FIKRALARDAN BİR DEMET 

14/04/2016

İşte hayatın özeti.. – 

Bir kuş soğuk bir kış gününde yiyecek bulabilmek için kanat çırpıp
duruyormuş. Hava o kadar ayazmış ki minik kuş dayanamayıp karın üstüne
düşmüş. Kuş çaresiz soğuk karin üstünde ölümü beklerken, oradan geçen
bir inek kuşun üstüne sıçmış. Kus öyle bir sinirlenmiş ki , kanatları
donmamış olsa, kalkıp ineği dövecek….
Birde bakmış ki bokun sıcaklığı ile kanatları çözülmüş, yaşama dönmüş.
Öyle bir sevinçle ötüyormuş ki, oradan gecen bir kedi bunun sesini
duymuş ve boku eşeleyip kuşu çıkarmış. Kuş buna çok sevinmiş tam
Kediye teşekkür edecekmiş ki, kedi onu yemiş.
Demek ki neymiş;
1- Her üstüne sıçanı düşman sanma!
2- Seni her boktan çıkaranı dostun sanma!
3- En önemlisi, Bokun içinde mutluysan sesini çıkarma!

KAYSERİ’Lİ HIRSIZ BÖYLE OLUR    
Polis kayıtlarına geçmiş, Kayseri’de yaşanmış gerçek bir hikaye: 
Hırsızın biri, bir evin çatısına çıkmış ve anten kablosunu kesmiş.
Evin reisi de tam TV’ye dalmışken yayın kesilince televizyonunu biraz kurcalamış,
‘Bozuldu herhalde ‘ diyerek yatmış.
Ertesi gün adam işe gittikten sonra hırsız kapıyı çalıp adamın karısına,
‘Yenge, beni abi gönderdi, televizyon bozuk, alın da bir bakın dedi’ demiş.
Saf kadıncağız da televizyonu vermiş. 
Akşam adam eve gelip de televizyonu göremeyince, karısından durumu 
öğrenmiş ve tabii ki dumura uğramış.
O hafta sonu balkonda keyif yaparlarken bizim hırsız aşağıdan ıslık çala çala, 
onlara bakarak sokaktan geçmiş.
Kadın hırsızı tanımış ve ‘Bak bey! televizyonu çalan adam işte buydu!!’ demiş.
Adam bunu duyunca, pijamalarla hırsızı kovalamaya başlamış.
5 dakika sonra diğer bir hırsız adamın evine gelip, karısına;
‘ Yenge, ben polisim, abi hırsızı yakaladı, şimdi karakoldalar.. 
Pantolonuyla, cüzdanını istiyor.’ demiş, kadın da saf saf vermiş normal olarak.
Adam hırsızı bir saat kadar kovaladıktan sonra, kan ter içinde eve dönmüş… 
yine dumur! Artık adam karısını ne yapmış bilinmiyor?….

TEMELİN BABASININ YERİNE GEÇMESİ     
Öğretmen telefonda; 
“Demek Temel hasta, okula gelmeyecek. Peki ben şimdi kiminle konuşuyorum”
Karşıdan cevap; Pabamla

ÇATIŞMA             
Temel savaşta büyük çatışmadan sonra, gece sessizlik sırasında bir sigara 
çıkarıp kibritle yakıyor.
Arkadaşı hemen atlıyor; “heyy! deli misin bu çok tehlikeli !”
Temel;
Yok canum, içime çekmeyurum.

ŞARAP             
Temel çok para kazanmış. Ailece lüks lokantaya gitmişler ve en pahalı 
şarap seçip ısmarlayınca;
Garson;
Hangi yıl tercih ederdiniz ? diye sorunca,
“Pi mahzuru yoksa hemen isteyrum.

TANRININ MİLLETLERE VERDİĞİ ERDEM 
Tanrı dünyayı yarattığı zaman gelecekteki ulusların temsilcilerini 
yanına çağırmış her birine ikişer erdem vermiş…

İsviçrelilere;
Düzenlilik ve Yasalara saygı…
İngilizlere;
Soğukkanlılık ve asalet… 
Japonlara;
Çalışkanlık ve Sabır…
İtalyanlara; 
Neşe ve Romantizm ….
Fransızlara;
Şarap ve güzel yemekler
Türklere;
Zeka ve Dürüstlük ve Tayyip sevgisi …. 
Meleklerden biri bu dağıtımdan sonra Tanrı’ya sormuş:
Gayet hoş olmuş bu uyarlama.
Bütün uluslara ikişer erdem verdiniz ama Türklere üç tane’.
‘Evet ama’ demiş Tanrı ‘sadece ikisini kullanabilecekler’
Böylece;
Bir Türk zeki ve Tayyipçi olduğu zaman
dürüst olmayacaktır. ..
Bir Türk dürüst ve Tayyipçi olduğu zaman zeki olmayacaktır. ..
Bir Türk hem zeki hem de dürüst olduğu zaman Tayyipçi olmayacaktır.





                        
Erzurumlunun Allaha    
Erzurumlu harmanını kaldırmış, ekinini kurutuyormuş.
Öğleden sonra gökyüzü kararmaya başlamış…
-‘Allah’ım, ne olursun ekinim kurumadan yağmurunu yağdırma! ‘
-‘Allah’ım, birkaç gün daha yağmurunu yağdırma,
ne olursun diye dualar edip durmuş.
Ekini kurudu kuruyacak. Derken;
Aksam üzeri, son yarım saatte bir yağmur bir boran. Tüm ekini çürümüş.
O hırsla eve gelmiş, Bir de bakmış ki; eşeği de yıldırım çarpmış.
Bu olay Erzurumlunun içine oturmuş.
Bu arada Ramazan ayı başlamış. Erzurumlu da o gün oruca niyetlendi.
İftara tam yarım saat kala, bir sigara çıkartıp yakmış.
İlk nefesini şöyle bir güzelce çekmiş ve gökyüzüne bakarak üflemiş.
-‘Nasıl? illet oluyorsun şimdi değil mi?’ demiş ve eklemiş:
-‘Ölen eşeği de kurban’a saymazsam şerefsizim………

KIVIRMA SANATI                             5-22                        

Amerika’da bir süpermarkette, müşteri yarım kivi satın almak istiyor.

Tezgahtar bunun mümkün olmadığını soyluyor. Kavga çıkıyor.

Tezgahtar koşa koşa müdüre çıkıyor:

– “Efendim, hayvanın biri yarım kivi almak istiyor” der demez şöyle bir

arkasını dönünce ne görsün? müşteri arkasından gelmiş, ensesinde duruyor…

Tezgahtar hemen müşteriyi işaret ediyor:

– “Bu beyefendi de diğer yarısını almak istiyor, efendim…” diyor…

Müdür durumu anlıyor, adama yarım kiviyi mecburen verip gönderiyorlar.

Müdür bir saat sonra tezgahtarı çağırtıyor:

– “Tebrik ederim, çok zeki davrandın, iyi idare ettin. Nerelisin sen?

– Brezilyalıyım efendim…”

– Amerika’ya niye geldin?”

– Brezilya cazip bir yer değil efendim, orada insanlar ya fahişe, ya da futbolcu…”

Müdür;

– “Biliyor musun, benim karım da Brezilyalı… “

– “Yaaaaaaaa öyle mi, Yenge hangi takımda futbol oynuyor ?”

TRAKYALI CAMCI!!!!!                    

KADININ evinde cam kırılmıştı, camcıyı aradı ve

siparişi verdi, yarım saat sonra zil çaldı.

Kadın megafondan seslendi;

“Kim o?”

“Camcı be ya…”

Kadın kapıyı açtı ve camın takılacağı yeri

gösterdi, beş dakika sonra yine zil çaldı.

“Kim o?”

“Camcı be ya…”

Kadın;

“Yanlışlık var, az önce bir camcı gelmişti?…”

“Düştük be ya…

.

ERZURUM                                

Zamanın birinde; Erzurum’dan bir grup insan,

hacca gitmek için yola çıkmışlar. Van’a gelmişler.

Van’ın bir köyünde konaklamaya karar vermişler.

O köyün de imamı yokmuş.

Köylüler aralarında konuşmuşlar ve Erzurum’dan çıkıp hacca giden bu

topluluktan birini, imam yapmaya karar vermişler.

”Bu insanlar hacca gidiyorlarsa, boş insan değillerdir” diye düşünmüşler.

Nitekim; tekliflerini, içlerinden birisi kabul etmiş.

Her yıl, 400 koyun verilecekmiş imama.

Adam; ”hacca gidip masraf yapacağıma, burada kalıp,

yalandan imamlık yapar ve her yıl 400 koyun sahibi olurum”

diyerek işe başlamış.

Köylü camide toplanmış, namaz kılınacak.

Sayın İmam, başlamış namazı kıldırmaya:

– ”Erzurum’dan çıktım yola, Van’da verdim mola..

400 koyun verdiler bana, Allahuekber!”

Bu, günlerce aynı biçimde devam etmiş.

Köylü bu işe biraz şaşırmış ve konuşmuşlar aralarında:

– ”Daha önceki imam mı yanlış kıldırıyordu,

yeni imam mi yanlış kıldırıyor?

Bunu gidip, Müftü’ye soralım.”

Sayın Müftü, has Trabzonlu!!

Müftüye gelen halk, her şeyi anlatmış.

Müftü köylüye dönerek:

– ”Siz şimdi, hiç imama çaktırmadan köyünüze dönün ve namaz vakti

camide toplanın; ben de namaza geleceğim” diye emir verir.

Herkes köyüne döner ve namaz vakti cemaat camide toplanır.

Tabi ki Sayın Müftü de camidedir.

İmam namazı kıldırmaya başlar.

Birinci rekat:

– ”Erzurum’dan çıktım yola, Van’da verdim mola..

400 koyun verdiler bana, Allahuekber!” der hoca.

Arkadan “öhö.. öhö!..” şeklinde bir ses duyulur.

İmam, ”yakalandım, herhalde!” diye korkmaya başlar.

İkinci rekatta, sözlerinde biraz değişiklik yapar:

– ”Erzurum’dan çıktım yola, Van’da verdim mola..

400 Koyun verdiler bana, yarısı sana yarısı bana.. Allahuekber!”

Namaz bitince, köylü Müftüye dönerek;

– ”İmam efendi namazı doğru mu kıldırıyor?” diye sorar.

Müftünün cevabı:

– ”Haçen, birinci rekatta biraz şaşırdı ama ikinci rekatta işi düzeltti..-

Şakir Doğan TUNCER

ADALET ÖLDÜ !……….    

–         Çan dörtten fazla çalınır ise kim ölmüştür ?

Çok eski yılarda krallıkla idare edilen bir ülke varmış.

Ama ; bu ülkede,

-Hukuk ve Hakimler de varmış,

-Törelere göre bir vatandaş öldüğünde, şehir merkezinde

dev çan bir defa çalınırmış. Uzun uzun da yankılanırmış.

-Eşraftan birisi ölür ise çan iki defa, Büyük bir Devlet Adamı ölür ise üç defa çalınırmış.

– Ya Kral ? … o öldüğünde; Çan dört defa çalınırmış.

– Gel zaman git zaman

– ŞEHİRDE BİR OLAY OLUR, İŞ MAHKEMEYE İNTİKAL EDER..

Davanın sanığı olarak Mahkeme huzuruna çıkarılan kişinin,

masumiyetini ise bütün vatandaşlar bilmektedir.

   -Bir formalite olarak görülmesi ve berat beklenen davadan,

sürpriz bir karar çıkar.

– Sanık para cezasına mahkum olmutur.

– Hakim sorar; bir diyeceğin varmı ?….

–         Sanığın cevabı ; hayır !….

-Mahkeme biter, dinleyiciler dağılır. Kafalarda bir kaygı !..

-Kısa bir süre sonra dev Çanın sesi duyulur…. Acaba kim öldü ?…

Çan bir defa daha çalar. Eşraftan biri öldü. Şehir çan sesi ile birdefa daha inler.

   -Hımmmmm…. Büyük bir devlet adamı, acaba kim ? …

Soruya cevap alınmadan çan bir dafa daha çalar, yeri göğü inletir.

   -Herkeste bir feryat ; eyvah kralımız öldü !….    

Ancak;

-Törende görülüp işitilmemiş bir şekilde çan, Çan beş ve altıncı defa da çalınır.

Yer gök inler ve sesler kesilir.

-Herkes bunun ne anlama geldiğini öğrenmek için, çan görevlisine koşar.

Bir de bakarlar ki çanı , haksız yere mahkum edilen adam çalmaktadır.

-Sorarlar; ne demek beş ve altı defa çan çalmak ? …..

Kraldan daha büyük birisi mi öldü.

-Cevap şaşırtıcı olduğu kadar anlamlıdır da; Evet Adalet öldü ! ……..

 

Benzer Haberler

0 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir