YAZAN: CENGİZEKİNCİ

Cumhuriyetçi Millet Partisi Iğdır Teşkilatı kurulmuştur (1954)

Başkan: Hasan Öztürk (Müteahhit),

Başkan vekili: Osman Ataman (fabrikatör)

Kâtip: Avukat Kâzım Kuyucak

Üyeler: Salih Çöllü (tüccar), Hüseyin Erdem (tüccar)

TİCARET ODASI BAŞKANLARI

  1. Resul Taner (1946-50)
  2. Abdürrezak Güneş (1950-55)
  3. Cemalettin Güneş (1955-60)
  4. Turgut Sungar (1960)

PTSK-BİRLİK BAŞKANLARI

  1. Eşref Başaran (1946-49)
  2. Rahim Yadigar(1950-51)
  3. Eşref Kaya (1952)
  4. Mustafa Sağlamer (Ziraat Bankası Müdürü) (1953)
  5. Talat Tufan (1953-56)
  6. Cezmi Öztekin (1957 Kayyum)

PTSK-BİRLİK KONTROLÖRCÜLERİ

  1. Mecit Hun / Nurettin Kirman 1950
  2. Hamit Çiftlik (1952)

İL GENEL MECLİSİ ÜYELERİ

  1. Musa Doğan (1950-54)
  2. Eşref Kaya (1950-54)
  3. Timur Toksöz (1950-54)

BELEDİYE BAŞKANLARI

  1. Ali Ural (1950-54) CHP
  2. Fazıl Baykal (1954-57) Bağımsız
  3. Ali Ural (1957-60) CHP

PTSK-BİRLİK’İN İLK BAŞKANLARINDAN RAHİM YADİGAR

Hamza Aygün

HAMZA AYGÜN ANLATIYOR:

“Askerliğimi bitirmiş trenle Iğdır’a dönüyordum. Sivas’ta “su molası”(buharlı trenler için gerekiyordu) verince aşağıya inip peronda volta atmaya başladım. Yakından tanıdığım Rahim Yadigâr ve eşi Saltanat Hanım yataklı kompartımanın penceresinden “Hamza! Hamza!” diye bağırarak yanlarına çağırdılar. Rahim Yadigâr, ortaokulda Matematik hocamdı. Ailece de tanışırdık.

“Nereye böyle?” diye sorunca, “Iğdır’a” diye cevapladım.

“N’apacaksın evlâdım Iğdır’da?.. Kahvehane ve lokantanız satıldı!” dedi. Üzgündüm. “Iğdır’auğrayıp durumu, vaziyeti göreyim. İş bulamazsamİstanbul’a falan giderim” dedim. Saltanat Hanımsöze karıştı:

“Hiçbir yere gitmeyeceksin. Rahim sana işverecek!”

Rahim Yadigâr Kafkasyalıydı. Rus ordusunda subay iken, savaş yıllarında Tiflis’ten Kars’a,oradan da Iğdır’a gelip yerleşmişti. Saygın ve önemli bir aileden geliyordu. Yıllar sonra ziyaret ettiğim Tiflis’te, baba evini gezip görmüştüm.Rahim Yadigâr, Iğdır’da Rusça tercümanlık yapmıştı. Kafkasya kökenli Kars Milletvekili Tezer Taşkıran bir gün RahimYadigâr’a, Tarım Satış Kooperatifinde iş bulmaya söz vermiş. Böylece Rahim Yâdigar, 1937 yılında Şükrü Kasapoğlu’nun –sonraki yıllar Paksoy şirketinin sahibi- Iğdır’da kurduğu ve başkanlık ettiği Tarım Satış Kooperatifine muhasebe müdürü olarak atanmıştı. Süleyman Bey, Iğdır’dan ayrılınca yerine Rahim Yadigâr genel müdür oldu ve iki yıl bu görevi devam ettirdi.

Üç gün sonra Rahim Yadigâr’ın Tarım Satış Kooperatifindeki bürosuna gittim. Acele bir kararla, “Seni büro memuru yaptım” dedi. En zor günümde bana yardım eli uzatmış Rahim Yadigâr’ı ve SaltanatHanımı bu nedenle saygı ve hürmetle anmak isterim.”

DİL GAZETESİ SAHİBİ: MECİT HUN 4 ŞUBAT 1953

BELEDİYE MECLİSİ TOPLANTISI

(1953 yılında Belediye Encümen Azalarının kimler olduğu hakkında fikir sahibi olmak için aşağıdaki haberi dikkatinize sunuyorum. Mücahit)

Toplantıya Ali Ural (Belediye Başkanı), Celil Cantürk, Ali Işık, Hüseyin Yaycı, Asker Yıldırım, Eşref Başaran, Tevfik Solmaz, Nebi Yaşar, Muharrem Aslan,Musa Turan, Haydar Tekin, Eşref Kaya, Timur Toksöz iştirak etmişlerdir.

DİKKAT:  Değerli okuyucularım! Hüsnü Bingöl’ün desteğini alan Eşref Kaya hem PTSK müdürü, hem İl Genel Meclisi Üyesi hem de Belediye Encümen üyesidir. Ayrıca Belediye Başkanı Ali Ural ilçe dışına çıkınca Eşref Kaya vekalet etmektedir. Aşağıdaki haber bu bilgiyi bize aktarıyor:

ŞARKIN DİLİ GAZETESİ    SAHİBİ: MECİT HUN 5 HAZİRAN 1953

YAZAN: MECİT HUN

Belediye Reisimiz Ali Ural’ın vazifeyle Ankara’ya gitmesi münasebetiyle reis vekâletini deruhte etmekte (üstüne almakta) bulunan Eşref Kaya’nın, Belediye mevzuatına giren hususlarda müspet bir faaliyet göstermekte olduğu memnuniyetle müşahede edilmektedir.

20 günlük kısa bir aman zarfında çarşı içindeki ana yolun ıslahı ile Belediye parkındaki havuz ve kahve ocağı inşaatına ilaveten bakımsız bir vaziyette bulunan eski meydan garaj haline getirilmiş ve etlerin temiz bir şekilde nakli için bir römork mubayaası (satın alınması) kararlaştırılmıştır.

DİL GAZETESİ SAHİBİ: MECİT HUN 18 Ekim 1952

Dün Başköy bucağımızdaki (Aralık o yıllar ilçe değildi) tetkiklerini bitiren valimiz sayın Niyazi Akı Kars’a müteveccihen (gitmek üzere) Iğdır’dan ayrılmışlardır.Balıklı göl suyu, iplik fabrikası ve konservecilik mevzularından sonra felaketinden zarar gören vatandaşlarımıza yapılacak yardım ve Iğdır-Başköy yolu hakkında müspet neticelenen tetkiklerde bulunulmuş ve kasabanın diğer ihtiyaçları ilgililerle birlikte gözden geçirilmiştir. (Değerli okuyucular! Aralık ilçesi, 1 Nisan 1960 tarihine kadar Iğdır ilçesinin “Başköy” adı ile bucak merkezlerinden birini oluşturmakta iken, bu tarihte “ilçe” yönetim birimi durumuna getirilerek Kars iline bağlanmıştır.)

DİL GAZETESİ  SAHİBİ: MECİT HUN 18 Ekim 1952

EŞREF KAYA GELDİ

Bir müddet evvel Ankara’ya giden Pamuk Tarım Satış Kooperatif müdürü Eşref Kaya birkaç gün evvel Iğdır’a avdet etmiştir.Kaya, bu seyahatinde geçen kampanya pamuklarının zararsız satışını temin etmiş ve yeni yıl mubayaası için de gerekli krediyi almıştır.Kooperatif 1 Kasım’dan itibaren pamuk alımına başlayacaktır.

1950 GENEL SEÇİMLERİNDE  KARS MİLLETVEKİLLERİ

Değerli okuyucularım!

Tekrar önemli bir hatırlatma yapmak istiyorum. 1946-60 yılları arasında Çoğulcu Sistem geçerliydi. Yani bir ildeki oyların çoğunu alan tüm milletvekilliklerini kazanmış sayılıyordu. 1960 İhtilalinden sonra Nispi Temsil sistemi getirildi. Partiler aldıkları oy oranında Milletvekili çıkarma hakkına sahiptiler. Lütfen bu iki dönemi karıştırmamaya dikkat etmenizi rica ediyorum.

 1946 seçimlerine CHP ve DP girer. Kars’ta CHP daha fazla oy aldığı için aşağıdaki milletvekilliklerini çıkarır:

 TBMM 9.DÖNEM KARS MİLLETVEKİLLERİ (CHP) 1950

1.       Fevzi Aktaş

2.       Mehmet Rüstem Bahadır

3.       Ali Akif Eyidoğan

4.       Aziz Samih İlter

5.       Şerafettin Karacan

6.       Esat Oktay

7.       Zihni Orhon

8.       Alay Abdurrahman Azizağaoğlu

9.       Tezer Taşkıran

10.     Hüsamettin Tugaç

CHP listesinden seçilen Ahmet Ağaoğlu’nun kızıTezer Taşkıran’ın ismini ön plana çıkarmak istiyorum çünkü sonraki anlatımlarımda önem kazanacaktır.

