TARİHİ VE KÜLTÜREL DEĞERLERİMİZİ TAHRİP EDİP- YIKMAKTA- SATMAKTA ÜSTÜMÜZE YOK.

 16/02/2024

Bir toplumun tarihsel süreç içinde ürettiği ve kuşaktan kuşağa aktardığı her türlü maddi ve manevi özelliklerin bütününe kültür denir. Kültür, bir toplumun kimliğini oluşturur, onu diğer toplumlardan farklı kılar. Kültür, toplumun yaşayış ve düşünüş tarzıdır.

Bu açıdan baktığımızda Iğdır’ımızın karnesi, sicili hiç de iyi değildir.

Gerçi tarihsel ve sosyolojik gelişmeler, sanayi ve teknolojideki baş döndürücü yenilikler, göçler, bu değişimleri zorunlu kılmıştır.

Bütün bunlara rağmen yöneticilerin, siyasilerin, şehrimizin ileri gelenlerinin de ihmal ve hatta kusurları çoktur. 

Önce kiliseyi yıktık yerine cami yaptık. Onu da yıktık. Yine cami yaptık

Iğdır’ın doğal koruluğu, parkı olan KEŞİŞ BAĞINI Sattık

Gaz Ambarı koruluğunu sattık.

Iğdır’ın kendine özgü Revan taşından yapılma binalarını yıktık.

Taştan yapılma 12 Kasım İlkokulunu yıktık.

Kırmızı tuğladan yapılma ortaokul binalarını yıktık.

Daha 25 yılını doldurmayan itfaiye binasını yıktık.

Kentin içinden geçen çayları kuruttuk

Kubbeli,localı klasik TÜRK HAMAMINI yıktık.

 Daha dün denilecek kadar yakın bir zamanda Belediye Binası yaptık. Rektörlüğe verdik. Sonra yıktık. Yerine Belediye Binası yaptık

Su depolarını yıktık. İyi ki yıktık. Yerine bir şey yapmıyoruz. Dolayısıyla niye yıktığımızda anlaşılmıyor.

Kırma-döğme kebaplarımızı unuttuk. Kuşbaşı-Antep-Adana kebaplarını baştacı ettik.

Sabah kahvaltısında yoğurt, salamura peynir, içli kete, motal(tulum) peyniri, şor kere ve o çok nefis khamayı bıraktık. Serpme kahvaltı denilen acaip yiyecekleri kahvaltı sofralarımıza koyduk.

Yöresel adları bırakıp, işyerlerimize İngilizce adlar koyarak sosyeteleşip çağdaş olduğumuzu sandık

Et taşı ile dövülerek elde edilen yumuşacık. sinirsiz eti bırakıp kıyma kullanır olduk

Düğünlerimizde Iğdır’a yöremize ait Kafkas oyunlarını unuttuk. Yerine koyduklarımız ise sazsız sözsüz, ritmi çok hızlı oyunlar ile geleneksel kültürümüzden uzaklaştık. Azerbaycan-Terekeme-Kazaska Şilahor-Goççeri şiirli Şeyh Şamil ve hele Hoş Gelişler Ola oyunlarını bilen oynayan var mı şimdi.

 Kısaca geçmişten bize gelen her türlü gelenek görenek ve değerlerimiz müthiş bir değişime uğradı.

Okumuş ve aydın geçinenler ise sözüm ona kitap yazdılar. Belgeseller oluşturdular. Ama gerçeklikten, temelden yoksun, akademik olmayan BEN YAPTIM- BEN YAZDIM OLDU köylülüğü ile basılan kitapları okuyanlar yazılanları doğru sanacak. Örneğin bir sözüm ona araştırmacı tahsilli biri yöresel yemeklerimizin şahı olan bozbaşın pişirilmesini şöyle anlatıyor:

Yarım kilo kuşbaşı et…daha sonrasını okumaya gerek yok. Bozbaş kemikli-maça v e bel etinden olur. Kuşbaşı ile değil.

 Desti de saklanılan su hem serin hem lezzetli olur. Aynı zamanda da sağlıklı. Şimdi sentetik petlerde damacanalarda su içiliyor. Kansere davetiye çıkarılıyor.

Kaç tane Azerbaycan derneği yapar. On kişilik toplantıdan ve aynı hikayeleri anlatmaktan öte kalıcı araştırma bilgi belge toplama var mı? Sefer Karakoyunlu kardeşimiz Karakoyunlu da bir otağ kurarak bu unutulmuş değerlerimizi, araç gereçleri saklamaya yaşatmaya çalışıyor ama bir çiçek ile bahar gelmiyor ki.

Burada Kürtlerin geleneklerinden söz etmediğimiz akıllara gelmesin. Bu kültürler ovada iç içe yaşayan kesimlerin ortak kültürüdür.

Belki de bütün dünyanın en lezzetli ve nektarına sahip yerli domatesimizi öldürdük. Ağız tadımız gitti.

Öğütülmemiş taş kaya tuzu ile hart hurt yediğimiz hıyar-gülbeser nerde.

Bu gün kendilerini koyu Azeri olarak nitelendirenlerden kaçı KEPLEME biliyor.Çoktan unutuldu gitti.

Noğul-nöbet şekeri niçin çay içerken kullanılmıyor da yerine erimeyen katı fabrikasyon kağıtlı küp şekeri kullanılıyor.

Bütün bunlarda hızlı göçün, kentleşmenin, sanayinin, teknolojinin kuşkusuz çok büyük payı ve etkisi var. Ama bizlerinde ihmali çok.

Iğdır ova olduğu için çabuk istila edilebilen bir yerdir. Savunma yapmaya müsait değildir. Bu nedenle de onlarca devlet burayı işgal edebilmiştir.

Ama sosyal açıdan da dış etkilere çok, ama çok açık bir sosyal yapımız var.

Iğdır’da beş bin esnaftan 50  yıllık olanı var mı.

Babadan oğula devredilen bir sanat- esnaf-işyeri var mıdır? Varsa kaç tanedir.

Geçmişimizi, anılarımızı. hafızamızı , gönül bağımızı kopardık.

Sonuç olarak hiç şişinmeyelim. Böbürlenmeyelim. Yok biz kültürümüze.değerlerimize sahip çıkıyoruz.

Yok milliyetçiyiz.

Yok ülkücüyüz

Yok Azeriyiz.

Bir kuşak sonra ara ki bulasın.

0 Paylaşımlar

 

Benzer Haberler

1 Yorum


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir