BİLİM GALAKSİSİNDE AY-YILDIZLA PARLAYAN
 TÜRK SANCAĞI

05/06/2024


Nobel ödüllü Aziz Sancar ile görüşmeden izlenimler
Yazan: Mehriban Sultan
                      İlk buluşmanın hikayesi
Bu büyük şahsiyetle, ABD Kuzey Carolina Üniversitesi Profesörü, Nobel ödüllü Aziz Sancarla ilk derin tanışıklığım Nahçıvan Üniversitesi’nin aracılığı sayesinde oldu. Üniversite rektörü,  Doçent Anar Kazımovun kişisel çabası ve inisiyatifiyle üniversitede “Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yıl dönümüne ithafla, UNEC Rektör Danışmanı, Doçent, Felsefe Doktoru Elşan Bagırzadenin “Aziz Sancar’dan Bilim ve Ulusal Kalkınma Üzerine Aforizmalar” kitabının sunumu sırasında… Çevre ülkelerden bilim adamlarının da online olarak katıldığı bu etkinlik, Nahçıvan bilim ve eğitiminin geleceğe açılan,  büyük hedefler için hesaplanmış bir iyi niyet yelkeniydi. Aziz Sancar’ın konuşmasını, soruları yanıtlamasını, bilime, milli ve insani değerlere, barışa, kalkınmaya, hümanizme, Türklüğe, vatanseverliğe, eğitim stratejisine dair düşüncelerini heyecanla dinleyen herkesin bu dakikaları en önemli olay ve hoş bir an olarak, minnettarlıkla hatırlağına hiç şüphem yok.
Ben ise her şeyden önce bu büyük adamın olağanüstü Anavatan sevgisine, milli taassubuna, Türk onuruna ve gururuna hayran kaldım: “Nobel Ödülünü aldığımda sadece kendimi değil, Türkiye Cumhuriyeti’ni, tüm Türk dünyasını temsil ettiğimi hissettim. Biz olağanüstü kültürler yaratmış büyük bir Türk milletiyiz.” Bilim adamı üniversite yıllarında ders kitaplarında sadece dünyaca ünlü bilim adamlarının yer almasını üzülerek hatırlattı: “Uluğbey, İbn Sina, El Biruni, Alparslan, Nasreddin Tusi ve diğer Türk bilim adamlarına rağmen onlara ders kitaplarında yer verilmedi. Yıllar sonra Batılı yazarların eserlerini okuyunca 750-1350 yılları arasında Türk dünyasının bilim dünyasının merkezi olduğunu anladım. Gerçekten harika kültürler yarattık.”
Bana göre bu bilim adamını tüm fedakarlıklarına rağmen Nobel Ödülü’ zirvesine çıkaran işte bu Türklük ve gururdur. Belki yıllar önce, Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşamaya başladığı ilk aylarda – 19 Mayıs 1979 (19 Mayıs – Türk devletinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’da Kurtuluş Savaşı’nı başlattığı tarih, Türk devletinin temellerinin atıldığı gün olarak tarihe geçen ve büyük bir törenle kutlanılan gün) evinin damına Türk bayrağı astığı için karakola götürüldüğünde ne kendisi ne de Amerikan polisi bunu düşünemezdi ki, gün gelecek ay ve yıldızlı bu Türk Sancağını ilk kez ve sonsuza kadar dünya bilimsel haritasında yenilmez bir zirveye tutturacak! Gün gelecek medeniyetlerin beşiği olan Nahçıvan’da, çok değer verdiği Azerbaycanlı haleflerine Nobel Ödülü’nü almasıyla tüm Türk dünyası adına duyduğu gururu ve bu ödülü aldığında Avusturyalı büyük besteci V.A.Mozartın “Türk Marşı” çalındığında hissettiği olağanüstü mutluluk duygusunu anlatacak. Bahsettiğim kitap tanıtımı sırasında Nahçıvan’ı ziyaret etme arzusunu dile getiren Nobel ödüllü Aziz Sancar ile Nahçıvan Devlet Üniversitesi’nde yapılan toplantı, Nahçıvan bilim camiası, gençler için gerçek bir kutlamaydı. Bununla Azerbaycan Milli İlimler Akademisi Başkanı, seçkin akademisyenimiz İsa Habibbeyli Nahçıvan Devlet Üniversitesi rektörü olarak görev yaptığı dönemde dediyi “En büyük hayalim, Nobel ödüllü bir kişini Nahçıvan’a davet edib sizi bu Bilimin Everest zirvelerinden biriyle tanıştırmaktır” dileğini gerçekleştirmiş oldu.
                     Türk dünyasının gururu ikinci vatanında
İki gün önce Azerbaycan bilim camiası, Akademisyen İsa Habibbeyli’nin daveti üzerine gelen değerli konuğunu ağırlamışdı. Nobel ödüllü Aziz Sanjar’ın, Azerbaycan Milli Bilimler Akademisi aracılığıyla Azerbaycan biliminin gelişmişlik düzeyine ilişkin verdiği röportajda memnuniyetle konuşması ve birçok dünya ödülüne layık görülen bu bilim devinin, Azerbaycan Milli İlimler Akademisine fahri üye seçilmesi konusunda Anavatan’ın ödülü olarak gurur ve sevinçle konuşması hepimizde gurur yarattı.
Nahçıvan Devlet Üniversitesi’nde düzenlenen son derece organize edilmiş toplantıda, büyük bilim adamının gözlerindeki olağanüstü sevinçten anlaşıldı ki, Türk dünyasına Haydar Aliyev gibi bir dehayı armağan eden, büyük Mustafa Kemal Paşa’nın “Türk Kapısı” olarak emanet ettiği, Kazım Karabakır Paşanın bu emanete Türk onuruyla sahip çıktığı Nahçıvan’da, parlak kimyager bilim adamı Yusif Memmedeliyev’in doğduğu topraklarda olmanın mutluluğunu yaşıyor. Büyük bilim adamı, Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’ndeki yetkili temsilcisi Fuad Necefli ile görüşmesi, Azerbaycan Milli İlimler Akademisi Nahçıvan Şubesi ile tanışması ve Nahçıvan Devlet Üniversitesindeki etkinlik sonrasında izlenimlerini dile getirecekdi: “Nahçıvan’da bu kadar ilgi görmeyi beklemiyordum. Azerbaycanlıları ve Nahçıvan halkını yakından tanıdım. Hepiniz bizim kardeşimizsiniz. Hepinizi çok sevdim. Azerbaycan, sizin topraklarınız en çok Türk seven insanı yetiştirmiştir.” Nahçıvan Devlet Üniversitesi rektörü Elbrus İsayev ve Akademisyen İsa Habibbeyli’nin etkinlikteki sunumları beni herkese örnek olabilecek bu büyük bilim insanının hayat yolculuğuna, bilim dünyasına götürdü.
Bilim adanmışları sever ve onlara değer verir
Bu büyük insan gerçek bir bilim adamıydı; başarılarını çalışkanlığı, ilkeleri ve kararlılığıyla elde etti. Aziz Sancar’ın kimyaya olan ilgisi ve kaderin yönlendirdiği tıp eğitimi sonunda genetiğe, yani Yüce Allah’ın şaheseri olan insanın yaratılışındaki mucizeye, insan sağlığına ve yüzyılın belası kanserle mücadeleye odaklanan biyokimya araştırmalarında birleşir. Bilimsel sonuçlarıyla dünya çapında tanınan A. Sancar, bu gun modern gençlikte bilim konusunda ender rastladığımız ilke, sabır, irade ve hoşgörü örneyidir. 1997 yılından bu yana ABD’nin North Carolina Chapel Hill Üniversitesi’nde biyokimya ve biyofizik bölümünde öğretmen olarak görev yapan profesör A.Sancar Amerika’ya ilk gittiğinde üniversite laboratuvarında günde 16-18 saat araştırma yapıyordu, rektöre şikayette bulunuldu ve kendisine mevcut yasaların buna izin vermediği anlatıldı. Anılarında, gurbet ülkede karşılaştığı bir takım zorluklara rağmen asla cesaretini kaybetmediğini, hatta ilk başta deneysel deneyler yapma yeteneğine olan inancını kaybetse de ve iyi bir doktor olma umuduyla sağlık mesleğine geri dönmek istese de, onun bilime olan sevgi ve ilgisinin her şeyin üstünde olduğunu söylüyor. DNA onarımı, hücre dizilimi, kanser tedavisi ve biyolojik saat ile ilgili çalışmalarını sürdüren Sancar, 415 bilimsel makale ve 33 kitabın yazarı olarak ender akademik başarılardan birine imza attı.                                                                       Profesör Aziz Sancar, 1984 yılında Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Genç Araştırmacı, 2004 yılında Amerikan Sanat ve Bilim Akademisi üyesi, 2005 yılında Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi üyesi, 2005 yılında Türkiye Bilimler Akademisi üyesi olmuştur. 2006 yılında Türk Koç, 2007 yılında Texas Üniversitesi’nin “En İyi Mezunları”, 2014 yılında “En İyi Misafir Profesör” ve diğer ödüllere layık görüldü. Yurt dışında yaptığı bilimsel araştırmalar nedeniyle Amerikan Uluslararası Bilimler Akademisi’ne üye kabul edilen 3 Türk bilim adamından biridir. Aziz Sancar, bilim adamlarıyla birlikte 45 yıl boyunca ağırlıklı olarak bakteri hücreleri üzerinde araştırmalar yaptı. 2015 yılında Amerikalı Paul Modric ve İsveçli Thomas Lindal ile birlikte DNA onarımı çalışmaları nedeniyle Nobel Kimya Ödülü’ne layık görüldü. “Bu ödül cennetten gelen bir ödül değil, sıkı çalışmanın ve iyi eğitimin sonucudur” deyerek hayatta şansa inanmadığını, çünkü tüm başarılarını alın teriyle kazandığını söyleyen bir bilim insanı, “Her türlü başarı ancak sıkı çalışma ve özveriyle elde edilebilir” dedi. Bahs etdiyim  online buluşmada ondan duyduğum “İster Amerika ister başka ülkeler olsun, dünyanın hiçbir yerinde çalışkan bir insanın önünde kimse duramaz” kararlılığı benim sonraki faaliyetlerim için (eminim ki dinleyen birçok kişi için) büyük bir motivasyon oldu. A.Sancar’ın bir konuşmasında söylediği ilginç bir noktaya özellikle dikkat çekmek isterim: “Bilim yapmak genetik veya zeka meselesi değil, gelenek meselesidir.” Hayatının 45 yılını DNA araştırmalarına ve genetik araştırmalara adamış bir bilim adamının bunu dehadaki kalıtım faktörünü inkar etmesi olarak değerlendirerek, bilim insanının görüşlerine açık bir şekilde yaklaşmanın haksızlık olacağını düşünüyorum. O, çok çocuklu, durumu kötü, orta gelirli bir aileden biri kibi, kendisi eğitimsiz olmasına rağmen çocuklarını okutmayı başaran anne babanın çocuğu kibi, sürekli kendi üzerinde çalışarak bilgi denizinde boğulmaktan asla bıkmayan, Okyanusun öte yakasında, Anavatan’dan çok uzakta, Anavatan aşkıyla onlarca yıldır uykusuz kalan, geceleri yoğun bilimsel araştırmalar yapan Aziz Sancar olarak bu sonuca varmıştır. Bunu Amerika’da Amerikalılara bilim öğretebilen bir Türk azmiyle söyledi.
               Ne Mutlu Türküm Diyene!
Bana göre Aziz Sancar’ın Nobel Ödülüne layik keşfi ayrıca bu yüzden çok kıymetli ve değerlidir ki, Türk gen havuzunun neler yapabileceğini doğrulamıştır. O, Türk’ün sadece edebiyatıyla, kültürüyle, adalet mücadelesindeki cesaretiyle değil, zekasıyla da dünyaya meydan okumaya ve övünmeye hakkı olduğunu kanıtladı. Büyük bilim adamının Türk yurdu Nahçıvan’daki toplantıda yaptığı konuşma, bunu tüm varlığıyla bir kez daha hatırlattı. Bir zamanlar “Beni ödüllere götüren Atatürk’ün ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bilimdeki devrimleridir” demiş, Nobel Ödülü madalyasını ve sertifikasını Atatürk’ün Anıtkabir Müzesi’ne bağışlamışdı. Kaç nesil daha bu kutsal türbeyi her ziyaretlerinde bu ödülü gördüklerinde, bilim adamının kendisinin de dediyi kibi “Bu keşfi bizden biri yaptı” söyleyerek gurur duyacak. Bilim insanının California Üniversitesi’nde profesör olan eşi Gwen Boles Sanjar ile birlikte oluşturduğu “Aziz ve Gwen Sanjar Vakfı”, Türkiye’yi okyanusun diğer yakasına  sığdıracak sıcacık ve samimi bir dünya. “Tük Evi”, Amerika’da eğitim gören Türk öğrencilere destek sağlamayı ve Türk-Amerikan ilişkilerinin geliştirilmesine hizmet etmeyi amaçlamaktadır. Büyük bilim adamının Türklüğünü ifade etmek için bir röportajında söylediyi “Nobel Ödülünü ve tüm bilimsel başarılarımı Türkiye’de barış için verirdim” cümlesi yeterlidir.
“Azerbaycan’ı ne zaman sevmeye başladım bilmiyorum. Çünkü Azerbaycan’ı kendimi tanıdığımdan beri seviyorum.”
Bu sözleri dünyaca ünlü bilim adamı Aziz Sancar bir röportajında söylemiştir. İtiraf edelim ki Aziz Sancar’ı bizim için değerli kılan, onu Azerbaycan’a sevdiren şey hem de onun Azerbaycan aşkıdır. Daha önceki konuşmalarında Azerbaycan bilimine katkı sağlamayı hedeflediğini söyleyen bilim insanı, “Azerbaycan’dan yetenekli öğrenciler gelip benimle çalışa bilirler” çağrısında bulunmuştu. Bu sevgiyi toplantı sırasında bile hissetmek zor olmadı.                                                                                                                                  “44 gün süren Karabağ savaşını yakından takip ediyordum. 44 gün boyunca hiçbir iş yapmadım. Gün boyu bilgisayar başında haber sitelerini, sosyal medya hesaplarını ve televizyonu izliyordum. Karabağ zaferi, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Türk dünyasının en büyük zaferidir.” diyen ünlü bilim adamı topraklarımızın gün be gün kurtuluş sevincini bizimle yeniden yaşadı. Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev’in, dünyaca ünlü bilim adamının Vatan Savaşı sırasında Azerbaycan’ın haklı konumuna verdiği kişisel desteği takdir etmesi ve kendisine “Azerbaycan Cumhuriyeti  Cumhurbaşkanının Onursal Diploması” vermesi tesadüf değildir. Aziz Sancar, Nahçıvandakı görüşme sırasında Şuşa ziyareti zamanı duyduqlarını sevgiyle tekrar dile getirdi, “Zaferden sonra Şuşa’ya gidip orada iki rekat namaz kılacağıma söz vermişdim. Çok şükür bu hayalimi gerçekleştirebildim” dedi. Bilim insanının o geziye ait fotoğrafı, Amerika’da yarattığı “Türk Evi”ni bir hatıra olarak süsleyerek halkımızın kazanma kararlılığını yaymakdadır.
                   Güç bilimdedir… İnsanlık tüm bilimlerin üstündedir
Bilimsel araştırmaları sonucunda elde ettiği başarıları çok çalışmaya borçlu olduğunu belirten dünyaca ünlü bilim adamı Nobel ödüllü Aziz Sancar’ın kişisel örneğinde bunu bir kez daha açıkça gördük. Dünyayla rekabet edebilmek için, bilim yapmalıyız, çünkü bilim kalkınmanın temelidir” diyerek gençlere değerli tavsiyelerde bulundu: “Modern çağımıza teknoloji ne kadar nüfuz ederse etsin, insanların temel bilimleri öğrenmesi daha önemlidir. Aynı zamanda tüm bilimlerin, incelediğiniz ve uyguladığınız bilim alanının temeli insanlık olmalıdır. Tüm insanlığa faydalı olmalı.”                  O gün gençlerimiz, Cumhurbaşkanımız Sayın İlham Aliyev’in de dediği gibi bilim adamı, vatandaş, Türk ve vatansever olarak örnek olacak bilim dünyasının bu yaşayan efsanesini çok yakından tanıdı. Kim bilir bu büyük insan, İkinci Karabağ Savaşı sırasında Gence’ye yapılan roket saldırıları sonucu anne ve babasını kayb etmesinden dolayı eğitim masraflarına yardım ettiği Hatice Şahnazarova, Nahçıvan Devlet Üniversitesi Bilim Konseyi tarafından onaylanan Nobel ödüllü Aziz Sancar adına öğrenci bursunu bizzat kendisine sunduğu Tıp Fakültesi üçüncü sınıf öğrencisi Nazrin Hasanova gibi kaç tanesi geleceğin biliminin yolunda bir yol gösterici olacak. Bilimin zorlu, acılı, sorumlu yolunun meyvesinin ne kadar sevgili, tatlı ve paha biçilmez olduğunu hatırlatacak!.. Vatan sevgisinin ve insani değerlerin tüm bilimlerin üstünde olduğunu yansıtacak!..
Not: Makalede ayrıca Nobel ödüllü Aziz Sancar hakkında internet kaynaklarından alınan bilgilerden yararlanılmıştır.
Mehriban Sultan
Azerbaycan Milli İlimler Akademisi Nahçıvan Dairesi çalışanı, filolojide felsefe doktoru, Nahçivan Özerk Cumhuriyeti’nin değerli gazetecisi

 

Benzer Haberler

0 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir