AY VALLA BEN DE OKUMUŞUM

02/TEMMUZ/2012

Ayyy hocaaam ne de çok kitabınız varmış.Bütün paranızı kitaba vermişsiniz ayol.Yazık değil mi gençliğinize.Gözlerinize.Aaa, köftehorun gözleri parlıyor. Mayışma öyle. Bak şincik bunları dedim diye hemen bana askıntı olmayasın haa. Ben öyle kolay tava gelmem, bilirsin. Her ne kadar sabıka kaydımızda birkaç hadise varsa da hepsi muhallebi çocuklarının kokozluğu. Karısından korkan nane mollalar yani. Yine de hüsn-ü hal varakamız helalinden temizdir.

Bak sonra duyduğuma göre çok kitap okuyanlara iyi gözle de bakılmıyordur. Ne bileyim ben, muhaliftir, rejimi filan tenkit eleştirisi yapıyor diye mahsusayi kalemin takibatına maruz kalabilirsin. Rejim dedim de aklıma geldi. Mesela ben şahsen, hep rejim yaparım ve kimseye de bir zararım dokunmaz. Fakat sen rejim yaparsan marizlenirsin. Onun için dikkat kesilip saksıyı çalıştıracaksın.

Hocaaam sizde roman kitabı var mı? Çok mu. Ay ben de bir roman kitabı okumak istiyorum. Bana bir tane versene. Şöyle aşklı, acılı, soslu bir şey olsun haaa. Yani oğlan kızı sevsin, kızın gözleri kör olsun. Oğlan ameliyat parası için hırsızlık yapsın.Yani güzel bir roman kitabı olsun. Şöyle doyasıya bir ağlayayım. Yoksa ben öyle ağır artistik şeylerden hoşlanmam anacııım. Şu kavanoz dipli dünyanın penceresinden şöyle bir bakacak kadar misafirliğimiz vardır. O da öyle ıvır zıvır şeylerle güme gitmesin.

Hiii, hocam burada şiir de varmış. Ay bayıldım valla. Bilir misin hocam ben şiiri çok seviyorum. Küçükken ben bir kere şiir okumuştum. Çok sevmiştim. Sakızın içinden çıkmıştı. Aklıma nakşettiğimden ezberimde hep. Bak okuyayım istersen:

 

Bahçelerde gül olur

Gül açınca yaz olur

Bana gül diyeni kalaylarım

Gülün ömrü az olur

 

Yaaa. Güzel değil mi? O gün bu gündür ben şiiri çok seviyorum ama bir türlü okuyamıyorum. Bir keresinde de yazdım ama salağın birisi benle alay edecek oldu. Fena benzettim adamı. İyi yaptım değil mi?

Ayyy hocam bana  bir şiir okusana. Kendim mi şiirim. Ay çok hoşsun valla. Böyle alengirli usturuplu kelamlarına hastayım. Yine de ayartamazsın beni. Ben her ne kadar dört yıl mektebe devam ettiysemse de uyanık çıkıp tez elden kendi mektebimi kurdum. Ne mektebi olacak koçum, HAYAT MEKTEBİ. Seni de beklerim şekerparem.Ne de olsa eski dostuz. Bana yangın ve kesik olduğunu biliyorum, onun için noksanlık istemem.Yine de senin için bir kolaylık yaparız.Yeter ki iyi tarafıma gelsin tatlı çocuk.

Hadi bana eyvallah. Sen benim dediklerime kulak asma. Bi akşam yatsıya gel. Bizimki mi dedin. Ayol o sünepeyi adam yerine koyan kim. Sen meraklanma ben onu ketenpereye getiririm. Parlatırız da şöyle. Eski günleri yad ederiz. İki fasılda muhabbet geçtik mi tamamdır. Takma sen kafana. Sana özel tarife uygularız. Meraklanma cicim. Ekstra talebimiz olmaz. Bu seferlik benden olur. İkramım yani. O zaman görürsün roman kitabı mı güzel. Hayat kitabı mı.

 

 

 

SEVERİM-SEVİYORUM

28/ŞUBAT/2011

 

Bizim kültürde seni severim vardır. Geniş zaman olarak kullanılır. Ben seni dün de, bu gün de seviyorum. Yarın da seveceğim demektir. Oysa diğer kültürlerde seni seviyorum vardır. Yani şimdiki zaman olarak kullanılır. Ben seni şimdi seviyorum ama bir dakika sonra ne olacağı bilinmez

Açıt tenli, saman sarısı saçları, yukarıya kalkık ve minik burunlu, oval yüzlü, gülünce yüzünde güller açan ve bütün masumluğuna inat, fettan bakışlı, her şeyi yerli yerinde ve hatta biraz da fazla ve pek açık kıyafetiyle gözlerin merkezinde duran ilahe beni bekliyor bir lokalde.

Yanına gittim. Ayağa kalkmadan merhabalaştık. Yüzünün niçin millete dönük olarak oturduğunu sorduğumda, ben güzel miyim Akay diye sordu. Güzelden öteye insanın kanını kızıştıran bir şuh eda olduğunu söylediğimde, iyi ya Tanrı bu güzelliği bana vermiş. Başkaları da görsün baksın diye.Ve şu anda ağızlarının suyu akarak bana bakıyorlar.Benimle olmak için yanıp tutuşuyorlar.Ama ben onların değil senin yanındayım,diyor ve sevgiyle elimi tutuyor.Mavi gözlerinin derinliğinde kayboluyorum.Bu enfes yaratıkla birlikte olmak ve onun,çevremizdeki insanların bütün ısrarcı bakışlarına rağmen o anda bana ait olduğunu söylemesi fevkalade gururumu okşuyor.Elinin sıcaklığı gönlümdeki buzları eritiyor.Zaten sıcak olan kanımı ise kaynatıyor.Kızıştırıyor.

Fuzuli’nin Leyla’sını başkaları da sever diye hiç uyumayıp sevgilisine bekçilik etmesi, ya da saçın yüzüne değse telini kıskanırım da ki gayretkeş kıskançlık bana anlamsız geliyor.

Var olanla yetinmek, elindekinin kıymetini bilmek daha akılcı gözüküyor.

Platonik, karşılıksız ya da aldatmaya dayalı aşk gözümde küçülüyor.

Ortaçağ’ın derebeylik-ağa-senyör yapısındaki mülkiyet tutkusu aşka da yansımış. Ve onu tekil, erişilmez, tat alınmaz bir hale getirmiş.

Bizim bütün bir divan edebiyatının tasvirindeki sevgilinin bir robot resmini çizdiğimizde orta şöyle bir ucube çıkıyor.

Sevgilinin ağzı o kadar küçüktür ki bir fındık bile sığmaz. Hatta çoğu kez noktadır.Gözleri simsiyah ve iridir. Kirpikleri birer ok, kaşları ise tam bir yaydır. Burun hokkadır. Saç yerleri süpürecek kadar uzun ve kıvrımlıdır. Boy uzundur. Selvidir. Vücut dokunsan kırılacak kadar ince ve narindir. Bütün olarak ise bir hazinedir. Çünkü sevgilinin dişleri dürr-ü güherdir, incidir. Yanakları la’l, yakuttur. Dudakları goncadır. Mevsim hep bahardır.

Halbuki hayat hiç de böyle değildir.Yazı kışı vardır.Gülü dikeni vardır.Ölümü doğumu vardır.

Bu bağlamda yanımdaki ilahenin kendisine yönelen imrenme ve hatta açlık kokan bakışlarından rahatsız olmak şöyle dursun zevk alması bir teşhircilik ya da narsizm  sayılmamalı. İkimizinki de o AN’ı yaşamak. Dünüyle geleceğiyle toptan sıkıntılara acılara üzüntülere boş vermek.

Esasen her şey zıddıyla kaimdir.Vardır.Ancak zıddıyla anlam ve varlık kazanır.

Hal böyle olunca sevginin olduğu yerde nefret, sadakatin olduğu yerde ihanetin olması doğal bir sonuç sayılmalıdır.

Şerefe kalkan üçüncü kadehten sonra kulağıma eğilerek o sihirli cümleyi söylüyor ve fakat şimdiki zamanla.Yaşadığımız ana uygun olarak.:

Seni seviyorum.

Gülüyorum. Eskiden hep ben söylerdim karşı cinse. Şimdi roller değişmiş. Onun bu rahatlığından ve sözlerinden müthiş keyif ve zevk aldığımı itiraf etmeliyim.

Siz siz olun, nefret etmek yerine birilerini, hayatı, yaşamayı seviniz. Sevilmek için çaba gösteriniz.

Yaşamın çok daha renkli ve zevkli olduğunu göreceksiniz.

 

 

 

Benzer Haberler

0 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir