Erdal Gülten bizi affetmiş midir ?

05/07/2023

Prof. Dr. Daron Ecemoğlu’nu tanıyor olmalısınız. Akademisyen. Amerika’da yaşıyor. Zaman zaman Türkiye ekonomisi ile ilgili değerlendirmelerini okuyoruz medyada. Dünyanın da değer verdiği, düşüncelerini dikkatle izlediği bir bilim adamı.

Okul arkadaşlarından biri ile yapılan söyleşide okumuştum. Galatasaray Lisesindeki öğrencilik yıllarında yaşadıkları bir olayı anlatıyordu.  Derste bir öğretmen soruyor :

– Adın ne ?
– Daron.
– Bundan sonra senin adın Süleyman.

Oysa adını biliyor. Etnik kimliğini de biliyor. 80 darbesi yeni yapılmış. Vatan haini olarak suçlanmak için ortam müsait.

Yıllar sonra aynı sınıftan arkadaşlar bir araya geldiklerinde o gün yaşanan bu olaya ilişkin sitemini söylüyor Daron Acemoğlu :

– Benim hocaya cevap vermem zaten mümkün değildi. Sizin itiraz etmenizi bekledim. Hiç biriniz ses çıkarmadınız. Bu olayı hiç unutamadım.

Arkadaşı çok mahcup olduklarını, bu olayın onda derin bir iz bırakacağını düşünemediklerini anlatıyordu.

Bu söyleşiyi okuyunca lisedeki öğrencilik yıllarında yaşadığımız bir olayı hatırladım. O yıllarda Iğdır’da lise yoktu. Daha doğrusu ilçelerin hiç birinde lise yoktu. Liseyi Kars’ta okuduk. Yıl 1966-67 olmalı son sınıftayız. Milli Güvenlik dersindeyiz. O derse mutlaka rütbeli bir asker gelirdi. Bazı hocalarımız komünistlikle suçlanmış, haklarında dava açılmış, beraat etmişler ancak sürgünden kurtulamamışlardı. İddialardan biri de şu : Öğrencilere solcu gazeteleri, solcu yazarları tavsiye ediyorlar.

İşte böyle bir ortamda Milli Güvenlik hocası binbaşı  derste sınıfa sordu;

-Akşam gazetesi okuyan var mı ?

Akşam gazetesi muhalif gazetelerden biriydi, gazetede yazanlar da bu gazeteyi okuyanlar da komünistlikle suçlanırdı.   Erdal Gülten biraz da bir şeyler okuyor olmanın öz güveniyle parmak kaldırdı :

-Ben okuyorum hocam.
-Çetin Altan’ı da okuyor musun ?
-Evet hocam .

Bunun üzerine hoca Çetin Altan’ın komünistliği, vatan hainliği üzerine uzun bir nutuktan sonra ekledi :

– Sen de eğer bu adamın yazdıklarını okuyorsan sen de komünistsin, vatan hainisin, sülaleni toplar defolup gidersin sınırın öbür tarafına.

Sınırın öbür tarafı dediği Sovyetler Birliği idi.

Ortalık buz kesti. Sınıftan çıt çıkmadı. Hiç birimiz sesimizi çıkaramadık. Erdal ne diyeceğini bilmez halde oturdu yerine. Kürt olması hocanın gözünde vatan haini olması  için yeterli sebepti zaten. Bir de solcu takılıyorsan tamamdı. Teneffüste işi gırgıra vurmuştuk. Binbaşı esip gürlerken Ali (Ağrı) aynı sırada oturduğu Sefer (Ada) ile aralarında geçen konuşmayı anlattı :

-Senin de Akşam gazetesi okuduğunu söyleyeyim mi ?
– Ali kurban olum söyleme.

Güldük işi şamataya vurduk. Ama konunun gülünecek tarafı yoktu. Üstelik siyasi düşünceler açısından bile masumiyet yıllarıydı. Ne proletaryanın siyasi iktidarı  nasıl ele geçireceği konuşuluyordu, ne de gençliğin dilinde ‘Devrimci şiddet’ söylemi vardı. Çetin Altan’ın yazdıkları da ülkedeki ekonomik ve siyasi sistemin aksayan yanlarına, haksız bulduğu uygulamalara ilişkin eleştirilerdi.

Ama asker aklına göre vatanın sahibi onlardı. Onlar gibi düşünmeyenler de vatan hainiydi. Zaten birkaç yıl önce darbe yapmış milletin oyu ile gelen Başbakanla iki bakanını idam etmişlerdi. Üstelik onlar solcu da değildi.

Lisedeki bu olaydan dört yıl sonra  yine Beş general Başbakanı silah zoruyla istifa ettirecekler ardından üç genci asacaklardı. 1960 darbesini ‘Devrim’ diye alkışlayanlar bu sefer mırın kırın ederek de olsa idamlara karşı çıkacak, o darbenin mağdurları da bu sefer idamları alkışlayacaktı.

Erdal sonraki yıllarda da bize hiç sitem etmedi. Acaba bizim sesimizin çıkmaması onu ne kadar üzmüştü ? Hiç olmazsa beş on kişi ayağa kalkıp ‘Biz de aynı gazeteyi okuyoruz ne var bunda’ diyebilir miydik ? Zaman zaman kendi kendime sorduğum olmuştur. Bu sefer de doğrudan kendisine sormak istiyorum :  Bizi affettin mi Erdal kardeşim ?

Hayati Demir

 

 

Benzer Haberler

0 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir