ÖZGÜÇ

14/08/2021

Ülkenin ağırlaşan sorunlarından kaynaklanan yükler yurttaşın sırtına bindikçe şikayetler alay alay.  Öylesine ki, farkında olmaksızın bir problemi dile getirdiğinizde muhataplarınız saatlerce sözü size bırakmaz, derler ya; bir dokun bin ah işit!

Şimdilerde elektrik ücretleri can yakıyor.  Bu yaz günlerinde doğal olarak kullanım artmış bulunuyor.  Karşılık olarak fiyatlarda öyle bir sıçrama olmuş ki; aylık 300 TL elektrik ücreti gelenler haline  şükrediyor.

Problemlerin ülkesel çıkmazında vatandaş şikayet etmekle yetiniyor, arada bir yüksek sesle serzenişler de olmuyor değil.  Bir kurtarıcı bekliyor; esnaf esnaf dolaşan siyasilere dert anlatmakla yetiniyor.  Onlara “yürü aslanım!” diyecek, onlar da iktidar olduklarında sorunlar çözülecek.

Gelecek olanları bilmem, ama geçmişteki “aslanlar”ımız geçer not alamadıklarından öte, sorunları ağırlaştırmaktan öte bir şey yapmadılar.  Tamam, bir önder her zaman lazım, ancak halkının derdiyle hemhal olmuş, ışık olup yol göstermiş, halkının gönlünde taht kurmuş Atatürk gibi, Mao gibi, Gandi gibi… önderler yüz yılda, belki iki yüz yılda ortaya çıkar.  Kısa vadeli olarak kitleleri peşinden sürükleyen her siyasi kastettiğimiz anlamda önder değillerdir.

Bir dostum Rene Grousset’nin Bozkır İmparatorluğu adlı tarih incelemesini elime tutuşturdu.  Çocukluğumdan beri eskileri hep merak etmişimdir.  Sayfaları çevirirken Batı Hun Hakanı Atilla’yı betimleyen satırları okuyunca; tarihe iz bırakmış bu büyük savaşçının gizemini keşfettim:

“…kendi adamlarına karşı son derece adil, hizmetkarlarına karşı cömert, samimi itaette hoşgörülü, çevresinin debdebesi yanında basit hayatlı, yakınlarının altın tabakları arasında tahta tabakla yemek yiyen biri…”

Artık efsanevi önderleri bulmak güç, hatta gereksiz.  İnsanoğlu yaptığı atılımlarla ne denli güçlü bir varlık olduğunu ispatlamış bulunuyor.  O halde sağda solda bir kurtarıcı aramayı bırakıp kendi sorunlarını kendisi yüklenmeli.  Kurtarıcı olarak gördüklerinin kendisinden farklı biri olmadığının farkına varmalı.  Demem o ki; birey kendini devreden çıkarıp kaderini başkalarının iradesine bırakmamalı.

Nasıl Olacak?

Tabi binlerce yıllık alışkanlığı bırakmak zor gelecektir.  Ancak “özgürlük yolu”na girildiğinde onun da nasıl olacağı peyderpey ortaya çıkacaktır.  Yeter ki, çözümün içinde olalım.  Çin atasözüdür; “armudun tadını öğrenmek istiyorsan, onu ısırman gerekecektir.”

Yaşadığımız yüzyılda sorunlar-elit diliyle-globalleşmiştir.  Çözüm için de global ölçekli birliktelikler söz konusu.  Bu birliktelikleri özgücüne güvenen bireyler sağlayacaktır.

0 Paylaşımlar

 

Benzer Haberler

0 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir