TEBA
28/04/2020
TEBA
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’e bir şişe kolonya ile dezenfektan hediye etmiş. Gökçek bundan ziyadesiyle memnun olmuş; özel bir video hazırlatarak, “Dünyada tebasına iyi davranan…”sözlerle başlayan övgü dolu bir söylemde bulunmuş, Cumhurbaşkanına.
Fıkra bu ya; olmadık yerde olmadık çağrışımlar yaratır.
“Terekeme” diye adlandırılan Kars’ın bir halkı var; saflıklarıyla bilinir ve bu özellikleriyle onlar hesabına söylenmiş nice fıkralar vardır, gülmece niyetli tabi.
Terekemenin biri sevinçle kahveye dalar. Oradakiler merakla sorarlar:
-Ne oldu ne oldu?
-Tatın ağası beni dindirdi (benimle konuştu).
-Ne dedi ne dedi?
-Ay eşşek terekeme, atımın önünden çekil!
Garibanım, ağanın hakaretini bile bir iltifat saymış da sevinmiş.
“Teba”; bilindiği gibi krallık, imparatorluk, bizde beylik/padişahlık dönemlerinde yönetilen halkın nitelendirilmesidir. Topraklar kralın/ padişahın mülküdür; o topraklar üzerinde yaşayanlar da onların malıdır/kuludur. Batıda burjuva demokratik devrimlerle krallıklar/hanedanlıklar yıkılmış; toprağa bağlı serf “özgür yurttaş” olmuştur. Bizde daha sonra; Kurtuluş Savaşı sonrası padişahlık sonlandırılmıştır. Cumhuriyetle birlikte önceleri “Padişahım çok yaşa!” diye bağıranlar, bu kez “Yaşasın Cumhuriyet!” diye haykırmışlardır.
Yurttaşı, padişahlık döneminde olduğu gibi çıkar karşılığı yağcılığa alıştıran işbirlikçi hükümetler-özellikle AKP dönemi- yurttaşın kimyasını hatırı sayılır ölçüde bozmuşlardır. Cumhuriyetin başı dik insanının yerini bir koltuk, bir iş, bir sosyal yardım uğruna el-etek öpen kişiliği törpülenmiş sözümona yurttaşlar almıştır.
Kabahatin büyüğü alıştıran da değil, alışandadır. Kendini “teba/kul” olarak –hem de herkesin gözü önünde- açık seçik nitelendirme günümüzde bireysel bir mesele olmaktan çıkmış, toplumsal şizofreniye dönüşmüştür. Onlar nazarında ikbal/zenginlik yolu , ‘Reis’in önünde kul/köle olmaktır.
Bu ülkeyi İstanbul’da padişahın eteğini öpen kullar değil, onuru için canını ortaya koyan Anadolu insanı kurtardı. Çağdaş olmanın; ülkeyi geleceğe taşımanın birinci koşulu özgür karakterli bir toplum olmaktır. Bunu tekrar hatırlamamız/hatırlatmamız yakıcı bir sorunumuz olarak önümüzde durmaktadır.
Benzer Haberler