İÇİMİZDEKİ MAFYA

“İçimizdeki Mafya” kelimesini okurken sakın kendinizi masum varsayıp, “Aramızda mafya elemanı var!” diye düşünüp etrafınıza bakınmayınız. Ben, sizin kendi içinizde bir “mafya ruhu” taşıdığınızı söylemek istiyorum. Bu acı gerçeklikten kaçamazsınız. Aynanın karşısına geçip, “Benim içimde mafya falan yok! Ben tertemiz bir insanım,” diye günah çıkarmayınız. Lütfen sabırlı olunuz! Sizi, birazdan içinizde saklı duran mafya ile tanıştıracağım.

Mayfa, Sicilya’da dünyaya geldi. Mafya kelimesi “Mafioso” kelimesinin kısaltılmış ve bozulmuş halidir. “Mafioso” kelimesi, kabadayı kabadayı, kasıla kasıla yürümek anlamına gelir. Hatırlarsanız sağ-sol kavgalarından önceki dönemde Iğdır’da her mahallenin bir “kabadayısı yani Mafya babası” olurdu. Tertemiz giyimleri, pırıl pırıl parlayan rugan ayakkabıları, bazen fötrleriyle ortalıkta dolaşırlardı. Çoğunun elinde tespihi eksik olmazdı. Selamları belliydi: Sağ elleri göğüslerine basılıyken hafif bir kafa sallaması şeklinde olurdu. Yanında “dostları” yani korumaları eksik olmazdı. Elbette Iğdır’da o dönem yaşanan Mafya özentiliği gerçek Mafya yapısından ve kurallarından çok uzaktı. Kendiliğinden, kimse zorlamadan oluşan yapılardı. Iğdır’a sonra geri geleceğim.

Önce mafyanın on temel kuralını sizlerle paylaşmak isterim: Buna ON EMİR adı da verilir. Sicilya Mafyasının temelini oluşturur. Sonraki yıllar tüm dünyadaki mafyalar bu on emri esas almıştır. Türkiye’de de Sedat Peker, Alaattin Çakıcı, Hüseyin Baybaşin, Nuri Ergin gibi mafya liderleri de bu kurallara koşulsuz uygulamaktadırlar. Japonların Yakuza’sı ve diğer ülkelerin mafya örgütleri de bu kurallara tamamen bağlıdırlar.

İşte On Emir:

  1. Bir üyemiz, patronun veya güvenilir üçüncü bir kişinin izni olmadan, başka bir mafya üyesine tanıtılamaz.
  2. Arkadaşlarının eşlerine veya bayan arkadaşlarınayan gözle bakmak yasaktır.
  3. Polisle asla yan yana görünmeyeceksin
  4. Meyhane, birahane, bar gibi yerlere takılmayacaksın
  5. CosaNostra (Davamız) için her zaman hazır olmalısın. Karın doğum döşeğinde olsa bile!
  6. Verilen randevulara zamanında gelmelisin. Verilen görev kutsaldır. Sorgulamadan yerine getirmelisin.
  7. Kadınlarınıza ve eşlerinize karşı saygılı olmalısın
  8. Patron tarafından sorgulandığınızda doğruyu söylemelisin
  9. Başkalarına ait parayı asla zimmetine geçirmeyeceksin.
  10. Polisle yakın ilişkisi olanlar,kötü davranışr sergileyenler ve aşağı seviyede moral değerine sahip olan şahısları Davamızından uzak tutacaksın

DÜNYA MAFYA SİSTEMİ

Hiç düşündünüz mü, neden bütün ülkelerde, illerde, ilçelerde hatta köylerde bir mafya yapısı veya buna benzer yapılanmalar kendiliğinden ortaya çıkıyor. Cevabı basittir: Organize olmuş, bir hedefte birleşmiş ve birbirine ölümüne bağlı 5-10 kişi bir şehri hatta bir ülkeyi ele geçirebilir. Aslında siyasette bu böyle olmaktadır. Hitler’in, Lenin’in hayatı dikkatlice okunursa etraflarında güvenebilecekleri insan sayısı o kadar azdır ki! Ama liderlerine ölümüne bağlı kalmışlardır. Bu bağlılık büyüyen bir güce ve zamanla bir sihre dönüşmüştür. Alaattin Çakıcı’yı hapishaneye götürmek için on binlerce arabanın konvoy halinde yola dökülmesinin arkasındaki sır ne olabilir? Sadece çıkar veya para mı? Karizma mı? Hayır! Tek cevap insanın ilkçağlardan beri içinde taşıdığı bir gruba mensup olma duygusu ve kendisini bir gücün bir parçası olarak görmek istemesidir. Yani Mafya duygusu hepimizin içinde doğuştan vardır. Farkında olmadan kendimizi sorgularız: Başıma bir iş gelse benim yardımıma ilk kim koşar? İşte o ilk koşacak adam senin masum mafya üyendir.

Mafya kuralları üç şekilde işler: Yasal, yasadışı ve her ikisinin karışımı.

Yasal mafyalar etrafımızda çokça vardırlar. Örneğin et sektörünü ele geçirmişlerdir, etleri depolarda tutarak istedikleri zaman fiyatları yükseltirler istedikleri zaman da düşürürler. Bunun ekonomik terminolojideki adı “rekabet”tir. Tatlı ve hoş bir kelime olarak her gün kullanıyoruz. Hatta ekonomik rakiplerini zor durumda bırakmak, rekabet kuralları halkın lehinedir, anlayışıyla hoş karşılıyoruz. Etrafında topladığı birkaç zenginle çay sektörüne girip market payını yükseltenler farkında olmadan bir anlamda gizli bir mafya yapısının üyelerinden farksızdırlar.

Yasa dışı mafyaya gelince… Narkotik ürünler, esrar, uyuşturucu maddeler bu gruba girer. Bu ürünlerin de piyasaya sürülmesi mafya kurallarına uygun örgütlerin varlığını kaçınılmaz kılmaktadır çünkü gizlilik, para ve adam öldürme bu dünyanın vazgeçilmez üç unsurudur. Burada isim saymak istemiyorum ama Türkiye’deki narkotik ağının kimlerin elinde olduğunu zaten biliyorsunuz.

Üçüncüsü en önemlisi ve en tehlikelisi, yasal ve yasa-dışı mafyanın iç içe girmesidir. Bu durum Türkiye’de çok yaygındır. Eğer Godfather (Baba) filmini izledinizse bir mafya lideri, babadan ricada bulunur: “Şu cebinde mendil gibi taşıdığın Senatör ve Milletvekillerinden bizleri de yararlandırsan ne olur yani!.”

Türkiye’de cemaat ve dini örgütlenmelerinin birçoğu mafya yapısına sahiptirler. Örneğin bunlardan biri olan Adnan Oktay ancak yakın zaman önce yakalanabildi. Neden daha önce dokunamıyorlardı? Çünkü siyaset içinde bir gücü vardı.

Bazı siyasi partiler mafya kurallarına göre üyelerinin partiye bağlılığını sağlamaktadırlar. Ahmet Davutoğlu’nun kurucu üyelerinin çoğunun kalbinde bu partiyi kullanıp olabilecek seçimlerde liste başında yer almaktır. Yani ortaya çıkacak bir güçten şimdiden pay alma derdine düşmüşlerdir. Eğer Sayın Davutoğlu etrafını saran bu kalabalığı mafya kurallarına göre terbiye etmezse, karizması yerle bir olacaktır. Kimsenin partinin programını falan okuduğu veya aldırış ettiği yok. Her türlü yasadışı işlerden uzak, pırıl pırıl, tertemiz bir siyaset adamı olan Davutoğlu eğer etrafındakileri ortak bir “çıkar”a inandıramazsa başarısız olacaktır. Maalesef bu durum insanın yani hepimizin farkında olmadan ilkçağlardan beri içimizde taşıdığımız “mafya” duygusuyla ilgilidir. İçimizdeki mafya duygusunu uyandıranlardan daha çok hoşlandığımızı kendimize itiraf edelim, ne dersiniz?

IĞDIR’DA MAFYANIN OLUŞUMU

Iğdır’da uyuşturucu kullanımı hızla büyümektedir. Daha önce sadece sigara ve alkolle yetinen gençlik şimdilerde uyuşturucunun her türlüsüne el atmakta, Iğdır’ı ölü bir mezarlığa çevirmektedirler. Uyuşturucunun Iğdır’da hızla yaygınlaşmasının nedeni üzerine birçok hipotez ileri sürülmektedir: Bazıları üniversite açıldıktan sonra diğer illerden gelen öğrencilerin bu alışkanlığı Iğdır’a taşıdığı inancındadırlar. Bazıları kolay para olduğu için köylülerin gizli bir şekilde hint keneviri, afyon gibi bitkileri yetiştirdiklerini ileri sürerler. Ancak her iki hipotez de bana inandırıcı gelmiyor.

Iğdır’daki Kürtler arasında aşiret yapısı vardır. Aslında her aşiret yapısı, gücün bir elde toplanması ve gizlilik anlamında bir mafya yapısına benzer. Ancak bu pozitif ve aşiret fertlerini koruyucu bir özelliğe sahiptir. Ancak ne zaman işin için menfaat ve çıkar girerse aynı aşiret içinde bile ayrılıklar yaşanabilir, aşiret parçalı bir yapıya dönüşebilir.

Aşiretin onuru, sırrı gibi değerler halen günümüzde geçerlidir. Bu noktada zor bir gerçeği kabullenmek ve sizlerle paylaşmak durumundayım. Daha önce Afganistan ve İran üzerinden gelen uyuşturucu, örgütün denetiminde olarak ve kendi hissesini alarak, Hakkari üzerinden Türkiye’ye giriş yapıyordu. Her nasılsa Hakkari’deki bağlantının bir kolubelli bir tarihten sonra belli bir oy karşılığı vesiyasi bir menfaat bedeli veya ödülü olarak Iğdır’a kaydırıldı. Bu siyasi ödülden siyasi olarak kimlerin yararlandığını sizin tahminlerinize ve takdirinize bırakıyorum.

Yoksul aşiretler birdenbire zenginleşmekte, oluşan mafya yapıları aşiret değerlerini de yerle bir ederek, Iğdır’dan İstanbul, Ankara ve İzmir’e kadar uzanan gizli bir şebekeyi beslemektedirler. Siyaset ve yasa dışı mafya iç içe girince karşımıza bir “canavar” çıkmakta, yenilmesi imkansızlaşmaktadır. Üzerine gittiğinizde veya ifade ettiğinizde, “Hain!” damgasını yemekte, gitmezseniz vicdan azabınızla baş başa kalmaktasınız. Tercih sizin!

Mensubu olduğum Gêloî aşireti içinde uyuşturucu kullanımının yaygın olduğunu öğrendiğimde çok üzüldüm. Seçim zaman malum partiye tam oy veren Gêloî köyleri oy karşılığında böyle bir ağın esiri durumuna mı düşürüldü? Bu aşiretin bir mensubu olarak sadece aşiretimin veya Kürtlerin değil tüm Iğdırlıların en kısa sürede bu beladan kurtulması için devleti ve sivil toplum örgütlerini göreve davet ediyorum. Aşiret içinde sözü geçen isimlerin ön plana çıkarak siyasetle yasa dışı işlerin ayrılması yönünde çaba göstermeye davet ediyorum. İnsanlığa, aşiretine, ailesine, toplumuna ve bireylere yapılacak en büyük iyilik de budur.

 

Benzer Haberler

0 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir