NAZLI YARE FİSKE İLE TAŞ ATMAK

 11/08/2023 

Bu sabah,  şahsen hiç hazzetmesem de zamane fantazyasına dönüşen o geç kahvaltı keyfine kurulmuş, hayata atılma arifesindeki evlatlarla hasbihal ederken, âli memleket meselelerinin içinden çıkamayınca, sözü üniversiteden eli daha doğrusu gönlü boş çıkılmaması gereğinden hareketle, biri son sınıfta olan iki üniversitelinin kampüsten diplomalarıyla birlikte yar/yavukluyu da kuşanmaları lüzumundan bahisle, sözü o ince narin mevzuya getirdim, usulca.

Hem de hanımın bu nevi ince mevzularda mutad vech ile yaptığı o garipseyen, ayıplayan bakışlarını, sanki geçici bir tik halini almışçasına biteviye tekrar eden o kaş göz hareketlerini ve olası mukadder sonuçlarını görmezden gelerek. Üniversal kampüsten gönlü boş çıkmaları halinde, uzun süre eli böğründe beynava/belengaz kalıp, analarının olmadı mahalledeki/sitedeki anacığının ahbabı teyze/ablaların çatacakları çöple iktifa etmek durumunda kalacaklarına dikkat çekmeye, hayatlarına Hayat olacak  olan cins-i latifi kampüsün renkli, bereketli ortamında bulmalarını lisanı münasiple salık vermeye çalışırken;  bu mevzularda gözümüzü arkada bırakmayacağı izlenimi veren veled-i sani Ahmet Şiar balam, biraz da babasına ve elbette babasının  şahsında cümle akranlarına yazıklanan bir edayla, “Ya baba, ne zor dönemlerde yaşamışsınız. Sosyal medya yok, cep telefonu; sms yok, watsap yok. O zor zahmet yokluklar/yoksunluklar içinde, o narin ince mevzuları…” diye bir an hayıflanıp edebe mugayyir bir sual etmekten de sakınıp sustuysa da anlamıştım vaziyeti ve tam vakti deyip aldım asisti ve başladım söze, tirata: Mesaj/hissi işmam ya da name ile cins-i latife yakın/yakin olmak faslında esas davayla alakalı türlü çeşit kadim yol yöntemleri anlatmaya durdum, usulca…Sözün kudreti faslında ses bayrağımız mesabesindeki Aşıklardan, Ozanlardan, Dengbejlerden; Yozgatlı Fenni’den, Zaralı Halil’den, Reyhani’den, Sümmani’den, hemşehrimiz Aşık Şenlik’ten misallerle dest-i izdivaca giden yolda şimdilerde “yürümek” denen, cinsi latife yol bulmak faslında kadim gelenekteki yol ve yöntemleri olanca görkemiyle izaha durdum. Mesela Malatyalı Fahri den;

‘Nazlı Yare fiske ile taş attım.

Dönüp bana baktı “delisin” dedi

Bir bûse istedim o al yanaktan,

Çevirdi dirseğin’ “Alırsın…!” dedi.

tınısı eşliğinde çeşmedeki dilbere işmam etmenin zarafetini, hele o “çevirdi dirseğin” derken, dirsekle sağlanan muhataplıkta saklı, hoşluk huzur deminin ne muazzam bir şey olduğunu…Arkadaşlarının“Ağbi, tamam da kız sana dirseğini gösteriyor, sen bize vaziyeti, yengeniz diye anlatıyorsun” diye takılmaları karşısında, dirsek metaforuyla sağlanan muhataplığın ne muazzam bir hal olduğunu bilemeyen/göremeyen beşöyür/belengaz herifçiklere, “bugün yarin dirseği ile muhatap olan, yarın akça gerdanındaki “kara beni”ne banar cavêmi, heyy malaminee” diyerek muhataplığın huzuruna bereketine dair kitaplarda ve esas Kitap da Hak Teala’nın “ ben bilinmez bir hazineydim bilinmek görünmek istedim sizi yarattım “ kelam ı kadimine dek hayli muştulu kelam edip,sencileyin şaşıran akranı yoldaşlarına nasıl ayar verdiğini de anlattım.

Elbette Mezopotamya’nın bereketinden mülhem kelamıyla Mela’nın “Sol serçe parmağın orta buğumundan alınan busenin ömre yayılan bereketinden…” ve dahasından… Çeşme başındaki yavukluya fiske ile atılan bir minik taşın, su testisine çarparak çıkardığı sese tebessüm eden yarin/yavuklunun bin vuslata bedel o tebessümünden alınan hazhuzurun yanında, şu nevzuhur sms lerinizin sayfalarca watsap mesajlarınızın asla ulaşamayacağı bir huzur ve sürur olduğunu da. O fiskenin en insansı gizemli bereketi karşısında, zamane fantazyası sms’in, tesirsiz, hükümsüz, silik sönük kaldığını da. Hem, attığı fiskeye tebessümle mukabele eden nazenin Can’a, bir başka civanın asla fiske atmayacağını, yüzüne ayna tutmayacağını, onun, gayrı arkadaşlarının yâri; kendilerinin de yengesi olduğunu, aksi davrananın benamus/düşük ilan edilerek amansız bir dışlamayla köyden kız bulamayacağını da dönemin asgari centilmenlik normu olarak ifade ettim, tabi…

NOĞUL YEYEN MEŞEDİ’NİN SÖZLÜĞÜ

Menim adım “Noğul YEYEN Meşeddi”dir. Bilmirem hardan tapır bu “Noğul Yemez Meşeddi” bele sözleri:

Âli memleket:                                Yüce memleket

Mutad vech (vech-i mutad):       Adet olduğu gibi

Beyvanva: (Azerice)                     Akılsız, şaşkın

Belengaz: (Kürtçe)                        Zavallı, fakir, garip

Cins-i latif:                                      Latif ve hoş cins, kadınlar

Valed-i sani:                                    İkinci evlat (çocuk)

Mugayyir:                                        Değiştiren

Mesabe:                                           Değer

Tirat:                                                Uzun monolog konuşma

İşmam:                                            Hafif olarak hissettirmek

Dest-i izdivaç:                                Evlilik

Beşöyür: (Azerice)                        Ahmak

Cavêmi (cavê min) (Kürtçe)       Gözüm

Malamine (mala min) Kürtçe     1. Cümle anlamı: Evim   2.  Duygu ifadesi: Vay başıma gelenler!

Kelam-ı kadim:                             Kur’an-ı Kerim

Sencileyin:                                     Senin gibi

Mülhem:                                        İlham almak

Vuslat:                                            Kavuşma

Nevzuhur:                                      Yeni zuhur eden, ortaya çıkan

Sürur:                                             Sevinç

 

Benzer Haberler

0 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir