TÜRKÇENİN MATEMATİĞİ VE DİL YANLIŞLIKLARI
 Bu sunumu üniversitemiz Edebiyat Fakültesi öğrencilerine yaptım.Bölüm Başkanı Profesör Murat Ali Karavelioğlu açılış konuşmasını yaparken benim özgeçmişimi sundu ve çok mültefit davranarak, yazar, çizer, araştırmacı, hocaların hocası,Iğdır’ın karakutusu ve yaşayan canlı arşivi olarak tanıttı. Kendisine içten teşekkürlerimi sunuyorum.Konferans bitiminde bana Teşekkür Belgesi ve bir kitap hediye ettiler.Doçent Nesrin Güllüdağ Hanımefendi kendisi kadar güzel ve zarif çiçekler takdim etti.Ona da teşekkürlerimi sunuyorum.
(ARŞİVLİK YAZIDIR KOPYALAYIP SAKLAYIN)
04/03/2024
Ben burada anadilimizin, sizlerin de özünde iyi bildiğiniz ve farkında olmadan kullandığınız Türkçemizin matematiksel özelliklerinden söz edeceğim.
YÜZLERCE DİL BİLİMCİ VE MATEMATİK DEHASI BİR ARAYA GELSE BÖYLE BİR DİL YAPAMAZ!..
Bu çalışmaya niçin girdim. Birkaç aydın arkadaşla konuşuyorduk. Birisi, Hocam İngilizce pek büyük bir dil.300 bin kelimesi var. Türkçenin ise 75 bin. Güldüm.75 binin tamamı Türkçe değil. 40 bin kadarı Türkçe kökenlidir. Diğerleri çeşitli dillerden geçmedir. İngilizcedeyse yüzde 15 England asıllı kelimeler vardır. Diğerleri, Latin, Grek, İtalyan, Fransız, Slav ve hatta Türkçe kelimelerden oluşur dedim.
Türkçemize yalnızca edebi metinlerde değil hayatın her alanında özen göstermemiz gerek. Ve yalnızca kelime olarak değil, anlamı yerinde kullanma, mantığa uygunluğu da dahil. Bir filmde  gereği düşünüldü : -Sanığın beraatine diyor hakim, ve sanık mahkemeden çıkıp evine gidiyor. Olmaz.
Gereği düşünüldü: Sanığa atılı suçlar sübuta ermediğinden beraat’ ine başka bir suçtan tutuklu ya da hükümlü değilse derhal salıverilmesi için cumhuriyet başsavcılığına müzekkere yazılmasına, temyiz yolu açık olmak üzere, oybirliği ile/oy çokluğu ile karar verildi. Hüküm açıklanır. Başsavcılığa mahkeme kararı gider. Orası infaz savcılığına infaz savcılığı da hapisane müdürlüğüne yazar. Ve bu işlem en az iki gün çeker. Sanık ancak hapisten çıkar. Filmdeki gibi mahkeme salonundan çıkıp gidemez.
 Diğerinde hakim soruyor sanığa: -Adınızı öğrenebilir miyiz?  ne kadar kibar bir hakim. Onlarca defa mahkemem oldu. Hiç bir hakim bana böyle sormadı. Zaten günümüzde kimliği zabıt katibine verirsin o da yazar
Türkçe’de noktalama, imla elbette ki büyük önem taşır. Ama kelimeleri yerli yerinde, cümlenin anlamına, anlatılmak istenen duruma göre kullanılması daha önem taşır.
Ben burada Türkçe’nin temel kurallarından söz edeceğim
Türkçe yoğun bir dildir, derindir. Kökü çok diplerde olduğundan, uzun yıllar içinde fazlalıklardan arınmıştır. Bir fikir kısa sözcüklerle rahatça anlatılabilir.
“Okutturdu” sözünü Farsça söyleyebilmek için kaç kelimeye ihtiyaç vardır mesela?
7 mi ? 10 mu? 13 mü?
“Gelemeyecekmiş” kelimesinin İngilizcesine bakalım :
 “it has been learned that he will not be abla to come”
Ancak 12 kelime ile anlatılıyor.
Öyle kelimelerimiz vardır ki, bir İngiliz dilbilimci bir sayfa yazsa bile o anlamı çıkartamaz.
“Türk dilinin yapısı matematikseldir. Türkçe okunduğu gibi yazılan, yazıldığı gibi okunan bir dil olduğundan bilgisayar için en yatkın dildir.”
Dünyada, geçmişi 4000 yıl öncesine giden diller bir elin parmaklarını geçmez. Türkçe bunlardan biridir.
1970-71 yıllarında üniversitede iken özellikle YENİ TÜRK EDEBİYATI dersimize giren hocalarla tartışırdım. Andre Gide -Dar Kapı Tahsin Saraç’ın çevirisinde 18 yaşındaki oğlanın, 17 yaşındaki kız sevgilisine  “Benim Dostum” (mon ami) diye hitap etmesine şiddetle karşı çıkmıştım. Bir genç sevgilisine, şekerim, bebeğim, tavşanım, bir tanem, hayatım, aşkım…der ama “benim dostum” demez.
Tırpan(Fakir Baykurt) kitabını tanıtmam için hocamız bana ödev verdi ama kitabın 10 sahifesini okuduktan sonra kapattım. Köy düğününde Abidin Ağa Smit Wessonunu çeker havaya dan dan dan ateş eder..Şarjör boşalır. İkincisini takar. Oysa Smit Wesson toplu tabancadır. Düğünün geçtiği tarih 1940 lardır. O tarihlerde Türkiye’de Smit Wesson ABD siyalı olduğundan yoktur. Luger (Alman), Revolver(İngiliz) ve Nagant(Rus) toplusu bulunurdu. Diğer yandan bu toplu silahlar şarjörlü değildirler. Yani yazar masa başında oturup kurgulamıştır. Tatlı su sosyalisti olduğu için ABD figürünü ve karşıtlığını araya sıkıştırmıştır.
İnce Memet dağda seke seke koşar. İmkansızdır.  Çünkü, postalı, dürbünü, matarası, beşaçılan tüfeği, çapraz ve üç yüz fişeği…Üşenmeden tarttırdım.35 kilo geldiler. İnce Memet’te ancak o kiloda. Nasıl koşar dağlarda.
O yıllarda öztürkçeçiler ile Türkçeleşmiş kelime Türkçedirler arasında yoğun bir tartışma vardı. Yeni her kelimeye UYDURMA gözü ile bakılıyordu ama Ahmet Kabaklı, Nihat Sami Banarlı gibi cephe yazarları öğrencilere yönelik kitaplarında uydurma dedikleri bir çok kelimeyi kullanıyorlardı.
Zaten Türkçe öyle bir dildir ki bünyesine özüne sözüne lafzına terennümüne uymayan bir kelimeyi hemen reddeder. Tayyare MEYDANI yerine uçak, tayyare kelimesi yerine uçku kelimeleri önerildi ama gelin görün ki Türkçe uçkuyu hepten reddetti. Tayyare Meydanı yerine HAVA ALANI, TAYYARE YERİNE İSE Uçak denildi.
Bu gün kimse erkanı harbiye,(genel kurmay) efkarı umumiye(kamuoyu) müddeiumumi(savcı) demiyor. Kompitür yerine bilgisayar diyoruz. Kelime bilgi sandığı olmalıydı ama ne gam. Türkçemiz bilgisayarı sevdi.
Cameşur-çamaşır-narduban-merdiven kökünü bilerek kim söylerki. Cıharşenbe -çarşamba haftanın dördüncü günü anlamındadır ama biz bunu hiç dikkate almadan söyleriz,
1-Türkçe tasarrufu seven bir dildir. Yani laf kalabalığından hoşlanmaz. En az kelime ile anlatılması esastır. Hele öyle iç içe geçmiş cümlecikler ve –ve- ile bağlantılarından hiç hoşlanmaz
2-Önemsenen öğe yükleme yaklaştırılır. Yüklemden bir önceki kelime cümlede anlamın ağırlığını taşır.
3-Türkçe bu özelliği ile 70 bin kelime ile İngilizlerin 3 yüz bin kelimesinden kat be kat daha fazla meramını dileğini anlatabilir.
0-1-2-3-4-5-6-7-8-9 topu topu  10 rakam ile trilyonlar yazabiliriz. Do re mi fa sol la si do sekiz nota ile çok karmaşık melodiler kompozisyonlar yaratılır.
103  liram var.  Yüz+3= yüzüç lira demektir.
300 liram var.   3xyüz = üç yüz lira. Kelimelerin yalnızca yerlerini değiştirdik ama anlam ne kadar değişti.ZEL KULLANMAK SANATLARIN EN GÜÇLÜSÜDÜR
Dil yarası denir, gönül yarası denir, kafa yarası denmez.
Neden kafa yarası denmez?
Bunu açıklamak kolay değil; çünkü dili halk yapar ve kullanır. Dilbilimciler dil yapamaz, sadece dili inceler ve kurallarını belirler.
Küçükken silindire yolbasan, graydere yolaçan derdik. Ne kadar yaratıcı ve aracın özelliğini tam anlatan bir kelime
Dil kutsal bir varlık değildir; ama kutsal kavramlar kadar önemlidir. Dili güzel kullanmak, insanlar tarafından doğru anlaşılmak için gereklidir.
Güzel konuşan-birisi için, “Ne kibar adam, ne güzel konuşuyor.” deriz.
 Düşüncelerini, duygularını, derdini, hikâyesini iyi ve güzel anlatmak isteyen herkesin dili güzel kullanmaya ihtiyacı var. Dili etkili ve güzel kullanmanın en kestirme yolu, onu kusursuz kullanan ustaları dinlemek, onların kitaplarını okuyarak öğrenmektir.
TÜRKÇE MATEMATİKSEL BİR DİLDİR
Türkçe üzerine bir matematik modelleme ve bunun olası sosyal yansımaları üzerine bir zihin jimnastiği yapalım.
“Victor Hugo şiirlerini 40.000 kelime ile yazdı. Türkçe’yi en zengin kullananlardan Yaşar Kemal’in romanlarında anlatılanlar 3.500 kelimeyi geçmez”  . Bu görüş haklıdır zira Türkçe’nin Fransızca’ya oranla daha az sözcük içerdiği doğrudur. İngilizce’ye, Almanca’ya, İspanyolca’ya oranla da daha az sözcük içeriyor. Ne var ki bu Türkçe’nin daha yetersiz bir dil olduğu anlamına gelmez! Çünkü Türkçe az sözcük ile çok şey anlatabilen bir dildir! Daha fazla sözcük içerse bunun kimseye zararı dokunmaz ancak, gereği yoktur.
  Türkçenin elimizdeki en eski belgelerinde, değişik anlatım yollarından adlandırmalara gidildiği görülür: Yaş’tan türeyen yaşıl (yeşil),’sema’ anlamına da gelen kök (mavi), boz, sarıg (sarı), . . . gibi sözcüklerin yanında, doğadaki belli nesnelere dayanan renk tonları büyük bir zenginlik gösterir: Vişneçürüğü, pişmişayva, camgöbeği, gülkurusu, narçiçeği, kavuniçi külrengi. . . gibi .
 Bu adlandırmalardan başka, açık yeşil, açık sarı, koyu yeşil, nefti yeşil, çimen yeşili, petrol yeşili, koyusarı gibi nitelemelerin yanı sıra, sapsarı, yemyeşil kıpkırmızı gibi pekiştirmelerden de yararlanılır. Çünkü Türk doğanın kucağında yaşamaktadır.
Haloğlu, dayoğlu, emmoğlu, bibioğlu…hepsine kuzen diyorlar şimdi. Ne kadar yavan ve banal bir dil İngilizce.
Hele dayıcanı, emicanı, ağacanı, cancanı, dayıdostu ağadostu, anacan, balacan tamlamalarındaki sevgiye söz yoğunluğuna bakar mısınız? Batı, hepsine “yenge” deyip çıkıyor işin içinden.
Civciv, beçe, fere,tavuk,anaç…fakir denilen dilin zengin ifadeleridir.
Bunların yanında sığır, koyun, keçi gibi, genel ad, genel kavram sözcüklerinin de bulunduğu unutulmamalıdır.
Türkçenin yapısından kaynaklanan özelliğiyle her türlü kavramın anlatımına elverişli olmasıdır: Bağlantılı   diller’in tipik bir örneği olan Türkçe’de bir ad ya da eylem kökü, hiç değişmeden, art arda birçok ek alabilmekte, her biri başka başka işlevler üstlenebilen bu ekler, hem çekim de, hem yapım da görev alabilmektedir.  Örneğin bir yat- eylem köküne 4 ayrı son ek bağlanarak yat-ır-ım-cı-lık türetilirken, bir ad olan baş sözcüğü 6 ayrı ekle baş-la-t-ıl-a-ma-dı gibi bir çekimli eylem oluşturabilmektedir.
Bunun yanısıra, değişik sözcükler bir araya getirilerek akbaba, kırkayak, delikanlı, alışveriş, içgüdü, önsezi…gibi bileşik sözcükler yaratma olanağı vardır.
Türkçenin anlatım gücünü ve zenginliğini artıran etkenlerden biri de ikilemelerin çok sık kullanılmasıdır. Bir kavramın daha kapsamlı biçimde dile getirilmesine yönelen ve dünya dillerindekilerinden çok daha fazla örneği bulunan ikilemeler, Türkçenin hem yapısı, hem sözdizimi, hem de anlambilimi açısından özgün, ilginç öğeler oluşturmakta, dilin gelmiş geçmiş her döneminde ve her lehçesinde, aynı oranda karşımıza çıkmaktadır. Sözcük türlerinin hemen her birinden sözcüklerle aşağı yukarı, doğru dürüst, açık seçik, ağlaya zırlaya, utanmak sıkılmak, ayda yılda. .. gibi oluşturulmuş ikilemeler, binlerce örneğinden ancak birkaçıdır.
Aynı kavram alanına giren işitmek, duymak, dinlemek gibi sözcüklerin yanı sıra, kulak vermek, kulak kesilmek, kulak kabartmak, kulağına gelmek, kulağına çalınmak, kulak misafiri olmak gibi, aktarmalarla deyimleşmiş anlatım biçimlerinin varlığı, Türkçenin zenginliğinin kanıtları arasında sayılmalıdır.
Aşağıda bir tek sür (mek) kökünden türemiş kelimelere bakalım
sür-
   sürü
      sürgü sürgülü, sürgüsüz,
      sürgüle-, sürgülen-,
      sürgület-, sürgülettir-,
      sürgüleme-, sürgüleyiş
   sürgün    sürgünlük
   sürme sürmeli, sürmesiz
      sürmelik, sürmeci, sürmecilik,
   sürmelemek, sürmedan
   sürücü sürücülü, sürücüsüz,
      sürücülük
   sürek    sürekli, süreksiz
      süreklilik, süreksizlik
   sürüm    sürümlü,    sürümsüz
      sürümsüzlük, sürüm sürüm
   süre    süreli,    süresiz, süreğen,
      süreğenleş-, süreölçer,
      süreaşımı, süreyazar
   sürerlik
   süreç 2) sürdür-
   sürdürme
   sürdürüm
   sürdürüş
      sürdürt-
      sürdürül-
      sürdürülme
3) sürt-
   sürtük    sürtüklük
   sürtme
   sürtüş- sürtüşme
   sürtün- sürtünme,
   sürtünüş,
   sürtüştür- sürtüştürme
   sürttür- sürttürme 4) sürü-
      sürüme,
      sürüyüş
   sürüt-    sürütme
   sürütül-
   sürüttür-
   sürüttürül-
5) sürül-    sürülme 9) sürç-    sürçme
   sürçtür- sürçtürme
Bir dilin sözvarlığı, acaba hangi ölçüde kendi sözcüklerinden, kendi öğelerinden oluşuyor?
Bu açıdan bakacak olursak, bugün gelişmiş bir kültür dili sayılan İngilizcenin sözvarlığının en büyük bölümünün yabancı kaynaklı öğelerden oluştuğu görülür.(Bu dil, kimi araştırıcılara göre % 20, kimilerine göre ise % 14 oranında İngiliz kökenli sözcük içermekte, Yunan, Latin, Fransız, Slav ve doğu kökenli alıntılar önemli bir toplam oluşturmaktadır). Ancak, hemen ekleyelim ki, bilim, teknik, sanat alanlarında, özellikle son yüzyıllarda, Avrupa ve Amerika’daki  gelişmelerin dile yansımış olması, Fransızca, Almanca, İtalyanca ve İspanyolcada olduğu gibi İngilizcede de yeni yeni kavramların karşılıklarının, sözcük ve terim düzeyinde dile yerleşmesine neden olmuş, sözlükleri genişletmiştir.
Bugün, bütünüyle tarafsız ve nesnel bir incelemeyle Türkiye Türkçesinin Dil Devrimi’nden önceki sözvarlığıyla bugünkünü karşılaştıracak bir araştırıcı, bir yandan Arapça ve Farsça kökenli sözcüklerdeki azalma ve unutulmayı, bir yandan da günlük yaşamla ve değişik alanlarla ilgili Türkçe terimlerdeki artışı saptayacaktır.  (Elbette, özellikle son yıllarda dile gereksiz olarak giren, çoğu İngilizce öğelerin artışı da gözden kaçmayacaktır)
Cümleleri oluşturan öğelerin (özne, nesne, yüklem, vb…) Sıralaması rasgele değildir. Türkçe cümleler bir tür “crescendo” (şiddeti giderek artan dizi) izlerler. Bütün vurgu en sonda yer alan yüklem (fiil) üzerindedir. Diğer öğelerin önemi, yükleme olan yakınlık/uzaklık konumları ile belirlenir. Yükleme yakınlaştıkça önem artar.
Yine matematiksel olarak ele almak gerekirse, cümleyi oluşturan her bir öğenin toplam öğe sayısı kadar haneden oluşan bir matematik değere sahip olduğu varsayılabilir.
“Dün Ahmet camı kırdı”
Cümlesi 4 öğeden oluşmaktadır; o halde her öğe 4 haneli bir değere sahip olacak, ilk öğe en düşük, son öğe ise en yüksek değeri taşıyacaktır.
Başka bir dilden Türkçe’ye çeviri yapan herkes sözlüğü açtığında, aralarında minik anlam farkları olan birçok sözcüğün Türkçe karşılığında çoğu zaman aynı kelimeyi okur. Bu, ilk bakışta bir eksiklik gibi görünebilir, oysa öyle değildir. Çünkü yukarıda adı geçen diller kelimelerin statik olan anlamlarını öğrenmeye, Türkçe ise bu anlamları bulup çıkarmaya, yani dinamik anlamlandırmaya dayalıdır. Türkçe’de anlamları sözlükteki tanımlar değil, kelimelerin cümle içindeki konumları belirler. Tam bu noktada, Türkçe’nin, referans olmak üzere sadece gerektiği kadarı sözlüklere alınmış, sonsuz sayıda kelime içerdiği bile öne sürülebilir.
İngilizce-Türkçe sözlükte , “ill” ve “patient”ın karşısında hep “hasta” yazar. Bu bağlamda ingilizce’nin iki kat daha fazla sözcük içerdiği söylenirse bu doğrudur. Ancak, aradaki farkların Türkçe’de vurgulanamadığı söylenmeye kalkılırsa bu yanlış olur: “doktor falanca beyin hastası olmak”, “böbrek hastası olmak”, “internet hastası olmak”, “filanca şarkının hastası olmak” “Senin bu düşüncene hastayım” “Hasta etme adamı “ arasındaki farkı Türkçe konuşan herkes bir çırpıda anlar.
Bunun nasıl olabildiğini görmek zor değildir. Bir kalem alıp, alt alta:
2+5=
3+5=
12+5=
38+5=
yazmak, sonra da bunları toplamak yeterlidir. Hepsinde aynı “+5″ yazdığı halde!
Sonuçlar farklı çıkıyorsa, Türkçe’de de hepsinde aynı “hastası olmak” ifadesi geçtiği halde sonuçlar farklı olacaktır. Türkçe’nin az araç ile çok iş yapmasının sırrı matematikte yatar. 0′dan 9′a kadar 10 tane rakam, artı, eksi, çarpı, bölü dört işlem işareti ve bir ondalık ayracı virgül, yani topu topu 15 simge ile sonsuz sayıda işlem yapılabilir. Türkçe de benzer özellikler gösterir.
Türkçe matematiğe dayalı olmaktan da öte, neredeyse matematiğin kılık değiştirmiş halidir.
Türkçe’deki herhangi bir fiilin çekiminin ve kelimelerin nasıl çoğul yapılacağının öğrenilmiş olması, henüz varlığı bile bilinmeyen, 5 yıl sonra Türkçe’ye girecek fiillerin nasıl çekileceğinin ve 300 yıl önce unutulmuş kelimelerin çoğullarının ne olduğunun biliyor olması demektir. (Örneğin ELCEK-GÖZGÜ kelimelerinin çoğulu hepimizce bilinir.-ler eki yeterlidir.) Bu tıpkı birinci dereceden 2 bilinmeyenli bir denklemin nasıl çözüleceği öğrenildiğinde, sadece “x=6″, “y=23″ olan denklemlerin değil, aynı dereceden bütün denklemlerin nasıl çözüleceğinin öğrenilmiş olması gibidir.
Oysa sözgelimi ingilizce’de “go”, “went” olurken “do”, “did” olur. Çoğul ekleri için de durum aynıdır: “foot”, “feet” olurken “boot”, “beet” değil “boots” olur. Bunun tutarlı bir iç mantığı yoktur, tek çare böyle olduklarının bellenmesidir.
(Tūrkçe dünyanın en matematiksel dilidir.)
 Yukarıda ingilizce bir örnek verdik. Bir de Almanca õrnekle destekleyelim.
Tūrkçe =yaptırdım.
Almanca =ich habe es machen lassen.
Tūrkçe =yaptırttım
Almanca=ich habe es zu ihn machen lassen.
Bir eylemi biz bir sõzcük ile ifade edebiliyorken Almanca’da bir cümle kurmanız şart .
Ne kadar hızlı ve pratik değil mi?
Elinizde böyle hazine gibi bir dil varken bozmayın.
 Türkçe’de, statik kelimeleri ezberlemek yerine dinamik kuralları öğrenmek gerekir. Türkçe’de neredeyse istisna bile yoktur. Olanlar da ses uyumu gereği “alma” olması gereken meyve isminin “elma” biçimine dönmesi gibi birkaç küçük istisnadır. Kurallar ise neredeyse, bu dili icat edenlerin Türk olduğuna inanmayı zorlaştıracak kadar güçlü ve kesindir. Bu noktadan sonra, anlatılanları matematik olarak formüle etmek aradaki ilişkiyi somutlaştırabilmek açısından yararlı olacaktır.
1- Dün Ahmet camı kırdı.
2 -Dün camı Ahmet kırdı.
3 -Ahmet dün camı kırdı.
4 -Ahmet camı dün kırdı.
5 -Camı dün Ahmet kırdı.
6 -Camı Ahmet dün kırdı.
Şimdi tablodaki cümleleri tek, tek ele alalım.
1. Cümle: dün Ahmet bir iş yaptı ve bu camı kırmak oldu.
2. Cümle: dün kırılan camı başkası değil Ahmet kırdı (suçlu Ahmet!).
3. Cümle: Ahmet’in dünkü işi camı kırmak oldu (belki önceki gün kitap okumuştu).
4. Cümle: Ahmet camı herhangi bir zaman değil, dün kırdı (yarın kırması gerekiyor olabilirdi).
5. Cümle: cam düne kadar sağlamdı, kırılmasının suçlusu ise Ahmet.
6. Cümle: camı Ahmet zaten kıracaktı, bunu dün yaptı.
Dikkat edilirse bütün öğeler yüklemle bağlantılıdır
Cümleyi oluşturan öğeler kesinlikle aynı kalırken (cam hep ‘i’ haliyle “camı” olarak kaldı; fiil hep 3. Tekil şahıs, di’li geçmiş zamanda çekildi, vb.) Sadece yerlerinin değişmesi cümlelerin anlamlarını da değiştirdi.
 Teknik açıdan mükemmel bir dil.
 .
Türkçe’nin kendi iç dinamiklerinden kaynaklanan bu özel durum kuşkusuz tüm iletişim alanları için geçerlidir. Yunus Emre’nin okuması, yazması olmayan göçebe Türkmen boyları arasında 700 yıl boyunca bir nesilden diğerine büyük bir sadakatle, sözlü kültür ürünü olarak aktarılmasının ardında Türkçe’nin sezgiselliğini sonuna kadar kullanmadaki becerisi vardır. Tanzimat aydınları ve Cumhuriyet aydınlarının bir türlü geniş kitlelere seslerini duyuramamalarının nedeni de gene aynı denklemin içinde aranmalıdır. Fransız gibi, Alman gibi düşünmeyi öğrenenler, meramlarını anlatırken bunu yeni öğrendikleri düşünce sistematiği içinde yapmaya kalkışmış ve Türk gibi anlatmayı becerememiş olduklarından başarısız kalmışlardır.
Mesajlar sadece algılanabildikleri kadar etkili olurlar.
Mesajları üretenlerin kendi konularına ne kadar hakim oldukları mesajın bütünlüğü açısından önemlidir ama, hitap edilen kişilerin kendilerine yönelen mesajları nasıl algıladıkları her şeyden daha önemlidir.
( BU ÇALIŞMAMDA DA BUNA ÇOK DEĞİNİYORUM. İNGİLİZCE DÜŞÜNÜP TÜRK GİBİ SÖYLEMEYE KALKINCA ORTAYA BİR UCUBE ÇIKIYOR.
AFYONKARAHİSARLILAŞTIRAMADIKLARI-MIZDAN MISINIZ ?
Bu ibare tek kelimeden ibaret bir cümledir. Bir yabancı için çok çok şaşırtıcı bir farklılıktır bu.  ” ‘ böyle bir ifade için birkaç cümle gerekir”
İşte cümlenin anlam oluşturucuları, böyle iç içe geçmiş bir “dil evreni” dir. Yukarıdaki bir kelimelik Türkçe cümlenin anlam çözümlemesini, basit olarak şöyle yapabiliriz:
1. Bu cümlede Türkiye’nin şehirlerinden biri olan Afyonkarahisar var. Yani cümlenin anlam tabanı birleşik kelime hâlinde biçimlenen bir şehirdir.
2. Birilerini, bu şehirden olmadıkları hâlde bu şehirden birileri hâline getirmek isteyen ama bunu birçok kişide denediği halde başaramayan bir(ler)i var.
3. Afyonkarahisarlı : Nüfus kaydı bu şehre ait insan.
4. Afyonkarahisar+lı+laş-mak: Nüfus kaydı ve yaşadığı yer bu şehir olmadığı hâlde bu şehirden biri hâline gelmek.
5. Afyonkarahisarlılaş+tır+mak : Bunun, birinin kendi kendine dileği değil de, başkası tarafından (muhtemelen zorlayarak ya da ikna yoluyla) yapılması.
6. Afyonkarahisarlılaştır-ama-mak : Birini Afyonkarahisarlılaştımak niyetinde olan birinin, buna gücünün yetmemesi (yetersizlik kavramı).
7. Afyonkarahisarlılaştırama+dıklarımız : Böyle bir niyetin başkaları üzerinde denenmesi.
8. Afyonkarahisarlılaştıramadıklarımız+dan: Bunların içinden birini seçerek yargının soruya hazırlanması.
9. Afyonkarahisarlılaştıramadıklarımızdan mısınız? bütün bu süreçlerin, birinin şahsında soru hâline getirilip duyurulması.
Türkçe’nin bu doğurganlık özelliğini onun atomik gücü olarak da görebiliriz. Türkçede kelime sayısının, az olduğunu söyleyip bundan dilimiz aleyhine sonuç çıkarmak isteyenlerin anlamadıkları şey işte bu “atomik” ve ” saklı:potansiyel” güçtür.
   Sami diller, Hint-Avrupa dilleri ve daha pek çok dilde sağdan sola doğru gidiş var. Türkçe ise soldan sağa, yani ileriye doğru koşuyor. Cümlenin bütün unsurları, sonda bulunan yükleme doğru koşuyor. Bozkırda hedefe doğru giden atlılar gibi. Daima ileriye, hep ileriye. Yalnız bir istisna var: Şahıs ekleri. Bunların bağlantıları geriye doğrudur. Yürüyorum derken birinci şahıs eki olan -m, geriye doğru bağlantı kuruyor. Gizli de olsa açık da olsa “yürüyorum”dan önce bir ben vardır. İşte -m eki, gerideki bu ben ile bağlantı kuruyor.
Atlılar benzetmesine göre bunu şöyle açıklıyorum. Bütün atlılar ileriye doğru koşuyor. Ancak başta bulunan birlik komutanı ara sıra geriye dönüp birliği kontrol ediyor. Şahıs eklerinin yaptığı iş de bu. Geriye dönüp gerekli kontrolü sağlıyor.
Denilebilir ki “Öyleyse bir Türk dâhisi olan Atatürk ,neden Göktürk alfabesine dönmek yerine Latin harflerini kabul ettirdi?”
“Aslında ‘Latin alfabesi’ denilen harfler, Roma devletinin öncüsü olan Etrüsk devletinin alfabesinden alınmıştır.
Etrüsklerin, devleti, dişi bir kurt tarafından emzirilen Romus ile Romulus’un kurduğuna dair destanları, Ergenekon destanı ile aynıdır, Etrüsk alfabesi ise rünik Türk alfabesidir. Latin alfabesinin Etrüsk alfabesi örnek alınarak hazırlandığı çok açıktır. Etrüsk alfabesi, Yenisey alfabesi ile hemen hemen aynıdır. Rünik yazılar, Göktürk yazıtlarında Yenisey yazıtlarında ve ‘Altın Elbiseli Adam’ ile birlikte bulunan yazılarda da kullanılmıştır. İskandinav ülkelerinde bulunan bütün yazıtlardaki alfabe de Rünik Türk alfabesidir. Bugünkü Batı medeniyetinin temeli olan yazı, yani Latin alfabesi, Türk yazı sisteminden alıntıdır. Avrupa, medeniyetinin temelinde Türk alfabesi vardır.
Atatürk, kendi döneminde bu bilgilere vakıf olduğu için 8 Ağustos 1928’de, temeli Rünik Türk yazısı olan yeni alfabeye ‘Türk alfabesi’ demiştir.”
***
Aruz sizin olsun, hece bizimdir
Halkın söylediği Türkçe bizimdir.
“Leyl” sizin “şeb” sizin “gece” bizimdir
Değildir bir mana üç ad’a muhtaç
Ziya Gökalp
Tam 100 yıl önce Kemal Paşazade Sait Bey’in yazdıkları ile bitirelim;
Arapça isteyen Urban’a gitsin,
Acemce isteyen İran’a gitsin
Frengiler Frengistan’a gitsin
Ki biz Türk’üz, bize Türkçe gerekir!
İKİNCİ BÖLÜM
DİL YANLIŞLIKLARI
Filan kurumun koordinesi ile, sunum destekli anlatımlarla desteklenen eğitim seminerinin ardından öğrencilerin katıldığı fidan dikme etkinliği gerçekleştirildi.
.
Türkiye Milleti : Türkiye Türklerin yaşadığı bir coğrafyayı anlatır. Dolayısıyla Türk Milleti denilmelidir.
Türkçe Diline Çevir: Türkçe’ye çevir olmalıdır.
MÜTEVAZI-MÜTEVAZİ
Şemsiye-köpek-yavuz kelimelerindeki anlam kaymaları
Şems, Arapça güneş demektir. Şemsiye ise güneşlik anlamına gelir. Ama biz yağmurluk olarak kullanıyoruz.
Köpek, eski Türkçe ve Moğolca’da en üst komutan, mareşal, sadrazam anlamlarına gelirdi. 1243 Selçuklu –Moğol savaşında Selçuklu Sadrazamı Sadrettin Köpek ihanet eder ve 200 bin kişilik Selçuklu ordusu 40 bin kişilik Moğol ordusuna ve Boyca Noyan’a mağlup olur. Bu tarihten sonra Sadrettin Köpeğin ihaneti yüzünden kelimede anlam kayması olur ve “it” anlamı yüklenir.
Yavuz kelimesi eski Türçe’de, yalancı, hırsız, uğursuz anlamındadır. Yavuz-Şah İsmail savaşlarından sonra Sultan Selim Anadolu’da on binlerce Alevi Türkmeni kılıçtan geçirir. Türkmenlerde bu padişaha YAVUZ lakabını takarlar. Sünnni Türkler de bu lakabı benimserler. Alevi ve Şiilerde YAVUZ adı yoktur. Tek tük olanlarda Cumhuriyetten sonra ve bu tarihi anlam kaymasını bilmediklerinden koymuşlardır.
Şuheda-şüheda
eleman-elaman-(bir şeyi meydana getiren öğeler, bir kuruluşta çalışanlar-elaman ise yaka silkme illallah demektir)
karakter-karekter
BARBER SHOP
ET SHOP
ET MARKET
Nasılsın
Bomba gibiyim. Bomba negatif bir kelimedir. Patlar insanları öldürür. Turp gibiyim demeli.
Hakem faul ile değerlendirdi-faul cezadır. Değerli olamaz
VALİLİK YOLU TABELALARINDAN BİRKAÇ ÖRNEK
Big Yellow-Almina-Gasoline-Serla-Suit Men-Cafe Live-Asena-Dominos-Albatros-Garden Life-Papilla-Oses-Arwen-Schafer-Ademon-Brötje Heizung-Magna-Feel Dizayn-Ottoman-Kafedo-Chıtır-Kahveland…sanırsınız ki başka bir diyardayız. Gavur illerindeyiz.
Koltuk Hastanesi-Motor Hastanesi-Compitur Hospital
Türk Standartları Enstitüsü (TSE) tarafından hazırlanan “Kurum ve Kuruluşlarda Kullanılan Tabelalar için Kurallar” standardı 19 Mart 2018 tarihli Teknik Kurul’da kabul edilerek “TS 13813″ standart numarası ile yayınlanmıştır. Bu karara göre reklam, tabela ve tanıtımlarda Türkçe kelime kullanımı esas alınmıştır.
Ama uyan yok, uygulayan yok
Olumlu tepkiler almak. Tepki reaksiyondur. Etkinin karşıtıdır. Dolayısıyla olumlu olamaz.
 Yapıcı eleştiriler almak. Eleştiri elemek-elek-yergi övgü anlamlarını içerir.Ama biz yalnızca yergi yerine kullanıyoruz.
Ka Ka Te Ce KKTC
Beyaz At(Tansu Çiller)
Katılım gerçekleştirdik.
Bir ağaçta en fazla 7-8 patlıcan oluyor.
Erdoğan Bidan telefonda 120 dakika görüşme gerçekleştirdiler.
Arama-yakalama çalışmaları  gerçekleştirildi
 Susuzluktan saksıdaki çiçeklerim öldü
Askeri harekata da operasyon diyoruz. savcılık soruşturmasına da, ameliyata da. Zengin denilen İngilizce’nin azizliği bu.
Yeniçağ 30/04/2022  Haberinden
 … örgütü, Ordu’da bir iftar programı düzenledi. Düzenlenen iftar programına Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı katılım sağlamadı (katılmadı dese olmaz)
Bloomberg Rus oligark Roman Abramovich’in iki ülke arasındaki müzakereleri yeniden alevlendirmeye çalıştığını yazdı. (Herhalde görüşmelerin yeniden başlayacağını söylemek istiyor)
Aşısını yaptırmayanların koronaya yakalanma şansları artar. Riski artar ihtimali artar demelidir.
Hürriyet 01/02/2022
  Özgün Helikopterimiz GÖKBEY’in ilk teslimatlarını Jandarma Genel Komutanlığına gerçekleştireceğiz.
KARAR gazetesi 27/01/2022 7
Davutoğlu’nu partisinin genel merkezinde ziyaret eden HDP heyeti, 2 saat süren bir görüşme gerçekleştirdi.
 İlginç bir karara imza atan kurul üyeleri, sanığın nitelikli hırsızlık olayını gerçekleştirdiğine dikkat çekti
Las Vegas’ta yapılan açık artırmada Picasso’nun 11 eseri, 100 Milyon Dolar’dan fazla bir fiyatla satışı gerçekleşti.
 Sorun her geçen yıl daha da ağırlaşıyor, derinleşiyor. Bunun iki nedeni var. Birincisi sorun olarak görülmüyor. Sorun olarak görenlerinde elinde yetki yok. Türk’üz.Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yaşıyoruz. Ama işyerlerinin adları yabancı dilde hem de ne fiyakalı adlar. Ve ne kadar cahiller. Ne kadar görgüsüzler. Ne kadar bilgisizler. Kahve kelimesi KAHVA dan gelir. Habeş kökenlidir. Bize 1500 lü yıllarda Mısır ve Yemen’den gelmiştir. Osmanlı Fransız ilişkilerinde bizden Fransızlara geçmiştir. Ve doğal olarak onlar “cafe” diye yazmışlardır. Ama bizimkiler bir de bu “cafe”yi almışlar. Kafeteryayı kahvehane-kahve içilen yer anlamına getirip tedavüle sokmuşlar.
Son zamanlarda dilimize musallat olan ve olur olmaz her yerde “gerçekleşti” kelimesinin kullanılması emin olunuz ki sinirlerimi alt üst ediyor. Sanki Türkçe’de  oldu, yapıldı, edildi, görüldü…gibi kelimeler yokmuşçasına hep “gerçekleşti “ diyorlar. Spikerlerden, yazarlardan muhabirlere kadar böyle. Dilimiz giderek yavanlaştırılıyor.
Bir diğer şey ise Türkçe’nin tasarrufu seven bir dil olmasıdır. Hal böyle iken gereksiz yere araya fuzuli kelimeler koyulmasıdır. Örneğin, “Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan Trump ile 30 dakika telefon görüşmesi gerçekleştirdiler” demeleri yok mu? “Telefonla görüştüler” diyemiyorlar. Bu niye böyle oluyor anlamakta zorlanıyorum. Sanki hepsi İngilizce düşünüp sonra Türkçe’ye çevirince böyle acaip bir dil çıkıyor. Hatırlayalım Tansu Çiller Hanım bir konuşmasında Beyaz at demişti “demirkırat” için. White hors yerine. Okumuşlar, ana dillerini böylesine katledemezler. Etmemeliler.
 HÜRRÜYET 03/07/2020
  Haziran ayında enflasyonun yüzde 12.62 oranında gerçekleşmesiyle birlikte memurlara yapılacak zam da yüzde 5.75 olarak gerçekleşti.
Ne diyeyim, Oğuz Aral’ın Avanak Avni’sinin dıgıl mıgılı gibi bir şey bu.
Yeniçağ 22/07/2020
Haberler: Endonezya’ya  3 Mayıs’ta meteor düşmesi gerçekleşti.
“meteor düştü diyemiyorlar”
29/11/2020
Odun ateşi ile ilgili haber
4 MİLYON ÖLÜME KATKI YAPTIĞI TAHMİN EDİLİYOR.
12/08/2020 Yeniçağ Meral Akşener ve Ali Babacan haberi
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, gerçekleştirdikleri  görüşme sonrası ortak açıklama gerçekleştirdi.
 21/04/2020 Milliyet
Nush İle Uslanmayanın Hakkı Tekrir, Tekrir İle Uslanmayanın Hakkı Kötektir Atasözünün Anlamı Nedir?
Neresini düzeltelim. Tekrar, yineleme anlamına gelen “tekrir” ne alaka.  Hele kötek ile bağlantısını nasıl kurmuşlar. Bir diğer şey ise Ziya Paşa’nın bu ünlü özdeyişinin atasözü gibi sunulması
Haber Global
Vaka sayısında Avrupa lideri olduk.
Türkçe de birçok yabancı dildeki gibi olumsuzluk ön eki yoktur. Na-bi-anti-a (sosyal) gibi. Buna mukabil kimi kelimeler olumlu, ya da olumsuz anlam içerir ve ona göre kullanılır. Buradaki “lider” kelimesi her ne kadar Türkçe kökenli değilse de, anlam itibariyle önder, şef, reis, başkan anlamına gelir. Dolayısıyla hastalık gibi bir konuda lider olunmaz. Cümle şöyle olabilirdi. Vaka sayısında, maalesef Avrupa’da birinci olduk. Avrupa’da en çok vaka sayısı maalesef Türkiye’de.
Yolcu gemimize yapılan baskına emekli tümamiral yorum yapıyor
 Korkarım Yunanistan bunun bedelini ağır ödeyecek.
Yunanistan ödemesine bir bedel ödesin de bizim paşa hazretleri Yunanistan adına niye korkuyor.
İki maske takarsanız korona virüse yakalanma şansınız azalır.
Bu şans değil, ihtimal-risk-olasılıktır.
Davutoğlu başbakanken televizyon konuşmasında “defaatlerce söyledim” dedi. Defaeten ya da defalarca demesi gerekir ama oraya kadar okumamışlar demek ki.
Tv ‘de Genel Kurmay açıklaması altyazı olarak geçiyor
Takibatlar sonucu üç terörist etkisiz hale getirilmesi gerçekleşti.
Takibat –at eki ile çoğul hale gelmiş olan takip kelimesini, bir de -lar eki ile çokluk anlamı eklemeye çalışmak ana dil zavallılığıdır.
Yapılan takipler sonucu üç terörist etkisiz hale getirildi, diye yazılmalıdır,
Mehmet Barlas-merhum Bekir Coşkun bile Ce Ha Pe diyordu. Oysa Türkçe’de sessiz harflerin okunuşunda, yanına –e sesli harfi getirilir. Onların iddiası şu Cumhuriyet Halk Partisini kısaltıyoruzdur. O halde Cu Ha Pa demeniz gerekmez mi. Ki dilimizde kısaltmalar böyle okunmuyor. TBMM ‘yi Tü Bü Mi Me diye okuyamayız ki.
 Bu kafayla KKTC yi de dikkat ediniz Ka –Ka- Te- Ce diye telaffuz ediyorlar. Genel Kurmaya dilekçe verdim. Ciddiye bile almadılar. Malum işleri başlarından aşkın.
Kaysı zamanı A protokolü havalimanında uğurlayan Iğdır Üniversitesi Rektörü misafirlere mevsim itibariyle Iğdır kaysısından veriyor. Doç. unvanlı basın danışmanı, haberi gazetecilere şöyle servis etti:
Havaalanında misafirlerimize meşhur Iğdır kaysısı takdim edildi.
Ben de gazetemde eleştirdim. Takdim edilmez, ikram edilir diye. Beni kara listelerine aldılar. Ne gam.
Eskiden gazete, dergi, roman, kısaca basılacak, okunacak yazıları gözden geçirip kontrol eden musahhihler-düzeltmenler olurdu. Şimdi var mı bilmiyorum. Belki de vardır ve o düzeltmenlerin yazdıklarını da düzeltecek düzeltmenler gerekir.
  TRT de art arda yanlışlıklar yapılınca şöyle bir ilan sanalağda dolaştı:
TRT ye okuryazar eleman alınacaktır, Ali mektebinden mezun olmak yeterlidir. A- be  ab- le- a abla demesi yeterli midir?
Yalnızca TRT ye değil bütün kurumlara özellikle de basın-medya dünyasına orta mektep diploması olanlar alınsa bunlardan daha iyi bir Türkçe kullanırlar. Malum tahsil arttıkça dili, anlatımı zayıflıyor dehşetli medya mensuplarının.
 HÜRRÜYET
Kılıçdaroğlu’na yönelik “O bildiriyi hangi büyükelçiye redakte ettirdin açıkla’ şeklindeki sözleri sorulan İYİ Parti Grup Başkanı İsmail Tatlıoğlu, “Bunu değerlendirmiyoruz. Değerlendirmeye de değer bulmuyoruz.” dedi.
RUS MİLLETVEKİLİ TEHDİT ETTİ: ÜLKENİZİ YOK EDERİZ
Finlandiya’nın NATO’ya katılması durumunda Rusya’nın ‘meşru hedefi’ olacağını belirten milletvekili ‘Finlandiya bu hamlesi ile ülkelerinin yok edilmesini güvence altına alır’
Tavaya iki bardak su alalım
Sizi şöyle alalım
Hesabı alalım
Yerel gazetelerimizde sizlerde sık sık karşılaşmışsınızdır görürsünüz: Filanca anlamlı ziyarette bulundu(Ne demekse)
 Böylesine işlek ve kelime yürütme yeteneği olan bir dili küçümsemek ancak BATI HAYRANLIĞI VE AŞAĞILIK DUYGUSU İLE AÇIKLANABİLİR
Türkçe’ de erkek dansöz yoktur. Oynayan erkeğe, köçek ya da zenne denir..
Ne kadar geniş bir coğrafyada TÜRKÇE kullanılıyor. Ki bu harita bile tam gerçeği yansıtmıyor. Sözgelimi Almanya, Pakistan, Hindistan ve Mısır’da Türk var. Burada gösterilmemiş.
Beni sabırla dinlediğiniz için hepinize teşekkür ederim. 
0 Paylaşımlar

 

Benzer Haberler

0 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir