MUSTAFA KEMAL PAŞA ÖNDERLİĞE NASIL YÜKSELDİ
Büyük Taarruz’un 122. Yıldönümü Nedeniyle
MUSTAFA KEMAL PAŞA ÖNDERLİĞE NASIL YÜKSELDİ
26/08/2024
26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz başladığında Mustafa Kemal Paşa Başkomutan, aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanı, yani Millî Kurtuluş Savaşı’nın hem siyasi, hem askerî lideridir.
Mustafa Kemal Paşa, liderliği hangi koşullarda, nasıl kazanmıştır?
Mustafa Kemal Paşa, çocukluğundan başlayarak liderlik özellikleri taşıyordu. En büyük rakibi Enver Paşa’ydı. Onunla mücadelesinde yenik düştü. Fakat savaştan yenik çıkılıp, İttihatçı liderlerin yurttan kaçmaları, hatta Divanıharplerde mahkûm edilmeleri onun önünü açtı. Önce Mütareke başlarında 6 ay bulunduğu İstanbul’da hükümeti ele almak için girişimde bulundu. Hedefi Harbiye Nazırlığı idi. Bu görevi hakkıyla yapacak birisi olduğunda şüphe yoktur. Fakat gerek Padişah gerek hükümetleri kuran İzzet, Ahmet Tevfik ve Damat Ferit Paşalar, ona hükümette yer vermediler. Bunun nedeni, Mustafa Kemal Paşa’nın çok hırslı olduğu ve kendilerini de tasfiye edebileceği konusundaki şüpheleridir. İstanbul’da önüne çıkabilecek bir fırsatı beklemeye başladı. Zayıf bir orduya kumandan atanması önerisini de kabul etmedi.
Beklediği fırsat, Dokuzuncu Ordu Birlikleri Müfettişliği olarak karşısına çıktı. Eski bir İttihatçı olduğu halde Enver Paşa ile bilinen rekabeti, Padişaha yakınlığı ve İngilizlerin kendisinden kuşkulanacağı bir harekette bulunmayışı nedeniyle onun bu görevde İngilizlere, Padişah’a ve Hükümete karşı geleceğinden kaygı duymadılar. Müfettişlik bölgesinde Hristiyanlarla Müslümanların kavgasına engel olacak, böylece İtilaf devletlerinin müdahalesine fırsat vermeyecek, Ateşkes şartlarından biri olduğu üzere Türklerin elindeki fazla silahları toplayacak, hatta Doğu Anadolu’da savunma için kurulan şûra yönetimlerini dağıtacaktı! Kendisine verilen görevler bunlardı.
Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a ulaşır ulaşmaz, Anadolu’da İngilizlerin ve hükümetin sözünün geçmediği bir yerde olduğunu anladı. Türk Kurtuluş Savaşı’nın önderliğine adaylığını koydu. Ona bu cesareti veren, 15 Mayıs 1919’da Yunanlıların İzmir’i işgal etmesiyle milletin nerdeyse topyekûn ayaklanmasıdır. Bu harekete çeki düzen verebileceğini anladı. Gene de ilk raporlarında padişaha saygıyı elinden bırakmayarak zaman kazanmaya çalıştı. İngilizler ve hükümet böyle bir zamanda onun Anadolu’da geniş yetkilerle faaliyet göstermesini kendi politikalarına zararlı gördüler. Onu görevden alan telgrafı görünce kendi istifasını gönderdi. Artık rütbeleri olmadan da milleti çekip çevirebileceğini anlamıştı. Komutanlar ve idarecilerin çoğu onun çevresinde yer aldılar. Almayanların görevlerine son verdi ve İstanbul’dan gönderilenleri geri çevirtti.
Sivas Kongresiyle Türkiye’de ikili bir iktidar doğdu. O artık Anadolu isyan hareketinin başındaydı. İstanbul’la bağlantıyı kopartarak yarattığı buhran sonucu Damat Ferit Hükümeti’ni devirdi. O tarihten sonra İstanbul siyasi çevrelerinin de yıldızı oldu. Ancak Anadolu hareketini kabul ettiğini söyleyen hükümetlere de teslim olmadı. Onların İngilizlerle uzlaşıcı yanlarıyla mücadele etti. Kendisini Erzurum milletvekili seçtirdiği halde İstanbul’daki Meclis’e gitmeyerek onu Ankara’dan yönetmeye çalıştı.
Bazı felaketler, Mustafa Kemal Paşa’nın yükselmesi ve otoritesinin kesinleşmesi açısından şartlar yaratmış oldu. Bunun ilki İzmir’in işgali ise ikincisi 16 Mart 1920’de İstanbul’un işgalidir. Mustafa Kemal, bu olayı fırsata çevirmesini bilerek Meclis’i Ankara’ya çağırdı ve yeni seçimlerle onu takviye etti. Kuşkusuz bu Meclis’in başkanlığına en yakışan ad o idi. Bu artık adı konulmamış bir cumhuriyet, Mustafa Kemal Paşa da adı “Meclis Başkanı” olan bir cumhurbaşkanı idi.
Şimdi yeni bir ordu kurmaya ve işgalcileri yurttan atmaya sıra gelmişti. Uzunca bir süre Çerkez Ethem’le, Demirci Efe ile idare etmek zorunda kaldı. Düzenli orduya ancak 1920’nin sonunda kavuşabildi. Genel bir saldırı için acele etmiyordu. Risk alamazdı. Beklemeyi bildi. Saldırı karşı taraftan geldi. Hâlâ başkomutan değildi. Orduyu cephe komutanlarıyla yönetiyordu. Kütahya-Eskişehir bozgunu üzerine muhalifleri onun başkomutanlığı ele almasını istediler. Çok riskli bir görevdi. İstemeyerek kabul etmekle birlikte olağanüstü yetkiler istedi ve aldı. Bunu orduyu tam hazır hale getirmek için kullandı. 1922 Ağustosuna gelindiğinde saldırı sırasının geldiğine kanaat getirerek 26 Ağustos’ta işgalcilere öldürücü darbeyi vurmayı başardı. Artık ona rakip olacak hiç kimse kalmamış, hakkında destanlar yazılan bir “Halaskâr Gazi” olmuştu. Padişahlık kurumunu resmen de ortadan kaldırabilir, istediği zaman kendisini cumhurbaşkanı ilan ettirebilirdi. Türkiye’nin olağanüstü yetkilerle donanmış “Tek Adam”ı idi. Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti’ni Cumhuriyet Halk Fırkası’na dönüştürdü. Tek Adam ve Tek Parti yönetimine itiraz edenleri tasfiye ve mahkûm etmekten çekinmedi.
Mustafa Kemal Paşa, Sovyetlerden yardım almak için 1919-22 yıllarında Sovyetlerle yakın ilişki kurdu. Anadolu’da sol rüzgârların estiği dönemde kendisinin de komünist olduğunu söyleyecek kadar Bolşeviklere göz kırptı. Fakat iktidarı komünistlerin ele geçirmesini önlemek için sahte bir komünist partisi kurdurdu. Bu yetmeyince polis ve adliyeyi kullandı. 1920 yılının ikinci evresinde hazırlanan 1921 Anayasası’nda halkçılık vurgusu yaptı. Kürtleri Kurtuluş Savaşına kazanmak için de anayasaya yerel yönetimlerin özerkliğini net bir biçimde yazdırdı.
Ancak onun asıl hedefi, İttihat ve Terakki döneminde edindiği Türk milliyetçiliğine dayanan kapitalist kalkınma yolunu uygulamaktı. Savaş yıllarında zorunlu uzlaşı içinde göründüğü muhafazakârlarla, solcularla ve Kürtlerle yollarını tamamen ayırdı.
Atatürk’ü Atatürk yapan bağımsızlık Savaşı’nı zafere ulaştırmış olmasıdır. Bu prestijine dayanarak ölünceye kadar devlete yön verdi ve Fransız İhtilali’nin yaydığı pozitivist görüşlere dayanan bir devlet düzenini yürüttü.
Ne var ki, onun yasakladığı görüşler ve topluluklar yok olmamıştı. Nitekim, solcular her zaman oldular ve 1960 İhtilalinden sonra su yüzüne çıktılar. Kürtler yeniden örgütlü bir biçimde başlarını uzattılar. Fakat baskılanan güçler içinde toplum içinde tarihsel ve derin kökleri olan İslamcılar ve muhafazakârlar Kemalist sisteme meydan okuyarak iktidarı ele almayı başardılar. Şimdi Türkiye bununla uğraşıyor. (Ayvalık, 26 Ağustos 2024)
zekisarihan.com
Benzer Haberler