BELEDİYE BAŞKANI SEÇİLİRSEM IĞDIR’I BEN KURTARIRIM DİYEN BAŞKAN ADAYLARININ DİKKATİNE

İMAR PLANI MI DOĞANIN KATLİ Mİ

 

11/ŞUBAT/2013

GÜNCELLEME: 01/02/2024

 

            Şu sıralar üst üste yapılan toplantılarda Iğdır’ın imar planı sözüm ona teknik kişilerce masaya yatırılıyor. Masa başı ahkamları kesiliyor.

            Yok Iğdır şu tarafa doğru gelişirmiş. Yok kat müsaadesi üçten fazla olmamalıymış.

            Mış da mış.

            Benim teknik zevatın dediklerine her zaman rezervim vardır. Bazı konular vardır ki teknik yetmez. İnsan, doğa, çevre bilgi ve sevgisi de gerekir ki günümüz insanlarında rant öylesine gözleri bürümüş ki bir hayal olarak kalıyor bu sözler.

            Iğdır’ın yeri yanlış. Yeri kardeşim. Ovada, mümbit, verimli, güzel tarım arazisi üzerinde yerleşim olmaz.

            Ama olmuş.

            Şimdi bu güzelim ovayı kurtarmak yerine daha da yatay yapılaşma ile ovanın canına okumak istiyorlar.

            Neymiş üç kattan fazlası riskli imiş. Zemin yumuşakmış. Deprem riski varmış.

            Gözünüzün yağını yiyim sizin teknik uzmanlar gibi.

            Iğdır tarihinde en şiddetli deprem 1962 yılında sonbaharda olan depremdir. Ve o da 6 şiddetinde idi. Tek bir bina dahi yıkılmamıştır.

            Japonya’da 9 şiddetindeki depremlerde binalar yıkılmıyorsa bu işin günahkarı deprem değil sizin gibi adı teknik olup ve fakat yalnızca ağababalarının düdüğünü çalan ya da para uğruna kariyerini diplomasını göz ardı edenlerdir.

            Iğdır’da iki tane yan yana su deposu vardır(Diğer kültür ve eski varlıklarımız gibi bunları da yıktık). Bunlar 50-60 yıllık yükseltilerdir. Ve bunlar en az on beş katlı bina yüksekliğine denktir. Peki bunlar niye yıkılmıyorlar da Iğdır’da yapılacak beş katlı binalar yıkılsın.

            Adam gibi proje yapar ve denetlersen değil beş kat on beş katta yapsan bir şeycikler olmaz. Ama kimsenin kendine ve kurumlara güveni yok. Ve elhak bu konuda da haklılar. Demirden çimentodan çalacaklar. Kontrol yapan memurları yoldan çıkaracaklar. Hatırdı, gönüldü, siyasetti, bizdendi sizdendi denilerek teknik zorunluluklar yerine getirilmeyecek. E o zaman iki katlı da olsa çöker alimallah.

            Dikey yapılaşma kısmi de olsa ovanın imhasını yavaşlatır. İnşaat sektörü canlanır. Kentleşme olur. Altyapı hizmetleri daha kolay ve ucuz verilir.

            Zaten Iğdır yeterince yayılmış durumda. Kaldırın Erzurum’u Kars”ı getirin Iğdır’a yerleştirin bir o kadar da alan boş kalacaktır. Yani bu kadar geniş bir sahaya şehir yayılır mı? Belediyecilik hizmetleri verilebilir mi?

            Bir diğer garabet bir semte 5 katlı ruhsat, diğer semte 3 kat ruhsat. Neresi bunun adalet. Ve hele yanındaki arsalara çoktan 5-7 katlı binalar dikilmişse. Bu vahim bir eşitsizliğe, adaletsizliğe, yol açmaz mı? Yan yana iki arsa. Birinin üzerinde, altı işyeri, üstünde 5 kat artı teras yanındaki, arsada ise ancak 3 kat. “Adaletin bu mu ey teknik uzman müyendisler, mismarlar” demezler mi adama. Bunun sonucu daire fiyatları füze gibi kalkmaz mı?

            Bütün bunlarda çare değildir. Çare Iğdır banliyösünde uydu mahalleler semtler yaratarak merkezin yükünü hafifletmektir. Üniversite kampusundan havaalanına kadar olan yamaçlarda ve Karakoyunlu YABANLU sahasında yerleşim üniteleri kurmaktır.

            Doğayı böylesine hor kullanır ve tahrip ederseniz o da intikamını sizden, bizden olmazsa torunlarımızdan alır.

            Iğdır’a artık o bildiğimiz kuşlar gelmiyorlar.

            Hanidir kırlangıç ,bülbül, saka, sığırçın, şahin…göreniniz var mıdır.

            İçmeye su yok. Tarlaları sulayacak kanal ark suyu yok.

            Toprak çoraklaşmış.Iğdır’a alüvyon yayan arklar iptal edildi.

            Drenaj kanalları doldu.

Taban suyu yükseliyor arazi çoraklaşıyor

            İklim bir garipleşmiş.

            Hava kirliliği derseniz tabiat ananın can çekişmesinin yansıması.

            Ve tutup yatay olarak bu verimli güzelim araziyi imara açmak istiyorsunuz.

            Sizi çocuklarınız affetmeyecektir. Zira onlara aldığınız şehirden çok daha yaşanmaz bir ucube devredeceksiniz.

            Çocuklarınız affetse bile Tabiat ana ondan aldıklarınızı faiziyle geri alacaktır.

Kanser diye,astım diye,damar sertliği diye

Kirli su diye bahanelere sığınacaksınız.Ama biliniz ki bu TEKNİK UZMANLARIN zavallılığı BU SIĞ SİYASETÇİLERİN,NEME LAZIMCI ÜRKEK BÜROKRATLARIN acizliğidir.

Doğayla uyumlu,çevre şartlarına ve iklimini esas alan ve gelenek göreneğimizi,kültürümüzü yansıtan bir ev bina stili yaratabildik mi.Hayır.Ama bu acaip zevksiz görgüsüz,ruhsuz kişiliksiz klası olmayan binaların projelerinde hep mühendislerin mimarların imzası var değil mi? Valilik,Belediye,İmar,Çevre ve Şehircilik,Mühendisler Mimarlar Odaları,üniversiteler ne işe yararlar bilemem.Eskiden iyi ki bunlar yokmuş.Ve o nedenle bir kümbete, köprüye çeşmeye bakarak onun Selçuklu ya da Osmanlı tarzı olduğunu biliriz.

Bir de şimdi yapılan binalara bakınız,Teknoloji var.Mühendis var ama ruh yok.Estetik yok.

 

 

 

 

0 Paylaşımlar

 

Benzer Haberler

0 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir