30/04/2021

TÜRK OLMANIN VAZGEÇİLMEZ ŞEFKATİ YA DA ANADOLU KUCAĞI

            Bir önceki “Türk Olmak” başlıklı yazımı arkadaşlar pek beğendiler ve fakat devamının olması gerektiğini de belirttiler. Ben de onların bu desteklerinden güç alarak bu yazıyı kaleme alıyorum.

            Anadolu adı Türkçe değildir. Yunanca Anatolian’ın Türkçeleşmiş halidir. Ama tam da Türk milletine yaraşır bir ad olmuştur. Ana dolu.

Bilindiği gibi ANA doğadır. Şefkattir. Sevgidir fedakârlık. Acıdır. Gözyaşıdır. Bağırdır. KUCAKDIR. Çiledir ama kucağındakine bunu yansıtmaz. Kendi çeker acıyı, Ağuyu yutar ama yavrusuna bal verir. Aksütünü verir.

            Bu adını sanki tarih ve olaylar bilerek yakıştırmıştır.

            Türkler Anadoluyu yurt edindikten sonra tarihsel olaylara başlıklar altında bir göz atalım:

Ortaasya bozkırlarından kuraklık savaş, baskı gibi nedenler yüzünden göç eden Türk boyları akın akın Anadolu’ya gelmişlerdir.

            Selçuklu devleti zamanında bu göçler sürmüştür. Ve hele Moğol tazyikleri sonucu on binler Anadolu kapılarına dayanmıştır.

            Osmanlı Devleti zamanında 1492 yılında İspanya Yahudileri zorla Hristiyan edilmeye çalışılıp Engizisyon mahkemeleri çalıştırılınca, Sultan Bayezit Pîrî Reis’in amcası Kemal Reis’in kumandasındaki Osmanlı kadırgalarıyla Anadolu’ya getirtmiştir.

            Devamla Portekiz’de, Polonya’daki Yahudiler de gördükleri baskı ve zulüm sonucu Anadolu’ya sığınmışlardır.         

1783’te Kırım’ın Rusya’nın eline geçmesiyle Anadolu’ya ilk büyük Müslüman göçü başlamıştır. Kırım kaybedilmeden önce küçük gruplar halindeki Kırım Tatar göçü kitlesel hale gelmiştir.

Osmanlı Devletinin Çerkez bölgelerini kaybetmesinin ardından, Anadolu’ya I. Dünya savaşına kadar sürede 2,5 milyon Çerkez göçmüştür. Büyük bir göçmen kitlesi (1 milyon) yolda ölmüştür.

Milyonluk başka bir göç dalgası da Acaralılar’ın (Gürcü) göçüdür. 93 Harbi’inden (1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı) sonra başlayan göç, 1921’e kadar sürmüştür.

Azerbaycan’dan 19. yüzyıl başlarından itibaren başlayan göçler 93 Harbi ile artışa geçmiştir. Sadece Cihan Harbi sırasında 10 binlerce insan Anadolu’ya göçmüştür.

Anadolu’ya Arap göçü İslamın yayılışı ve Osmanlı devrinde savaşlardan sonra geri dönmeyip burada kalanlarla başlamıştır. Baskı gören Arap Alevilerden bir kısmı Tarsus ve Adana çevresine yerleşmiştir. Şerif Hüseyin’in başlattığı Arap İsyanı neticesinde Mezopotamya, Hicaz ve Suriye çevresinden 5 bin aile Batı ve iç Anadolu’ya yerleştirilmiştir.

Bosnalı göçleri Bosna-Hersek’in Avusturya-Macaristan İmparatorluğu kontrolüne geçmesiyle (1878) başlamıştır. 1918 yılına kadar dört büyük göç dalgası olmuştur.  

Polonya’nın Rus topraklarına katıldığı 1830 yılından sonra göç eden 10 bin kişiden bir kısmı Osmanlı Devletine gelmiştir. Polonezköy bu muhacirlerin kurduğu yerleşim birimidir.

Cumhuriyet sonrası

Anadolu’ya göç hareketleri yoğunluğu azalsa da, Cumhuriyetin ilanından sonra da devam etmiştir.

Cumhuriyetten sonra ilk göç hareketi Yunanistan’dan olmuştur. Lozan anlaşmasının mübadele maddelerine dayalı olarak 1922-38 arası 384.000 kişi Türkiye’ye göçmüştür.

Makedonya’dan ilk göç hareketi 1924 yılında ülkedeki Türklerin Anadolu’ya göçü ile başlamıştır. İkinci göç dalgası 1936 yılında, üçüncü göç dalgası Türkiye-Yugoslavya arasında serbest göç anlaşması imzalandıktan sonra 1953 yılında gerçekleşmiştir.

Yugoslavya’dan 305.158 kişi (77.413 aile) Cumhuriyet devrinde Türkiye’ye göçmüştür. 14.494 kişiyi devlet iskan etmiş, kalanları serbest göçmen olarak kendileri Anadolu’ya yerleşmişlerdir.

Bulgaristan Türkiye’ye büyük kitlesel göç gönderen bir ülkedir. 1989’a kadar 800.000 kişi dört dalga halinde Anadolu’ya ulaşmıştır. Türkiye-Bulgaristan ikamet sözleşmesiyle (1925) 218.998 kişi 1949 yılına kadar göçmüştür. 1946’da Bulgaristan Halk Cumhuriyeti’nin ilanı ve 1949-1951 arasında 156.063 kişi Türkiye’ye göçmüştür. 1968-1979 arasında Türkiye-Bulgaristan arasındaki yeni göç anlaşması ile 116.521 kişi Türkiye’ye göçmüştür. 1989 yılında Bulgar devletinin Müslüman Türk vatandaşlarına yaptığı etnik baskıdan dolayı büyük bir göç dalgası yaşanmıştır.

Romanya’dan Türkiye’ye 1923-1949 arasında 79.287 kişi iskanlı göçmen, 43.271 kişi serbest göçmen olarak gelmiştir.

Balkanlardan 1923-45 arasında toplam 800.00 kişi Türkiye’ye göç ettirilmiştir.

1950 yılında bağımsız devlet olan Doğu Türkistan Cumhuriyeti, Çin işgaline uğradığında Türkiye’ye göç gerçekleşmiştir.

II. Dünya Savaşında Nazi birlikleri ile birlikte savaşa katılan Doğu lejyonlarından bazıları Türkiye’ye yerleşmiştir. Kazak, Kırgız, Özbek, Türkmen, Balkar, Karakalpak, Karaçay, Azeri, Çeçen, İnguş, Dağıstan gibi Türk veya Müslüman kökenli insanlardan bir kısmı Anadolu’yu yeni yurt olarak seçmiştir.

1979 İran Devriminden sonra 1 milyon kişi (Azeri ve Fars) Türkiye’ye göç etmiştir.

Afganistan’ın Sovyet Rusya tarafından işgali ile birlikte Türk kökenli toplumlardan Özbek, Kazak, Uygur ve Kırgızlar Türkiye’ye göç etmiştir.

Suriye’den 1945, 1951, 1953 ve 1967 yıllarında toplu göçler olmuştur. İskenderun, Kırıkhan ve Adana şehirlerine iskân edilmiştir. 2011 yılında başlayan Suriye İç Savaşı sonucunda Türkiye’ye 2.733.784 mülteci kişi göç etmiştir.

Irak’ta 1988 Halepçe katliamı sonrasında 51.542 Kürt göç etmiştir. 1991’deki Körfez savaşında 467.489 kişi Türkiye’ye göç etmiştir.

Suriye’deki iç savaştan sonra resmi kayıtlara göre 4.5 milyon Suriyeli Arap Türkiye’ye sığınmıştır.

Pakistan ve Afganistan’dan gelenlerin resmi sayıları bilinmemektedir.

Arabına, Müslümanına Yahudisine, Hristiyanına, Çerkezine, Gürcüsüne, Polonyalısına, Farsına, Kürdüne, Afganlısına Pakistanlısına kucağını açan, aşını işini paylaşan Anadolu insanıdır. Onun yüce gönlüdür. Gerçek bir ANA DOLU dur bu yarımada.

Ve bütün bu insan severliğine, bu alçakgönüllülüğüne rağmen, faşistlik ile, ırkçılık ile, barbarlık ile ve hele SOYKIRIM yapmak ile suçlanmak ne kadar tarihi gerçekler ile bağdaşıyor.

Türk olmak, Anadolu insanı olmak, böyle bir şeydir işte.

0 Paylaşımlar

 

Benzer Haberler

0 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir