03/01/2020

LİBYA  SEFERİ

Aslında yazacaklarım sağduyu sahibi herkesin malumudur.  Aklı başında olan her vatan evladı teslim eder ki; Libya’ya asker gönderme kararı ülkemizi başı sonu belirsiz maceralara sürükleyecektir.  Suriye macerasının sonu ortadadır.  Tarihe düşecek böylesi girişimin geleceğimize dair kaygılarımdan ötürüdür, bu yazım.

Suriye bataklığından nasıl kurtulacağımızı tartışırken, daha büyük bataklığa doğru uygun adım yürüyoruz.  Siyasi iktidar bunu hep yapıyor.  Ülkemizin güvenliğine yönelik bir tehdite karşı-görünürde haklı sebeplerle-bir karar veriyor.  Sonrası… İşte bu “sonrası”ndan sonra yanlışlıklar zinciri biribirini kovalıyor.

Evet, Doğu Akdeniz’de İsrail-Yunanistan-Kıbrıs Rum Kesimi ittifakı kıta sahanlığımızdaki egemenliğimizi tehdit ediyor, hak ve çıkarlarımıza zarar verecektir.  Buna karşı Libya ile yapılan anlaşma da kabul edilebilir niteliktedir.  Ancak bir kırılma noktası var: Kararların doğruluğu kadar o kararları hayata geçirecek yetkilinin de kim olacağı bir o kadar tayin edicidir.  AKP iktidarının işin başında olması kararların uygulama aşamasında iplerin kopmasına neden oluyor.

Libya Harekâtında işin başındakilerin ne denli yol haritası çizecekleri ve bu yolun bizleri çıkmaza sokacağı şimdiden bellidir.

Öncelikle taraf olunmuştur.  Şimdiden “gerekirse müdahale ederiz” gibi ucu açık söylemlerin sarfedilmesi, ileride “savaşan taraf” olunacağının işaretidir.  Ülkenin % 90’ını kontrol eden bir tarafa karşı diğerini “koruyucu” bir rolle ortaya atılmak, Libya’yı daha da istikrarsızlaştıracağı gibi “ulusal risk” faktörünü artıracaktır.

“Taraf” olunurken karşı tarafı destekleyen Rusya, Mısır gibi bölge ülkelerine “karşı taraf” olunmaktadır.  Türkiye’nin desteklediği tarafın yanında sadece Katar vardır.  ABD bile, Meclis’de tezkere kararı alındıktan sonra Türkiye’yi uyarma mesajı vermiştir.  Bu durumda Türkiye, Suriye’deki gibi yalnızlığa itilme konumuyla karşı karşıyadır.

Diyelim ki; Kurtuluş Savaşı yıllarında olduğu gibi “yedi düvel”e karşı mücadeleden kaçınmadık.  Ancak o yıllarda millet sıkılı bir yumruk gibiydi ve mücadelenin başında birleştirici bir önder vardı, şimdi öyle mi ya !?…

“Atalarımız “Önce caminin içi” demişler.  Siyasi iktidar tersine dışarılara doğru yelken açmış, ancak rota belli değildir; şartlara göre yön tayin edilecektir.  Bu gidiş hayırlara vesile değildir.

0 Paylaşımlar

 

Benzer Haberler

0 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir