SAYIN CUMHURBAŞKANIM:

Naçizane ama onurlu bir T.C. vatandaşı olarak, uzaktan, Iğdır’daki yerel bir İnternet gazetesinin mütevazı köşe yazarı olarak sizlere bir çağrıda bulunmak istiyorum:

20 yıl boyunca, güzel ülkemizi Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak birinci elden yönettiniz. Kafkasların, Ortadoğu’nun, Balkanlar’ın, Akdeniz’in, Karadeniz’in bunalım ve sıkıntılarla dolu orta yerinde, okyanusun devasa dalgalarına karşı mücadele eden bir kaptan gibi, metanet ve cesaretle, “Türkiye Cumhuriyeti” isimli şanlı gemimizi başarıyla yönettiniz ve yönetmeye devam ediyorsunuz. Hiç şüphesiz, bir dünya lideri olarak tarihteki yerinizi aldınız.

Sayın Cumhurbaşkanım:

Kürt Sorunu konusundaki samimi yaklaşımınızı biliyorum. Çözüm Sürecine, şans verdiniz. Ancak uzanan elinizi tutacak muhatap bulmakta zorlandınız. Sayın Bahçeli’nin de bu konudaki iyi niyetine inanıyor, sağduyunun yeniden ülkemizde kök salması için gereken adımları atmanızı gönülden arzuluyorum.

Sayın Cumhurbaşkanım:

Türkiye üzerinde plan yapanlar, Dedeağaç’ta yığınak yaparken, “Kürt Kozunu” kullanmak için düşmanlarımız kafa yorarken, böylesi hassas bir dönemde Türk-Kürt Gücüne ve Birlikteliğine her zamankinden daha çok ihtiyacımız olduğunu sizler de takdir edersiniz.

Kürt Selahattin Eyyubi, Türk Sultanı Nurettin’in koruması olmadan, Türk-Kürt Gücü ortaya çıkmayacak, Haçlıları, Kutsal Topraklardan uzaklaştırmak mümkün olmayacaktı. Mervani Kürt Beyliğinin 10 bin atlı süvari birliği olmadan Yüce Türk Komutanı Alpaslan, belki de Bizanslara karşı zaferle ayrılmayacaktı. Türk Yavuz Sultan Selim, Kürt İdris-i Bitlis’i ile iş birliği yapmasaydı belki de Osmanlı, Anadolu’da tutunamayacaktı. Kürt Hamidiye Birlikleri, Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa halkı olmadan Kurtuluş Savaşımızda belki de istenen sonucu alamayacaktık. Kore’de Kıbrıs’ta, Türk-Kürt Gücü ve dayanışması dünya milletlerini bizlere hayran bırakmıştır.

Kürtler, 1959’dan beri sancılı bir süreç yaşamaktadırlar. 1959’da 49’lar Olayı;1960’da 55’ler Olayı; 1963’de 23’ler Olayı; 1971’de DDKO tutuklamaları; 1980’de suçlu-suçsuz ayrımı yapılmadan tutuklanan gençler, öğrenciler, aydınlar… 1990’lı yılların başında işlenen faili meçhul cinayetler… Bu biriken negatif enerjiyi, karabulutları ancak siz dağıtabilirsiniz.

 Sayın Cumhurbaşkanım:

Seçim dönemine girmiş bulunuyoruz. Türk-Kürt dayanışmasına ve birlikteliğine her zamankinden daha çok ihtiyacımız vardır. 15 Temmuz Direnişi ve Destanının Yıldönümünü andığımız bugünlerde, insan sevgisiyle dolu Mevlana’nın, affedici Sultan Selahaddin’in, yüce gönüllü Fatih Sultan Mehmet’in, “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi mirasçıları olarak ve onların yolunda giderek, zatıalinizin artık büyük bir adım atmanız gerektiğine inanıyorum.

Suçları ne olursa olsun affetmek büyüklüktür, erdemdir. Toplumsal barış için elzemdir. Abdullah Öcalan, Selahattin Demirtaş ve Kayyum atamaları nedeniyle cezaevlerine konan Belediye Başkanları için özel bir af çıkarıp yeni bir dönemi başlatmanızı diliyorum. Bırakalım özlenen Türk-Kürt gücü, düşmanlara korku salacak şekilde silkelenip yeniden ayağı kalksın, Orta Asya’dan Avrupa’ya, Türk-Kürt gücü ve birlikteliği Türkiye’nin ve şahsınızın liderliğinde pekişsin. Dünyanın hızla istikrarsızlığa gittiği, Türkiye üzerinde çok yönlü planların yapıldığı böyle bir dönemde manevi birliğimize her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğunu sizler de takdir edersiniz.

Her ulu karar, sahibinindir. Bizler, sıradan vatandaşlar, atacağınız yüce ve cesur adımları ancak arzulayabilir, dileyebiliriz. Şunu biliniz ki, başarılarınız başarımızdır.

Saygılarımla

Mücahit Özden Hun

 

 

0 Paylaşımlar

 

Benzer Haberler

0 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir