BEYBAŞLARINDAN BURUK AMA ŞİİRSEL ANILAR
07/12/2019
BEYBAŞLARINDAN BURUK AMA ŞİİRSEL ANILAR
09/09/2017
Bu da benim şiir defterim.Sıradan bir okul defteri.O yıllarda şimidiki gibi cicili bicili özel defterler yoktu ki.
Kurban Bayramı nedeniyle ahallemizin ve kabilemizin büyüklerinden gönül ehli Yusuf AKAR Ağbiyi evinde ziyaret ettim.
Hoş beşten sonra ikimizin de en güçlü ve duygusal ve ortak yönü olan şiire geldi konuşma.Yusuf Ağbi başının altından yastığı yana çekti ve sararmış, tıpkı bizler gibi hırpalanmış bir defter çıkardı ve bana uzattı.
Böyle ayaküstü yıllarımızın, duygularımızın gömüldüğü şu satırlara bakamam.İzninle eve götürüp, tadıyla sindire sindire okumak ve bazı notlar almak istiyorum dedim. Gülerek böyle bir defter buradan dışarı çıkmaz ama. sen bunun değerini ve önemini bildiğin için EMANET ediyorum dedi.
50 yıl ve daha gerilerde düğün öncesi damat adayının evinde BEYBAŞI denilen etkinlikler olurdu. Damadın evinde yakın arkadaşları toplanır, yenilir, içilir o günkü koşullarda elden geldiğince eğlenilirdi. Gelinin kına gecesi ne ise beybaşı da damat için oydu.Yalnızca etkinlikler, cinsiyet farkı gösterirdi o kadar.
1962-1970 yılları aralığında beybaşlarının aranan, çağrılan müstesna isimlerinden biriydim. Zira bu tür toplantılarda davetlerde şiir okurdum. Hep repertuarım genişti. Hem de yapabileceğim tek şey olduğundan galiba iyi yapıyordum. Zira başka bir şey de elimden gelmezdi. Oyun, bulmaca, şaklabanlık, gözbağlama gibi hünerlerin yanından dahi geçemezdim.
O beybaşlarında Ümit Yaşar Oğuzcan’ın BİR GÜN ANLARSIN VE DAĞ RÜZGARI şiirlerini illaki okuturlardı.
Dağ Rüzgarı
Şair: Ümit Yaşar Oğuzcan
Kaderde senden ayrı düşmek te varmış
Doğrusu bunu hiç düşünmemiştim..
Seni tanımadan
Hele seni böyle deli divane sevmeden
Yalnızlık güzeldir diyordum
Al başını, kaç bu şehirden
Ufukta bir çizgi gibi gördüğün dağlara
Rüzgarın iyot kokularını taşıdığı denizlere git
Git gidebildiğin yere git diyordum
Oysa ki, senden kaçılmazmış
Yokluğuna bir gün bile dayanılmazmış.
Bilmiyordum.
Yine de dayanmağa çalışıyorum işte
Bir kır çiçeği koparıyorum gözlerine benzeyen
Geçen bulutlara sesleniyorum ellerin diye
Rüzgar güzel bir koku getirmişse
Saçlarını okşayıp gelmiştir diyerek avunuyorum
Yaşamak seninle bir başka zamanı
Bir başka zamanda seni yaşamak
Her şeyden önce sen
Elbette sen
Mutlaka sen
İster uzaklarda ol
İster yanı başımda dur
Sen ol yeter ki bu zaman içinde
Ben olmasam da olur
Seni bir yumağa sarıyorum yıllardır
Bitmiyorsun
Çaresizliğim gün gibi aşikar
Su olup çeşmelerden akan güzelliğin
İnceliğin ışık yüzüme vuran
Sen güneş kadar sıcak
Tabiat kadar gerçek
Sen bahçelerde çiçekler açtıran
Sudan, havadan, güneşten yüce varlık
Sen, o tek sevgi içimde
Sen görebildiğim tek aydınlık
Bir nefeste benim için al
Havasızlıktan öldürme beni
Bulutlara, yıldızlara benim için de bak
Susadım diyorsam
Bir yudum su içmelisin
Ben yorulduysam sen uyumalısın
Ellerim sevilmek istiyor
Saçlarım okşanmak istiyor
Dudaklarım öpülmek istiyor
Anlamalısın.
Ağaçların yeşili kalmadı
Gökyüzünün mavisi yok
Bu dağlar o dağlar değil
Rüzgarında kekik kokusu yok
Kim bu çaresiz adam
Bu kan çanağı gözler kimin
Kaç gecedir uykusu yok
Gündüzü yok
Gecesi yok
Yok
Yok
Anladım
Sensiz yaşanmaz bu dünyada
İmkanı yok.
Bekir Sıtkı Erdoğan’ın, Nokta Noktam’ı, Güneyden Geliyorum gibi şiirleri ile Dilenci, Sereserpe vesaire istekler arasında yer alırlardı.
Sokağımsan
Ben anahtarı çevirdiğim zaman
Kapanan evin kapısı değil,
Senin kapın olsun açılan.
Adresimsen,
Mektuplarım doğru dürüst gelsin;
İki kişi telefonla konuşurken
Olmayalım hemen üç kişi.
Kentimsen,
Başka kentler de girsin araya;
Daha bir sevinçle katılayım,
Şenliğimsen.
Herşeyi yaz tarihimsen,
Ama her bir şeyi;
Dilimsen,
Sen de koru biraz dilliğini.
Düşüncemsen,
Kızkardeşim pencereyi açsın;
Sorguçlu bir ışık aracılığıyla
Günyenisi dolsun içeri.
Uzat saçlarını Frigya,
Yarimsen,
Yurdumsan;
Söz ver Anadolu.
Yusuf Ağbi ise müthiş bir duygu yoğunluğu ile iliklerine kadar duyumsayarak, tüylerimizi ürperterek BİR YAR SEVDİM ETEKLERİ YELDİRME şiirini okurdu ki taş yürekliler bile etkilenirdi.
YOSMA
Bir yar sevdim, etekleri yeldirme,
Yeldirir sallanı sallanı kafir…
Sakın dedim, kimselere bildirme!
Bildirir sallanı sallanı kafir…
Ağına düşmüşüm artık çarnaçar,
Ben ondan kaçamam, o benden kaçar.
Ağlasam, çapkınca karşıma geçer,
Güldürür, sallanı sallanı kafir…
Hesabı, kitabı şaşırdım çoktan…
Bu bir işve değil, beladır haktan!
Aklıma düştü mü gece yataktan
Kaldırır, sallanı sallanı kafir…
O çeşmeye gelir, sabrım son hadde.
Cilve kitabına girmez bu madde!
Bir küçük testiyi yarım saatte
Doldurur, sallanı sallanı kafir…
Sıtkı’m olan olmuş bize alemde,
Aşığa kurtuluş yoktur bu demde.
Görmesem ölürüm, fakat görsem de,
Öldürür, sallanı sallanı kafir! ..
Bekir Sıtkı Erdoğan
Ben yetmişi aştım.Yusuf Ağbi seksene merdiven dayadı. Gençliğimizde tuttuğumuz şiir defterleri nasıl ki sayfalarının çevrilmesinden, yastık altında, baş ucumuzda durmaktan sararmış, hırpalanmış ise bedenimizde öylesine yıpranmış, köhnelmiş. Ama ruhumuz hala o yılların dinçliği devingenliği ve heyecanıyla AŞK diye çırpınıyor.
Geçmişimiz, duygularımız, anılarımız, özlemimiz, kızgınlığımız, sevdamız, illaki sadakatimiz hepsi ama hepsi kağıda dökülmüş. Hepsi de bir şiirle taçlandırılmış.
Devre arkadaşlarım bilirler.Yeni kuşaklara ise bir parça nostaljik tat bırakmak o günlerin hislerini,masum ve tutkulu aşklarını, bir parça aktarabilmek umuduyla hoşça kalın.Sevgiyle kalın.
Açık Dilekçe
Abdurrahim Karakoç
Görmediğim bir bambaşka durum var
Sizin şehrin kızlarında savcı bey
Yaklaşanı ta yürekten vururlar
Kan kokuyor gözlerinde savcı bey
Gayeleri gönül kırmak dal gibi
Bakışları çifte favül bal gibi
Ülkeler fethetmiş bir kral gibi
Gurur dolu pozlarında savcı bey
Kaş yaparken, göz çıkarır elleri;
Çok silahtan tesirlidir dilleri
Hayret ettim, bir tuhaf ki halleri
Poyraz eser yüzlerinde savcı bey
Derviş olup çıktım tığsız, tebersiz
İlk görüşte avladılar habersiz
Pişirdiler beni tuzsuz, bibersiz
Kebap oldum közlerinde savcı bey
Bölüştüler gönlüm ile aklımı
Davacıyım, ara benim hakkımı…
Bir yol göster, haklı mıyım, haksız mı?
Yorulmayın izlerinde savcı bey.
Ben ölsem be anacığım
Nem var ki sana kalacak
Ceketimi kasap alacak,
Pardösömü bakkal
Borcuma mahsuben…
Ya aşklarım
Ya şiirlerim ne olacak
Ya sen ele güne karşı
Nasıl bakacaksın insan yüzüne
Hulasa anacığım
Ne ambarda darım
Ne evde karım var.
Çıplak doğurdun beni
Çıplak gideceğim
Rüştü Onur
POSTACI
•
Eylen bir haber ver, acele gitme
Sevgilimden mektup var mı postacı?
Yok deyip de beni perişan etme
Sevgilimden mektup var mı postacı?
Tel çekmiştim giden ayın üçüne
Cevap gelmez korku düştü içime
Karıştır çantayı, bir bak içine
Sevgilimden mektup var mı postacı?
Uykumu dağıtan korkulu düşler
Gün biter, her gece yeniden başlar
Bir ‘evet’ dünyayı bana bağışlar
Sevgilimden mektup var mı postacı?
Hiç haber çıkmadı geçti on pazar
Beklerim.. saatler yıl kara uzar
Zarfının üstünde KARAKOÇ yazar
Sevgilimden mektup var mı postacı?
Abdurrahim Karakoç
DOĞU İLLERİ
Ben gördüm gönüldaşım doğu illerini Kars’ta yaşadım,
Ardahan’da köyler gördüm
Serhaddi Vatan
Ağalar Beyler gördüm
Bir gece konak indiğim handa
Aşık İlhami vardı
Basmış bağrına sazını
Derdini söyler gördüm
Iğdır’a vardım Keşiş Bağına
Mevsimi bahardı
Bulutu ağlar toprağı güler gördüm
Bir kız rast geldi sordum
Adı Laçin miş
Ay Laçın can laçın
Can sana kurban laçın
Dedim ve yürüdüm
O günden bu yana bir yol
Bir yol uzanır içimde uzun
Bir ucu bahara çıkar bir ucu yaza
Kulakların çınlasın Aşık İlhami
Nerde olursan ol duyarım gayrı
Sen yeterki dokun saza
Araz üste buz üste
Kebap yanar köz üstü
Türküsünü söyle
Söyle garip halk şairi ki
Koy beni öldürsünler
Bir ela göz üste
Benzer Haberler