1950 GENEL SEÇİMLERİNİN TÜRKİYE SONUÇLARI

PARTİ ADI                       OY YÜZDESİ                   MİLLETVEKİLİ SAYISI

Demokrat Parti (DP)                 % 52,7                                  408

Cumhuriyet Halk Partisi            % 39,4                                  69

Millet Partisi                              %3,11                                    1

Bağımsızlar                                                                            9

                                                                  Toplam:        487 Milletvekili

Burada okuyucularımı bir konuda bilgilendirmek isterim. 14 Mayıs 1950 seçimleri olurken acaba bu üç partinin Iğdır İlçe Başkanları kimdi sorusu aklınıza gelmiş olabilir:

1.       Cumhuriyet Halk Partisi                     Bağır Aras

2.       Demokrat Parti                                  Nurettin Kirman

3.       Millet Partisi                                      Mecit Hun

          Iğdır Belediye Başkanı                      Mir Ali Ural

CHP Kars listesine göz attığımızda dört “O Taylı” Milletvekili göze çarpmaktadır:

1.       Abbas Çetin (Erivan doğumlu  Azeri)

2.       Latif Aküzüm (Kars doğumlu Azeri/ O Taylı grup ile hareket etmiştir)

3.       Veyis Koçulu  (Tiflis doğumlu, Karapapak)

4.       Tezer Taşkıran (Karabağ doğumlu Azeri)

Not: Latif Beyin kız kardeşi Nazlı Hanım, Şamil Beyin oğlu Ziya Ayrım Beyin eşidir.

KARS GAZETESİ 5 KASIM 1953

IĞDIR’DA EŞREF KAYA’YA YAPILAN HAKSIZ MUAMELE 

Pamuk Tarım Satış Kooperatifi müdürü Eşref Kaya’nın müfettiş tarafından işine son verilmesinden duyulan umumi teessür günden güne artmaktadır.

DİKKAT: Değerli okuyucular! Daha önce söylediğim gibi Eşref Kaya, Hüsnü Bingöl’ün koruması altındadır. Ne yazık ki muhtemelen Ekim 1953 yılında Hüsnü Bingöl, kurallara aykırı ederek Binbaşı elbisesiyle çarşı turuna çıkar. Hüsnü Bingöl’den nefret eden “O Taylılar/Diaspora” Azerileri Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunurlar. Koskocaman Hüsnü Bingöl sıradan bir vatandaş gibi süklüm püklüm Cumhuriyet Savcısına ifade verir. Evine döner ve bir daha evinden çıkmaz. Sigara, sigara, sigara….  Derken 1954 yılında kalp krizi geçirir, emekli olur. Hüsnü Bingöl güçten düşünce Diaspora Azerileri Eşref Kaya’yı hiçbir suistimal veya gerekçe göstermeden derhal işine son verirler. Böyle durumlarda Ziraat Bankası müdürü seçimle yeni yönetim seçilinceye kadar müdürlüğe vekalet eder. 1954 yılında yapılan seçimlerde Talat Tufan seçilir.

EŞREF KAYA KİMDİR?

Eşref Kaya

Eşi Fatma Kaya Anlatıyor:

“Eşref, Azerbaycan’ın başkenti Bakü’ye yakın Kazak isimli bölgenin Işıklı köyünde Terekeme bir ailenin en küçük çocuğu olarak 1340’de (Rumi)dünyaya gelmiş. Üç erkek kardeş, babaları genç yaşta vefat edince yetim kalıp amcalarının gözetiminde büyümüşler. Ağabeyi bir Ermeni papazının kızına aşık olup onun ardından İran’a gitmiş, orada kızın akrabaları tarafından vurularak öldürülmüş.

Eşref liseden sonra Bakü’de Ziraat Fakültesine kaydını yaptırmış,bir yıl kadar okula devam etmiş. Stalin terörünün yükseldiği zamanlar iki kardeş Türkiye’ye kaçmaya karar vermişler. Ardahan ili sınırına yakın bir köye gidip kaçış için uygun bir zaman gözetlemişler. Karşılarında bir dağ varmış. Eşref,tehlikeli geçişten önce ağabeyine,“Sen dağın bu yamacından ben de diğer yamacından gideceğiz. Birimiz yakalanırsak hiç olmasa diğerinin kaçıp kurtulma şansı olsun!”diye önermiş. İki kardeş sarılıp vedalaşmışlar.

Eşref dağın yamacını sınıra doğru izlerken uzaktan silah seslerinin geldiğini duymuş. Kardeşininmuhtemelen öldürüldüğünü düşünerek yoluna devam etmiş. Sınırı geçtiğinoktada kendisine de ateş açılmış, mermilerden birisi ayağını sıyırarak geçmişti. Aldığı yaraya rağmen Eşref sınırı geçmeyi başarmıştı.Bir kaç ay Kars’ta, uzaktan akrabası dostlarının yanında kalıp tedavi görmüş; Eleşkirt’e gidip orada küçük işler bulup çalışmış.Eşref, geride kalan kardeşini öldü diye bildiğinden izini sürmeyi aklına getirmedi. Halbuki sınır güvenliği kardeşini yakalamış ve Azerbaycan’a geri göndermişti. Kardeşinin hayatta olduğunu maalesef Eşref’in vefatından çok sonra tesadüfen öğrenmiş, ailesiyle yazışarak tanışmıştım.

EŞREF KAYA’NIN VELİNİMETİ: HÜSNÜ BİNGÖL

Hüsnü Bingöl, kendisi gibi Terekeme kökenli olan Eşref’le her nasılsa tanışıp onun Iğdır’a gelip Emniyet Teşkilatında çalışmasını sağlamıştı. Eşref,Hüsnü Bey’in özel ilgi ve korumasıyla hiç tanımadığı Iğdır’da kısa sürede dostlar edinmiş ve böylece yeni bir hayata başlamıştı. Bir yandan Pamuk Satış Kooperatif müdürlüğünü, bir yandan da politikaya atılarak, il genel meclisi ve belediye encümen üyeliklerini aynı anda yürütmüştü. Eşref kasabanın sevilen ve saygı duyulan eşrafından biri olarak ön plana çıkmıştı.

Eşref, evlilikten birkaç yıl sonra (1945) evimizi Kars’a götürüp akrabalarıyla otel işletmeciliği işine girdi. Bu görevini 1950 yılına kadar aralıksız devam ettirdi.

Eşref insanları sever dostlarına önem verirdi. Eve geldiğinde odasına çekilir, gazete ve kitaplarını okur, gerektiğinde ev işlerine yardımcı olurdu. Onu en çok mutlu eden benim ona kendi yöresinin yemeklerini hazırlamamdı. İlk zamanlar bu yemeklerin tarifini kendisi yapar, böylece her şeyin istediği kıvam ve lezzette hazırlanmasına özel önem gösterirdi. En çok Mantı, Küşpere, Borç ve Bozbaş yemeklerine tutkundu.

Eşref’in en iyi dostları Mecit Hun, Abdullah Çınar, Eşref Başaran ve Aziz Güney idi.

 Eşref, DP Iğdır ilçe başkanlığını 4-5 yıl yaptı (1957-1960). O yıllar Mecit Hun da CHP’nin ilçe başkanıydı.Ayrı iki partinin başında olmalarına karşın iki kardeş gibi kol kola girer öyle dolaşırlardı. Hatta bir keresinde gazino yerinde ailece aynı masaya oturmuş eğleniyorduk. Bir Iğdırlı masamıza gelip merakla,“Sizi anlayamıyorum, iki düşman partinin ilçe başkanlarısınız ama bir masada oturmuş keyif çatıyorsunuz!” demişti. Eşref hiç istifini bozmadan, “Siyaset ayrı dostluk ayrı” diye cevaplamıştı.

Tüm evlilik hayatım boyunca yalnız bir kere Eşref’le atışmıştım. İl genel meclisi üyesi olduğu için Kars’a gitmeye hazırlanıyordu.Beni de yanında götürmesini istemiştim. Bana, “Hayır!” deyince karşısına geçip sözle iyi bir haşlamıştım.

ÜÇ “O TAYLI” MİLLETVEKİLİNİN CHP’DEN DEMOKRAT PARTİYE KATILMASI

1920-1937 yılları arasında Sovyetler Birliği tarafında kalan Azeriler, Aras nehrini geçip Türkiye’ye sığınırlar. Bu nedenle uzun yıllar Iğdır’da yaşayan Azeriler arasında “o taylı, bu taylı” ayrımı olur. “O taylı” olarak tabir edilen Azeriler, 1950 yılında Demokrat Partiye destek çıkarken, “bu taylı” Azeriler CHP’de kalmayı yeğler. Bu durum sadece Iğdır için değil genel olarak Kars için de geçerlidir.

Daha önce yazdığım gibi 1950 seçimlerini CHP, Kars’ta tam liste kazanır. Çok geçmeden CHP listesinden milletvekili seçilen Latif Aküzüm, Abbas Çetin ve Veyis Koçulu CHP’den istifa eder, DP’ye geçerler (18.03.1952).

Üç milletvekilli, istifa gerekçelerini şöyle ifade ederler: “Bu partide (CHP) halen şef sisteminin devam ettiğini, namuslu ve dürüst vatandaşların fişlere raptedilip süründürüldüklerini, zümreci ve parçalayıcı zihniyetin Halk Partisinde benimsendiğini, son Kars il kongresinde bizzat genel sekreter Gülek’in mazinin ve halin suçluları ile el birliği ederek eski zihniyeti hortlatmaya çalıştığını …”

Durumu sizlere daha iyi anlatabilmem için milletvekillerinin zümre ve etnik aidatını vermek zorundayım. Lütfen bunu bir ayrımcılık veya zümrecilik olarak değerlendirmeyin. Açıklayacağım gerçekler 1950’li yıllarda açıkça yaşandı. Gizli, saklı yanı olmadı.

1. Latif Aküzüm : Azeri (1912 Ermenistan Şöregel doğumlu)

2. Abbas Çetin : Azeri (1914 Ermenistan Erivan doğumlu)

3. VeyisKoçulu : Karapapak (1891 Gürcistan Tiflis doğumlu)

Doğum yerlerini dikkate alarak değerlendirdiğimizde her üç milletvekilinin de “o taylı” olduğunu görebiliriz. Aslında Azerbaycan doğumlu siyaset adamı Ahmet Ağaoğlu’nun kızı Tezer Taşkıran da onlarla birlikte hareket etmek ister çünkü kardeşi Samet Ağaoğlu DP’den Manisa milletvekili seçilmiştir. Ancak iki dönem Kastamonu ve Kars’tan CHP milletvekili olarak hizmet verdiği için belki vefa duygusuna yenik düştüğünden CHP’den hemen istifa etmez ancak Tezer Taşkıran 1954 seçimlerinden önce CHP’den istifa eder, bağımsız Milletvekili ve akabinde DP’den aday olur. Bu şekilde Azeri diasporası Demokrat Parti’de yer alır.

DP, iktidar olunca, önüne koyduğu en önemli hedef tek parti döneminden ve misak-i millicilerden hesap sormak olur. Bunun Batı’daki temsilcisi İnönü Doğu’daki temsilcisi Hüsnü Bingöl’dür. Bu yüzden CHP’den istifa edip DP’ye katılan üç “o taylı” milletvekili, Hüsnü Bingöl üzerinde özel bir baskı ve sindirme politikasını uygulamaya koyarlar. O yıllar eğer Demokrat Parti’nin gücü yetseydi bir suç istinat edip İnönü ve Hüsnü Bingöl’ü rahatlıkla idam sehpasına gönderebilirlerdi. Gerçi, bu amaçla DP Tekirdağ Milletvekili Şevket Mocan, “Boraltan” yalanını uydurup İnönü’yü yargılatmak için harekete geçer ancak birileri Şevket Mocan’ın kulağına, “Teslim edilenler siyasi mülteci değil savaş suçlusu esirlerdir. Fazla seslendirirsen Türkiye savaş tazminatı ödemek zorunda kalır” diye fısıldayınca, Mocan, meclis araştırması isteğinden vazgeçer. Aslında “Boraltan” yalanı sonraki yıllar da siyasete malzeme olmaya devam eder. 1965 genel seçimleri öncesinde İnönü’yü zora düşürmek için Adalet Partisi’nin yayın organı Adalet Gazetesi bu olayı tekrar gündeme getirir.

Latif Aküzüm,  Abbas Çetin ve Veyis Koçulu 18.03.1952 tarihinde DP’ye katıldıkları için 1954 yılında yapılacak seçimlere kadar Milletvekili olarak hizmet verdiler. Bu yıllar aynı zaman Diaspora Azerilerinin, kendilerine bir zamanlar acı çektirmiş Hüsnü Bingöl’ü hedef tahtasına koyup, yakalanan ilk fırsatta üzerine çullanıp tarih sahnesinden sildikleri yıllardır. İsmet İnönü’yü Boraltan Köprüsü yalanıyla idam ettiremeyen (askerlerin önemli bir kısmı karşıydı)  DP, Hüsnü Bingöl’le ilgili ne kadar rapor, evrak, dosya, resim vb varsa hepsini yakıp yok ettiler. Hüsnü Bingöl maddi ve manevi olarak arşivlerde yok edildi ama halkın hafızasında bütün özellikleriyle yaşamaya devam ediyordu. 2000 yılında Iğdır Sevdası kitabını yazmaya başladığımda ne kütüphanelerde, ne resmi kurumlarda ne Meclis tutanaklarında hakkında tek satırlık bir bilgi yoktu. Söyleşi yöntemiyle Hüsnü Bingöl’ün gerçek kimliği ve kişiliğini tekrar ortaya çıkardım. Böylece 2002 yılında Hüsnü Bingöl yeniden doğdu. Sonraki yıllar MİT bana başvurarak kitaptaki bilgiler ve benim yönlendirmemle “Sınırdaki Işık” isimli belgeseli hazırladı. Hüsnü Bingöl’den kurtulmak diaspora Azerileri için bir zafer olarak algılanmıştır.

EKİNCİ GAZETESİ   21 Nisan 1953

SAHİBİ VE YAZAN: CENGİZ EKİNCİ

MİLLET PARTİSİ IĞDIR ŞUBESİ İSTİFA ETTİ

Millet Partisi Iğdır Şubesi kendi kendini feshetti. Bütün azalar topyekun partiyi terk ettiler. Iğdır’a geldiğim şu sırada dilediğim yegâne mühim hadise Millet Partisi Iğdır şubesinin kendi kendini feshetmesidir. Müteşebbis Heyet Başkanı Mecit Hun’dan aldığım malumata göre, fesih ve toptan istifa keyfiyeti çok esaslı mucip sebeplere istinat etmekte olup istifalar Parti Genel yürütme kuruluna vakit basına verilecektir. Yaptığımız tahkikata göre sayın MECİT HUN ile arkadaşlarını bu karara sevk eden en mühim husus Millet Partisi’nin komiteci bir ruhla hareket edip açıktan açığa Atatürk düşmanlığı yapmasıdır

MİLLET PARTİSİNİN KAPATILMASI (1954)

Millet Partisi 1948 yılında kuruldu. Iğdır’da partinin ilçe örgütlenmesini ve ilçe başkanlığını Mecit Hun üzerine aldı. Partinin kurulmasının en önemli nedenlerinden biri Demokrat Parti’nin Cumhuriyet Halk Partisi’ne sert muhalefet yapmamasıydı.

Millet Partisi, Demokrat Parti içerisinde muhalif olduğundan partiden ihraç edilen ve ayrılan üyelerden oluşan bir grup tarafından 20 Temmuz 1948’de Ankara’da kuruldu. Parti kurucuları arasında; Fevzi Çakmak, Osman Bölükbaşı, Enis Akaygen, Yusuf Hikmet Bayur gibi önemli isimler vardı. Mareşal Fevzi Çakmak’ın fahri başkanlığını yaptığı partinin ilk genel başkanı Hikmet Bayur olurken, Osman Nuri Köni ilk genel başkan vekili ve Mustafa Kentli de ilk genel sekreteri oldu.

Parti, kuruluşundan başlayarak iktidardaki Cumhuriyet Halk Partisi ile muhalefetteki Demokrat Parti’ye çok sert eleştiriler yöneltti. CHP’nin din ve laiklik anlayışına şiddetle karşı çıkan parti, DP’nin bir muvazaa (danışık /gizli anlaşmalı) partisi olduğunu ve gerçek muhalefeti kendilerinin yaptığını ileri sürdü. Özellikle yıllardır bir tabu olarak görülüp eleştirilemeyen Milli Şef’e yönelttikleri eleştiriler oldukça ilgi uyandırdı. Partinin programında demokratik bir yönetim kurulması, Altı Ok’un anayasadan çıkarılması, kişi özgürlüklerinin genişletilmesi, genel bir kalkınma programının hazırlanması ve liberal bir iktisat politikasının izlenmesi gibi görüşlere yer verildi. Parti ayrıca cumhurbaşkanının tek dönem için seçilmesini ve çift meclis sistemine geçilmesini de savunuyordu.

Parti, seçim kanununda yapılan değişiklikleri yeterli görmeyerek 1948’de yapılan ara seçimlere katılmadı. Yusuf Hikmet Bayur’un genel başkanlığında 1950 genel seçimlerine 22 ilden aday göstererek katılan parti, ülke genelinde %3,11 oy oranıyla 250.414 oy alarak pek başarılı olamadı. Gösterdiği adaylardan sadece Osman Bölükbaşı, Kırşehir’den Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girebildi. Millet Partisi laikliğe aykırı politika ürettiği gerekçesiyle 1954’te kapatıldı. 1951 ara seçimlerinde partinin oy oranının %8’e çıkmasına rağmen gösterdiği hiçbir aday seçimleri kazanamadı.

1950’de ilk kongresini yapan partinin bir yıl sonra yaptığı kongre sonucunda Mustafa Kentli genel başkanlığa getirildi. 1952’de yapılan üçüncü kongrede genel başkanlığı bu kez Enis Akaygen devraldı. Bu kongre sırasında bir grup partili delegenin Atatürk’ün kabrine çiçek koymayı reddetmesi, parti içerisinde çeşitli anlaşmazlıklara yol açtı. Bu anlaşmazlıklar partinin 27-29 Haziran 1953’te toplanan beşinci büyük kongresinde açık bir çatışmaya dönüştü ve ilk genel başkan Hikmet Bayur, partinin dinci ve gericilerin eline geçtiğini öne sürerek MP’den istifa etti.Hikmet Bayur’un istifası bir suç duyurusu olarak kabul edilip parti hakkında soruşturma açıldı. 7 Temmuz 1953’te parti yöneticilerinin evleri aranıp ifadeleri alındıktan bir gün sonra, soruşturmanın sağlıklı bir biçimde yürütülebilmesi için parti faaliyetleri geçici olarak durduruldu. Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesi’nde açılan dava sonucunda partinin “dini esasa dayanan ve gayesini saklayan bir cemiyet olduğu” sonucuna varıldı ve parti 27 Ocak 1954’te resmen kapatıldı

Millet Partisi kapatılınca Mecit Hun ortada kaldı. Bağımsız Demokrat Partililer grubuna katıldı. Sahibi olduğu Pamukova gazetesinde Iğdır’da DP İlçe Başkanı Nağdali Parlar’ı hedef alan yazılar kalem aldı. DP’ye karşı kendisi gibi bağımsız Demokrat olan Nurettin Kirman’la birlikte el ele verip mücadele ettiler.

PAMUKOVA GAZETESİ   29 Ekim 1954

SAHİBİ VE YAZAN: MECİT HUN

IĞDIRLILAR HASTANE İSTİYORLAR

Bu münasebetle Vilâyet makamına iki gün evvel aşağıdaki telgraf çekilmiştir:

Kars Valiliği Sayın Makamına

KARS

Sağlık merkezleri kadrosunun pratisyen hekimlerden teşekkül ettirilmesi ve badema (bundan böyle)sağlık merkezlerinde ameliyat yapılmayarak bu gibi hastaların en yakın hastanelere sevkını istihdaf eden (amaçlayan) sağlık merkezleri talimatnamesi bugünkü kaza hıfzıssıhha meclisinde yürürlüğe konacaktır. STOP. Iğdır’ın nüfus kesafeti (yoğunluğu) ve hastane merkezlerine olan uzaklığı ile bilhassa kış mevsiminde yolların müsaadetsizliği (uygunsuzluğu) nazara alınırsa mezkûr (adı geçen) talimatnamenin sağlık merkezimize tatbiki Iğdırlının sıhhati için yıkım ve felâket olacaktır. STOP . Bu sebeple bizler sıhhatimiz mevzuunda ciddi bir endişe duymaktayız. STOP. Sayın Vilâyet makamının Iğdırlıların bu his ve düşüncelerine tercüman olarak ve mezkûr (adı geçen) talimatnamenin verdiği yetkiye istinaden Iğdır Sağlık Merkezini ufak çapta bir hastane haline getirmek üzere alakalılar nezdinde teşebbüse geçmesini saygılarımızla arz ve istirham ederiz:

Belediye Reisi: Ali Ural

DP Başkanı: Nağdali Parlar

Ticaret Odası Reisi: Abdurrezak Güneş

Belediye Encümen Azası: Hasan Tezel

Meclis Umumi Azası (İl Genel Meclisi Üyesi): Eşref Kaya

Meclis Umumi Azası (İl Genel Meclisi Üyesi): Musa Doğan

Fabrikatör: Osman Ataman

Encümen Azası: Ali Işık

Encümen Azası: Eşref Başaran

Birlik Başkanı: Talât Tufan

Tüccar: Fazıl Baykal

Gazeteci: Mecit Hun

BİRLİK GAZETESİ (KARS)  1955

FAZIL BAYKAL IĞDIR BELEDİYE BAŞKANI OLDU

(Değerli okuyucular! Bütün bu hengâme sürerken 1955 yılında Iğdır’da Belediye Başkanlığı seçimleri olur. Demokrat Parti aday göstermez. DP İlçe Başkanı Mehmet Gülten’dir.  İki güçlü aday vardır: CHP’den Ali Ural ile içlerinde Mecit Hun’un da olduğu bağımsızların adayı Fazıl Baykal yarış halindedirler. Seçimi Fazıl Baykal ve Mecit Hun kazanır. Birisi başkan diğeri başkan yardımcısı olur. Ancak bu uzun sürmez. Yapılan itirazlar tekrar ele alınır, Ali Ural 1957 yılında tekrar Belediye Başkanı olarak yoluna devam eder. Mücahit)

Çok uzun süren itiraz, mukabil itiraz ve bunların tetkiki neticesinde Yüksek Seçim Kurulu tarafından Iğdır Belediye seçimleri müstakiller lehine karara bağlanmış ve kaymakam tarafından vekaletten idare edilmekte olan Iğdır belediyesi yeni müstakil listeyi teşkil eden meclise terk edilmiştir.

Belediye idaresini devralan müstakiller, Fazıl Baykal’ı belediye başkanlığına getirmişlerdir. Bu seçimde eski belediye başkanı Ali Ural’ın, Fazıl Baykal lehine gösterdiği feragat, muhitimizde kendi lehine olan sempatiyi bir kat daha artırmıştır.

PAMUKOVA GAZETESİ  13Şubat 1953

SAHİBİ: MECİT HUN

(Değerli okuyucular! 1950’li yılların siyasetine damga vuran en önemli şahsiyetlerden birisi Nurettin Kirman’dır. DP’yi Iğdır’da ilk o örgütlemiş 1953 yılına kadar ilçe başkanlığı yapmıştır. Hacı Nağdali Parlar ve Sadık Tezel’le (O Taylılar)  anlaşmazlığa düşer, partiden ve ilçe başkanlığından istifa eder.

Iğdır siyasi tarihinin ilk demokrasi şehidi ve en önemli şahsiyetlerinden Nurettin Kirman kendi kaleminden çıkan ve tarihi önemi olan bu istifa metnini tam olarak veriyorum. Mücahit)

NURETTİN KİRMAN’IN İSTİFASININ METNİNİ VERİYORUZ

1948 yılında tüzük ve programına inanarak intisap ettiğim (katıldığım) Demokrat Partiden 1950 yılına kadar en zor şartlar muvacehesinde (karşısında) ve bugün Demokrat Partili geçinen politikacılarla çetin mücadeleler yaparak partili arkadaşlarımla birlikte muhalefette çalıştım. Iğdır gibi yurdun en uzak ve siyasi faaliyetlerden azade köşesinde demokrasi umdelerinin (ilkelerinin) yerleşmesi, halkın kendi idaresine hakim olabilmesi ve siyasi kanaatlerini serbest serdedebilmeleri (öne sürmeleri) velhasıl Demokrat Partinin muhitimizde teşkilatlanması için sayısı pek mahdut (sınırlı) bulunan arkadaşlarımla birlikte her türlü maddi ve manevi fedakarlıklara katlanarak zaman mefhumu düşünmeksizin, geceli gündüzlü çok defasında yaya dolaşsak suretiyle ilçe bucak ve köylerde Demokrat Parti teşkilatını kurmaya muvaffak olabildik.

Musa Doğan, Hamit Dönmez ve Yusuf Aksu arkadaşlarımla beraber yaya Zülfikar köyüne gittiğimiz zaman köylüler bize aynen şöyle dediler:

“Gulem Parlar ile Nağdali Parlar Demokrat Partiye girenleri hükümet sabun yapacak, öldürecek vs”

Bütün bu menfi (olumsuz) propagandalara rağmen Zülfikar’da Meydan Emi ve Talip ve arkadaşlarının yardımlarıyla ocak kurabildik. Tabiidir ki bugün göğsünde DP rozeti taşıyarak DP’ye dört elle sarılmış gibi görünen politikacılar o zamanki iktidar partisinin (CHP) mensubu ve faal elemanları idiler.

Bu meşakkatli (zor) çalışmalarımız sonunda yapılan 1950 umumi (genel) seçimlerinde DP iktidarı ele aldıktan sonra siyasi durum değişti. Politikacılar tarihi partilerinin (CHP) rozetlerini yakalarının altına saklayarak DP rozetiyle huzura çıkmağa başladılar. İşte bu tarihten itibarendir ki samimi particiliğimiz, yerini yapmacık ve menfaate dayanan bir politikaya terk etti.

Buna rağmen DP’de çalışmak azmiyle bu güne kadar sebat ettim. 1950 yılında başkanı bulunduğum DP Iğdır teşkilatı 14 Mayıs’tan sonra partiye sığınanların fesat ve zümreci zihniyetle nefret edilecek hale geldiğinden Parti başkanlığı bu sahte politikacıların yegâne gayesi olduğu bir sırada kendi arzumla ve hakiki parti muhitinin ayrılmam yolundaki müteaddit (sürekli) ısrarlarına rağmen izzeti nefsimi her şeyin fevkinde (üstünde) görerek başkanlıktan istifa ettim. Bu da benim başkanlık aşıklısı bir insan olmadığımı ifade eden bir hakikattir.

Bir kongre devresinde partiye yalnız bir partili olarak azami hizmeti esirgemedim ve bir yıl evvelki kongrede umumi arzu üzerine benim içinde bulunmadığım İlçe İdare Kurulunca hazırlanan seksen delegeyi ihtiva eden İlçe Kongresinde her türlü muhalefete rağmen kadirşinas partili delegeler tarafından bir çekimser ve iki aleyhimde geriye kalanların heyeti umumiyesinin lehimde kullandıkları oyla başkanlığa getirildim. (Bu kongrenin cereyan şeklini il müşahidi (gözlemcisi) olarak bulunan İsmail Alaca ve Tanrıverdi Gökçay çok iyi bilirler)

Bugün geçici idare kurulunda vazifelendirilen sahte Demokratlardan bir çoğu o sıralarda havayı bulandırmak istemişlerse de her kademedeki parti kongrelerinde kapı dışarı edilmişlerdir.

İlçe seçimini müteakip (takip eden) İl kongresine iştirak ediyoruz. Kongrede birbirini tutmayan iki hizip mücadele etmektedir. Bir tarafta İsmail Alacadiğer tarafta Nervuz Gündoğdu.

Demokrat Partili olarak kendimizi her hangi bir hizmete kaptırmadan münevver, şahsiyet sahibi ve hakikatten partinin başında bulunmaya layık bir idare heyeti seçtik. Bu seçimde temsil kabiliyetleri olmadığı cihetle seçimi kaybeden Zeki Aras ve etrafı yeni İl İdare Kurulu arkadaşları arasına nifak sokarak arzu edilmeyen hadiselerin zuhuruna (ortaya çıkmasına) sebebiyet verdiler.

Mesela, parti için hakikaten lüzumuna inandığım Alaca ve İbrahim Taşdemir gibi şahsiyet sahibi insanların İl İdare Kurulundan istifaları bu teşebbüsün bir neticesidir. Nifakcılar (ortalığı bozanlar) bununla da kalmadılar. DP’ye yeni intisap (katılmış) etmiş Milletvekillerine nüfuz ederek Genel Merkez nezdinde Kars İl İdare Kurulunun feshini temin ettiler. İşte bu tarihten sonradır ki Kars Demokrat Parti teşkilatı hakiki bir felâkete sürüklendi.

Ne kadar acıdır ki o zaman kendi Vilayetleri olan Erzurum’daki parti ihtilafını halle muktedir bulunmayan Genel İdare Kurulu üyelerinden Erzurum Mebusları Mustafa Zeren’le, Rıfkı Salim Barçak Kars’taki ihtilafın halline güya memur ediliyorlar.

Burada Kars’taki hadiselerin hususiyetinden bahsetmek zorundayım. Hakikaten partici ve memleket hesabına bir kıymet olan Sayın Rıfkı Salim Burçak’ı kendi arzusuna uydurmak gayesiyle hareket eden Zenen beyefendi her türlü çareye başvurduktan sonra Şerefler’in Şehir Kulübünde Nusret Metan tarafından tertip edilen bir ziyafette kadehini şu gayri samimi sözlerle Rıfki Salim Burçak’ın şereflerine kaldırdı: “Pek yakında muhterem Rıfkı Bey’i Hariciye Vekilimiz olarak göreceğiz, kendisini şimdiden tebrik eder kadehimi şereflerine kaldırırım”

Bu kısa ve fakat gayri samimi ve manidar hitabeden sonra Zeren arzu ettiği neticeyi elde etmiş olduğundan ikinci günü eski idare kurulunu derhal feshederek yerine Zeki Aras başkanlığındaki ekserisi (çoğunluğu) taraftarı bulunan bu günkü İl İdare kurulunu iş başına getirmeye muvaffak oldu.

Şurasını da ilave etmek isterim ki Mustafa Zeren Efendinin Rıfkı Selim Burçak’a yaptığını Zeki Aras da Mustafa Zeren’e yapmıştı. Başkanolmak için her boyaya giren Zeki Aras dostumuz Mustafa Zeren’i iştahlandırmak maksadıyla kendi başkan olduğu taktirde oğlu Edip Zeren’i 1954 seçimlerinde Kars’tan DP mebus adayı göstereceğini vaat etmişti.

Mustafa Zeren sadakatini ispat etti ve Kars teşkilatı da bu komedya içinde kuruldu. Ne gariptir ki Cengiz Ekinci başkanlığındaki hakiki İl İdare Kurulu genel başkanlığınca tasdik edildiği ve henüz bir faaliyete yeni girişildiği bir sırada yine Genel İdare Kurulunca fesih cihetine gidilmesi ve delegelerin oyuyla iş başına getirilmeyen insanların iş başına getirilmesi o gün için bir muamma olarak kalmıştı.

Bugün bu muamma çözülmüş ve iş tevil götürmez bir safhaya girmiştir. Hadise Şudur: DP’ye zeni ihtisap eden üç Milletvekili ve diğer iştahlılar 1954 durumunu şahısları için vahim telakki ettiklerinden Ekinci başkanlığındaki İdare Kurulunu yıkmak lüzumunu hissetmişlerdi.

Haddizatında(aslında) kendi şahıslarını daha ziyade çürüten bu hareketin aksi tesirini 1954’dün bu iştahlıları önceden düşünmemiş ve düştükleri hatanın azametini takdir edememişlerdir.

Neticede il de kurul arkadaşlarının bazılarının İstanbul’a gitmelerinden bilistifade kurulda sözünü yürütebilecek bir hale gelen Zeki Aras ve etrafı, şahısları için normal kongrede tehlikeli olabilecek partilileri yıkmaya matuf prensip kararlarını tatbike koyuldular. Bu arada şahsımı kendileri için birinci derecede tehlikeli addeden Arasçılar, Mustafa Zeren gibi hareket ederek hiçbir tetkik görmeden yarım saat gibi kısa bir zaman içinde Iğdır’ın bilumum DP muhitinin (çevresinin) mümessillerinin oylarıyla iş başına gelen ve kendileri gibi geçici olmayan kurulumuzu feshederek DP Kars tarihinde ikinci bir yüz karası hatayı bilerek ve kastimahsusla (kasıtlı olarak) işlediler. (Zeki Aras, Iğdır’dan akrabası Sait Güneş tarafından kendisine meali aşağıda yazılı çekilen tel üzerine Iğdır’a geliyor. “Geçenlerde yazmıştık geleceğine ve o işi yapacağına söz verdiğin halde gelmedin, gelmediğin takdirde akrabamız değilsin”)

Meselenin diğer garip tarafı yeni teşekkül eden geçici kurula Zeki Aras’ın en yakın iki akrabasının alınmasıdır. Hata o kadar büyük ve teessürü mucip idi ki, geçici İdare Kuruluna birinci defasında seçilen hemşerilerimizin kısmi azami derhal istifa etmek suretiyle Arascıları cevaplandırdılar. Geçici bir kurulun kurulabilmesi ancak Zeki Aras’ın iki yakın akrabasına inzimamen (ek olarak) Halk Partisinin iane ettiği birkaç iskartası (değerini kaybetmiş mal) ve şahsi müdahalem neticesi muattal fabrikasını 35 bin liraya kooperatife icara veremediği gibi kuyruk acısı bulunan bir hacı ile kurulabildi ve maalesef ismine de DP İlçe İdare Kurulu denildi. (Bu hacı hakkındaki yazılarımı arzu edenler zamanı geldikçe Kars, Ekinci ve Dil gazetelerinde okuyabilecek ve ondan sonra bu kendisinin Iğdır’daki itibarını öğreneceklerdir.)

Biz münfesih idare kurulu, meri tüzük hükümlerinin bahşettiği hakka dayanarak ihtilafın halli veya mahallen bir müfettiş marifetiyle tahkikini yüze yakın Ocak başkanı ile parti ileri gelenleri ve il genel meclis azalarının keyfiyeti tasvip etmediklerini ve bu keyfi ve partiyi çökertmeye matufkararın tashihini Tüzüğün 34. maddesi gereğince bu durum karşısında partinin çökeceği mülâhazasıyla hayati umumiyenin fevkalade olarak toplanması hususunda ilçenin mevcut üç Bucak idare kurulu tarafından yıldırım ve acele tellerle genel başkanlığın nazarı dikkatini çektiğimiz halde on beş gündür susulmuştur.

Şu hale nazaran, son bir yıl içinde Kars ve mülhakatındaki teşkilatta parti tüzüğü asla tatbik edilmediği gibi genel başkanlık da bu muhitin ihtilafları münasebetiyle şahıslara göre tüzüğü tatbik ediyor ve tüzüğün hakiki suretteki tatbikatından çekiniyor.

Şayanı teessüfünki muhitte DP’yi yıkmaktan başka icraatı olmayangeçici il idare kurulunun yaptıkları genel merkezce tasvip edilmiş olacak ki hizmet müddetleri uzatılmıştır.

Beş seneden beri hizmet ettiğim DP’de bugün mevcut olan zihniyet şudur: En tehlikeli ve kara günlerde DP’yi bizzat kurmuş veya intisap etmiş partililer yerine, şahsi menfaat temini ve politika icabı olarak son iki yıl içinde intisap edenleri kâin etmek ve eski partilileri tasfiye etmektir. Bu suretle ortaya acı bir hakikat çıkıyor ki o da her gelenin aslını astarını tahkik etmeden DP’ye almaktır. Bu şekilde ki yanlış siyasetin cezasını DP 1954 seçimlerinde görebilir.

DP’nin Kars’taki anlayışsız teşkilatı içinde DP’li olarak milletime hizmet edemeyeceğime kanaat getirdim. Şahısları çürütmek ve emekleri akrabalık ve dostluk hatırı ve kuyruk acısından mütevellit yarım saatlik bir mesaiyle heder etmek suretiyle particiliğin en basit kaidelerini dahi ayakaltına alan bir cemiyetin müdafiliğini ısrarla yapan DP’den istifa ediyorum.

Milletimin ve hemşerilerimin bana tevdi edecekleri memleket vazifelerini karşılık beklemeden bu memleketin bir çocuğu olarak yapmayı şeref telakki edeceğim. Hakiki DP’li arkadaşlarıma veda ederken DP’nin de Türk Milletine nafi(faydalı) olabilecek bir şekilde kendisini ıslah etmesini temenni ederim.

BİRLİK GAZETESİ (KARS)  15 Mart 1953

NURETTİN KİRMAN DP’YE GEÇTİ

(Nurettin Kirman büyük bir hata yaparak 13 Şubat 1953 tarihinde, kurucusu olduğu ve 1950’den itibaren üstlendiği DP İlçe Başkanlığından ve DP’den istifa eder. Ancak çok geçmeden tekrar DP’ye katılır. Ama O artık sıradan bir üyedir. Hacı Nağdali Parlar DP İlçe Başkanıdır. Yönetim “O Taylıların” eline geçmiştir. Başkanlığa aday olabilmek için bir sonraki ilçe kongrelerini beklemek zorundadır.  Meclis 27 Ekim 1957 tarihinde erken seçim kararı alınca, kural gereği partiler ilçe kongrelerini bir an önce yapma telaşı içine girerler. O sırada 1957 yılında DP Iğdır İlçe Başkanı Hacı Nağdali Parlar’dır. Yapılacak kongrede Nurettin Kirman, ilçe başkanlığını Hacı Nağdali Parlar’dan alacak gibi görünmektedir. Hatta bu kez DP listesinden Milletvekili adayı da olma şansı vardır. Bu sıcak siyasi gelişmeler devam ederken Nurettin Kirman  “O Taylılar” tarafından şehit edilmiştir. Kirman Ailesinin Bu Taylıların yoğunlukta olduğu Iğdır’a nefreti o denli fazla olur ki Merhum Nurettin Kirman Gaziler’de defnedilir. Mücahit)

Iğdırlı münevver gençlerden ve DP’nin kurucularından Nurettin Kirman partiden istifa etmiş bulunuyordu. Bu defa tekrar kurucusu bulunduğu partisine müracaatında, istifa sebeplerinin makuliyyetine (akla uygunluğuna) binaen, tekrar DP’ye alınması uygun görülmüştür. Bu genç arkadaşımızın partisine geçişini partimiz ve gerekse kendisi için hayırlı olmasını temenni ederiz.

IĞDIR’DA “ÇİFTE KARDEŞLERİN SEÇİM STRATEJİSİ”

Sevgili okuyucularım! 1950’li yılların Iğdır’ında garip olan vakalardan birisi de iki kardeşten birisinin CHP’li diğerinin DP’li olmasıdır. Bunu bilinçli olarak yapmaktadırlar. Amaç hangi parti kazanırsa orada söz sahibi olmaktır.

BİRİNCİ KARDEŞLER:   Cafer Sadık Tezel (DP) ve Hasan Tezel (CHP)

(Ali Ural CHP’den Belediye Başkanı seçilmiştir. Hasan Tezel de CHP’ye kayıtlıdır. Ali Ural’a nefes aldırmaz. Mücahit)

AYHAVAR GAZETESİ   9 Nisan 1953

SAHİBİ VE YAZAN: CENGİZ EKİNCİ

(Gazeteci Cengiz Ekinci, Belediye Başkanı Ali Ural ile söyleşi yapmaktadır. Yerel lehçeye müdahale etmeyeceğim. Mücahit)

“Reis yaman gülürsen bu günler!”

“Keyfim sazdı balam. Gel gör ki Ebil Hesen (Hasan Tezel) gözünü tikip isdoluma goymur ki arheyince bığımı yağlıyam”

“Bu ne demeli sözdü? Eblesen (Hasan Tezel) kim olur ki sana karşı ireyisliğe durur?”

“Görmürsen mi, Cafer Sadığı (Sadık Tezel) da Demikratların (DP) arasına salıp ki onlardan da özüne daş yığsın.”

“Behbehbeh…Ağa, deyesen işin bu sefer fırığtı.”

“Sehvolmaz Sofi Silo’nun oğlu (Mehmet Gülten), İrza Gulu’nun (Rıza Yalçın) gabağında bir iş görebilse,Ebdil de meni alt eliyer. Göreceksen gene işleri gaydasınca yeridecem.”

İKİNCİ KARDEŞLER: Hacı Nağdali Parlar (DP) ve Hacı Gulem Parlar (CHP)

(Bu iki kardeş de aynı stratejiyi izlemektedirler. Bunu en iyi Hacı Sait Güven anlatmaktadır.)

“Her insanın gönlünü çalan ve severek yaptığı bir konu ve bir uğraşıalanı vardır. Bazı dostlarım ziraata, bağ ve bahçecilik işlerine bazıları din veruhani zenginliğe bazıları da politikaya heves bağlamışlardır. Örneğin Mecit Hun politikayı gerçekten severek yapan birisiydi. İnsanlarla haşir neşir olmayı, onlarla oturup kalkmayı sevdiğinden siyasi liderliği elden bırakmazdı.

Halbuki benim için politika dünyanın en can sıkıcı konusuydu. Aynı masadaoturduğum dostlarım sözü politikaya getirdiklerinde sessizce ayrılır kafamıdinlemek için camiye ya da eve giderim.

Nasıl olamasın dı ki? Bir gün Iğdır’ın önemli simalarından Hacı Nağdali Parlar’a sordum:

 “Hacı, anlayamadığım bir nokta var: Sen bir partidesin kardeşin (Hacı Gulem Parlar) de diğer bir partide bu nasıl oluyor?”

Hacı Nağdali Parlar saflığıma gülerek cevap verdi:

“Hay yaşa! Bu iş çok kolay! Eğer seçimlerde benim kardeşimin partisi kaybederse o zaman benim partiye gelir, yok benim partim kaybederse ben onun partisine giderim. Her halükarda kazanan biz oluruz”

Hacı’nın bu mantık yürütmesi bana göre değildi. Ben yaşamı daha çok kendi basitliği ve güzelliği içinde düşünmek isterim. Elbette benim de severek hem de çok severek yaptığım bir mesleğim vardı: Hayvancılık.”

NURETTİN KİRMAN-MECİT HUN ÇEKİŞMESİ (!)

MECİT HUN KÜRSÜDE

Hacı Ömer Şark Nurettin Kirman’ın hitabet yeteneğiyle ilgili olarak başından geçen şu anekdotu anlatmıştı:

“1950’li yılların ortalarına doğruydu. Yaz mevsimiydi. Evlerimiz Aladağ yaylarına çıkmıştı. Bir gün yayla yerine Ağrılı dostlar gelip misafir oldular. Konuşma sırasında birisi, ‘Geçen hafta Başbakan Menderes Kars’a gelmişti. Biz de partililer olarak Ağrı’dan otobüsle karşılamaya gittik. Bir toplantıda, Nurettin Kirman adlı Iğdırlı bir genç bir konuşma yaptı , peh peh peh, bir konuşma yaptı ki, peh peh peh, Menderes ve oradakiler, hepimiz hayran kaldık’ dedi. 
Iğdırlı bir gencin bu başarısı göğsümü kabartmıştı. Ağrılı dostlarıma dönüp, ‘Siz Iğdır’ı ne zannediyordunuz? Sebzeniz, meyveniz bizden geliyor. Politika ustalarınızı da biz size veriyoruz. Nurettin Kirman, bizim faytoncunun oğlu hele bir de ağamızın paşamızın oğlu kürsüye çıksa siz o zaman görün!’ dedim.”

NURETTİN KİRMAN KÜRSÜDE

1950’li yıllarda Iğdır’ı titreten iki hatip vardır: Birincisi, “Bu Taylı” Azeri kökenli Nurettin Kirman diğeri Kürt kökenli Mecit Hun’dur. Her ikisinin de kürsü konuşmaları büyük ilgi görmektedir. Halk arasında yanlış bilinen bir doğruyu yazmak için bu konuyu açtım.  Her nedense 1950’li yılları hatırlayan Iğdırlı hemşerilerim kahve sohbetlerinde “Nurettin Kirman ile Mecit Hun yaman çekişirdiler ha! Birisi CHP’de diğeri DP’de birbirlerine söylemedikleri kalmıyordu,” gibisinden yorumlar vardır. İşin doğrusunu açıklamanın zamanı geldi. Mecit Hun ve Nurettin Kirman 1950-60 yılları arasında bir kez karşı karşıya gelmişlerdir: 27 Mayıs 1950 Genel Seçim konuşmalarında. Mecit Hun Millet Partisi, Nurettin Kirman da DP ilçe başkanıdırlar. İkisi de uzun boylu, ses tonları kalabalıkları harekete geçirecek türden tok ve öz güven doludurlar. İşin ilginç yanı Genel Seçimlerden hemen sonra Ticaret Bakanlığı Nurettin Kirman ve Mecit Hun’u PTSK-Birlik’te yapılan suistimalleri soruşturmaları için kontrolör olarak atar. İki ahbabın, birlikte İstanbul’a gidip PTSK-Birlik eski Başkanı Eşref Başaran’ı bulup sorgulamaları gerekmektedir.

ALİ YİĞİT ANLATIYOR

ALİ YİĞİT -MEDET SERHAT

Ticaret Odası Başkanı Abdürrezak Güneş, o dönem (1940 ve 50’li yıllarda) Kürtlerin şüphesiz en saygın kişisi olarak kendisini sevdirmişti. Bu arada yeni nesilden gençlerde parlıyor, böylece Kürtlerin şehir merkezindeki etkinliği siyasi anlamda artıyordu. Lise diplomalı dört genç özellikle ön plandaydı: Mecit Hun, AzizGüney, Cihangir Turan ve Musa Malgaz

Mecit Hun Musa Malgaz Aziz Güney

Abdürrezak Güneş, Mecit Hun’daki yeteneği görmüş, gerektiğinde ona arka çıkarak önünü açmıştı. Kürsü konuşmaları yapıldığında Abdürrezak Güneş dükkanını kapatır,etrafındaki kalabalık bir cemaatle Mecit Hun’u dinlemeye gidermiş. Abdürrezak Güneş seçim meydanında olması kalabalığın coşmasına ve konuşmaya ilginin artmasına neden olurmuş. Bu ilgi Mecit Hun’un yeni bir lider olarak yıldızının parlamasına ve önünün açılmasına vesileydi.

Bir gün Timur Necilli ve Abdürrezak Güneş oturmuş sohbet ediyorlarmış. Mecit Hun’la Nurettin Kirman da biraz ötede kol kola gidiyorlarmış.

Timur Necilli sormuş:

“Abdürrezak Bey, bizimki mi sizinkini kandırır yoksa sizinki mi bizimkini?”

“Allah’ın izniyle bizimki (Mecit Hun) sizinkini alt edecek!” diye övünçle cevaplamış.

(Bu konuşma 27 Mayıs 1950 Genel Seçimler öncesinde yapılmıştır)

ALİ YİĞİT ANLATIYOR

“1950’li yılların iki güçlü hatibi Mecit Hun ve Nurettin Kirman idi. Mecit Hun Millet Partisi ilçe başkanıydı. (Mecit Hun 1958 yılında CHP İlçe Başkanı olmuştur) Nurettin Kirman da DP İlçe Başkanı. 27 Mayıs 1950 seçimlerinde iki hatip karşı karşıya gelirler. Partileri farklı da olsa ikisi birbirini sevmekte, saygıda kusur etmemektedirler.

Böyle bir seçim günü iki hatip karşı karşıya gelirler.  Önce Nurettin Kirman kürsüye çıkmış. Arkadaşı Mecit Hun aleyhine verip veriştirmiş. O indikten sonra Mecit Hun kürsüye çıkmış. Mecit Hun da DP ve Nurettin Kirman’a karşı sert ve acımasız bir konuşma yapıp, kürsüden yorgun argın inmiş. Nurettin Kirman kürsüye yakın bir yerde duruyormuş. Kürsüden inen Mecit Hun hiçbir şey olmamış gibi gidip Nurettin Kirman’ın koluna girmiş:

“Nurettin’ciğim, hadi gidip bir şeyler içelim. Çok yorulduk!”

Nurettin Kirman şaka yollu kolunu vermek istememiş:

“İnsafsız adam! Sabahtan beridir beni ve partimi yerden yere vurdunşimdi de gelmiş, ‘Bir şeyler içmeye gidelim’ diyorsun.”

 İki ahbap gülerek kol kola oradan uzaklaşmışlar.

(Değerli okuyucular! Bu anlatımlardan anlaşıldığı gibi Nurettin Kirman ve Mecit Hun arasında asla bir düşmanlık ve çekişme olmamıştır. Hatta bir ara Nurettin Kirman DP İlçe Başkanlığından istifa edince (1953) Mecit Hun’la kısa süreliğine birlikte Bağımsız Demokrat olarak mücadele etmişlerdir. Sonraki yıllar Nurettin Kirman bir daha asla DP İlçe Başkanı olamadığından zaten aralarında siyasi bir çekişme olmaz. Nurettin Kirman 1957 yılında şehit edildi. Mecit Hun 1958 yılında CHP’li oldu. Halk arasında kasıtlı olarak bu yanlış algı belirli kesimler tarafından yaratılmış, amaç Nurettin Kirman’ın şehit edilmesini Mecit Hun’a yüklemek olmuştur. Amaç gerçek kısa sürede anlaşılmıştır. Nurettin Kirman ve Mecit Hun, 1950 seçimlerinden önce de, seçim sırasında da, seçimlerden sonra da çok iyi dost idiler.)

EKİNCİ GAZETESİ 23 Temmuz 1955

SAHİBİ VE YAZAN: CENGİZ EKİNCİ

FAZIL BAYKAL CHP IĞDIR İLÇE BAŞKANI OLDU

Iğdır CHP kaza kongresi yapılmış idare heyeti seçimlerinde kaza reisliğine Fazıl Baykal getirilmiştir.Fazıl Baykal 1950 DP Kars adaylarından olup CHP’lilerin her yerde olduğu gibi Iğdır’da da iktidar safına yerleşmeleri üzerine Demokrat Partiden kaydırılan isimlerdendi.

KARS GAZETESİ  2 Ocak 1953

SAHİBİ: FUAT ARASLI

RIZA YALÇIN CHP İLÇE BAŞKANI SEÇİLDİ

24 Aralık 1952 Çarşamba günü muhitte en çok sevilen tüccarlardan eski belediye başkanı Rıza Yalçın’ın CHP başkanlığına geçmesiyle Iğdır ilçesi, merkez bucak ve ocaklarda topluluk halinde DP’den istifalar başlamıştır. Iğdır’da çıkarılan DİL gazetesinin (Mecit Hun’un yayınladığı tek sayfalık günlük gazete. Mücahit) yazdığı bir yazıda 600 kadar DP’linin toplu bir şekilde istifalarını ihtiva eden bir mektubu DP Kars İl İdare Kuruluna gönderdiklerini bildirmektedir. İlçede DP Başkanı Nurettin Kirman da istifa etmiştir. DP’den istifa edenlerin çoğu CHP’ye olmak üzere diğerleri de Millet Partisi’ne geçmişlerdir.

CHP Milletvekili Rasim İlker’in konuşmasından sonra yeni idare kurulu başkanının seçileceği bildirilmiş, bu söz üzerine bütün delegeler hatta dinleyiciler hep bir ağızdan “Rıza Yalçın! Rıza Yalçın!” diye haykırmaya başlamışlardır. O derece ki seçimin gizli oyla yapılmasına kimse taraftar olmamış, delegeler ayağa kalkmak suretiyle ittifakla ve tezahüratla Rıza Yalçın’ı başkanlığa seçmişlerdir.

Iğdırlının şahsına gösterdikleri teveccüh ve itimattan mütehayyiç (heyecanlı) olan Rıza Yalçın kürsüye gelerek kısa bir hitabette bulunarak Iğdırlılar için her zaman canını feda etmeye hazır olduğunu, parti başkanı sıfatıyla Iğdırlıların kölesi olarak hizmet edeceğini belirtmiş ve demiştir ki,

“CHP mevcudiyetine ve kudretine inanmak istemeyen gafiller, şu muhteşem manzarayı görüp sıkılsınlar! Halk Partisi yaşayacaktır! Çünkü bunu kuran Atatürk, devam ettiren İnönü ve destekleyen asil Türk milletidir.

El ele verip çalışarak bu büyük davada mutlaka muvaffak olacağız. Bana karşı gösterdiğiniz teveccühten (yakınlık) dolayı hepinize tekrar tekrar teşekkür ederim”

Sürekli alkışlar arasında neticelenen bu konuşmadan sonra idare kurulu seçimi yapılmış ve Hacı Gulam Parlar, Hasan Tezel, Hasan Çetinel,Hüseyin Yaycı, İsa Yiğit, Kurban Akar, Ali Işık ve Abdullah Armağan İdare Kuruluna seçilmişlerdir. Bunu müteakip 9 kişilik danışma kurulu ile il kongresine gidecek olan delegelerinde seçimi yapıldıktan sonra kongre genel başkanı İsmet İnönü’ye tazim telgrafı çekilmesini heyecanlı tezahürler içerisinde kararlaştırarak mesaine son vermiştir.

İlçemizin tanınmış tüccarlarından Bağır Aras şahsına ait olan binalardan birisini evvelce İş Bankasına vermişti. Bu defa aynı binanın bitişiğinde bulunan binayı da CHP emrine vermiştir.

3 Mayıs 1953 Pazar günü Hakveyis köyünü ziyaret eden CHP İlçe İdare Kurulu Başkanı Rıza Yalçın, İdare Kurulu Üyelerinden Bağır Aras ile Mehmet Ali Kutlay köy halkı tarafından sevgi ve muhabbet tezahürleri arasında karşılanmışlardır.

KARS GAZETESİ 5 Ocak 1953

SAHİBİ: FUAT ARASLI

PTSK BİRLİĞİ BAŞKANLIĞINI CHP’Lİ TALAT TUFAN KAZANDI

Bugün partiler arasında yapılan Pamuk Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Başkanlığını CHP’li Talat Tufan büyük bir ekseriyetle kazanmıştır.

Arkadaşlarıyla beraber Iğdır PTS Kooperatifine ait suistimalden başlıca mesul görülerek zimmet suçundan iki yıl hapse mahkum edilen kooperatifin sabık müdürü Rahim Yedigar’ın davası, vekili Tevfik Araslı tarafından Ankara’da Yargıtay’da temyiz ve takip edilmiş, bu dava Yargıtay İkinci Ceza Dairesince esastan bozularak suçun zimmet olmadığı sonucuna varıldığı bildirilmiştir. (…)

KARS GAZETESİ

SAHİBİ: FUAT ARASLI

MEHMET GÜLTEN DP İLÇE BAŞKANI 29 OCAK 1953

DP Iğdır’da çok kötü bir duruma düşmüştür. Bu partiden istifa eden vatandaşlar gün geçtikçe artmaktadır. Bu cümleden olarak bugün Iğdır’ın ileri gelen tüccarlarından Hacı Ekber Çöllü, Ali Yardım, Timur Demirci ve henüz isimleri açıklanmayan birçok kimseler istifa etmişlerdir. DP Başkanlığına Mehmet Gülten getirilmiştir.

DİL GAZETESİ 27 Ocak 1953

SAHİBİ VE YAZAN: MECİT HUN

MEHMET GÜLTEN DP İLÇE BAKANI

Demokrat Parti ilçe idare kurulunun feshi üzerine geçici idare kuruluna seçilen Mehmet Gülten, Naci Güneş, Süphan Güneş, Hacı Nağdali Parlar, Kadir Günde ve İsmail Çınar’dan müteşekkil geçiciler dün kendi aralarında toplanarak başkanlığa Mehmet Gülten’i getirmişlerdir.

Geçici kuruldan istifa eden Timur Demirci yerine Sadık Tezel getirilmek suretiyle kurulun 7 kişi olması temin edilmiştir.

İl heyetinin haksız hareket ettiğini iddia eden mefsuh idare kurulu başkanı Nurettin Kirman tüzük gereğince ihtilafın halli için genel idare kuruluna müracaatta bulunduğunu beyan ederek partiye ait dosya ve evrakı teslim etmekten imtina etmiştir. Bu hususta malumatına müracaat ettiğimiz bazı geçici kurul azaları, Nurettin Kirman’a devir ve teslim vermesi için tebligat yapıldığını bildirmişlerdir.

DİL GAZETESİ.10 Nisan 1953

SAHİBİ: MECİT HUN

SIRRI ATALAY

YAZAN:  CHP KARS MİLLETVEKİLİ SIRRI ATALAY

Büyük Millet Meclisi toplantı salonuna girerken sol tarafta Bakanların masa ve sandalyeleri vardır. Bizim üç firariyi (Abbas Çetin, Veyis Koçulu ve LâtifAküzüm) bazı günler bu sıraların önünde görmek mümkün.

Sıra ile gelip Bakanlara bir şeyler anlatırlar. Bakanlar nezaketten dinler gibi görünürler. Bizim firariler muttasıl (aralıksız bir şekilde)  dinleyicilerin locasına bakarlar! Sebebini bilmeyen yok. Dinleyicilerin arasında hangi gün bir Karslı hemşerimiz varsa, üç firariler o gün Bakanların sırası önündedirler.

Bir gün Meclisi dinleyen bir hemşerimiz aynı acayip sahneyi müşahede etmiş. Şu fıkra ile güle güle anlattı:

“Rüşvet almayı geçim yapmış birisi yeni bir hâkimin dairesinin odasından başını uzatır. Hâkim kızar. Rüşvetçi, ‘Hâkim Bey, istersen söv!Yalnız bir dakika sürecek. Dışarıdakiler bizi konuşuyormuş gibi görsünler,ben cebimi doldururum’ demiş”

KARS GAZETESİ 17 Ağustos 1953

SAHİBİ: FUAT ARASLI

KASIM GÜLEK

CHP GENEL SEKRETERİ KASIM GÜLEK IĞDIR’DA

 (…) Çok kalabalık bir heyet başlarında Iğdır CHP İlçe Başkanı RızaYalçın olduğu halde Kiti köyünde CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek’i karşılamışlar ve böylece 10 otomobillik bir kafile ile saat 18’de Iğdır’a gidilmiş, yüzlerce Iğdırlının “Hoş geldin! Yaşa! Varol!” nidaları arasında şehir parkına gelinerek bir müddet istirahatten sonra Bağır Aras’ın evinde 100 kişilik bir ziyafet verilmiş, DP’lilerin de bulundukları bu ziyafet samimi bir hava içinde gece geç vakte kadar devam etmiş.

*** 

Değerli okuyucular!

Uzun ve yorucu bir okumadan sonra sizleri yine bir Hamit Hun fıkrasıyla uğurlamak isterim:

TELEVİZYON KUTUSU

Dansöz

Hamit Hun ücra dağ köylerinden gelen ve Türkçe bilmeyen bir akrabası ile kahvehanede TV seyretmektedir. Köylü ilk kez TV ile tanışmaktadır.

Adam şaşkın şaşkın TV kutusuna bakar. Bu insanların bu kutucuğun içine nasıl koyulduklarına akıl erdiremez. Kelli felli bir adam ekranda belirir. Köylü merakla sorar:

“Kim bu adam?”

“Başbakan Süleyman Demirel…”

Adam hem Demirel’in çirkinliğine hem de kutuya konulmuş olmasına şaşırır:

“Ne konuşuyor?”

“Yalvarıyor, diyor beni kutudan çıkarın.”

Derken Bülent Ecevit ekrandan peyda olur. Akıcı Türkçesiyle konuşur da konuşur. Köylü merak edip sorar. Ecevit olduğunu öğrenince şaşırır.

“Zavallı nasıl da yalvarıyor kutudan çıkmak için.”

Derken bir dansöz ekranda görünür. Kalçasını sağa sola sallar. Köylünün hoşuna gider.

Köylü, Hamit Hun’a doğru eğilir:

“Öbürlerini boş ver! Bu kadını kutudan çıkarmak için ne yapmak lazım?”

DEĞERLİ OKUYUCULARIM!

BEŞİNCİ BÖLÜMDE 1954 GENEL SEÇİMLERİNİ ELE ALACAĞIM

SAYGILARIMLA

0 Paylaşımlar

 

Benzer Haberler

0 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir