02/01/2020

DEDEMİNTÜKENMEYEN UMUTLARI VE YILBAŞI BİLETLERİ

1960’lardan söz ediyorum. Şimdiki Aralık ilçemizin o dönem adı: “BAŞKÖY”dü. Dedem Mehmet DADAŞOĞLU’NUN yaşadığı Ortaköy ise; Başköy Nahiyesine bağlıydı. 

Dedem, kelimenin tam anlamıyla umut adamıydı. Her yılbaşı  geldiğinde 3-5 Milli Piyango bileti alır, günü geldiğinde sadece köy bakkalında bulunan kocaman radyodan ajansları (haberleri) dinlerdi. Haberlerden biletlerinin akıbeti konusunda net bilgi almamış olsa da umudunu kaybetmez, şehirden gelecek “Milli Piyango Listesini” beklerdi. Çoğunlukla gelen listelerde de umduğunu bulamaz ama biletleri de atmazdı. Onların arkasına bir parça hamur sürer, oturduğu evin çamur duvarındaki boş yerlere yapıştırıverirdi. Dedem, inatçı olduğu kadar direngen biriydi de; “Seneye inşallah çıkar” der hep gelecek yıla devrederdi umudunu.

Köylüler zaman zaman dedeme takılmadan edemezlerdi; “Yahu Dadaşoğlu, Milli Piyango bileti dediğin bir çuval buğday içinde bir tane çürük. Koskoca Türkiye’de o da sana mı çıkacak, vazgeç bu sevdadan. Paraların boşa gidiyor” deseler de o bu söylemlere aldırmaz, Bildiğine devam ederdi; ikramiye çıkmayan biletlerin arkasına hamur sürmeye, evin duvarına yapıştırmaya.

Gün oldu şöyle bir geriden baktım da; evin iç duvarları rengarenk kağıt kaplama olmuştu. Tabii ki, bu kağıt kaplamanın dedeme maliyeti çok çok yüksekti.

Çocuktum, 6-7 yaşlarında zaman zaman içimde tanrıyla buluşup konuştuğuma inanırdım. Bir keresinde de bunu dedem için yapıvermiştim.

“Allahım, neden şu dedemi bir kez olsun güldürmez, şad etmezsin” diye içimden geçirdim. Hani, tanrı bizim hissettiklerimizi de bilirdi ya; öyle söylemişti büyüklerimiz.

Benim sesim ve dileğimi duymuş olmalı ki Tanrı, o yıl dedemin biletlerinden birisine ikramiye çıkıvermişti. Nihayet tüm köyde dedemin biletleri ve çıkan ikramiye konuşulur olmuştu. Ben çıkan paranın miktarını anlamayacak kadar küçüktüm, küçücük.

Dedem parayı almak için Ortaköy’den Başköy’e; oradan da Iğdır’a gitmiş; akşam dönüşünde de bir çuval şeker, bir teneke de gazyağıyla çıkıp gelmişti. Bu sene şekerimiz de gazımız da devletten diyordu gür ve güvenli sesiyle…

Dedem, direnmesinin, umutlu olmasının sonucunu almış, ben de dualarımın kabul olduğunu düşünerek sessizce kendime pay çıkarmıştım.

Her yılbaşında, her milli piyango çekilişinde hep dedemin kağıt kaplama evini, bir teneke gazyağı ve bir çuval şeker aldığı günkü mutluluğunu anımsar, o günler bir daha yaşarım.

Bu yazdıklarım şimdiki kuşaklara masal gibi gelebilir ama; o günlerin gerçek yaşamından küçücük bir kesittir. 1960’ lı yıllarda; durumu birazcık iyi olanlar gaz yağını tenekeyle, şekeri ise çuvalla alırlardı… Şimdilerde işin içine gramlar, litreler giriverdi. Çünkü; dünyamız büyümüş nüfusumuz da  artmıştı,  miktarlar mecburdu küçülmeye…

Bir yeni yılı daha yaşadığımız şu günlerde dedemi bahane ederek Iğdır’ın bir dönem  yaşantıdan ufacık kesitler aktarmış oldum, günümüz kuşaklarına. İlgilenirlerse…

Nice mutlu yıllar…    

                                                                  İslam ÇANKAYA

0 Paylaşımlar

 

Benzer Haberler

0 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir