07/12/2019

Bozuk Simit Paraları İle Cenneti Satın Almak…

Bozuk Simit Paraları İle Cenneti Satın Almak…

22/02/2018

Günün son dersinin sonuna gelinmişti. Öğrenciler çıkmak için sabırsızlanıyordu. Defter ve kitaplarını çantalarına koydular. Zil çalar çalmaz, dışarı çıkmak için hazırdılar. Yalnız, Ali hazırlanmamıştı. Gecikmek için de elinden geleni yapıyordu. Nihayet zil çaldı. Öğrenciler bir anda kapıya yöneldi. Ali, yerinden kalkmadı. Ağır ağır eşyasını topladı. Bir yandan göz ucuyla öğretmenine bakıyor, bir yandan da arkadaşlarının gitmesini bekliyordu.

Öğretmeni, onun bu hâlini fark etti:

– Hayrola Ali, dedi. Eve gitmeyecek misin?

Ali, son arkadaşının da çıktığını görünce cevap verdi:

– Sizinle konuşmak istiyordum öğretmenim.

– Peki, dedi öğretmeni. Ne söyleyeceksin bakalım?

– Ahmet arkadaşımız var ya…

– Evet, ne olmuş Ahmet’e?

– Durumları pekiyi değil galiba. Annesi, beslenme çantasına pekiyi şeyler koymuyor.

– Eee?

– Ona yardım etmek istiyorum. Ama benim yardım ettiğimi bilirse üzülür. Günde bir simit parası biriktirip her hafta size versem, siz de ona verseniz?

Cebinden bir avuç bozuk para çıkarıp öğretmenin masasının üzerine koydu. Nurhan Öğretmen, paraya dokunmadı. Sandalyesine oturup düşündü. Ali hakkındaki bilgilerini yokladı. Bildiği kadarıyla ailesinin durumu pekiyi değildi. Bu çalışkan ve sevimli öğrencisi, ne kadar da iyi niyetli ve düşünceliydi. Zengin bir ailenin çocuğu değildi. Buna rağmen yardım etmek istiyordu. Üstelik yardım ettiğinin bilinmesini istemiyordu.

Nurhan Öğretmen:

– Dur bakalım Ali, dedi. Bildiğim kadarıyla sizin de maddî durumunuz pekiyi değil. Yanlış mı biliyorum?

– Doğru biliyorsunuz öğretmenim. Babam gündelikçi. Çoğu zaman iş bulamıyor. Ama ben de çalışıyor, para kazanıyorum.

– Nerede çalışıyorsun?

– Simit satıyorum.

Nurhan Öğretmen yine durup düşündü. İyiliğin bu kadarına ne demeliydi şimdi. Bunun gerçekleşmesi zordu. Onu, bundan vazgeçirmek için bir çare bulmalıydı. Bunu yaparken, sevimli öğrencisini de kırmamalıydı. Onunla biraz daha konuşursa, belki bir yolunu bulurdu.

Nurhan Öğretmen, Ali’ye döndü:

– Büyüyünce ne olmak istiyorsun, diye sordu.

– Çok zengin bir işadamı…

– Niçin?

– İnsanlara daha çok yardım etmek için…

– Güzel, dedi Nurhan Öğretmen. Bak şimdi Ali, Ahmet’in ailesinin durumu pekiyi değil; bu doğru. Ama sizinki de bundan pek farklı değil. İstersen acele etme; çok zengin olduğun zaman insanlara yardım edersin. Olmaz mı?

– Olmaz, dedi Ali. Şimdi yapmalıyım.

– Neden olmaz?

– Üç sebepten dolayı olmaz.

Birincisi: Bu para zaten benim değil. İyilik ettiğim için Allah, beni insanlara sevimli gösteriyor. İnsanlar da bundan etkileniyor, daha çok simit alıyorlar. Bu sayede gün boyu çalışanlardan bile fazla simit satıyorum. Hele mahallede Hasan Amca var, her gün iki simit alıp güvercinlere veriyor.

İkincisi: “Ağaç yaş iken eğilir.” deniliyor. Şimdiden iyilik yapmayı öğrenmezsem büyüdüğümde hiç yapamam.

Üçüncüsü ise daha önemli: Büyüdüğüm zaman çok zengin bir işadamı olmak istiyorum. Zamanında yatırım yapmayanlar büyük işadamı olamazlar.

Nurhan Öğretmen, karşısında büyük biri varmış gibi dinliyordu:

– Bu sonuncusunu pek iyi anlayamadım, dedi?

– Açıklayayım öğretmenim, dedi Ali. Şimdi, çok zengin olmadığım için, ancak günde bir simit parası kadar yardım edebiliyorum. Bundan fazlasını veremem. Allah, Cennet’i gücü kadar iyilik edene veriyor. Şimdi gücüm bu olduğuna göre Cennet’in fiyatı birkaç simit parası kadardır. Eğer zengin olmadan ölürsem birkaç simit parasıyla Cennet’e girebilirim. Bundan daha kârlı bir yatırım olur mu?

Nurhan Öğretmen’in gözleri dolmuştu. Başını “Evet” anlamında sallarken Ali’yi evine yolladı.

Sınıfa geri dönerken okulun boşaldığını fark etti. Eşyalarını toplamak için masasına döndüğünde Ali’nin bıraktığı paraların masaüstünde kaldığını fark etti. Sandalyesine gayrı ihtiyarı oturdu ve paraları eline aldı. Hiçbir para ona bu kadar kıymetli gelmemişti. Sanki elinde dünyanın en kıymetli incilerini, yakutlarını, elmaslarını tutuyordu. Hatta bu paralar onlardan bile kıymetliydi. Öyle bu paralar, Bu bozuk SİMİT paraları, Cenneti satın alabilecek paralardı. Sanki hiç bırakmak istemeyen bir duygu ile sımsıkı kavradı bu bozuk simit paralarını.

Oturduğu yerden kalkamadı Nurhan Öğretmen. İçinin dolduğunu, Tarif edilemeyen duygulara boğulduğunu hissetti. Birden boşalan sağanak yağmurlar gibi ağlamaya başladı. Ağladı… Ağladı.

Kendine geldiğinde akşam olmuştu. Yavaş yavaş sınıftan çıkıp okuldan ayrılırken bekçi Sadık ” Bozuk Simit paraları ile cenneti satın almak, Bozuk Simit paraları ile cenneti satın almak” diye Nurhan öğretmenin sayıkladığını duydu. Bekçinin hayretler içinde “Ne dediniz hocam” demesini bile duymayan Nurhan öğretmen bekçinin şaşkın bakışları altında akşamın alaca karanlığına karışıvermişti.

MUCİZE NASIL SATIN ALINIR

MUCİZE NASIL SATIN ALINIR

22/02/2018

Sally, küçük kardesi George hakkinda anne ve babasinin konusmalarini duydugu zaman yalnizca sekiz yasindaydi. Kardesi çok hastaydi ve onu kurtarabilmek için ellerinden gelen her seyi yapmislardi. George’nin yalnizca çok pahaliya mal olacak bir ameliyatla kurtulma sansi vardi fakat bunun için yeterli paralari yoktu.

Babasinin, umutsuz bir biçimde annesine söyle fisildadigini duymustu Sally: “Yalnizca bir mucize onu kurtarabilir.” Bu sözleri duyar duymaz, usulca kendi odasina yürüdü Sally. Domuz biçimindeki kumbarasini gizledigi yerden çikartarak içindeki paralari yavasça yere dökerek saymaya basladi. Yanilgiya düsmemek için tam üç kez saydi kumbaradan çikardigi bozuk paralari. Sonra hepsini cebine koyarak aceleyle evden çikip, kösedeki eczaneye gitti.

Eczacinin dikkatini çekebilmek için büyük bir sabirla bekledi. Eczaci çok yogundu ve bir adama ilaçlarini nasil kullanacagini anlatiyordu. Bu yogun çalismanin arasinda sekiz yasindaki bir çocukla ilgilenmeye hiç niyeti yoktu ama Sally’nin bekledigini görünce “Evet, ne istiyorsun söyle bakalim” dedi. “Biraz acele et, gördügün gibi beyefendiyle ilgileniyorum” diyerek yanindaki sik giyimli adami gösterdi. Sally “Kardesim” dedi. Sessizce yutkunduktan sonra devam etti: “Kardesim çok hasta, bir mucize almak istiyorum

.” Eczaci Sally’e bakarak:

“Anlayamadim” dedi.

“Seyy, babam ‘Onu ancak bir mucize kurtarabilir’ dedi, bir mucize kaç paradir, bayim?

” Eczaci Sally’e sevgi ve acimayla bakti bu kez: “Üzgünüm küçük kiz, biz burada mucize satmiyoruz, sana yardimci olamayacagim” dedi.

Sally o kadar kolay vazgeçmek istemedi. Eczacinin gözlerinin içine bakarak “Karsiligini ödemek için param var benim, bana yalnizca fiyatini söylemeniz yeterli” dedi. Bu arada Sally ve eczacinin yaninda bekleyen iyi giyimli bey Sally’e dönerek “Ne tür bir mucize gerekiyor kardesin için küçük hanim? diye sordu.

“Bilmiyorum” dedi Sally. Sonra gözlerinden asagi süzülen yaslara aldirmaksizin devam etti: “Tek bildigim, o çok hasta ve annem ameliyat olmazsa kurtulamayacagini söyledi ailemin de ameliyat için ödeyebilecekleri paralari yok. Ama babam

“Onu ancak bir mucize kurtarabilir” deyince ben de parami alip buraya geldim.

” “Peki, ne kadar paran var?” diye sordu iyi giyimli adam. ” Bir dolar ve on bir sent” dedi Sally. “Ve dünyadaki tüm param bu!”

“Bu iyi bir sans, küçük kardesini kurtarmak için gerekli olan mucize için yeterli bu para” dedi, iyi giyimli adam.

Adam bir eline parayi aldi, öteki eliyle de Sally’nin elini tutarak “Beni yasadigin yere götürür müsün lütfen?” diye sordu. “Küçük kardesini ve aileni tanimak istiyorum” dedi. Iyi giyimli adam Dr. Carlton Armstrong’du ve George için gerekli olan ameliyati yapabilecek taninmis bir cerrahti.

Ameliyat basariyla sonuçlanmis ve aile hiçbir ödeme yapmamisti. Hep birlikte mutluluk içinde evlerine döndükleri zaman hâlâ yasadiklari olaylarin etkisinden kurtulamamislardi. Anne:

“Hâlâ inanamiyorum. Bu ameliyat bir mucize! Dogrusu maliyeti ne kadardir merak ediyorum” dedi. Sally kendi kendine gülümsedi. O bir mucizenin kaça mal oldugunu çok iyi biliyordu. Tam tamina bir dolar ve on bir sent!

TORLAKON’dan -Olumlu Düşünceler

31/01/2018

Dilek

Komşularından biri Filozof Torlakon’a merakla sorar;

Üstâdım! Benim aklımdan çeşitli şeyler geçiyor fakat bir türlü de karar veremiyorum. Diyelim ki bir akşam kaldırımda yürüyordunuz ve önünüze bir şişe çıktı. Siz de o şişeye bir tekme attınız. Hayır hayır! Siz yoldaki hiçbir şeye tekme atmazsınız biliyorum. O şişeyi ayağınızla sürükleyip veya elinizle alıp bir kenara koyarken, içinden bir cin peydah oldu ve “Ey Âdemoğlu! Dile benden ne dilersen!” dedi ve sâdece bir tek şey dileyebileceğini de belirtti. Neyi dilerdin?… Haa!. Sakın dünyaya adaleti filan getirebilmeyi dileme, bu cin o kadar da cömert değil!…

Filozofumuz hiç tereddüt etmeden cevap verir;

Kaybolan çocukları bulabilmeyi…

Karga

Fırtınalı bir günün ardından çevreyi incelemeye çıkan Filozof Torlakon, yuvadan savrulup düşmüş bir karga yavrusu bulur ve düştüğü yuvayı belirlemekte de hiç gecikmez… Hemen yavruyu alıp ağaca tırmanarak yuvasına koymak ister. Onun ağaca tırmandığını gören çevredeki kargalar bir anda üzerine üşüşürler. Bir yandan elindeki yavruyu düşürmemeye, diğer yandan da kendisi düşmemeye çalışır. Fakat şamataya toplanan kargaların sayısı o kadar çoğalır ki; ensesini, suratını kargaların gagalarından korumaya uğraşırken, ezmemek için gevşekçe tuttuğu yavru elinden sıyrılıp gider. Yavru aşağıya düştüğü için, kendisi de iner. Bakar ki yavru son nefeslerini vermektedir ve yapacak başka bir şey de kalmamıştır. Biraz önce olanca hiddetleriyle kendisine saldıran kargalar ise etraftaki ağaçlardaki yerlerini almış, dikkâtle gelişmeleri izlemektedir. Umduğu sonuca ulaşamayınca canı sıkılan filozofumuz, sülâlesini örgütleyip yönlendiren en kalın sesli kargaya çıkışır;

“Oldu mu şimdi şu yaptığınız? Neye yaradı?”

Yaşlı karga kendinden gâyet emin bir ağızla cevap verir;

“Yaptığımız şey akıl-hesap işidir ve neslimizi korumaya yaramaktadır! Bu yolda birimizin telef olması hiç de önemli değildir! Ağacımıza tırmanan herkes Torlakon gibi iyi niyetli olmayacaktır! Eğer Âdemoğluna karşı güven duygusu aramızda yaygınlaşırsa, bu bizim sonumuz olabilir. Çünkü Âdemoğlu çok nankör ve vahşîdir! Öz kardeşini öldürdükten sonra ne yapacağını şaşıran Âdem oğlu Kâbil’e bile, onu toprağa gömmesi gerektiği dersini büyük dedem vermiştir! Bizlerin Âdemoğullarından ders almaya da ihtiyacımız yok, yardım dilemeye de! Yaşama alanlarımızı mahvetmesinler, başka ihsan istemiyoruz!!!…”

Mahçupça son sözünü söyler Torlakon;

“Ne deseniz haklısınız, tüm kargalardan özür diliyorum…”

Kaygı

Filozof Torlakon’u hep bir koşuşturmaca ve tedirginlik içinde kaygılı gören bir dostu “Neye yetişme veya neyi kurtarma derdindesin?” diye sorar.

“Zaman hızla geçip gidiyorken, hiçbir işe yaramadan göçüp gitme kaygısı ve telâşı” diye cevaplar Torlakon.

“Daha neye yarayacaksın ki? Az bi’ deşil hele, içinden neler dökülecek” der dostu.

Başlar dökülmeye Torlakon:

Birgün rüyâda kendimi bir mezarda buldum. Toprak bir mağaranın içindeydim ve giriş kısmından dışarıya bakıyordum. Aydınlık ve yeşillik bir alan görünüyordu. Ağrı, sancı, açlık veya susuzluk hissi taşımıyordum. Böyle bir durum, benim pek de zararlı biri olmadığımı gösteriyordu… Etrâfı onca dikkâtle izlememe rağmen hiçbir canlı varlığın olmayışı, beni adamakıllı bunaltıyordu. Çünkü, duygularımı paylaşabileceğim hiçbir ruh orada hissedilmiyordu. Bu da benim pek işe yarar biri olmadığımı gösteriyordu. Orada arkadaşsız, yoldaşsız kalış ne kadar da bunaltı veriyordu. “Allah’ım bu hâl daha ne kadar zaman sürüp gidecek?” diye kendi kendime sızlanıyordum…

Oysa ben dünyadayken yalnızlıkların adamıydım. Kendime ayak uyduracak kimseyi pek bulamadığım için genellikle tek başıma takılır, inzivâya çekilir, tefekküre dalardım. Çölde bile kalsam, kertenkeleleri, böcekleri, fâreleri kendime arkadaş edinir; insanların yokluğunu pek de aramazdım. Oysa mezarda arkadaş edinip, söyleşip hâlleşebileceğim bir böcek bile yoktu. Dünyâdaki yalnızlıklar beni pek etkilemezken, mezardaki pek yaman koydu…

Evet. Dünyadayken bir işe yaramış olsaydım, yaptığım iyilikler yanıma yoldaş olurdu. “İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır” diye buyuruyor peygamberimiz. Belki de ben yine hiçbir işe yaramadan göçüp gideceğim. Fakat en azından o niyeti yüreğimden hiç çıkarmadan koşturup çırpınıp duracağım. Hiçbir işe yaramayan bir miskinin niyeti, belki de mezarda “Yunus gibi görünüp” yoldaş olacak…

Esen kalsın kavim kardaş…

Günün sözü:

“Nefesi olmak istiyorum, kâlbi vatan için atanın

1 – Çin Atasözü

Kopan bir ipe sımsıkı bir düğüm atarsanız, ipin en sağlam yeri artık bu düğümdür. Ama ipe her dokunuşunuzda canınızı acıtan tek nokta yine o düğümdür…

2 – (Söz Sahibi Bilinmiyor)

Mutlu olmayı yarına bırakmak, karşıya geçmek için nehrin durmasını beklemeye benzer… Nehir asla durmaz…

3 – Edward de Bono

Yarının bugünden daha iyi olacağı ümidiyle yetinmek yerine, hemen bugün yarın uyandığımızda kendimizi önceki günden biraz daha iyi hissetmemizi sağlayacak bir şeyler yapabiliriz.

4 – Voltaire

Uzun bir tartışma her iki tarafında haksız olduğunun delilidir.

5 – Epictetus

Yarın bambaşka bir insan olacağım diyorsun. Niye bu günden başlamıyorsun?

6 – Miguel de Cervantes

Kalem aklın dilidir.

7 – Jean Paul Sartre

İnsanın özgürlüğü, kendisine yapılanlara karşı takındığı tavırda gizlidir.

8 – Jean Baptiste Racine

Başa kakılan bir iyilik daima hakaret yerini tutar.

9 – Goethe

Çiçeğin dikeni var diye üzüleceğimize, dikenin çiçeği var diye sevinelim.

10 – Napoleon Bonaparte

Ayrılık, küçük ihtirasları unutturur, büyükleri kuvvetlendirir.

11 – Don Herold

Hiçbir zaman çıktığın kapıyı hızla çarpma, geri dönmek isteyebilirsin.

12 – Friedrich von Schiller

Sevgi birliğe, bencillik yalnızlığa götürür.

13 – Daniel Defoe

İnsanlar hatalarını mutluyken değil ancak mutsuzken anlar.

14 – Oscar Wilde

Nankör insan, her şeyin fiyatını bilen fakat hiçbir şeyin değerini bilmeyen kimsedir.

15 – Goethe

Aşk, imkansız birçok şeyi mümkün kılar.

16 – Tolstoy

Güzel olan sevgili değildir, sevgili olan güzeldir.

17 – Honore de Balzac

Güzellik, çoğu zaman kusurları gizleyen bir örtüdür.

18 – George Jean Nuthar

Hiç kimse yumrukları sıkılıyken net düşünemez.

19 – Aristoteles

Sözün en güzeli, söyleyenin doğru olarak söylediği, dinleyenin de yararlandığı sözdür.

20 – Leonardo da Vinci

Insan ne kadar büyük ruhlu olursa, aşkı o kadar derin bir şekilde duyar.

21 – Moliere

En çok hoşumuza giden insan kendimize benzettiğimiz insandır.

22 – Ö M A

Hayatta en anlamlı kelime “BİZ”, en anlamsız kelime ise “BEN” dir…

23 – Emile Chartien

Hiçbir şey bir fikirden daha tehlikeli değildir. Eğer o fikir sahip olduğunuz tek fikirse.

24 – Moliere

Yalnız yaptıklarımızdan değil, yapmadıklarımızdan da sorumluyuz.

25 – Anonim

Size ne yapacağınızı söyleyebilirler ama ne düşüneceğinizi asla.

26 – Denis Diderot

Azla mutluluk çokla didişmekten iyidir.

27 – J.J. Ronsein

İnsan düşünmek, inanmak daha da önemlisi sevmek için dünyaya gelmiştir.

28 – Eskhylos

İyi yaşamak değil, yaşamayı iyi bitirmek. İşte gerçek mutluluk budur.

29 – Montaigne

Elin yaptığı herhangi bir şeyi bir başka el yıkabilir.

30 – Charles Buxton

Çok kere en kuvvetli tenkit ses çıkartmamaktır.

31 – William Shakespeare

Korkaklar ecelleri gelmeden birkaç kere ölürler. Cesurlar ölümü bir kere tadarlar.

32 – La Fontaine

Hiçbir zafere çiçekli yollardan gidilmez.

33 – Aristophanes

Ne yaparsan yap. Yengeç yengeçtir. Doğru yürümez…

34 – Marcus Porcius Cato

Aptallar akıllılardan pek az şey öğrenirler. Ama akıllılar aptallardan çok şey öğrenirler.

35 – Campbell

Alışkanlıklar bırakılmazsa zamanla ihtiyaç halini alırlar.

36 – Benjamin Franklin

Bir bugün iki yarına bedeldir…

37 – La Fontaine

Ölü bir imparator olmaktansa yaşayan bir dilenci olmak daha iyidir.

38 – Mary Shelley

Acaip şeyler, acaip düşüncelerden doğar…

39 – Eflatun (Plato)

Konuşma insanın aklını kullanma sanatıdır.

40 – Moliere

İnsan, güldüğü kadar insandır…

41 – Konfüçyüs

Gölgesiz mutluluk olmaz, bak güneşte bile leke var.

42 – Fatih Sultan Mehmet

Yerinde söz söylemesini bilen, özür dilemek zorunda kalmaz.

43 – Moliere

Beni isterseniz dövün, ama bırakın istediğim kadar güleyim.

44 – Victor Hugo

Gecenin en karanlık anı şafak sökmeden az öncedir.

45 – Bechstein

Dostu olmayan insan en yoksul insandır.

46 – Andre Gide

Anı yazmak, ölümün elinden bir şey kurtarmaktır.

47 – Epictetus

Sahip olmadığı şeylere üzülmeyen, sahip olduklarına sevinen insan, akıllı bir insandır.

48 – Albert Einstein

Düşlemek bilmekten daha önemlidir.

49 – William Shakespeare

İyi yada kötü bir şey yoktur. Biz düşüncemiz ile iyi ve kötüyü yaratırız.

50 – Abraham Harold Maslow

Elinde çekiç olan kişi herşeyi çivi olarak görür.

51 – James B. Conont

Kaplumbağaya dikkat et. Ancak kafasını çıkarıp risk aldığında ilerleyebiliyor.

52 – Anatole France

İnsan dünyada ancak dünyaya boş verdiği zaman mutlu olur.

53 – Ö M A

Ona sevdiğinizi söylemek ya da hissettirmek için yarını beklemeyin. Yarın olduğunda o ya da siz artık olmayabilirsiniz…

54 – Afrika Atasözü

Gözlerin rengi, biçimi ne kadar farklı olursa olsun gözyaşlarının rengi aynıdır.

55 – Oscar Wilde

Ne kadar çok kişi benimle ayni fikirdeyse, o kadar çok yanıldığımı düşünürüm.

56 – Albert Camus

Kendine bir anlam arayan tek varlık insandır.

57 – Andre Tardieu

Herkes dünyanın düzene girmesini ister. Fakat çabayı komşusundan bekler.

58 – Jean Jacques Rousseau

Zor iş, zamanında yapmamız gereken fakat yapmadığımız kolay işlerin birikmesiyle meydana gelir.

59 – Benjamin Franklin

Düşmanlarınızı sevin çünkü kusurlarınızı yalnız onlar açıkça söyleyebilir.

60 – Bertrand Russell

Kişinin duyguları bildikleriyle ters orantılıdır. Ne kadar az bilirsen, o kadar çok kızarsın.

61 – Cucong

Büyük adamların hataları güneş tutulmasına benzer, onları herkes görür.

62 – Demosthenes

En kolay şey insanın kendisini aldatmasıdır, çünkü bir insan genellikle istediği şeyin gerçek olduğuna inanır.

63 – Erich Fromm

Düşünmek günah işlemeye benzer, insan onun zevkini bir kez tattı mı artık ondan bir daha vazgeçemez.

64 – Etienne Gilson

Çocuğuna küçük şeylerden zevk almasını öğreten ona büyük bir servet bırakmış olur.

65 – Guy Hunter

Önemli olan, söylenenin ne olduğu ya da nasıl söylendiği değil, nasıl anlaşıldığıdır.

66 – Benjamin Franklin

Küçük harcamaları gözden kaçırmayın. Bazen küçük bir delik koca bir gemiyi batırır.

67 – Honore de Balzac

İyiliğinize inanılmasını istiyorsanız, ondan hiç bahsetmeyin.

68 – Descartes

Rastgele bir doğruya ulaşmaktansa, yöntemli bir çabayla yanlışa ulaşmayı yeğlerim.

69 – Frost

Ormanda iki ayrı patika vardı ve ben en az ayak izi olanını seçtim. İşte farklılık budur.

70 – Publis Syrevs

Herkes başka birinin beceremediği bir konuda ustadır.

71 – Voltaire

Çalışmak bizi şu üç şeyden kurtarır: Can sıkıntısı, kötü alışkanlıklar, Yoksulluk.

72 – E. Raux

Erişmek istedikleri bir hedefi olmayanlar, çalışmaktan da zevk almazlar.

73 – Montesquieu

Bazen susmak, söylenen bir sürü sözden çok daha fazlasını ifade eder.

74 – Honore de Balzac

Beklemesini bilenin her şey ayağına gelir.

75 – Axel Munthe

Başarının dört şartı; bilmek, istemek, cesaret etmek ve susmaktır.

76 – Eflatun (Plato)

Saygı olan yerde korku olur ama, korku olan yerde her zaman saygı olmaz.

77 – Cicero

En haksız barışı, en adil savaşa tercih ederim.

78 – Friedrich Holderlin

Hiçbir şey insan kadar yükselemez ve onun kadar da alçalamaz.

79 – Dale Carnegie

Konuşma, bir bayanın etekliği gibi; ilgiyi sürdürecek kadar kısa, konuyu kapsayacak kadar uzun olmalıdır.

80 – Eflatun (Plato)

Cesaret, tehlike anında akıl ve zekanın kullanılmasıdır.

81 – Albert Einstein

Fantazi bilgiden daha önemlidir.

82 – İspanyol Atasözü

Yarın hayatının en dolu günüdür.

83 – Ö M A

Mutluluk ikiz olarak doğar. Onu tatmanın tek bir çaresi vardır o da paylaşmak.

84 – Jean Genet

Eğer dünya hakkında birazcık birşey anlamak istiyorsak hınçtan ve nefretden arınmamız gerekir.

85 – Necip Fazıl Kısakürek

Devler gibi eserler bırakmak için, karıncalar gibi çalışmak lazım.

86 – Amie Suche

Yazı yazmayi öğrenmek, herşeyden önce düşünmeyi öğrenmektir.

87 – Phyllis Bottome

Zorlukları karşılamanın iki yolu vardır; ya zorlukları değistirirsiniz ya da zorlukları çözmek için kendinizi.

88 – Doris Lessing

İsterseniz yanlıs düşünün, ama her durumda kendi kafanızla düsünün.

89 – Honore de Balzac

Bugünkü kanunlar, büyük sineklerin delip geçtiği, küçüklerinde takılıp kaldığı bir örümcek ağı gibidir.

90 – Konfüçyüs

Kelimelerin gücünü anlamadan, insanların gücünü anlayamazsın.

91 – Descartes

Akıllı olmak da bir şey degil, mühim olan o aklı yerinde kullanmaktır.

92 – Oscar Wilde

Erkekler kadınların ilk aşkı, kadınlar erkeklerin son aşkı olmak ister.

93 – Napoleon Bonaparte

İnsanlar rakamlara benzer, durumlarına göre değer kazanırlar.

94 – Samuel Smiles

Kitaplardan elde edilen tecrübe, ekseriya kıymetli olmakla beraber, sadece bir öğrenmedir; asıl hayattan edinilen tecrübeler ki hikmet mahiyetini taşır.

95 – Sofokles

Bizi yaşamın ağır yükünden ve ıstırabından kurtaran tek sözcük sevgidir.

96 – Wolfgang Amadeus Mozart

Ne üstün zeka, ne hayal gücü ne de her ikisi beraber, bir dahi yapmaya yeter. Sevgi, sevgi, sevgi… İşte bu dehanın ta kendisidir.

97 – Newton

Aşk köprü kurmaktır. İnsanlar köprü kuracakları yerde, duvar ördükleri için yalnız kalırlar.

98 – Sokrates

İyimser bir insan ayakkabıları çalınınca “ayaklarım var ya” diyebilen insandır.

99 – Goethe

Mal kaybeden, birşey kaybetmistir, onurunu kaybeden birçok şey kaybetmiştir. Fakat cesaretini kaybeden herşeyini kaybetmistir.

100 – Cenab Şahabettin

Hayat merdivenlerini çıkarken, insanlara iyi davranalım. Çünkü inerken yine onlarla karşılaşacaksınız

 

Benzer Haberler

0 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir