Değerli Okuyucular:

Suç benim değil. Maalesef Iğdır Belediyesi tarihiyle ilgili yazılmış ciddi bir çalışma hiç olmadı. Kültürel bünyesinde birçok değerli akademisyen, tarihçi ve araştırmacı yazarı barındıran sevgili Iğdır’ımız niçin bu konuyu ihmal etti, bilmiyorum.

2002 yılında IĞDIR SEVDASI kitabını yayımladığımda önsöze, “Bundan Sonra Neler Yapılabilir?” başlığı altında bir bölüm ekleyerek Iğdır’da eksik gördüğüm konuları liste halinde sıralamıştım. 21nci sırada da “Iğdır Belediyeciliğinin Tarihi” başlığı ile bu yönde bir çalışmanın yapılması gerektiğini vurgulamıştım.

Şurada burada karşımıza çıkan “Iğdır Belediye Başkanlarının Listesi” şeklindeki yazılar ya sübjektif olarak kaleme alınmış ya da ciddi bir araştırma yapılmadığından birçok hataları kendi içinde barındırmaktadır.

Bu yazımda Iğdır Belediyesi tarihçesiyle ilgili kısa bir bilgi vermeye çalışacağım.

IĞDIR BELEDİYESİ TARİHİNİN SINIFLANDIRILMASI

Iğdır’ımızın Büyük Millet Meclisi (BMM) sınırlarına katıldığı tarih kabul edilen 14 Kasım 1920’den bugüne kadar şehrimize hizmet veren belediye başkanlarının kimler olduğu konusu ele alınırken doğru bir sınıflandırmanın yapılması gerekmektedir.

Bu sınıflandırmayı aşağıdaki gibi ele almak doğru bir yaklaşım olacaktır:

BİRİNCİ DÖNEM: ATAMALARLA BELEDİYE BAŞKANIN TAYİNİ (1920-1938)

  1. Kâzım Karebekir Paşa’nın onayı ile atanan Kaymakam ve Belediye Başkanları (1920-1926)
  2. Ali Rıza Ataman’ın onayı ile atanan Kaymakam ve Belediye Başkanları (1926-1932)
  3. Hüsnü Bingöl’ün onayı ile atanan Kaymakam ve Belediye Başkanları (1932-1938)

İKİNCİ DÖNEM: SEÇİMLERLE DOĞRUDAN SEÇİLEN VEYA BELEDİYE MECLİSİNDE YAPILAN SEÇİMLE BELEDİYE BAŞKANININ TAYİNİ (1938-Bugün)

  1. “Açık Oy-Gizi Sayım” seçim sistemiyle seçilen Belediye Meclisinin toplanarak kendi arasından seçtiği Belediye Başkanları (1938-1950)
  2. “Gizli Oy-Açık Sayım” seçim sistemiyle seçilen Belediye Meclisinin toplanarak kendi arasından seçtiği Belediye Başkanları (1950-1960)
  3. “Gizli Oy-Açık Sayım” seçim sistemiyle doğrudan halk oyuyla seçilen Belediye Başkanları (1960-Bugün)
  4. Seçilen Belediye Başkanın mahkumiyeti (cezası) nedeniyle göreve başlayamaması veya görevden el çektirilmesi durumlarında Belediye Kanunu’na uygun olarak toplanan Belediye Meclisinin seçtiği Belediye Başkanları (1973/74 ve 2013)

***

 Değerli Okuyucular:

1920-1930 yılları arası Iğdır’ımızın siyasal ve sosyal yaşamına ışık tutabileceğim ümit ettiğim belgelere ulaşmak için sık sık Milli Kütüphane’ye gitmek durumunda kaldım. Osmanlıca (Eski Türkçe) metinleri okuyup değerlendirmek başlı başına bir emek ve zaman gerektirmektedir. Araştırmacı ve akademisyen arkadaşların arşiv çalışmalarını yoğunlaştırmaları gerektiği bir gerçektir.

Zaman darlığım nedeniyle daha çok Hakimiyet-i Milliye gazetesinin 1920 /1921/ 1922 yıllarını kapsayan sayıları üzerinde çalışma yapabildim.

Hâkimiyet-i Milliye gazetesi Sivas Kongresi’ni izleyen günlerde Sivas’ta çıkarılan İrâde-i Milliye‘nin devamıdır. 10 Ocak 1920’de Ankara’da yayın hayatına başlar. Başlangıçta haftada iki gün yayınlanan gazete, 6 Şubat 1921’den itibaren günlük gazete olarak yayına devam eder. Ön ve arka sayfaları olan tek sayfa olarak çıkar. Iğdır’la ilgili bir habere Hâkimiyet-i Milliye gazetesinin 22 Eylül 1921 tarihli 300 nolu nüshasında rastladım. Bu sayıda “Paşa” imzasıyla Türkiye Büyük Millet Riyasetine, Sakarya Zaferi nedeniyle bir kutlama telgrafı çekilmiştir.

Hâkimiyet-i Milliye gazetesinin 22 Eylül 1921 tarihli 300 Nolu nüshasının ön ve arka yüzlerini aşağıda dikkatinize sunuyorum:

Hakimiyet-i Milliye (ön sayfa)

Kırmızıyla işaretlediğim yerde şunlar yazılıdır:

İkinci Sene – Numara 300 – Nüshası her yerde 5 kuruştur.

Bir hafta evvelki nüshalar yirmi kuruştur.

Umurı Tahririye için Başmuharrire ve Umurı idare için İdare Müdüriyetine müracaat olunur.

1340                         20 Muharrem                                    Ankara

1338 (1921)               22 Eylül                                           Perşembe

Hakimiyet-i Milliye (arka sayfa)      

Kırmızı renkle çerçeveye aldığım kısımda şu ifade yer almaktadır:

“Kahraman ordumuzun batı cephesindeki büyük zaferi ufak köylere kadar müjdelendi ve kutlandı. Bu münasebetle kıymetli kanlarını döken, ciğerparelerini biz amcalarına bağışlayarak bu mukaddes uğurda canını feda eyleyen muhterem şehitlerimizin yetimlerine on birinci fırka ümera ve subaylarıyla mahalli memurlar ve belde eşrafı tarafından elli küsur bin kuruş bağışlanmış ve kaza kaymakamı Bekir Sıtkı Bey harbin devamı müddetince maaşlardan aylık bin kuruşun kesilmesini taahhüt etmiştir.  Iğdır Müdafaa-i Hukuk ve Belediye Reisi Paşa.”

Söz konusu edilen “Paşa” isminin 1934 yılında “Ekinci” soyadını alan aileye mensup olduğunu yani “Paşa Ekinci” olduğunu anlıyoruz.

Gönderilen telgrafta Kaza Kaymakamı (Iğdır Kaymakamı) olarak Bekir Sıtkı Bey’in adı geçer. Doğrudur o yıllar Bekir Sıtkı Bey’in Iğdır Kaymakamı olduğunu biliyoruz. Nereden mi? Ali Rıza Ataman’ın Birinci Meclis’te yaptığı konuşmadan.

ALİ RIZA ATAMAN KİMDİR?

Ali Rıza Ataman (oturan)

Ali Rıza Ataman ve ailesi Iğdır’ın yakın tarihinde önemli görevler üstlenmişlerdir. Kısaca da olsa Ali Rıza Ataman ve ailesi hakkında bilgi vermek isterim:

Ataman Ailesi Şeceresi

20’nci yüzyıl Iğdır tarihinde önemli görevler üstlenmiş ATAMAN Ailesi şeceresi

Ali Rıza Ataman, İsmail Bey’in dört oğlunun en küçüğüdür. Kardeşler yaş sırasına göre Murat, Ömer, Mehmet ve Ali Rıza Beylerdir. Ali Rıza Bey, 1885 yılında Kağızman’da dünyaya gelir, 19 Haziran 1995 tarihinde Iğdır’da – 70 yaşında- vefat eder.

Dört kardeş, eğitimlerini Rus okullarında tamamlayıp, lise mezunu olurlar. Bu nedenle Ermenice ve Rusçayı çok iyi konuşabiliyorlardı. Millî Mücadele yıllarında, Ermeni işgalindeki Kağızman’da aktif mücadeleye atılan üç kardeş Ermeni Hükümeti tarafından Sibirya’ya sürülür.  3,5 yıl süren sürgünden sonra kardeşler Kağızman’a geri döner, mücadeleye kaldıkları yerden devam ederler.

Kars Milli Şurası ilan edilince Ali Rıza Bey, hükümette Dahiliye (İç İşleri) Bakanlığı görevini üstlenir. Hükümet üyeleri İngilizler tarafından tutuklanıp Malta’ya sürgüne gönderilince, Ali Rıza Bey, yolculuk sırasında bir yolunu bulur, Batum’dan kaçıp Kars’a geri döner. Kâzım Karabekir Paşa’yla istişare halinde Millî Mücadele güçlerini örgütler, milis ve askerden oluşan silahlı güçleri etrafında toplayarak Ermenilere karşı mücadeleye kararlılıkla devam eder.

Ermeniler, sürgünden kaçan Mehmet Bey’i yakalayıp Kars Kalesi zindanlarına atar; ailesini de göz hapsinde tutarlar. Mehmet Bey yaklaşık 8 ay hapis yattıktan sonra serbest bırakılır. Vakit kaybetmeden ailesini de yanına alıp Millî Mücadele güçlerine katılır.

Savaş bütün şiddetiyle altı ay devam eder. Nihayet 28 Eylül 1920 tarihinde Kâzım Karabekir Paşa’nın emriyle, Ali Rıza Bey ve kardeşlerinin komutasındaki Millî Mücadele güçleri Kağızman’ı, Karabekir Paşa’nın emrindeki askerler de Sarıkamış’ı işgal ederler

Mehmet Bey’in komutasındaki Millî Mücadele güçleri Ermeni birliklerini Gümrü’ye kadar kovalar; Ali Rıza Bey komutasındaki milis güçleri de eş zamanlı olarak Iğdır’a doğru ilerlerler. Nihayet 14 Kasım 1920 tarihinde Iğdır’daki güçlerle birlikte, Iğdır kasaba merkezi Ermeni işgalinden kurtarılır.

Meclisi Mebusan 23 Nisan 1920 tarihinde toplanınca Ali Rıza Bey, Birinci Dönem Kars Milletvekili olarak Ankara’ya gider. İkinci dönem milletvekilliğine istekli olmaz, Iğdır’a yaşamaya devam eder.

Ali Rıza Bey’in ailesi kısmen Iğdır’a kısmen de Kağızman’a yerleşiktir.  Ticaretle uğraşan Ali Rıza Bey, uzun yıllar İran ve Rusya’yla ithalat ve ihracat yapar, Iğdır’da da bir çırçır fabrikası kurar, fabrikanın işletmesini yeğeni Osman Ataman’la birlikte yönetir. 1930’lu yıllarda Halkevi Başkanlığı ve Belediye Reisliği görevlerini de üstlenir.

Ali Rıza Bey, zarif ve çok iyi yetişmiş bir hanımefendi olan Pakize Hanım’la evlenir, çok mutlu bir evliliği olur.

Ali Rıza Bey’in yeğeni Osman Ataman, savaş çıktığında Rus ortaokulunda öğrencisidir. Bu nedenle eğitimi yarım kalır. 1940’lı yıllarda Iğdır’da belediye başkanlığı yapan Osman Ataman, 1944 yılında Güzin Hanım’la evlenir, ancak çocuğu olmaz.

Ermenice ve Rusçayı çok iyi konuşan Osman Ataman, uzun yıllar protokol görüşmelerinde Türk tarafını temsilen tercümanlık görevini yerine getirir.

Ataman ailenin en belirgin özelliği düzenli yaşam biçimleri ve sürekli konuk ağırlamalarıdır. Örneğin İran Şahı 1934 yılında, Ankara’ya yolculuğu sırasında, 3 gün Ali Rıza Bey’in Iğdır’daki evinde kalır. Bundan başka, Ali Rıza Bey’in yakın dostu Kâzım Karabekir Paşa da sık sık Kağızman’daki evde misafir edilmiştir. Mareşal Fevzi Çakmak, dönemin bakan ve milletvekilleri de ağırlanan konuklar arasındadır.

 ALİ RIZA ATAMAN’IN BİRİNCİ MECLİSTE YAPTIĞI KONUŞMA

7 KASIM 1921 (1.Dönem, 2.Yasama Yılı. 106. Birleşim, Gündem 8/1)

(Not: Ali Rıza Bey (Atman), Kars Milletvekilidir ama Iğdır’da ikamet etmektedir. Iğdır o yıllar Beyazıt Sancağına bağlıdır. Kars’la bir bağlantısı ve ilgisi yoktur. Ali Rıza Bey, muhtemelen Kars Milletvekili olduğu için Iğdır’da mülki idare ile sıkıntı yaşamaktadır. Ermenilerden boşalan bir evde (daha doğrusu malikane gibi bir evde) oturmaktadır ancak Iğdır Alay Kumandanı bu eve zorla yerleşir. Bu durumdan rahatsız olan Ali Rıza Bey durumu Iğdır Kaymakamı Bekir Sıtkı Bey’e şikâyet eder. Aşağıdaki meclis konuşması bununla ilgilidir. Mücahit)

(…..)

Aklınıza bir şey gelmesin efendiler. Arkadaşlar, maksadım kendimi methetmek değildir. Yalnız beni yakından tanıyan arkadaşlar iyi bilir ki Rus istibdadının temel taşının bir çeyreğini söken bir adam varsa o da ben, aciz arkadaşınızdır. Ermenistan’a da keza, İngilizlere boyun eğmeyerek Malta’ya sevk edilmeye hazır olan ve bir teşkilat ile çalışan ben idim. Fakat burada hakkımı müdafaa edemedim, çünkü karşımda bir Türk subayı vardı, düşündükten sonra ne yapacağımı bilemedim. Hırslı, hırslı dışarı çıktım, doğru telgrafhaneye, düşündüm bu kazanın da bir Kaymakamı var. Buna bir defa müracaat edeyim. Evine gittim, kapısını vurdum, bir kadın çıktı. Kaymakam bey evde mi dedim. Hayır, dedi. Oradan gittim dairesine. Kaymakam Bekir Sıtkı Bey bahçede oturuyor. Ahali var, subaylar var. Selamımı verdikten sonra,

“Kaymak Bey, evime Alay Kumandanı girdi, cebren eşyalarımı zapt etti, lazım gelenin yapılmasını rica ederim.”

“Gel, gel otur.”

“Canım nasıl oturayım. Ben sana derdimi söylüyorum, ben Kazanın Kaymakamı diye sana müracaat ettim. Şimdi anlaşılıyor ki eşkıya reisi imişsin. Çünkü eşkıyayı sana şikâyet ediyorum, sen de gel otur diyorsun,” dedim.

Böyle dediğim zaman kalktı, üzerime hücum etti ve jandarmaya tutun, vurun diye bağırdı.

OSMAN BEY (Lazistan): İşte onu orada gebertmeliydin.

ALİ RIZA BEY (devamla): Tuhafınıza gitmesin, onu da yapamazdım. Çünkü arada bir asker meselesi var ve ben Kaymakama doğru bir adım yürüseydim emin olun ki ahali onu ayağının altında çamur gibi ezerdi. Onun için ben yine hırsımı zaptı ettim. Oradan telgrafhaneye gittim ve evime cebren Alay Kumandanı yerleşti, Kaymakam Bey’den de bu muameleyi gördüm, diye Şark Cephesi Kumandanlığına telgraf çektim. Milletin selameti adına bir tahkik heyeti gönderilmesini rica ettim. İki gün sonra tahkikat için lazım gelenlere emir verilmiştir, diye bir telgraf aldım. Alma ki hakkım yokmuş, sükut edeymişim. Erzurum’dan tahkik heyeti geldi. Gelir gelmez meseleyi anladılar. Tahkikat iki gün devam etti. Alay Kumandanı Fazıl Bey halen evimde duruyor, ben de dışarıda selamlıkta yatıyorum. Kaza Kaymakamı Bekir Sıtkı Bey azledildi. Bu benim için pek büyük bir muvaffakiyet oldu. Tahkik Heyeti, bizim asırlardan beri adetimizdir diye Kumandanın evimde kalmasını istediler. Haşa estağfurullah dediğimde gözümü öperek ey bu de bir askerdir, dediler. Ben neyim, bana da alay kumandanlığı verdiler, zannedersem ben de Fazıl Bey’den daha az hizmet etmemişimdir, dedim. Heyet evimi boşalttıramadı ve artık bundan sonrası mahkemenin işidir, bu tahkikat dosyasını mahkemeye vereceğiz dediler. Ben günler sonra mahkemeden bir hüküm kararı beklerken, Kaymakama hakaretten şüpheli olduğuma dair bir celp kâğıdı aldım. Ben şüpheli olmuşum da haberim yok. Daha çok sözlerim var fakat lüzum görmüyorum, söylemeyeceğim. Bana yapılan aşağılamadan hissenize ne kadar isabet ederse onu Yüce Heyetinize havale ediyorum. Elviyei Selase bu vatandan ayrılmış sonra ve istibdattan kurtulmuş ve tekrar yeni vatana iltihak etmiştir. (….)

(Not: Burada okuyucularıma Elviye-i Selase hakkında bilgi vermek istiyorum. Eskiden vilayet yapılanması yerine Sancak vardı. Sancak’ın diğer adı da Liva’dır. Liva’nın Arapça çoğulu Elviye olarak yazılır. “Selase” kelimesi de Arapça “Üç” demektir. Böyle olunca Elviye-i Selase kelimesi “Üç Sancak / Üç Liva / Üç Vilayet” anlamına gelir. Bu üç vilayet Batum, Kars ve Ardahan’dır. Iğdır, bu tanıma dahil değildir.

Batum, Kars ve Ardahan, 1877-78 yani 93 Harbinden sonra Çarlık Rusya’sına bırakılır. Bu dönemde Iğdır zaten Çarlık Rusya’sı sınırları içindedir. Her üç vilayet, 3 Mart 1918’de imzalanan Brest-Litovsk Antlaşması’yla yeniden Osmanlı topraklarına katılır ancak 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi uyarınca Osmanlılar bu bölgeyi boşaltmak zorunda kalırlar. 16 Mart 1921 tarihli Moskova Antlaşması ve 13 Ekim 1921 tarihli Kars Antlaşması hükümleri uyarınca Batum Gürcistan’a, Kars ve Ardahan Türkiye’ye bırakılır.

Şöyle bir gerçeklik vardır: Elviye-i Selase sınırları içinde yaşayanlar, bu topraklar tekrar Osmanlıya (doğru bir ifadeyle Büyük Millet Meclisi) sınırlarına dahil olduklarında bir kültür çatışması yaşarlar. Elviye- Selase sınırları içinde doğup büyüyenler Osmanlı anlayışıyla ve kültürüyle yetişmiş bürokratlar karşısında zaman zaman ciddi ayrımcılıkla karşılaşırlar. Ali Rıza Bey, iki Osmanlı askerinin, Alay Komutanı ve Kaymakam’ın bir anlamda el ele vererek kendi evine zorla el koymalarında bir “ayrımcılık” olduğunu düşünmektedir. Son cümleyle bunu vurgulamak ister. Iğdırlılar, 1829’dan beri Çarlık Rusya’sı yönetiminde kaldığı için Elviye-i Selase vilayetlerinden çok daha sert bir “ayrımcılık” ve “ilgisizlik” durumuyla yüz yüze kalmıştırlar. Unutmayalım ki 1829’dan önce de Iğdır, Osmanlı Devleti sınırları içinde değildi. Revan Hanlığı’nın yani bir anlamda İran Kaçar Hanedanlığının yönetimindeydi. Bu nedenle 1920’den sonraki yıllarda Iğdır’ın günlük yaşamında “Osmanlı” kelimesi sıkça kullanılmış, bununla yüzyıllara kök salmış kültürel farklılık ve merkezi yönetime yabancılaşma vurgulanmak istenmiştir. Mücahit)

ALİ RIZA BEY (devamla): Makine bozuk diye kürsüden çıktılar izahat verdiler. Ben diyorum ki makine bozuk değildir, makineyi bozan makinisttir. (bravo sesleri) Makinist iyi olursa makine iyi olur. (bravo sesleri, alkışlar)

(Not: Ali Rıza Bey, bu konuşmasında “makinist” kelimesiyle Mustafa Kemal’i ima eder. Daha sonra öldürüleceği korkusuyla Ankara’yı terk edip önce Kağızman’a sonra Iğdır’a yerleşir ve bir daha Ankara’ya uğramaz. Mücahit)

(….)

Kanunu Esasi’nin birinci maddesinde hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir dendiği halde, hayır mahkûmiyet kayıtsız, şartsız milletindir, efendiler. (bravo sesleri, alkışlar). Ben hiçbir vekaleti izahata davet etmedim. Çünkü maksadım Hükümeti tenkit etmek değildir. Hükümet de bizim kendi arkadaşlarımız tarafından seçilmiştir. Yalnız ne sebeple bilmiyorum Kaymakam Bekit Sıtkı Bey, azlolunduğu halde yeniden tekrar Iğdır’a tayin olunmuştur. Bu adam Ermenistan ile hudut olan öyle bir önemli yere ne sebebe tekrar neden tayin olundu?

(….)

İşte efendiler, birinci teklifim bu Kaymakam için bir heyet gönderilsin. İkincisi, bu Kaymakam ve memurlar hiç olmazsa heyet gidinceye kadar muvakkaten (geçici olarak) iş başından geri alınsın. Çünkü bunların zaten ve kanunen iş başında kalması icap etmez. Artık icap eden tedbir Yüce Heyetinize aittir. “

BİRİNCİ DÖNEM: ATAMALARLA BELEDİYE BAŞKANIN TAYİNİ (1920-1938)

Iğdır, 1747-1828 tarihleri arasında Revan Hanlığının bir parçasıydı. Revan Hanlığı, önce Zend Hanedanlığına sonra da Kaçar Hanedanlığına (İran) vergi vermekle sorumluydu, ancak iç işlerinde bağımsızdı. Kaçar Hanedanlığı 1826-1828 yılları arasında devam eden savaşlar sonucunda Rus İmparatorluğuna yenilince 10 Şubat 1828 tarihinde imzalanan Türkmençay Antlaşmasına uygun Revan Hanlığı üzerindeki haklarını kaybeder, böylece Iğdır (Sürmeli Bölgesi), Rus Çarlığı sınırlarına dahil olur. Bu yıllarda Kars ve Ardahan, Osmanlı yönetimindedir. 1877-78 Rus-Osmanlı savaşlarında Osmanlı Devleti yenilince bu kez Kars ve Ardahan da Rus yönetimine geçer. Ruslar 1917 devrimiyle bölgeden çekilince siyasi boşluk doğar.

Iğdır (Sürmeli Bölgesi), 28 Ocak 1920’de İstanbul’da toplanan son Meclis-i Mebûsan tarafından kabul edilen Mîsâk-i Millî (Ulusal Yemin) sınırları içinde gösterilmez. Bu nedenle Iğdır’ın 14 Kasım 1920 tarihinde Büyük Millet Meclisi Hükûmeti sınırları içine dahil olması aslında hedeflenmeyen ve beklenmedik bir durum olarak ortaya çıkar. Aras Nehrinin doğal sınır olması istenmiştir; böylece Iğdır, BMM sınırlarına istenmeyerek de olsa dahil edilmiştir. Zaten böyle olduğu içindir ki Doğu Cephesi komutanı Kazım Karabekir Paşa, Iğdır’ın anavatana katılmasından 1,5 yıl sonra Iğdır’ı ziyaret eder.

Kazım Karabekir Paşa, “İstiklal Harbimiz” isimli savaş anılarında Iğdır’a gelişiyle ilgili şu tarihi verir:

“14 Mayıs İzmir’in 1335 (1919) senesinde Yunanlılar tarafından işgalinin dördüncü senesine basıyoruz. (…) 14 Mayıs’ta (1338) Kağızman’dan otomobil ile 7 saatte Iğdır’a geldik.”

Rumi takvime göre verilen 1338 senesinin Miladi takvimdeki karşılığı 1922’dir. Halbuki Iğdır (Sürmeli bölgesi), Misak-i Milli sınırları içinde olmayıp da anavatana katılan tek toprak parçası olduğu için özel bir önem taşımalıydı. Iğdır, daha ilk yıllardan itibaren “üvey evlat” muamelesi görmüş, toprak ve insan zenginliği, jeopolitik önemi göz ardı edilmiştir. Bu yaklaşım ve tutum nerdeyse halen devam etmektedir.

HAMZA AYGÜN’ÜN ANLATIMIYLA “PAŞA EKİNCİ”  (Iğdır Sevdası kitabından)

Iğdır’ın ilk belediye başkanlarından Paşa (Ekinci) Bey, Başköy’lüdür (Aralık ilçesi). 1960 İhtilali yıllarında önemli görevler üstlenen asker kökenli Fikret Ekinci’nin babası olan Paşa Ekinci’nin, teşkilat ve organizasyon yeteneği oldukça yüksekti. Onun en önemli özelliği ve bölge halkına en büyük katkısı daha çok manevi anlamda olmuş; otoritesini ve maddi gücünü seferber ederek savaş öksüzü çocukları bir araya toplamış ve onları sahiplenmiştir. Halk arasında “Paşa Bey’in Yetimleri” adıyla anılan bu çocuk gurubundan memlekete çok değerli evlatlar yetişmiştir.

Özellikle 12-16 yaş gurubundaki kız çocuklarını kötü niyetli insanların taciz ve saldırısından korumak için, büyük çaba sarf etmiştir. Bu kız çocuklarının çoğu bizzat Paşa Bey’in eliyle evlendirilip, aile ocağına kavuşturulmuşlardır.

Iğdır’ı kurtaran zabıtan (askeri) güçler içinde yer alan değerli memleket evlâtlarından Rıfat Ilgaz ve Ali Çavuş, bu “yetim kızlar” okulundan evlenip Iğdır’a yerleşmişlerdir. Ali Çavuş, Iğdır’ın Kurtuluşunda Belediye binasına ilk Türk Bayrağını çeken askerdir. Bu kahramanlığı nedeniyle İstiklal Madalyasıyla ödüllendirilmişti. Evlendikten sonra kendisine bir bağ ve ev verilerek Iğdır’a iskân edildi.

Ali Ilgaz’ın çocuklarından Kemal ve Yusuf kardeşlerin Iğdır’a memur olarak çok emekleri geçmiştir.

Hükümet, “Ağaları ve Beyleri Sürgün Kanununu” (1926) çıkardığı zaman Iğdır bölgesinden Torun Ailesinin ileri gelenleri ile Azeri kesimden Paşa Bey gibi birkaç kişi sürgüne tabii tutuldular. Paşa Bey’i Tokat’a sürgüne gönderdiler. Iğdır’a büyük hizmetleri geçmiş bu vefakâr vatan evladı hak etmediği bir şekilde sürgün yıllarında yalnızlık içinde vefat etti.

Paşa Bey sürgüne gönderilince, kurmuş olduğu “Yetimler Okulu” dağıtıldı. Bu öğrencilerden ancak 10-15 tanesi bir yolunu bulup Kâzım Karabekir Paşa’nın aynı isimli okulunda öğrenimlerine devam etme şansı buldular. Ama çok geçmeden Karabekir Paşa, görevden alınınca okul da kapandı.

Başköy’deki Azeri kökenli Celayir kabilesinden birçok önemli isim de İzmir’e sürgün edildiler. Aynı şekilde Hasanhan köyünden de bazı isimler bu sürgün konvoyuna dahil edilmişlerdi. Kaderin garip bir tecellisi olarak, bu “sürgün aileler”in çocukları gittikleri şehirlerde okuma fırsatı bulup sonraki yıllar Türkiye’nin kaderinde önemli rol aldılar. Bunlardan birisi de babası Hasanhan köyünden, siyaset adamı İsmet Sezgin’dir.

IĞDIR (Surmalu Uyezdi) BÖLGESİNİN SİYASİ KRONOLOJİSİ

  1. Yarı Bağımsız Revan (Revan) Hanlığı (1747-1828)
    1. 1751-1794 yıllarında Zend Şii Kürt Devletine vergi verdi.
    2. 1794-1828 yıllarında Kaçar Şii Türk Devletine vergi verdi.
  2. Rus Çarlığı Yönetimi (1828-1917) / Revan Guberniyası’na bağlı Surmalu Uyezdi (İlçesi)
  3. Trans-Kafkasya Demokratik Federatif Cumhuriyeti (22 Nisan 1918-28 Mayıs 1918)
  4. Ermenistan Cumhuriyeti (28 Mayıs 1918- 21 Haziran/23 Temmuz 1919 Genel Seçimlerine kadar)
  5. İÇ SAVAŞ (Kaça-Kaç): 1 Ağustos 1919-14 Kasım 1920
  6. Büyük Millet Meclisi (14 Kasım 1920-29 Ekim 1923)
  7. Türkiye Cumhuriyeti (29 Ekim 1923)

Henüz Birinci Dünya Savaşı’nın başlamadığı 1914 yılında Iğdır şehir merkezinde üç ağırlıklı nüfus vardır: Ermeniler-Ruslar ve Azeriler. Êzidi ve Müslüman Kürtlerin Iğdır şehir merkezinde varlığı yoktur. Ermeniler nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturmaktadır. 1917 Rus Devrimiyle Iğdır’daki Rus askerleri, aileleri ve memurları ayrılınca şehir merkezinde Ermenilerin nüfusu %85’in üzerindedir. Azeriler, İdirmava’nın aşağı kesimlerinde ve Sultanabat’ta ikamet etmektedirler.

Sultanabat beylerinden Şefi Bey (Öcal), başından geçen bir olayı anlatarak Iğdır merkezde Ermeni nüfusun yoğunluğunu doğrular nitelikte anılarında şöyle aktarır:

 “Rus yönetimi zamanında, Iğdırmava mahallesinin biraz uzağındaki Sultanabat köyünde oturuyorduk. Çocuktum. İğdırmava’daki Rus ilkokuluna gidip geliyordum. Sınıfımdaki tek Türk öğrenci bendim. Geriye kalanların hepsi Ermeni’ydi. Sınıf arkadaşlarımız arasında 15-16 yaşında nerdeyse bıyığı terlemiş delikanlılar bile vardı. Bu durum o günün koşullarında pek yadırganmazdı. (Kaynak: IĞDIR SEVDASI)”

IĞDIR’A İLK GEÇİCİ KAYMAKAM: NUMAN EFENDİ

Numan Efendi

Sürmeli bölgesindeki Iğdır ve Kulp’un (Tuzluca) anavatana katılmasını takip eden günlerde (Kasım 1920) Kazım Karabekir Paşa, bu iki yerleşim yerinin “kaza/ilçe” olarak Bayezid Sancağına bağlanmasına karar verir. Beyazıt Sancağı Mutasarrıfından, Iğdır ve Kulp için geçici Kaymakam göndermesini ister. Bu koşullar altında Beyazıt Sancağı Mutasarrıfı, yardımcılarından Numan Efendi’yi Iğdır’a geçici Kaymakam olarak atar.

Kasım 1920’de Iğdır şehir merkezi hemen hemen boştur. Şehrin çoğunluğunu oluşturan Ermeniler, Aras Nehrinin ötesine geçmiştir. İdirmava ve Sultanabat’ta oturan Azeriler de Kaça-Kaç (Ağustos 1919) nedeniyle İran Azerbaycan’ına sığınmışlardır. 1920 kışının ortasında Iğdır’a dönmeleri zordur. 1921 yılı ilkbaharında Azeriler kafileler halinde Iğdır’a (Sürmeli bölgesi) geri dönerler. Bu süreçte geçici Kaymakam Numan Efendi, Ali Mirze Bey’in en büyük oğlu İbrahim Ağa’yı (Yiğit) Belediye Reisi olarak atar. Bunun bir nedeni vardır. Numan Efendi, Geloylu Aşireti mensubudur. Geloylu Aşireti lideri Ahmed Şemo, Ali Mirze Bey’in damadıdır. Numan Efendi bu koşullarda saygı duyduğu lideri Ahmed Şemo’nun kayını İbrahim Ağa’yı Belediye Reisi olarak atar.  1920 kış aylarında Iğdır şehir merkezinde nüfus azdır, belediye hizmeti de sınırlıdır.

NUMAN EFENDİ KİMDİR?

Numan Efendi, Beyazıt Sancağında yaşayan Geloylu Aşiretine mensuptur. Babası Hoca Yusuf’un görev yaptığı Erciş’te dünyaya gelir (1885). Okul hayatına Erzurum Lisesi’nde devam eder. İstanbul Mülkiye’yi bitirdikten sonra 25 yaşında Beyazıt’a gelip önce mutasarrıf yardımcılığı sonra da mutasarrıf olarak 7 yıl hizmet verir. Ruslar, Birinci Dünya Savaşı’nda Beyazıt Sancağını işgal edince yakalanıp Sibirya’ya sürülür.

Yedi lisan bilen Numan Efendi son derece aydın birisidir. Numan Efendi’nin resmi kayıtlardaki ismi “Numan Feridun Es”, “Numan bin Yusuf” ya da “Numan Dündarzade” olarak geçer. Bugün Numan Efendi’nin kardeşi Abdurrahman Bey’in ailesi “Ertuğrul”  ve “Dönder” soyadlarını almıştır.

Numan Efendi’nin hayatının kısa kronolojisi:

1885            Erciş

1903            Erzurum Lisesi mezunu

1908            İstanbul Mülkiye (Siyasal Bilgiler) mezunu

1910-15       Beyazıt Sancağı Mutasarrıfı Yardımcısı

1915-17       Sibirya’ya Sürgün

1918-1920   Beyazıt Sancağı Mutasarrıfı Yardımcısı

1920-21       Iğdır Geçici Kaymakamı

1921-24       Iğdır Kaymakam Yardımcısı

1924-26       İdare-i Emval-ı Metrukiye (Terkedilmiş Mallar İdaresi / Milli Emlak) / Kaymakama Vekalet

1926-1929   Balıkesir’e sürgün (Ağa ve Beyler Sürgün Yasası)

1929            Iğdır’da Davavekili

1930            Vefat (Iğdır’da gece evine giderken açılan ateş sonucu öldürülür. Merhum Nurettin Kirman cinayeti ile birlikte 20’nci yüzyıl Iğdır tarihinin en önemli cinayeti olarak kayda geçer.)

ALİ MİRZE BEY OĞLU İBRAHİM AĞA’NIN IĞDIR’IN İLK BELEDİYE BAŞKANI OLDUĞUNA DAİR HALKIN HAFIZA KAYDI

YAŞAR AYDIN ANLATIYOR  Iğdır Sevdası kitabı

Cumhuriyetin kurulduğu yıllar Ali Mirze Bey’in en büyük oğlu İbrahim Ağa kısa bir süre için belediye başkanlığı görevini üstlenmiş. İbrahim Ağa çok cesur ve lider birisiymiş. Arkasında güçlü bir aşiretle kendi başına buyrukmuş.

Ali Mirze Bey, Ağa ve Beyleri Sürgün Kanunu nedeniyle İran’da iken İbrahim Ağa bir aile faciasına kurban gitti.

HACI ÖMER ŞARK ANLATIYOR Iğdır Sevdası kitabı

Kurtuluştan sonra ilçe merkezi Kürtler tarafından işgal edilmişti. İlk belediye başkanı da atamayla bu görevi üstelenen Ali Mirze Bey’in oğlu İbrahim Ağa’dır.

ALMAS YANCAR (MEHMET YANCAR’IN ANNESİ) ANLATIYOR Iğdır Sevdası kitabı

Ali Mirze Bey’in oğlu İbrahim Ağa vefat ettiğinde 35 yaşlarındaydı. Evliydi, teyzemle de nişanlıydı.  İbrahim Ağa, Rus okulunda okumuş, 1,5 yıl kadar da Iğdır belediye başkanlığı görevini yapmıştı.

ALİ YİĞİT (HACI İSA YİĞİT OĞLU) ANLATIYOR Iğdır Sevdası kitabı

Ali Mirze Bey, Sakan aşiretinin lideri olarak bölgede sevilip, sayılıyordu. Oğlu İbrahim Ağa da babasından geri kalmayacak derecede lider ve cesur birisiymiş.

İbrahim Ağa, Kurtuluştan sonra kararını verip Iğdır’a yerleşmişti. Manifatura dükkânı açıp, ticarete atılmış, kısa sürede liderlik ve becerisiyle etrafındakilere kendisini kabul ettirmişti. Cömert ve sosyal karizması güçlü İbrahim Ağa’nın bürokrasiyle de arası çok iyiymiş.

O yıllar belediye başkanları seçimden ziyade mülki idareyi elinde tutan kaymakamın atamasıyla göreve talip olurdu. Böylece İbrahim Ağa, Iğdır’ın ilk belediye başkanı olarak 1920’de hizmet vermişti. Hükümetin çıkardığı ve tüm Doğu bölgesinde uygulamaya koyduğu Ağa ve Beylerin Sürgün Kanunu’nun (1926) uygulamaya konmasıyla, Ali Mirze Bey ve ailesi İran’a kaçmak zorunda kalmış, İbrahim Ağa’da Iğdır merkezi terk edip babasıyla gitmişti.

KAYMAKAM BEKİR SITKI BEY

18 Temmuz 1921 tarihinde Iğdır ve Tuzluca’nın (Kulp), Beyazıt Sancağına bağlandığı Resmî Gazetede yayımlanınca Bekir Sıtkı Bey, Kaymakam olarak Iğdır’a atanır. Numan Efendi, Kaymakam Yardımcısı olarak görevine devam eder. Şehir merkezinde Azeri nüfus gittikçe çoğalmaktadır. Bekir Sıtkı Bey, eşraftan Paşa Bey’i (Ekinci) Belediye Reisi olarak atar.

Birinci Meclis’te Milletvekili olarak görev yapan Ali Rıza Ataman, Iğdır merkezde Ermenilerden boşalan görkemli bir eve yerleşmiştir. Daha önce belirttiğim gibi Alay Komutanı bu eve zorla el koyar. Asker kökenli kaymakam da ilgisiz kalır. Ali Rıza Ataman, bu durumu Meclise taşır. Bu nedenle Bekir Sıtkı Bey önce görevinden azledilir sonra tekrar görevine atanır. Bu durum birkaç kez tekrar eder.

Kazım Karabekir Paşa, “İstiklal Harbimiz” isimli eserinde, 14 Mayıs 1922 tarihinde ilk kez olarak Iğdır’ı ziyaret ettiğinde kaymakam ile ilgili olarak şu ifadeyi kullanır:

“18 Mayıs Iğdır’dayım. Öğleden sonra hükümet, belediye ve kışla, hastahaneyi dolaştım. Kasabada kaç ev ve kaç kişi var ne kaymakam ye ne de belediye reisi bilmiyorlar… Kaymakam bey 100-150 ev dedi..  «Arada elli fark var yüzde elli mühim bir şey ifade eder, birer birer saysanız nihayet bir saatlik bir gezme ile hakikati öğrenebilirsiniz» dedim.

Kaymakam bey Mülkiye-i Şahaneden (Siyasal Bilgiler) mezun fakat pek sessiz ve tecrübesiz, odası örümcekler içerisinde, kendisine biraz nasihat ettim. Ahzıasker (Askere Alma) şube reisi kasabanın 305 ve belediye reisi de 400 hane olduğunu söylediler. Kaç mahpus var, dedim, yine doğrusunu bilen yoktu. Halbuki 7 mahpus vardı. Bu basit suallerin doğru cevabını zaten hiçbir yerde alamadım. Sokaklar ilk geldiğim gün pek pisti. Kaymakam ve belediye reisine ihtar etmiştim, bu sefer temiz buldum. Resmî ve hususî meskenlerin de temiz tutulmasını ve canlı cansız her varlıkla yakından alâkadar olmalarını icap edenlere söyledim.”

Kazım Karabekir Paşa’nın tarif ettiği Kaymakam, Numan Efendidir. Muhtemelen Ali Rıza Ataman tarafından görevinden uzaklaştırılan Bekir Sıtkı Bey’in yerine vekaleten Numan Efendi bakmaktadır.

Bekir Sıtkı Bey, asker kökenlidir. Mülkiye mezunu değildir. Iğdır’daki görevini tamamladıktan sonra Beyazid Valiliği’nde Jandarma Komutanı olarak görev yapar.

 KÂZIM KARABEKİR PAŞA’NIN GÖZDEN DÜŞMESİ

Kâzım Karabekir Paşa, arkadaşlarıyla birlikte 17 Kasım 1924 tarihinde bünyesinde bazı eski İttihat ve Terakki Cemiyeti üyelerini barındıran Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ismiyle bir parti kurar. 16 Şubat 1925 tarihinde Şeyh Sait İsyanı patlak verir. Mustafa Kemal, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı, “dinî hislere gönderme yaparak isyanı desteklediği” gerekçesiyle 3 Haziran 1925’te kapatır. 1926 yılında Mustafa Kemal’i öldürmek için yapılan İzmir Suikastı planının açığa çıkmasından sonra kapatılmış olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası milletvekillerinin tümünün tutuklanmasına, evlerinin aranmasına karar verilir. Gözaltına alınanlardan birisi de Kâzım Karabekir Paşa’dır.

Kâzım Karabekir Paşa, gözden düşünce Iğdır’da Ali Rıza Ataman, önem kazanır. Kimin kaymakam veya belediye reisi olacağına Ali Rıza Ataman karar vermektedir. Ali Rıza Atman’ın etki gücü 1932 yılına, Hüsnü Bingöl’ün göreve başlamasına kadar aralıksız devam eder.

1925-29 YILLARI DEVLET SÂLNAMELERİNDE IĞDIR

“Salname”, Osmanlı Devleti’nde ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında resmî ve özel kurumlar tarafından bir sene boyunca gerçekleşen olayları topluca göstermek üzere hazırlanan yapıtlara verilen isimdir. Sonraki yıllar bu eserlere “Yıllık” adı verilecektir.

1925-26 yıllarında yayımlanan Salname’ye göre Iğdır’daki mülki idare:

Kaymakam:                               Âkif Rahmi Bey

Mal Müdürü:                             Ahmed Zühdü Bey

Müftü                                        –

Hâkim                                        Vehbi Bey

Müddeiumûmî (Savcı)              Salih Zeki Bey

1926-1927 yıllarında yayımlanan Salname’ye göre Iğdır’daki mülki idare:

Kaymakam                                İhsan Bey

Mal Müdürü                              Muhammed Hüseyin Bey

Hâkim                                        Abdurrahman Bey

Müstantik                                  Salim Bey

1928-29 yıllarında yayımlanan Salname’ye göre Iğdır’daki mülki idare:

Kaymakam                               Maksut Bey

Mal müdürü                              Eşref Bey

Hâkim                                       Abdurrahman Bey

Müddeiumumî (Savcı)             Mehmet Nuri Bey

Müstentik (Defterdar)               M. Salim Bey

Hükümet Tabibi                        M. Kemalettin Bey

Posta ve Telgraf Müdürü           Zeki Bey

Salname’deki bilgilerden görüleceği gibi 1925-29 yılları arasında her yıl kaymakam değişmektedir. Belediye reisinin ismi yoktur. O yıllarda genellikle Kaymakam, Belediye Reisi görevini de üstlenmektedir.

BELEDİYE KANUNU

Türkiye tarihinde ilk Belediye Kanunu 3 Nisan 1930 tarihinde yayımlanmıştır. Belediye Kanunu, Resmi gazetede aşağıdaki başlık altında yayımlanır.

 Kanun Numarası : 1580

 Kabul Tarihi : 3/4/1930

 Yayımlandığı R. Gazete : Tarih : 14/4/1930 Sayı :1471

 Yayımlandığı Düstur : Tertip : 3 Cilt : 11 Sayfa : 80

Belediye Kanuna göre halk Belediye Reisini doğrudan seçmez (bu durum 1960 yılına kadar devam eder). Seçmen önce Belediye Meclisini seçer, toplanan Belediye Meclisi de kendi arasından birisini Belediye Başkanı olarak atar. Yani Belediye Başkanlığı seçimleri iki kademelidir.

Burada kısa bir not düşmek isterim: Belediye Kanunu ilk kez 1930 yılında çıkarıldığı için 1920-1930 yılları arasında Iğdır’da “falanca Belediye Başkanı seçildi” şeklindeki ifadeler gerçeği yansıtmaz.

Soru şu: 1930 tarihinden itibaren Iğdır’da Belediye Başkanları iki kademeli seçimle mi belirlenmeye başlandı? Cevabımız “Hayır” olacaktır. 1938 yılına kadar Iğdır’da Belediye Başkanlığı seçimi yapılmadı. 1930-38 yılları arasındaki döneme hızlıca göz atalım:

Belediye Kanunu 3 Nisan 1930 tarihinde yayımlanınca aynı yılın Eylül ayında Belediye seçimlerinin yapılmasına karar verilir. 12 Ağustos 1930 tarihinde Fethi Okyar liderliğinde Serbest Cumhuriyet Fırkası (SCF) kurulur. SCF hızla örgütlenmeye başlar. 1930 seçimlerine gidilirken Iğdır’da ne Cumhuriyet Halk Fırkası (Cumhuriyet Halk Partisi) ne de Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın şubesi yoktur. Bu yüzden 1930 Eylül ayında Iğdır’da belediye seçimi yapılmaz. Türkiye genelinde sadece 502 seçim bölgesi belirlenir.

İki partinin şubelerinin olduğu bu seçim bölgelerinde yapılan seçimlerde Serbest Cumhuriyet Fırkası henüz kurulmuş olduğu halde 24 belediyeyi kazanır. Bu arada İzmir’de istenmeyen olaylar yaşanır. Serbest Cumhuriyet Fırkası kapatılır.

Seçimler her dört yılda yapılmaya devam edilir ancak Iğdır’da seçim yapılmaz. Bu durum 1938 yılına kadar devam eder.

Hüsnü Bingöl, 1932 yılında Iğdır’da göreve başlar, mülki kontrolü eline geçirir. O yıllar Iğdır’da CHP yoktur ama CHP’nin şubesi gibi hareket eden Halkevi vardır. Hüsnü Bingöl, Ali Rıza Ataman’ı 1934-1938 yılları arasında Iğdır Belediye Reisliği görevine atar.

Hüsnü Bingöl

IĞDIR HALKEVİ

Iğdır Halkevi 23 Şubat 1934 tarihinde açılır. Kaza Kaymakamı Nedim Bey de törende hazır bulunur. Halkevi Başkanı Ali Rıza Ataman’dır. Ali Rıza Ataman bu yıllarda aynı zamanda Belediye Reisidir.  Unutmayalım ki belediye reisi atamayla belirlendiğinden bugünkü anlamda bir belediye meclisi yoktur. Ali Rıza Ataman bu görevi 1938 yılına kadar devam ettirir.

1938-1940 arasında Hüseyin Saydam, 1940’da Osman Ataman Halkevi Başkanı seçilirler. 1930’lu ve 40’lı yıllarda, tek parti döneminde, Halkevleri önemli bir görev üstlenir. Birçok şubesi vardır. Yaptığı çeşitli etkinliklerle bir anlamda tek parti döneminin en önemli propaganda aracıdır.  Kimin Halkevi Başkanı olacağına da CHP’nin onayını alarak Hüsnü Bingöl karar vermektedir. Bu durum 1940 yılına kadar devam eder.

1934 yılında gelişen iki olay Ali Rıza Atman’ın Iğdır’daki saygınlığını ve önemini artırır. Rıza Şah Pehlevi 10 Haziran 1934 günü başlamış olduğu Türkiye ziyareti için Gürbulak sınır kapısından giriş yapar, Ali Rıza Ataman’ın evinde misafir olur, Iğdır’da üç gün kalır.

Beyazıd Vilayetine bağlı olan Iğdır ve Tuzluca, 14 Haziran 1934 tarihli kararla Kars’a bağlanır. Ali Rıza Atman, eski Kars Milletvekili olduğundan bu durum lehine bir gelişme olarak ortaya çıkar.

Belediye reislerinin kimler olduğunu daha iyi anlayabilmek için Iğdır’da CHP ve Demokrat Parti (DP) teşkilatlarının ilk ne zaman ve kimler tarafından kurulduğuna kısaca göz atmakta yarar vardır:

IĞDIR’DA CHP TEŞKİLATI

Iğdır’da CHP’nin örgütlenmesi sanıldığı gibi çok erken bir dönemde olmamıştır.  CHP Genel Merkez müfettişlerinin 1941-42 yıllarında Iğdır’la ilgili hazırladıkları raporun bir yerinde şöyle bir ifade vardır:

“Kars’a 184 kilometre uzaklıktadır. Sayısı 1.500’ü bulan evi 9.605 nüfusa sahiptir. Kaza merkezine bağlı 50 köy vardır. Kazanın Taşburun ve Aralık isminde iki nahiyesi ve bu nahiyelere bağlı 16 köyü vardır. Kazada parti teşkilatı yoktur. Fakat bu kazada bir parti teşkilatı kurulması lazımdır.”

CHP Iğdır ilçe teşkilatı 1946 Eylül ayında kurulur. 12 Ekim 1946 tarihinde yapılan kongrede Resul Taner ilçe başkanı seçilir. Resul Taner, 1950’de kalp krizinden vefat edince Bağır Aras geçici olarak ilçe başkanlığını yürütür.

(Not: Iğdır CHP tarihinde en vefalı ve cömert üye hiç şüphesiz Bağır Aras’tır. CHP İlçe Teşkilatı kurulduğu zaman kendisine ait mülkü partiye bağışlamıştır. Bununla kalmamış parti ne zaman sıkıntıda olsa maddi destek sunmuş, Ankara’dan gelen CHP’li heyetleri evinde görkemli bir şekilde ağırlamıştır. CHP ilçe başkanlığı bir nedenle boşalınca geçici ilçe başkanı olarak görev yapmıştır. Mütevazı ve fedakârdır. İhtirasını kontrol etmesini bilir. İl Encümen Üyeliği, Belediye Meclisi Üyeliği, Belediye Başkanlığı veya Milletvekilliğine istekli olmaz. Vefatı da ilginç bir şekilde 1958’de Erzurum’da düzenlenen bir CHP parti toplantısında olur. CHP Genel Başkanı İnönü Erzurum’a gelmiştir. Bağır Aras, İnönü’nün huzurunda konuşma yaparken kalp krizi geçirip vefat eder. Mezarı Erzurum’dadır. Allah rahmet eylesin! Mücahit.)

Partinin ikinci kongresi 24 Aralık 1952 tarihinde Aras Sinema salonunda yapılır, Rıza Yalçın ilçe başkanı seçilir. CHP’nin üçüncü kongresi 21 Temmuz 1955 tarihinde yapılır. Fazıl Baykal ilçe başkanı seçilir. Daha sonra, 19 Ağustos 1957 tarihinde yapılan kongrede Musa Turan ilçe başkanı olur. Musa Turan kendi isteğiyle siyasetten çekilince yapılan ilçe idare heyeti toplantısında Mecit Hun ilçe başkanı seçilir (Ekim 1958).

IĞDIR’DA DEMOKRAT PARTİ (DP) TEŞKİLATI

Demokrat Parti, 1947 yılında Iğdır’da teşkilatlanma çalışmalarına başlar, 1948 yılında Nurettin Kirman ilk ilçe başkanı olur. DP Kars il idare kurulu 1953 Ocak ayında Iğdır ilçe teşkilatını fesheder. Geçici olarak Mehmet Gülten ilçe başkanı seçilir. Iğdır ilçe kongresi 25 Nisan 1953 günü şehir sinemasında yapılır. Nağdali Parlar ilçe başkanı seçilir. DP bir sonraki kongresi 6 Şubat 1955 tarihinde yapılır, Feyzullah İnan ilçe başkanlığına seçilir. Bir sonraki kongre 25 Kasım 1956 tarihinde yapılır. İlçe başkanlığına Nağdali Parlar getirilir. Kars DP İl İdare Heyeti 1957 Haziran ayında Iğdır’a gelir. Bu kez DP İlçe Başkanlığına Eşref Kaya getirilir. DP’nin Iğdır kongresi 9 Ağustos 1958 tarihinde yapılır. Eşref Kaya yeniden ilçe başkanı seçilir. 27 Mayıs 1960 darbesi olduğunda CHP’nin ilçe başkanı Mecit Hun, DP’nin ilçe başkanı Eşref Kaya’dır.

NOT: 1940’lı ve 50’li yıllarda gerek CHP gerek DP ve diğer partilerde yapılan ilçe başkanlığı seçimlerinde kural olarak önce ilçe idare heyeti seçilir. İlçe idare heyeti kendi arasında toplanarak birisini İlçe İdare Heyeti Başkanı yani İlçe Başkanı olarak tayin eder. Bu durum belediye seçimleri için de geçerlidir. Önce belediye meclisi seçilir. Belediye meclisi üyeleri toplanarak kendi aralarından birisini belediye başkanı olarak atar (1960’a kadar)

IĞDIR’DA SEÇİMLERLE BELEDİYE MECLİSİNİN VE BELEDİYE BAŞKANLIĞININ SEÇİMİ (1938-1960)

Daha önce gördüğümüz gibi 1920-1938 yılları arasında Iğdır’da belediye reisliği görevi ya kaymakamlar tarafından üstlenilmiş ya kaymakamların eşraftan kimseler arasından seçerek atadığı kimseler ya da Halkevi Başkanları tarafından üstlenilmiştir. Yani 1938 yılına kadar Iğdır’da, bir belediye seçimi yapılmamıştır.

Kaymakamın kim olacağına da sırasıyla Kâzım Karabekir Paşa (1920-1926), Ali Rıza Ataman (1926-1932) ve Hüsnü Bingöl (1932-1942) karar vermişlerdir. Bu anlamda Iğdır’da gerçek belediyeciliğin 1938 yılında başladığını kabul edebiliriz.

1938 yılına gelindiğinde belediye başkanı, Halkevi Başkanı Ali Rıza Ataman’dır. CHP’nin Iğdır’da henüz teşkilatı yoktur. Tek parti döneminde Halkevi bir anlamda CHP İlçe teşkilatı gibi bir misyon üstlenmiştir.

1938 yılında Iğdır’da belediye seçimleri yapılır. Başkanlık için Kağızman yerlisi Osman Ataman ile Azeri eşraftan Rıza Yalçın arasında rekabet olur. Hüsnü Bingöl’ün açık desteğiyle Osman Atman, belediye reisliğine seçilir. Bu durum Iğdır şehir merkezinde gittikçe zenginleşen ve güç kazanan Azeri kesim arasında rahatsızlık yaratır. O yıllar Iğdır şehir merkezinde bir avuç Kürt aile vardır.

Osman Ataman eşi Güzin Hanımla

Ekim 1942 tarihinde Iğdır’da ikinci kez belediye seçimleri yapılır. Tek parti dönemidir. CHP teşkilatı henüz kurulmuş değildir. Seçimlere iki aday katılır: Osman Ataman ve Rıza Yalçın. Osman Ataman, Hüsnü Bingöl ve devlet kurumları tarafından desteklenmektedir. Azeriler, Rıza Yalçın’ın etrafında toplanır.

İlginç bir seçim yöntemi vardır: “Açık oy, gizli sayım”. Okuyucularım niçin böyle bir seçim sisteminin uygulamada olduğunu merak edebilirler. Bunun iki nedeni vardı: Birincisi, okuma yazma oranı düşüktü. İkincisi ve en önemlisi okuma yazma bilenler hâlâ Arap harfleriyle (eski harf) yazılan Türkçeyi okuyup yazabiliyorlardı. 1928’de uygulamaya giren Latin harfleri henüz tam olarak benimsenmemişti veya yaygınlaşmamıştı.

Oy kullanma şöyle gerçekleşmektedir: Seçmen, sandık başına gider. Önce seçmen defterinde isminin olduğunu kontrol ettirir. Kimliğini gösterip listede isminin yanına imza atar, mühürlü oy zarfını alır. Sandık başında belediye meclisi adaylarının isimlerinin olduğu listede istemediklerinin isimlerini karalar hatta listede olmasını istediği isimleri yazar sonra da bu listeyi mühürlü zarfa koyup sandığa atardı. Bütün bu işlemler herkesin gözü önünde açık şekilde yapılmak zorundaydı. Böyle olduğu için sandık başında görev yapan müşahitler, seçmenin hangi isimleri işaretlediğini görür, ellerinde tuttukları listedeki isimlerin karşısına bir çarpı işareti atarak kimlerin belediye meclisi üyesi seçileceğini daha sandık açılmadan hesaplayabiliyorlardı.

Oy kullanma tamamlandıktan sonra sandıklar toplanır, belediye binasına götürülür, sadece seçim kurulunda görevli kimselerin huzurunda (halka kapalı) oylar sayılırdı. Böyle olunca kaçınılmaz olarak “hile” işin içine girerdi.

Sonuçta en çok oyu alan belediye meclisi üyeleri toplanarak kendi aralarından birisini belediye başkanı seçerlerdi. Yani halk belediye başkanını doğrudan seçmezdi. Bu durum 1960 yılına kadar böyle devam etti.

1942 seçimlerinde seçim günü seçmenler sıraya girerler, belediye meclisinde olmasını istedikleri isimlerin üzerlerini isteğe bağlı olarak ya karalar ya da dokunmazlar. Seçim sona erdiğinde sandıklar belediye binasına götürülür. Oylar sayılırken, “gizli sayım” ilkesine bağlı olarak halkın içeri girmesine izin verilmez.

Rıza Yalçın’ın sandık başındaki müşahitleri oylar açık kullanıldığı için hangi üyenin ne kadar oy aldığını işaretlemiştir. Rıza Yalçın daha oy sayma işlemi tamamlanmadan açık ara önde olduğunu anlayıp kutlama yapar. Ancak Hüsnü Bingöl’ün müdahalesi vardır. Sandıklar gizlice değiştirilir, gizli oy sayımı yapan sandık kurulu heyeti seçimi Osman Ataman’ın kazandığını ilan eder. Rıza Yalçın ve destekçileri işin içine hile karıştırıldığını bildikleri için son derece mutsuzdurlar. Rıza Yalçın, 1938 ve 1942 seçimlerini bir anlamda hileyle kaybeder.

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk çok partili yerel seçimi (1930 hariç) 26 Mayıs 1946 tarihinde yapılır. Bu tarihte ne CHP ne de Demokrat Parti teşkilatı henüz Iğdır’da kurulmadığından seçim şahıslar arasında olur.

Rıza Yalçın

26 Mayıs 1946 seçimlerinde Rıza Yalçın şanslıdır, çünkü Iğdır Kaymakamı Sadık Artukmaç ile Hüsnü Bingöl kavgalıdırlar. Sadık Artukmaç, “Bir Yaşamın Öyküsü” isimli anı kitabında belediye seçimiyle ilgili gözlemini şöyle aktarır:

Iğdır Kaymakamı Sadık Artukmaç’ın anı kitabı

“26 Mayıs 1946’da belediye seçimleri yapıldı. Iğdır belediye başkanı Osman Ataman idi. Ataman’ın karşıtı Rıza Yalçın adında sempatik, zeki, çalışkan olduğu halinden belli bir zat vardı. Seçim sırasında Osman Ataman ile Rıza Yalçın başkan adayı idiler. Osman Ataman, kazanacağına son derece inanmış, devleti kendi arkasında bilen bir durumda görünüyordu. Rıza Yalçın ise seçimi mutlaka kendisinin kazanacağını ancak eskiden olduğu gibi hükümet ve dolayısıyla kaymakamlık tarafından herhangi bir müdahale yapılmamasını istiyordu. Bundan önceki seçimlerde çeşitli yollarla müdahale edildiğini seçimi kendisi kazandığı halde Osman Ataman’ı kazandırdıklarını ısrarla belirtiyor ve dolayısı ile kaymakam olarak benim böyle taraf tutmamamı istiyordu. Kendisine, seçime hiçbir suretle müdahale olmayacağını, sandık kaçırma veya değiştirme gibi olaylara asla müsamaha ve müsaade edilmeyeceğini kesin olarak beyan ettim. Gerçekten tarafsız bir ortam içinde seçim yapıldı. Sandıklar belediye binasına konuldu. Seçim kurulu görevini yaptı. Sayım tamamlanmadığı için ertesi güne bırakıldı. Bu nedenle sandıklar belediye binasında muhafaza altında alındı. Rıza Yalçın -hiç unutmam- çok heyecanlı bir durum ve tutumda belediye binasını kendi adamlarıyla abluka altına aldı. Oraya hiç kimse girmesin ve eskiden olduğu gibi sandıklar değiştirilmesin diye. Bizim zabıta tedbirimiz yanında Rıza Yalçın’ın adamları da görev yapmış oldu. Ertesi gün oy sayımı bitti. Rıza Yalçın ve ekibinin büyük bir çoğunlukla seçimi kazandığı anlaşıldı.”

 

MİR ALİ URAL DÖNEMİ

Mir Ali Ural

1950 yerel seçimlerinde bir değişiklik olur: “Açık oy, gizli sayım” sistemi yerine “Gizli oy, açık sayım” sistemi getirilir. Ne de olsa okuma yazma oranı artmıştır. Artık ahali Latin harflerine aşinadır.

3 Eylül 1950 tarihinde yapılan belediye meclisi ve belediye başkanlığı seçimlerine Iğdır tarihinde ilk kez partiler katılır. Türkiye genelinde yerel seçimler CHP, Demokrat Parti (DP) ve Millet Partisi arasında olurken, Iğdır’da Millet Partisi teşkilatı henüz kurulmadığından, yerel seçimler CHP ve DP adayları arasında olur. CHP’nin adayı Mir Ali Ural, DP’nin adayı Nurettin Kirman’dır. Tekrar hatırlatmak isterim ki bu seçimlerde belediye başkanı doğrudan halk tarafından değil, halkoyuyla seçilerek oluşturulan meclisin kendi içerisinden birini başkan olarak belirlemesi yoluyla seçilmiştir. Seçimde CHP’liler belediye meclisinde çoğunluğu sağlar. Mir Ali Ural, belediye meclisi tarafından başkan seçilir.

 1955 BELEDİYE SEÇİMİ VE FAZIL BAYKAL

Fazıl Baykal

13 Kasım 1955 tarihinde Türkiye genelinde ve Iğdır’da belediye seçimleri yapılır. CHP, iktidardaki Demokrat Parti’yi (DP) protesto etmek için seçimleri boykot eder. Böyle olunca Iğdır’da seçimlere DP ve Bağımsızlar girer. DP’nin adayı Nurettin Kirman’dır. Bağımsızlar Fazıl Baykal ve Mecit Hun’un etrafında toplanırlar. CHP, seçime girmediği için belediye reisi Mir Ali Ural, Bağımsızlar grubuna destek verir. Seçimleri Bağımsızlar kazanır. Mir Ali Ural, Bağımsızlar listesinden belediye meclisi üyeliğini kazanır. Yapılan belediye meclisi toplantısında Fazıl Baykal belediye reisi seçilir (Şubat 1956). Mecit Hun da yardımcısı olur.

Okuyucularıma özellikle 1950-60 yılları arasında sık sık yaşanan bir durumu açıklamak ihtiyacı vardır. Belediye seçimlerinde halk, belediye meclisini seçer, belediye meclisi de toplanarak belediye reisini atar. Belediye meclisi her yıl şubat ayında toplanarak bütçeyi görüşür. Belediye reisi bütçe görüşmeleri sonrasında yapılan oylamada ya devam etme yönünde onay alır ya da düşürülür. Böyle olunca belediye reisleri, şubat ayında yapılan bütçe görüşmelerini oldukça ciddiye alırlar. Bu yetmezmiş gibi belediye meclisi üyeleri ne zaman isteseler bir araya toplanıp, başkan hakkında bir güvensizlik oylaması yaparak da onu düşürebilirlerdi. Eğer kaymakam veya vali bu güvensizlik suçlamasını haklı görürse, onayını verir, böylece yeni bir başkanın seçilmesinin yolu açılırdı.

Fazıl Baykal bir yıl belediye reisliği yapar.  Ancak bir yıl sonra, 1957 Şubat’ında yapılan faaliyet raporu değerlendirme toplantısında bu kez meclisten güven oyu alamayınca başkanlıktan düşürülür, Mir Ali Ural yeniden belediye başkanı olur. 1957’de Milletvekili seçimleri olur ama belediye seçimleri olmaz. Böyle olunca Mir Ali Ural, 1960 Askeri Darbesine kadar belediye reisliğini devam ettirir.

1960 ASKERİ DARBESİ

1960 Askeri Darbesi olunca tüm belediye başkanları gibi Mir Ali Ural da görevden alınır. Osman Ataman geçici bir süre belediye başkanlığı görevini üstlenir. Bir ara Adnan Gürcan isimli, belediyede nikâh memurluğu yapmış yetenekli bir genç, üç aylık bir süre için başkanlık görevine vekâlet eder. Daha sonra kaymakam 1963 seçimlerine kadar belediye reisliği görevini devam ettirir.

1963 SEÇİMİ

1961 Anayasası’nın kabulüyle birlikte yerel yönetimlere dair seçim mevzuatı değişir. Yeni kanun uyarınca, belediye başkanları halk tarafından doğrudan seçilecektir. 1963 yılında belediye başkanlığı seçimleri ilk kez tek dereceli yapılır. Seçim CHP’li Mecit Hun ile Adalet Partili (AP) Hüseyin Akbulut arasında geçer.

HÜSEYİN AKBULUT 1963 SEÇİMİNİ ANLATIYOR  (Iğdır Sevdası Kitabı)

Hüseyin Akbulut

Üniversite yıllarında politikayla fazla ilgili değildim. 1961 yılında Veteriner olarak Iğdır’a geldikten sonra büyük bir şevk ve azimle görevimi yapmaya koyuldum. Iğdır ne de olsa küçük bir yerdi, bu yüzden konuşma ve davranışım bazı politikacıların dikkatini çekmişti.

Bir gün, AP İlçe Başkanı Hacı Nağdali Parlar ve Sadık Tezel Beyler, 1963 Kasım ayındaki mahalli seçimlerde belediye başkanı adayı olmam yönünde bir teklifle geldiler.  Hemen kabul ettim. Karşımda CHP’den rahmetli Mecit (Hun) Bey ve YTP’den Yakup Tuncer aday oldular.

Yakup Tuncer kendi partisinin İdare Heyeti ile anlaşmazlığa düşüp adaylıktan çekilince siyaset meydanı ben ve Mecit Bey’e kalmıştı.

Mecit Bey 1950’den beri bölgede çok iyi tanınıyor, Azeri veya Kürt, herkes tarafından seviliyordu.

Unutmadan eklemeliyim ki o seçimlerde bir de bağımsız bir aday çıkmıştı. Kendisi Kayserili, Iğdır’a gelip dükkân açan bu zat seçimi kazanmak için herkese çikolata dağıtıyordu. Hatta bir ara ona takılmışlar, “Seni anlayamıyoruz! Hüseyin Akbulut’un arkasında Sadık Tezel ve Nağdali Parlar gibi seçkin ve saygı duyulan politikacılar var. Mecit Hun desen Azeri veya Kürt herkesten oy alabilecek bir kimse. Peki ya sen, kime güvenerek bu seçimlere katılıyorsun?”

“Ben hesabımı yaptım! Bu seçimler çok çekişmeli geçecek. Belki de biri diğerini öldürecek. Biri mezara diğeri hapse girecek. Ben de belediye başkanı olacağım!”, diye cevaplıyormuş.

Seçim mücadelesi heyecan ve şevkle başlamıştı. Her şey, terbiye ve nezaket kuralları içinde geçiyordu. Küfür ve rencide etmek gibi bir durum yoktu. Acımasız kürsü konuşmalarında bile buna herkes dikkat ederdi.

Oy verme günü ilginç olaylar yaşandı. Rivayete göre Mecit Bey’in annesi benim için oy kullanmıştı! Yine yanlışlıkla benim baldız da oyunu Mecit Bey’e vermişti!

Verilen oyların 1700’nü Mecit Bey almıştı. 2000’e yakın oy alarak 34 yaşımda belediye başkanı seçildim.

 HÜSEYİN AKBULUT 1968 SEÇİMİNİ ANLATIYOR (Iğdır Sevdası Kitabı)

İkinci seçimler 1968 yılında oldu. Bu kez CHP karşıma Azeri bir aday çıkardı: Rıza Karasu. Ayrıca Yakup Tuncer de başka bir partiden aday oldu. Kısacası bütün adaylar Azeri’ydi. Seçimleri yine ben kazandım.

Araya 12 Mart İhtilali girince bir sonraki seçimler 1973 yılının Aralık ayına kadar uzadı.

 9 ARALIK 1973 BELEDİYE SEÇİMİ

9 Aralık 1973 belediye seçimlerinde Demokratik Parti’den Hüseyin Akbulut, Milli Selamet Partisi’nden Hacı Akyüz, Adalet Partisi’nden Turan Atasever, Cumhuriyet Halk Partisi’nden Ali Işık ve Millet Partisi’nden Yakup Tuncer yarışırlar. Seçimleri %41,6 oranla Hüseyin Akbulut kazanır, ancak altı aylık cezası olduğu için başkanlık görevini devralamaz. Toplanan belediye meclisi Mecit Hun’u belediye başkanı olarak seçer. İki ay sonra yeniden toplanan belediye meclisi bu kez Cemalettin Güneş’i belediye başkanı seçer. 15 Mayıs 1974 tarihinde Ecevit Affı çıkınca Hüseyin Akbulut görevinin başına döner. Kısa süreli olsa bile Mecit Hun ve Cemalettin Güneş’in belediye meclisinin seçimiyle 1973/74 yıllarında belediye başkanlığı görevini  ASALETEN üstlendikleri gerçeği unutulmamalıdır.

“VEKALETEN” VE “ASALETEN” BELEDİYE BAŞKANLIĞI TANIMLARI

Hüseyin Malk’ın 2013 tarihinde “Asaleten” Belediye Başkanı seçilmesi yakın tarihte yaşanan bir durum olduğu için bu örnek üzerinden okuyucularımın zihnindeki karmaşaya açıklık getirmek isterim:

Yargıtay 2013 yılında Mehmet Nuri Güneş’i belediye başkanlığından düşürünce, dönemin mülki amiri (Vali), Belediye Yasası’nın kendisine tanıdığı yetkiler gereğince Belediye Meclisine bir aylık süreyi geçmemek suretiyle acilen toplanıp kendi üyeleri arasından birisini “Asaleten” belediye başkanı seçmesi konusunda uyarır. Böyle durumlarda Belediye Meclisi üyeleri arasında siyasi görüşlerine uygun olarak gruplaşmalar ve muhtemel aday isimleri telaffuz edilir. Belediye Meclisi seçimlerinde ilk turda ikiden fazla adayın olması muhtemeldir. İlk turda sonuç alınmazsa ikinci tura geçilir. Hala sonuç alınmazsa bu kez salt çoğunluk aranmaksızın üçüncü turda seçim noktalanır.

Oylama sürecini yönetmek için üyeler arasından bir kişi Başkan olarak tayin edilir.  Sanırım 2013 seçimlerinde bu isim Çiğdem Yılmaz’dı. Birinci ve ikinci turda salt çoğunluk sağlanamaz. (Salt çoğunluk bir oylamada, katılanların yarısından bir artığıyla sağlanan çoğunluk anlamına gelir). Sonuçta, üçüncü turda iki aday yarışırlar: Hüseyin Malk ve Atalay Sever.  Yapılan seçimde Hüseyin Malk 13 oy, Atalay Sever 11 oy alır. Böylece Hüseyin Malk, 11 Ekim 2013-31 Mart 2014 tarihleri arasında “Asaleten” belediye başkanı seçilir.

Burada dikkat edilmesi gereken husus şudur: Mehmet Nuri Güneş, 2009’da Belediye Başkanı seçildiğinde yapılan Meclis Toplantısında Hüseyin Malk Belediye Başkan Vekili olarak seçildi. Hüseyin Malk’ın bu görevi “Vekaleten” tanımına girdiği için bu dönemde üstlendiği görev Belediye Başkanlığı anlamına gelmez. Ancak 11 Ekim 2013’te Belediye Meclisinde yapılan oylamada Hüseyin Malk, “Asaleten” seçildiği için bu kez Belediye Başkanı sıfatını hak kazanmıştır.

Benze şekilde Mecit Hun ve Cemalettin Güneş, 1973-74 yıllarında arka arkaya “Asaleten” Belediye Başkanı seçilmişlerdir.

BELEDİYE MECLİSİN YENİ BELEDİYE BAŞKANI SEÇMESİ

Belediye Kanunu’ndaki Madde 93’e göz atmakta yarar vardır. Madde şöyledir:

Madde 93 – (Değişik: 20/3/1997 – 4231/4 md.)
“Belediye başkanının izin, hastalık veya görevle görev yerinden ayrılması hallerinde, başkan kendisine bu süre içinde vekalet etmek üzere bir meclis üyesini başkanvekili olarak görevlendirir. 

Belediye başkanlığının boşaldığı veya başkanın görevden uzaklaştırıldığı hallerde, belediye meclisinin on gün içinde toplanması vali tarafından sağlanır. Bu toplantıda Meclis, katılanların salt çoğunluğunun gizli oyuyla ve kendi üyeleri arasından, belediye başkanlığının boşalması halinde bir başkan, başkanın görevden uzaklaştırılması halinde ise bir başkanvekili seçer. Yeni seçilen başkanın görev süresi, yerine seçildiği başkanın görev süresi kadardır; başkanvekili, yeni başkan seçilinceye veya görevden uzaklaştırılmış olan başkan görevine dönünceye kadar görev yapar.”

Yukarıdaki maddede açıkça belirtildiği gibi eğer belediye başkanı (reis), kısa süreli hastalık veya yolculuk durumlarında kendisine daha önce “Reis Vekili” olarak tayin edilen şahıs vekalet eder. Örneğin Belediye Başkanı eğer Ankara’ya yolculuk yapacaksa bunun için Belediye Meclisi toplanıp yeni bir başkan seçmez; Belediye Başkan yardımcısı sıfatındaki şahıs Belediye Başkanı geri gelinceye kadar işleri yürütür. Örneğin 1950’li yıllarda Mecit Hun hem Fazıl Baykal’ın hem de Mir Ali Ural’ın yardımcılığını üstlenmiştir.

Bu duruma uygun iki örneği dönemin Yeşil Iğdır gazetesinde çıkan habere dayanarak vermek istiyorum:

HABER 1

Belediye Meclisi İlk Haziran Toplantısını Yaptı     3 Haziran 1957

Yeşil Iğdır Gazetesi

Belediye Meclisi ilk Haziran toplantısını yaptı. Reis vekili Mecit Hun tarafından yapılan yoklamadan sonra İller Bankasından hamam yapılması için kısa vade ile verilen 60 bin liranın kabul edilip edilmeyeceği keyfiyeti görüşüldü.

HABER 2

Belediyenin Haziran Toplantısı Devam Ediyor 14 Haziran 1957

Yeşil Iğdır (Hasan Karalar)

Belediye Meclisinin Haziran toplantıları devam etmektedir. Bu cümleden olarak Çarşamba günü müzakerelerinde Belediye giderlerine ait rapor okunduktan sonra Reis Vekili Mecit Hun acele görüşülmesi icap eden mevzular olduğunu ve iki aza arkadaşın müracaatını okuyacağını söyledi.

HABER 3

((11 Aralık 1977 tarihinde yerel seçimler yapılır. Hüseyin Akbulut, seçimi kazanır. Belediye Meclisi 2 Ocak 1978 tarihinde toplanarak Talat Tufan’ı reis vekili seçer. Seçilen reisi vekili, VEKALETEN seçilmiştir. Mücahit)

BELEDİYE OLAĞAN TOPLANTISINI YAPTI   3 OCAK 1978

Yeşil Iğdır     Yıl: 23   Sayı: 6354

İlçemiz Belediye meclisi seçim sonu toplantısını yaparak yeni hizmet alacak kişileri seçerek görevlendirdi. Toplantı 30 Aralık 1977 günü saat 14’de Belediye sarayında yapıldı. İlk konuşmayı açan Belediye başkanı Hüseyin Akbulut, vatandaşın seçmiş olduğu belediye meclisinde toplanan eski ve yeni üyelere “hoş geldiniz” diyerek toplantının ilçemiz için hayırlı ve uğurlu olmasını diledi.

Toplantıya bir noksan ile katılan meclis yoklaması yaptılar. 25 iştirakçi aza isim okunarak tespit edildi.  Seçime başlarken Vahap Akar ile Aydın Ural 26-26 oy alarak Meclis katibi seçildiler.

Oy tasnif üyeliklerine Servet Akyıldırım ve Yasin Doğuş görev aldılar.  Meclis başkanlığına ise 25 oyla Rahim Akyüz ve 22 oyla Ali Yüce getirildiler.(…)

Aday gösterilen TALAT TUFAN 22 oyla reis vekilliğini kazanırken Settar Çoşkun 3 oy alabildi. Daha sonra Yasin Doğuş 15, Hüseyin Sürmeli 13 oyla encümenliğe seçildiler.

 

***

Mecit Hun’un yukarıdaki örneklerdeki Reis Vekilliği, Belediye Başkanı olduğu anlamına gelmez. Eğer belediye reisi, cezası nedeniyle göreve başlayamayacak durumdaysa veya görevden el çektirilmişse belediye meclisi, kaymakam veya valinin isteği üzerine toplanır, kendi üyeleri arasından birisini başkan seçer. Mecit Hun ve Cemalettin Güneş, bu duruma uygun olarak 1973/74 yıllarında belediye başkanı seçilmişlerdir. Keza, Hüseyin Malk da 2013’de Meclis kararıyla Belediye Başkanı olarak görev yapmıştır.

(Ayaktakiler soldan sağa) Mecit Hun, Cihangir Turan, Aziz Güney

(Oturanlar soldan sağa) Cemalettin Güneş, Sait Zor

HÜSEYİN AKBULUT 1973 SEÇİMİNİ ANLATIYOR (Iğdır Sevdası Kitabı)

1973 yılında mensubu olduğum AP saflarında Genel Başkan Demirel’e karşı bir muhalefet yükselmişti. Ferruh Bozbeyli ve Faruk Sükan önderliğindeki muhalefet hareketi kısa sürede Kars teşkilatını da etkiledi. Ziya Ayrım, Latif Aküzüm, Musa Doğan, İsmail Alaca gibi siyasetçiler genel merkeze bağlı kaldılar. Ben ve Iğdır AP ilçe teşkilatının hemen hemen tamamı -ki bunların arasında partinin belkemiğini oluşturan Sadık Tezel, Zöhrap Makinist, İsamil Gödekli, Enver Güneş ve Talat Tufan gibi isimlerde vardı- Milletvekili Abbas Çetin’le beraber muhalefet cephesinde yer aldık.

Yeni kurulan DP’nin (Demokratik Parti) ilçe teşkilatını oluşturduk. Siyasi koşullar lehime geliştiği için 1973 Ekim seçimlerinde DP’den milletvekili adayı oldum. Fakat kazanamadım.

Bu kez aralık ayında (1973) yapılan mahalli seçimlere katılmaya karar verdim ve aday oldum. Karşımda Hacı Akyüz, Turan Atasever gibi isimler vardı. Seçimleri yine kazandım. Oy kullanma sırasında usulsüzlük yapıldığı gerekçesiyle İlçe Seçim Kuruluna başvuru yapıldı. Seçim kurulu da DP’nin tüm azalarını feshedince CHP otomatik olarak 24 Meclis azalığını kazandı. Azalar da kendi aralarında Mecit (Hun) Bey’i başkan seçtiler. Bu durum iki ay sürdü. İl Seçim Kurulu yaptığımız itirazı haklı bularak başkanlığı bana geri verdi.

Iğdır Belediye Meclisi Toplandı  

Yeşil Iğdır Gazetesi       31 Aralık 1973

Reis Hüseyin Akbulut Toplantıya Katılmadı

Bir ayı aşkın bir zamandır başsız kalan Iğdır Belediyesi nihayet kazanan hemşehrilerimiz tarafından faaliyete başlamıştır.

9 Aralık 1973 günü yapılan Belediye seçimlerinde kazanan 24 kişilik Belediye Meclisi 29 Aralık 1973 günü Valilik makamının daveti üzerine toplanarak organlarını seçmiştir.

Yapılan seçimde Belediye Reis Vekilliğine Mecit Hun, Encümen azalıklarına Cafer Yaycılı, Feridun Aras, Meclis reis vekilliklerine Hüseyin Günaydın, Eşref Başaran, Meclis reisliklerine Bayram Seran ile Temel Ural ve maliye itiraz komisyonuna Ahmet Iğdır, maliye taktir komisyonuna da Ekber Gökçe getirilmiştir.

Aynı seçimde Belediye reisliğini kazanan Hüseyin Akbulut 6 aylık bir cezanın infazı sebebiyle 2 ay raporlu olduğundan göreve başlayamamıştır.

Bu sure içinde reislik görevi reis vekili Mecit Hun tarafından yürütülecektir.

Yeni meclis ile seçilen reis vekili sayın Mecit Hun ve arkadaşlarını kazamız ve milletimiz için hayırlı ve uğurlu olmasını diler kendilerine üstün başarılar temenni eyleriz.

Mecit Hun

ŞİİR  

İbrahim Sever       28 Ocak 1974

Ayhavar Etmeyelim!.    

Belediye kaynıyor,

Kalem yine oynuyor,

Düzeni bulmuş iken,

Yine işler oldu kem.

Uyumuştu yıllarca

Şehrimizin ikbali

Kıpırdarken bir parça

Değiştirdiler vali

Reisliğe yakışan

Mecit HUN vekil iken

Doğruluyordu işler

Yine ters düştü kader

Azaları bozdular

İlçemize yazdılar

Bazıları hu çeker

Bazıları ay havar

Dirayetli insanın

Elinden almak için

Şahsi çıkar yüzünden

Beslemeyin ona kin

Yazıktır bu kazaya

İnsaf edin yaranlar

Kanmayın yaygaraya

Duyulmasın figanlar

Şehrin ikbali için

Beslemeyin ona kin

İşleri tedvir etsin

Üzüntüler hep bitsin

Ağır yükün altına

Girmeye hüner ister

Acıyın bu vatana

Olmasın bundan beter

Ben İbrahim Sever

İçim endişe dolu

Sizden rica ederim

Bozmayın doğru yolu

Mecit HUN vekil olsun

Tüm işler düzen bulsun

Vatanını sevmeyen

Babam olsa kahrolsun

 AYDIN URAL ANLATIYOR (Iğdır Sevdası Kitabı)

(Not: Aydın Ural, Iğdır eski Belediye Başkanı Mir Ali Ural’ın oğludur.)

Belediye başkanı Hüseyin Akbulut, 1973 mahalli seçimlerinden önce işlendiği iddia edilen bir suçtan dolayı, altı aylık bir cezaya mahkûm edilmişti. Bu yüzden seçimlere tekrar katılıp katılmayacağı şüpheliydi. Yasal uygulamanın, daha doğrusu eğer yeniden belediye başkanı seçilirse durumunun ne olacağını kimse bilmiyordu. Bu yüzden benim de üyesi olduğum Demokratik Parti yöneticileri arasında her ihtimale karşı yeni bir aday üzerinde anlaşma sağlamak için hareketli bir kulis yaşanıyordu. Başkan adayı olarak akla gelen isimlerden birisi de bendim.

Bir gün Hacı Hüdaverdi Aras’ın mağazasında oturmuş hep birlikte son gelişmeleri değerlendiriyorduk. O sırada ilçe hâkiminin, tam karşı caddedeki Hacı Zöhrap Makinist’in dükkânından içeri girdiğini gördük. Çok geçmeden, Hacı Zöhrap Makinist, bizi dükkânına davet edip bir durum değerlendirmesi yapmak istedi.

Hacı Zöhrap Makinist, açık ve net, hâkime şu soruyu yöneltti:

“Hüseyin Akbulut tekrar başkan seçilirse, yasal durumu ne olur?”

Hâkim, bu soruya fazla düşünmeden şöyle cevap verdi:

“Seçime katılabilir ama eğer kazanırsa belediye başkanı olamaz. Altı aylık cezasını tamamladıktan sonra ancak görevine başlayabilir,” dedi.

Hâkim gittikten sonra biz kendi aramızda durumu yeniden değerlendirdik, Hüseyin Akbulut’un yeniden aday olması için şu sloganı yarattık:

“Hüseyin Akbulut ceketini asacak biz de ona oy vereceğiz!”

Bu duygusal bir karardı, nitekim sözümüzü tutup Hüseyin Akbulut’u tekrar başkan seçtik.

Hüseyin Akbulut’un görevine hemen başlaması imkânsız olduğundan altı aylık bir süre için bir vekil seçmemiz gerekiyordu. Aramızda oturup konuştuk, Cemalettin Güneş’in hanımı Azeri olduğundan zümrecilik yapmaz diye vekil olarak onu seçme yönünde karar aldık.

Cemalettin Güneş, Süphan Güneş’in lokantasında akşam yemeğine oturmuştu. Heyet olarak etrafını aldık; meclis azaları alınan kararı kendisine açıkladı. Cemalettin Güneş bize dönerek, “Ben olmam! Mecit Hun olacak” dedi.

O akşam Cemalettin Bey’i zar zor vekil olmaya ikna edebildik. Altı ay sonra Hüseyin Akbulut cezasını tamamlayıp başkanlık görevini devraldı

ATAMAN YALÇIN ANLATIYOR (Iğdır Sevdası Kitabı)

Hüseyin Akbulut belediye başkanlığını kazanmıştı ama göreve hemen başlaması için kısa süreli yasal bir engeli vardı. Meclis azaları toplanıp yeni bir başkan seçmek zorundaydık.

Bir kulüpte toplandık. DP 10, CHP ve AP birlikte 20 meclis azası çıkarmıştı. Bir de Millet Partisinden Cemalettin Güneş vardı. Toplantıda belediye başkanlığı ve encümen üyeliğini kendi aramızda dağıtmak için pazarlığa başladık. Sonuçta Mecit Hun’un adı belediye başkanı olarak kabul gördü. (…) Bir sonraki toplantıda Cemalettin Güneş Belediye Başkanlığına seçildi.

SALİH ŞIKTAŞ’IN YEŞİL IĞDIR GAZETESİ YAZISI

29 Mart 1974

Sayın Valimiz Alaattin Öskiper,

Sayın Kaymakamımız Emin Ergin,

Ve de Sayın Belediye Başkan Vekilimiz Cemalettin Güneş

Sizlere kamuoyu huzurunda bir hususu sormak istiyorum.

Iğdır Belediyesi neden keyfi hareket ediyor ve Yeşil Iğdır Gazetesinde yayınlattığı resmi ilan bedelinden olan borcunu bugüne kadar ödemiyor? Lütfen cevap verir misiniz?

***

BELEDİYE BAŞKANI CEMALETTİN GÜNEŞ

Cemalettin Güneş, Iğdır’ın önde gelen “Güneş” ailesine mensuptur. Aile şeceresi aşağıdaki gibidir:

Güneş Ailesi şeceresi

(Yıl 1952) Ayaktakiler soldan sağa, ikinci Ali Rıza Ataman, dördüncü Cemalettin Güneş (eli cebinde), beşinci Musa Doğan, yedinci Ahmet Armağan (Hacı Ferzende ve Yusuf Armağan’ın babası); Oturanlar soldan sağa birinci Osman Atman, üçüncü Mecit Hun

Abdürrezak Bey, 16 Aralık 1955 yılında vefatına kadar uzun bir süre Iğdır Ticaret Odası Başkanlığı yaptı. Cemalettin Güneş’in eşi Hacı Gülten Hanım, Iğdır’ın eski Belediye Başkanı ve Milletvekili Rıza Yalçın’ın kızıdır.

Cemalettin Güneş, 1927 yılında Iğdır’da dünyaya geldi. Iğdır Ortaokulu’ndan mezun olduktan sonra kaydını Erzurum Lisesi’ne yapar, ancak liseyi bitiremeden Iğdır’a döner. Uzun yıllar ticaretle uğraşır. Ortağı Ali Karasu ile birlikte Pamuk Tarım Satış Kooperatifi’ne (PTSK) ait fabrikayı 1962 yılında satın alırlar. Bu tarihten itibaren fabrikatör olarak ticari hayatını devam ettirir. Ortaklık 1979 yılında sona erer, çırçır (pamuk elyafını çekirdeğinden ayırma) ve un üretimi yapan fabrika iki ortak arasında eşit olarak paylaştırılır.

Cemalettin Güneş, 1970 yılında kurulan Iğdır İhracatçılar Derneği yönetim kurulunda görev alır.

Cemalettin Güneş, siyasete de ilgi duyar. 13 Haziran 1962’de kurulan ve Genel Başkanlığını Osman Bölükbaşı’nın yaptığı Millet Partisi’nin Iğdır ilçe kurucu başkanı olur. 1963, 1968 ve 1973 seçimlerinde Belediye Meclisi Üyesi olarak görev yapar.

9 Aralık 1973 Yerel Seçimlerinde Cemalettin Güneş, Millet Partisi’nden belediye meclis üyeliğine aday olur. Millet Partisi’nden sadece Cemalettin Güneş seçilir. Seçimlerde Demokratik Parti’den Hüseyin Akbulut zaferle çıkar ancak cezai bir engeli olduğu için görev başı yapamaz. Cezaevine girmemek için kaçak durumda kalır. 1974 yılı ilkbaharında Belediye Meclisi yaptığı ikinci bir toplantıda Cemalettin Güneş’i Belediye Başkanı olarak seçer. Cemalettin Güneş, 5-6 ay bu görevi devam ettirir. Hüseyin Akbulut, 1974 Ecevit Affı’ndan yararlanır ancak görev başına dönmesi birkaç ay gecikmeyle olur.

Cemalettin Güneş, dostluğa ve vefaya önem verirdi. Hüseyin Akbulut’un haksız yere suçlandığını bildiği için aldığı maaşı bir şekilde kaçak durumda olan Hüseyin Akbulut’a ulaştırırdı.

Cemalettin Güneş, 21 Aralık 1986 tarihinde Hakk’ın rahmetine kavuştu.

23 Nisan 1974 Çocuk Bayramı Kutlamaları

Soldan üçüncü Belediye Başkanı Cemalettin Güneş (gözlüklü), soldan beşinci Iğdır Kaymakamı Emin Engin, soldan altıncı Iğdır 12 Kasım İlkokulu Müdürü Paşa Akyıldız 

 

Soldan birinci Merhum Vahap Akar, ikinci Iğdır Kaymakamı Emin Engin, soldan üçüncü Belediye Başkanı Cemalettin Güneş (gözlüklü), soldan beşinci  Iğdır 12 Kasım İlkokulu Müdürü Paşa Akyıldız 

***

TEMEL URAL ANLATIYOR

(Iğdır’ımız; sağduyusu güçlü, kardeşliğe önem veren isimleri hep bağrında taşıdı. Bu isimlerden birisi de Merhum Abbas Ural idi. Oğlu Temel Ural, kısa bir söyleşide ailesinin yaşamından bir kesit sundu. Mücahit)

Ailem

Temel Ural

15 Nisan 1946 tarihinde Iğdır Merkeze bağlı Ağaver köyünde dünyaya geldim. Babamın adı Abbas annemin Bani’dir. Dördü kız, sekiz kardeşli bir aileye mensubum. Kardeşler yaş sırasına göre şöyledir: Temel, Hanım, Hatice, Hüsniye, Songül, Atabey, Yusuf ve Yunus.

Büyük babam İbrahim, bugün Ermenistan sınırları içinde kalan Canfeda köyünde yaşıyordu. Babam ve kardeşi Gaffar da o köyde dünyaya gelmişlerdi. Canfeda köyü, bugünkü Ermenistan sınırları içinde Aras nehri kıyısındadır. Ağaver köyü ile karşı karşıyadır.

Komünist yönetimin baskıları artınca Canfeda köyünde yaşayan on aile bir araya gelip 1937 yılında Aras nehrini geçerek Türkiye’ye sığınıp Ağaver köyüne yerleşirler. Gelenler arasında babam ve kardeşi Gaffar da vardır. (Babam 1901 yılında Canfeda’da dünyaya geldi, 1976 yılında Iğdır’da vefat etti. Mezarı Iğdır Asri Mezarlığındadır.)

Evliyim. Eşim Mehtap Hanım, soyadları “Abatay” olan Sultanabatlı bir ailedendir. Üç oğlum var: Uğurcan, Oğuz ve Ahmet Melik. Uğurcan ve Oğuz, üniversite mezunudurlar. Ahmet Melik, Makine Mühendisliği eğitimine Bolu’da devam ediyor.

Ural Ailesi (1973)

(Ayaktakiler soldan sağa) Temel Ural, Hanım, Abbas Ural, Bani Hanım, Hatice, Atabey ;(Oturanlar soldan sağa)  Hüsniye, Songül, Yunus, Yusuf

Eğitim Hayatım

İlkokulu, 12 Kasım İlkokulu’nda bitirdim. Iğdır Ortaokulu’ndan mezun olduktan sonra lise eğitimi için Kars’a gittim. 1967 yılında Kars Alparslan Lisesi’nden mezun oldum. O yıllar ailemin imkanları el vermediği için üniversite eğitimine devam edemedim. Babam traktörle bir kaza geçirmiş, yaralanmıştı. Ailenin en büyüğü olduğum için bana ihtiyaçları vardı. Çok geçmeden askere alındım. 24 ay İstanbul Davutpaşa’da onbaşı olarak askerlik görevimi yerine getirdim.

Ziraatla uğraşıyorduk. Ağaver köyü toprağı bereketliydi. Pamuk, pancar, buğday, arpa, bostan ekimi yapıyorduk.

Siyaset Günlerim

Temel Ural

Babam 1950’li yıllardan beri CHP’liydi. Vefatına kadar da hep CHP’li kaldı. Hatırlıyorum, 1957 seçimleriydi. Çocuktum. Ağaver köyünde oturanlar çoğunlukla Demokrat Parti’ye (DP) oy veriyordu. Babam, bunları CHP’ye kazandırmak için kendince bir yol bulmuştu.

Üzüm bağımız vardı. Babam bir kasa üzümü alıp köy kahvesine gitti. Kasayı bir masanın üzerine yerleştirdi:

“Kim, ‘İnönü’yü seviyorum’ derse gelsin üzümden istediği kadar yesin!”

Babam, köylülerin CHP’ye oy vermeyeceğini biliyordu; hiç olmazsa onlara “İnönü’yü seviyorum” dedirtmek istiyordu. Köylüler iştahlı iştahlı üzüme baktılar ama sırf “İnönü’yü seviyorum” dememek için gelip yemediler.

Babam sonraki yıllar, Mecit Hun’un İlçe Başkanı olduğu yıllarda sürekli olarak CHP Yönetim Kurulu’nda yer aldı. Mecit Hun ve babam arasında güvene dayalı güçlü bir dostluk bağı vardı.

1973 Belediye Seçimleri

1973 yerel seçimleriydi. Ben de CHP listesinden Belediye Meclisi üyeliğine seçildim. Seçimleri Ferruh Bozbeyli’nin genel başkanlığını yaptığı Demokratik Parti’nin adayı Hüseyin Akbulut kazandı ancak göreve başlamasına engel bir durum vardı.

Hatırladığım kadarıyla, Hüseyin Akbulut, 12 Mart 1971 darbesinden önceki yıllarda Belediye Başkanı iken Hacı Nağdali Parlar’ın lehine olacak şekilde bir yol çalışmasına izin verir, sonraki yıllar bu işlem “yolsuzluk” iddiasıyla mahkemeye intikal eder. Hüseyin Akbulut’un seçimi kazandığı günlerde (Aralık 1973) mahkeme sonuçlanır, Hüseyin Akbulut, Hacı Nağdali Parlar ve bir kısım encümen üyeleri hakkında 2 yıl hapis cezası verilir.

Hüseyin Akbulut cezaevine girmemek için kaçak duruma düşer. İşte böyle bir günde Belediye Meclisi olarak toplanıp yasaların uygun gördüğü şekilde yeni bir belediye başkanı seçmek durumunda kaldık.

Demokratik Parti’den seçilen belediye meclisi üyeleri İlçe Seçim Kurulu tarafında feshedildiğinden ilk toplantıya sadece CHP, Adalet Partisi ve Millet Partisi meclis üyeleri katıldı. Ben kâtip olarak görev yapıyordum. Mecit Hun, oy çoğunluğuyla Belediye Başkanı seçildi.

Aradan 2-3 ay geçti. Demokratik Parti, İlçe Seçim Kurulu’na itirazda bulundu. İlçe Seçim Kurulu, yapılan itirazı kabul edince Demokratik Parti’den seçilen meclis üyeleri görevlerinin başına döndü. Çoğunluk Demokratik Parti’de olduğundan yeni bir seçimin yapılmasına karar verildi. Bu kez Cemalettin Güneş, Belediye Başkanı seçildi. Mayıs 1974’de “Ecevit Affı” çıkınca Hüseyin Akbulut’un cezası düştü, belediye başkanı olarak görevinin başına döndü.

Sağduyu Sahibi Mecit Hun

Parti çalışmaları nedeniyle Mecit Hun’u yakından tanıma şansım oldu. Sağduyu sahibiydi. Duygusal kararlardan uzak durmaya özen gösterirdi. Hiç unutmuyorum oğlu Selahattin’i Ülkücüler dövmüştü. Iğdır’da gerginlik had safhadaydı. Mecit Hun, yaptığımız parti toplantısında ısrarla sükûnetle hareket etmemizi tavsiye ediyor, kışkırtıcılardan uzak kalmamız gerektiğini önemle vurguluyordu. Haklıydı. En ufak bir kışkırtma Iğdır’ı olduğundan daha derin bir iç çatışmaya her an sürükleyebilirdi.

Ticaret Hayatım

Iğdır’da bir zaman ticaretle uğraştım. Nakliyecilik yaptım. 2000 yılında İstanbul’a yerleştim. Kardeşim Atabey, Almanya’ya gitti. Birlikte ihracat-ithalat işine el attık. Özellikle Gürcistan, İran ve Azerbaycan’a gıda sevkiyatı yaparak ciddi bir sermaye sahibi oldum. Bu başarımdan dolayı İstanbul İhracatçılar Odası’nın Özel Ödülüne layık görüldüm.

Temel Ural, İstanbul İhracatçılar Birliği Özel Ödülünü alırken

Iğdır Günlerim

Iğdır’da sağ-sol çatışmasının yaşandığı gergin yıllardı. Hastaydım. Bir zamanlar “İranlıların Lokantası”nın bulunduğu mekâna yakın bir yerden geçiyordum. Ülkücüler önümü kesti.

“Solcu musun?”

“Evet!”

Bana saldırmaya hazır olduklarını anlamıştım. Tam karşıdaki Ali Işık’a ait kahvehaneyi göstererek öneride bulundum:

“Kavga etmek yerine gelin şu kahvehanede oturup tartışalım.”

“Olur,” deyip ayrıldılar, kahvehanede bekledim ama kimse gelmedi. O gün haklı olmanın da bir çare olmadığını anlamış, daha dikkatli olmaya karar vermiştim.

Ah Şu Boraltan Köprüsü!

Geçenlerde bir döşemecinin yanına gittim. Sohbet sırasında nereli olduğumu sordu. Iğdırlı olduğumu öğrenince her nedense, “Hangi partidensin?” diye sormadan edemedi. Ben de “CHP’liyim” diyerek cevapladım. Döşemeci, “Hem Iğdırlı hem de CHP’li olmak uygun düşmedi,” diye sert bir çıkış yaptı.

“Niçin?”

“CHP Genel Başkanı İnönü, Iğdır’daki Boraltan Köprüsü üzerinde 195 soydaşımızı düşmana teslim edip öldürttü.”

Sert bir cevap verdim:

“Benim doğduğum köy, Aras nehri kıyısındadır. Iğdır’da ‘Boraltan’ isminde bir köprü hiç olmadı. Gidip araştıralım, eğer böyle bir köprü varsa ne istersen vereceğim.”

“Yanılıyorsun, böyle bir köprü var. İnönü soydaşlarımızı katletti.”

Az ileride masa üzerinde bir çekiç vardı. Öyle kızgındım ki çekici alıp adamın kafasına vurmaya isteklendim. Sonra kendi kendimi teskin ettim:

“Sakin olan Temel! 78 yaşındasın. Bu yaşta katil mi olacaksın?”

***

IĞDIR’IN İL OLMA KAVŞAĞINDA BİR BELEDİYE BAŞKANI: ALİ AĞRI

(Değerli okuyucular, Iğdır’ımızın tarihi bir dönemecine tanıklık eden, Iğdır’ın il olma sürecinde ve Nahçıvan Köprüsünün açılışında dönemin Belediye Başkanı olarak birincil derecede rol üstlenen Sayın Ali Ağrı, yaşadığı olayları ve karşılaştığı zorlukları bizler için özetledi. Mücahit)

Ailem

Babamın adı Mehmet’tir. (Mehmet, Süleyman’ın oğludur.) Babam çiftçilikle uğraşırdı. Annemin adı Mahçure’dir. Ailem, İdirmava’ya yerleşikti.

05/07/1949 tarihinde Iğdır’da dünyaya geldim. İkisi kız altı kardeşli bir aileye mensubum. Kardeşler yaş sırasına göre Taliye (kız), Akil, Fadıl, Abboş, Safiye ve Ali’dir. Eşimin adı Leyla’dır. İki oğlum var: İsimleri Mehmet Doğan ve İbrahim Sinan’dır. Mehmet Doğan, Hâkim; İbrahim Sinan da Banka Müdürüdür.

Eğitim Hayatım

12 Kasım İlkokulu’nu ve Iğdır Ortaokulu’nu bitirdim. Iğdır’da o tarihte lise olmadığına liseyi, Kars’ta, Alparslan Lisesi’nde okudum. O dönem arkadaşlarım arasında Atila Hun, Rahim Bağcı gibi isimleri sayabilirim. 1968 yılında liseden mezun oldum. Nişantaşı (İstanbul) Özel Diş Hekimliği Yüksekokulu’na kaydımı yaptırdım.

Diş Hekimliğini tamamladıktan sonra Kağızman Sağlık Merkezi’ne tayinim çıktı. Daha sonra Ağrı Askeri Hastanesi’nde yedek subay olarak askerlik görevimi tamamladım. Askerlik sonrası Ağrı Hastanesi’nde çalışmaya devam ettim. Her ne kadar o yıllar Iğdır’a gidip hizmet vermek isteğiyle dolu olsam da maalesef Iğdır, acımasız bir terör kıskacındaydı. Iğdır’a gitme planımı ertelemek zorunda kaldım.

5 Ocak 1978- 12 Kasım 1979 tarihleri arasında CHP, iktidardaydı. Kars Milletvekili Doğan Araslı’nın desteğiyle tayinimi Lüleburgaz’a yaptırdım. Lüleburgaz’da görev başlamak üzereyken 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi oldu. Göreve başlamam için Sıkıyönetim Komutanlığı’ndan izin almam gerekiyordu. Komutana gittim. O da kapris yapıyor, işe başlamama zorluk çıkarıyordu. Uygun bir dille, “Komutanım, Ağrı’ya geri dönmem mümkün değil. Burada çalışmama izin veriniz,” dedim, böylece Lüleburgaz’da göreve başladım. O kışı Lüleburgaz’da geçirdim. İlkbaharla birlikte istifamı verip Iğdır’a gittim. Kendi özel muayenehanemi açtım.

Siyasi Yıllarım

Siyasete ilgim daha lise yıllarında başlamıştı. 68 Kuşağı olarak bir bakıma olayların içindeydik. Bu durum 1980 yılında kadar devam etti. 12 Eylül’den sonra Türkiye’de yeni partiler kuruldu. Bu kez dönemin koşullarına uygun olarak siyasi partilerle dirsek teması içinde oldum. Turgut Özal, 1983 yılında Anavatan Partisi’ni (ANAP) kurdu. Iğdır’da ANAP teşkilatını Ali Karasu kurdu ve partinin kurucu ilçe başkanı oldu. Böyle bir dönemde ben de ANAP’a üye oldum. Daha sonra Kadir Işık ilçe başkanı oldu.

Belediye Başkanlığım

26 Mart 1989 günü yerel seçimler yapıldı. ANAP Iğdır Belediye Başkan adayı oldum. Rakiplerim arasında Doğru Yol Partisi’nden (DYP) Hüseyin Akbulut, Sosyal Demokrat Halkçı Parti’den (SHP) İlhan Zor, Demokratik Sol Parti’den (DSP) Hasan Gürel, Refah Partisi’nden Şamil Altıntaş vardı. Seçim daha çok benimle Hüseyin Akbulut arasında geçti. Oyların %35’ni alarak seçimi kazandım. Hüseyin Akbulut gibi karizmatik ve siyaset devi bir aday karşısında aldığım başarı oldukça önemliydi. Bu seçim bir anlamda Iğdır’da Hüseyin Akbulut döneminin kapanması anlamına geliyordu.

Oy dağılımı şöyleydi:

Anavatan Partisi              Ali Ağrı                           3.200           %35,03

Doğru Yol Partisi            Hüseyin Akbulut             2.714           %29,71

SHP                                   İlhan Zor                         2.509           %27,46

Demokratik Sol Parti      Hasan Gürel                     390              %4,27

Refah Partisi                     Şamil Altıntaş                  323              %3,54

Iğdır’ın İl Olmasında Karşılaştığım Zorluklar

Iğdır, Kars’a bağlıydı. Kars Milletvekilleri, Iğdır’ın il olmasını istemiyorlardı. Özellikle Azeri kökenli Milletvekilleri, eğer Iğdır il olursa bu durumun Kars’taki Azeri oylarını böleceğine, aleyhe bir durumun gelişeceğine inanıyorlardı. Bazıları da “Eğer Iğdır il olursa Ardahan da olmak isteyecek, bu kabul edilemez,” diyerek karşı çıkıyorlardı.

Ardahan Belediye Başkanı SHP’li Salih Aktürk’ü aradım:

“Iğdır il olacak ama Ardahan’ı engel olarak karşımıza çıkarıyorlar. Siz de il olun, biz de size destek verelim.”

Bu çıkışım sayesinde Ardahan da il oldu.

Iğdır’ın il olması için sık sık Iğdır’daki partili ilçe başkanlarını, Ticaret Odası gibi Sivil Toplum Kuruluşu başkanlarını yanıma alarak Ankara’ya gidiyor, kulis yapıyordum.

Haydar Aliyev ile Dostluğum

Sovyetler Birliği 26 Aralık 1991 tarihinde dağıldı. 29 Aralık 1991 tarihinde yapılan referandumla Azerbaycan Cumhuriyeti kuruldu. Haydar Aliyev, 3 Ekim 1993’te Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı seçildi. Haydar Aliyev daha öncesinde Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti Başkanıydı.

Ali Ağrı ve Haydar Aliyev 

Haydar Aliyev, Iğdır’ı ziyaret ettiğinde, evimde ağırladım. Zamanla aramızda özel ve güçlü bir dostluk gelişti.

Nahçıvan Köprüsünü (Hasret Köprüsü) Kim Yaptırdı?

Ne yazık ki insanların hafızalar unutkan, yürekleri vefasız olabiliyor. Burada bir gerçekliği olduğu gibi aktarmak istiyorum. Iğdır’ımızın bir anlamda kaderini değiştiren Nahçıvan Köprüsünü bizzat ben, Cumhurbaşkanı Turgut Özal’a yaptırttım. Bu gerçek pek bilinmez veya bilerek göz ardı edilir. Iğdır için tarihi öneme sahip bu köprünün nasıl yapıldığını detaylandırmak isterim:

Ermenilerin Karabağ’ı işgal edip soykırıma başladığı günledi. Bu katliamlar olurken Cumhurbaşkanı Turgut Özal, ABD’deydi. Bu olaylar nedeniyle Turgut Özal, ABD’de talihsiz bir demeç verir: “Azeriler Şii’dirler; İran’a yakındırlar,”

Elbette bu demeç bizim için kabul edilemezdi.

Turgut Özal, Türkiye’ye dönünce, kanaat önderlerini ve STK başkanlarını yanıma alıp Ankara’ya gittim. Turgut Özal’ın huzuruna çıktık. Yanımda Kars Milletvekili İlham Aküzüm ve Star Royal otelinin sahibi Hacı Abdulhasan (Ebulhesen) Yıldız Bey de vardı. Hacı Abdulhasan Yıldız’la kendi aramızda sohbet ederken, kendisi de aslen Malatyalı olan Turgut Özal, aniden araya girdi, Hacı Abdulhasan Bey’e dönerek, “Hacı, siz, tıpkı Malatyalılar gibi konuşuyorsunuz,” dedi.

Abdulhasan Bey, cevap verdi:

“Sayın Cumhurbaşkanım, benim Malatya’da fabrikam var.”

“Ne fabrikası?”

“İplik fabrikası.”

Konuşmalar bu yönde devam ederken İlham Aküzüm lafa girdi:

“Sayın Cumhurbaşkanım, Iğdırlılar size kırgın!”

Bu kez Turgut Özal bana döndü:

“Başkan, niçin kırgınsınız?”

“Sayın Cumhurbaşkanım, ABD’de, ‘Azeriler Şii’dir, İran’a yakındırlar’ yönünde bir demeç verdiniz. Biz Azeri’siyle Kürd’üyle Cumhuriyetin kurucu unsurlarıyız. Doğrudur, mezhebimiz Şii’dir ama biz Türk’üz.”

Turgut Özal, “İçinizde gazeteci var mı?” diye sordu. “Hayır,” diye cevap alınca sitem etti: “Ah şu gazeteciler! Ben öyle demedim. Demecimi çarpıttılar.”

Araya girdim:

“Sayın Cumhurbaşkanım, bu durumda gönlümüzü almanız gerekiyor. Iğdır’la Nahçıvan arasında bir köprü yaptırmanızı istiyoruz. Soydaşlarımız zor durumda. Onlara yardım edeceğiz.”

Turgut Özal, ciddi bir tavır takındı:

“Bana hemen Cengiz’i çağırın!”

Bahsini ettiği “Cengiz”, Bayındırlık ve İskân Bakanı Cengiz Altınkaya idi. Cengiz Bey’le aram çok iyiydi. Belediye için birçok konuda yardımını almıştım. Cengiz Bey gelince söze girdim:

“Sayın Bakanım, bir köprü yapacaksınız; Nahçıvan’a destek olacağız.”

Sovyetler Birliği henüz dağılmamıştı. Cengiz Bey, Turgut Özal’a dönerek, “Sayın Cumhurbaşkanım emriniz olur!”

Turgut Özal, bir harita istedi. Köprünün nereye yapılması gerektiğini harita üzerine tespit için çalışmaya koyuldular. Bu durumu garipsedim, müdahale ettim:

“Sayın Cumhurbaşkanım! Köprü Dilucu’nda yapılacak ama biz Ankara’da harita üzerinde köprünün yerini tespit etmeye çalışıyoruz.”

“Başkanım, başka bir önerin var mı?”

“Sayın Cumhurbaşkanım, yarın Iğdır’a dönüyorum. Bakanlıktan bir görevli de benimle gelsin, birlikte Dilucu’nda yer tespiti yapalım.”

Cumhurbaşkanı, Bakana dönerek, “Cengiz, duydun mu?”

Bakan, “Tamamdır Cumhurbaşkanım!”

“Cengiz bu köprüyü ilkbahara kadar bitirmeni istiyorum.”

Ertesi gün Bayındırlık Bakanlığında görevli bir şahısla birlikte Iğdır’a Dilucu’na gidip köprü için yer tespiti yaptık. Köprü Haziran 1992 tarihinde Başbakan Demirel ve Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti Başkanı Haydar Aliyev tarafından hizmete açıldı. Demirel’in özel ilgi ve yardımıyla Iğdır 3 Haziran 1992 tarihinde il oldu. Böylece ben, ilçe iken Belediye Başkanı seçildiğim Iğdır’ın şimdi de il olarak Belediye Başkanı sıfatını kazandım.

Haydar Aliyev ve Ali Ağrı

Nahçıvan Köprüsünün açılışıyla Iğdır’da yeni bir dönem başladı. Iğdır, zenginlikle ve parayla tanıştı. Sık sık Haydar Aliyev yardımcısını bana gönderiyor, gıda yardımı talebinde bulunuyordu. Bu isteklerini imkanlarımız ölçüsünde hemen yerine getiriyorduk. Valimiz Şemsettin Uzun da bu konuda hassas davranıyor, gereken desteği sağlıyor, birlikte el ele vererek TIR’lar dolusu un ve gıdayı Nahçıvan’a ulaştırıyorduk. Ayrıca şunu da eklemeliyim ki Nahçıvan Köprüsü’nün inşası bir anlamda Iğdır’ın il olma sürecini de hızlandırdı. Iğdır’ın stratejik önemi artık inkâr edilemezdi.

Bayburt, Iğdır’dan önce il olmuştu. Bir gün Bayburt Milletvekili Ülkü Güney ile sohbet ediyordum. İl olmak istediğimizi duyunca, “Başkanım, boş verin il olmayı, il olmakla ilçe olmak arasında pek fark yok!” dedi. Bu şekilde bir değerlendirme canımı sıktı. Iğdır’ı Bayburt’tan daha önemsiz gören bu sözler karşısında cevap hakkımın doğduğuna inandım:

“Sayın Vekilim, Iğdır ile Bayburt’u karşılaştırmak hatadır. Bayburt, etrafı başka illerle çevrilmiş orta bir yerdedir. Haritaya bakarsanız Iğdır’ın üç devlete komşu olduğunu göreceksiniz. Türkiye’de üç devlete komşu başka bir şehir yoktur. Iğdır, stratejik bir öneme sahiptir.”

Milletvekili, açıklamam karşısında durakladı:

“Gerçekten öyle mi? O halde Iğdır’ı il olması gerekiyor. Ben de elimden ne geliyorsa bu konuda size destek olacağım.”

***

Yıllar böyle geçti.

Sözlerimi tamamlamadan önce Iğdır’ımızla ilgili acı bir gerçeğe de dikkatinizi çekmek isterim. Emeğe saygı ve vefa anlamında Iğdır hep sınıfta kalmıştır. Gerek Iğdır’ın il olmasında gerekse Nahçıvan Köprüsünün açılışında birincil derecede sorumluluk aldığım ve bu görevleri başarıyla tamamladığım halde 1994 Yerel Seçimlerinde anlaşılmaz bir şekilde şahsıma karşı bir ilgisizlik durumu gelişti, seçimi kaybettim.

1994 seçimlerinde tekrar ANAP’tan aday oldum. DYP’den Ali Asker Aşırım, Refah Partisi’nden Abdulvahap Akar ve Bağımsız İsmail Aba diğer adaylardı. Seçimi Ali Asker Aşırım kazandı.

28 Mart 2004 tarihli yerel seçimlerde AK Parti’den aday oldum. Diğer önemli iki aday MHP’den Nurettin Aras, SHP’den Hasan Alagöz idi. Seçimleri Nurettin Aras kazandı.

***

CEZAEVİNDE BİR BELEDİYE BAŞKANI: YAŞAR AKKUŞ

Bu yazıyı kaleme aldığım bugün (26 Temmuz 2024), Iğdır Belediye Başkanı Yaşar Akkuş, bir iftira sonucu uğradığı haksızlıkla Erzurum’da cezaevinde yatmaktadır. Bu yazıda, Yaşar Akkuş’un ailesine ve yükselen siyasi kariyerine kısa bir not düşeceğim. Kendisinin tahliye olup en kısa sürede aramızda olmasını temenni ediyorum.

Yaşar Akkuş’un Ailesi

Yüzbaşılar (eski adıyla Alut), Iğdır Merkeze bağlı bir köydür. Merkeze uzaklığı 11 km kadardır. Brukan (Brukî) aşiretinin en yoğun olarak yaşadığı köylerden biridir. Toprağı bereketlidir. Ahalisi çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşır.

Yaşar Akkuş, bu köyde 12 Aralık 1981 tarihinde dünyaya gelir. Baba adı Mehmet anne adı Türkan’dır. Mehmet Bey, çiftçilikle ve hayvancılıkla uğraşır. Buğday, pancar, karpuz, yonca yetiştirir.

Akkuş Ailesi şeceresi

Mehmet Bey, Brukan (Brukî) aşiretindendir. Türkan Hanım, Murşitali köyünden Redkan aşiretinin Hesepêxas olarak bilinen alt koluna mensuptur. Bir zamanların değişmez muhtarı ve Murşitali köyü ileri geleni Merhum Mecit Yılmaz’ın yeğenidir.

Yaşar Akkuş’un babası Mehmet Bey ve annesi Türkan Hanım

Yaşar Akkuş, altı kardeşli bir aileye mensuptur. Kardeşler yaş sırasına göre Yüksel, Yaşar, İbrahim, Selçuk, Yaprak ve Pınar’dır.

Eğitim Hayatı

Yaşar Akkuş, ilkokulu Yüzbaşılar köyünde, ortaokulu da Iğdır Ortaokulunda bitirir. Liseyi, Akhisar Lisesi’nde tamamlar. Üniversite sınavlarına girer. Niğde Üniversitesi Mahalli İdareler-Yerel Yönetimler Bölümünde eğitimine başlar.

Yaşar Akkuş eşi Abide Hanımla

Yaşar Akkuş, sıcak kanlıdır. Ülkesinde yaşanan haksızlıklara sessiz kalmayı kabullenmez. Öğrenci olayları içinde yer alır. Bunu duyan babası, oğlunun bir gün sıkıntı yaşayacağı korkusuyla O’nu Iğdır’a getirmek için yollar arar. Hasta olduğunu yazar. Ailenin en büyük erkek evladı olarak işleri üstlenmesi gerektiğini  ister.

Yaşar Akkuş, örgün eğitimini yarıda bırakıp Iğdır’a döner. Gerçeği öğrenir ama çok sevdiği babasının kalbini de kırmak istemez. Bir yandan üniversite eğitimine dışarıdan sınavlara girerek devam eder bir yandan da aile ekonomisine katkı sunmaya çalışır. Fark derslerini başarıyla vererek Niğde Üniversitesi’nden mezun olur.

Yaşar Akkuş, azimli ve yetenekli bir iş insandır. Çok yönlüdür. Güleç yüzü, pozitif duruşu, yapıcı insan ilişkileri ve güven veren karakteriyle kısa sürede iş hayatında başarılı olur. İthalat, ihracat, oto galeri, oto kiralama, halı ticareti, tarım ve hayvancılıkla ilgilenir. İnşaat sektörüne el atar. 2005 yılında Iğdır Galericiler Kooperatifini kurar, yönetiminde yer alır. Çevresi durmadan genişler. Halkın sevgisini ve güvenini kazanır. Kısa dönem bedelli askerlik yapar, tekrar işinin başına döner.

Siyasi Hayatı

Yaşar Akkuş, halkına karşı olan görevini aksatmaz. Mensubu olduğu Iğdır HADEP’in ilk Köy Gençlik Komisyonunu meydana getirir.  2005 yılına kadar HADEP-DEHAP Gençlik Kolları Sekreterliği ve Başkanlığı görevlerini üstlenir. Mahalle ve köy komisyonlarında ve partinin seçim çalışmalarında aktif görev alır.

Yaşar Akkuş, oğullarının sünnet merasiminde

Türkiye’de Kürt dilinin akademik olarak araştırılıp geliştirilmesi amacıyla kurulan Kürt Dili Araştırma ve Geliştirme Derneği (Komeleya Lêkolîn û Pêşvexistina Zimanê Kurdî) olan Kurdi-Der’in il başkanı olur. Ayrıca referandum ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde üst komisyon sorumluluğunu üstlenerek parti çalışmalarına katkı sunar.

Evlilik ve Abide Akkuş Hanım

Abide Akkuş-Yaşar Akkuş evliliği

Yaşar Akkuş, 14 Eylül 2003 tarihinde Abide Hanımla evlenir. Abide Hanım, yabancısı değildir. Abide Hanımın babası Mehmet Sıddık Bey ile Yaşar Akkuş, öz amca çocuklarıdırlar. Abide Hanımın annesi Fatma Hanım da halasının kızıdır. İki erkek evladı olur. Şiyar Arvan, 2009’da; Miran da 2014’te dünyaya gelirler.

Abide Hanım

Abide Hanım, 22 Aralık 1983 tarihinde Yüzbaşılar köyünde dünyaya gelir. Baba adı Mehmet Sıddık anne adı Fatma’dır. Beş kardeşli bir aileye mensuptur.

Abide Akkuş, ilkokulu köyde, ortaokul ve liseyi Iğdır’da tamamlar. Yüksek öğrenimini Çocuk Gelişim bölümünde okur. 12 yıl boyunca çeşitli köylerde öğretmenlik yapar. 31 Mart 2024 seçimlerinde DEM Partisi’nden Belediye Meclisi’ne birinci sıradan girer, kazanır. Yapılan Meclis Toplantısında Başkan Yardımcısı olarak atanır. Abide Hanım, halen bu görevi devam ettirmektedir.

Yaşar Akkuş, Iğdır Belediye Başkanı

Yaşar Akkuş, 33 yaşındadır. Yöneticilik ve yaratıcılık yeteneğine ve halkla ilişkiler konusunda kazandığı deneyime güvenerek 2014 Yerel Seçimlerinde Iğdır Belediye Başkanlığı için başvuruda bulunur. Parti, başka bir ismi tercih eder. Bu durum Yaşar Akkuş’ta kırgınlık yaratmaz. Aynı kararlılıkla siyasi çalışmalarına devam eder. 2018 milletvekilliği seçimlerinde aday adayı olarak çalışmalarda bulunur, ancak listeye giremez.

Yaşar Akkuş, Belediye Başkanlığı makamında

2019 seçimlerinde bu kez tersi bir durum yaşanır. Tabandan gelen istekle Yaşar Akkuş, 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde HDP’nin Iğdır Eş Başkan adayı olur. Seçimden zaferle çıkar. 38 yaşında Belediye Başkanı olur. Yapılan Meclis Toplantısında Halis Güney, Başkan Yardımcılığına getirilir.

Oyların dağılımı şöyledir:

HDP (Halkların Demokratik Partisi)   Yaşar Akkuş               22.268         %50,1

MHP (Milliyetçi Hareket Partisi)        İsa Yaşar Tezel          20.733         %46,6

İftira, Tutuklama, Kayyım

Yaşar Akkuş, büyük bir istek ve arzuyla işe koyulur. Dönemin Valisi, sanki Yaşar Akkuş’u görevinden el çektirmek için özel olarak görevlendirilmiştir. Dört bir yandan kıskaç kurar, gizli tanık ve kumpas yöntemini devreye sokar. Başarılı da olur.

Yaşar Akkuş, gözaltına alınırken

15 Mayıs 2020’de düzenlenen operasyonda Yaşar Akkuş gözaltına alınır, tutuklanır, Erzurum H Tipi Ceza İnfaz Kurumuna sevk edilir. Yerine Kayyım atanır. Sinsi planları uygulamaya koyan vali, kayyım görevini üstlenir. İstediği olmuştur. Kendisine verilen misyonu başarıyla yerine getirmiştir.

Başkan Yardımcısı Halis Güney, kısa süreliğine tutuklanır, serbest kaldığında yurt dışına çıkar.

Mahkemeler ve Ceza

26 Mayıs 2021 tarihinde Iğdır 2. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan duruşmaya Yaşar Akkuş, tutuklu bulunduğu Erzurum H Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katılır. Yaşar Akkuş, hakkında yapılan suçlamaları kesin bir dille reddetmesine rağmen, “silahlı terör örgütü üyesi olmak” iddiasıyla 7 yıl 6 ay hapis cezası alır. Hiç şüphesiz bu bir siyasi karardır. Aslında cezaevine konan Iğdır halkının iradesi ve kararlı duruşudur.

Yaşar Akkuş, cezaevinde görüşte annesiyle

Kalp Krizi ve Ameliyat

Yaşar Akkuş, tutuklu bulunduğu cezaevinde kalp krizi geçirir. Hastaneye kaldırılır. Yapılan tetkikte kalbe giden damarları tıkalı olduğu anlaşılır. İlk önce anjiyo yapılır ancak istenen sonuç alınmaz. Bu kez açık kalp ameliyatı olur. Ancak vücut iltihaplanması nedeniyle art arda iki ameliyat daha olur. Genç yaşta ölüm kalım mücadelesi verir.

Cezaevi Günleri

Yaşar Akkuş cezaevinde moralini yüksek tutmaya çalışır. Kitap okumak en büyük zevkidir. Rusça ve İngilizce öğrenmek için çaba gösterir. Elbette yüreğinde ve gönlünde en kısa sürede ailesine, halkına ve Belediye Başkanı olduğu şehrine kavuşma arzusu vardır.

Yaşar Akkuş, cezaevinde betonlar arasından fışkıran bir bitkinin gücünü, cesaretini ve umudunu hayranlıkla okşarken

***

ALİ ASKER AŞIRIM

1954 Iğdır doğumludur. Baba adı Ali Hüseyin anne adı Safiye’dir. Ali Asker Aşırım, Erzurum Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi mezunudur. 27 Mart 1994 tarihli yerel seçimlerde Doğru Yol Partisi’nden Belediye Başkanı seçildi. Belediye başkanlığından sonraki hayatını Ankara’da sürdüren Ali Asker Aşırım, 31 Ekim 2008 tarihinde geçirdiği rahatsızlık nedeniyle vefat etti.

NURETTİN ARAS

6 Mart 1954 tarihinde Iğdır’da dünyaya geldi. Baba adı Hudaverdi, anne adı Gülü’dür. İlk, orta ve lise tahsilini Iğdır’da tamamladı. Liseden sonra Almanya’ya giderek Goethe Enstitüsü’nde dil eğitimi aldı. Sonra Erlangen Üniversitesi Spor Akademisi’ne devam etti. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümünden mezun oldu. 1980 yılında Iğdır’a Coğrafya öğretmeni olarak atandı.

1999 ve 2004 yıllarında yapılan seçimlerde 2 kez üst üste MHP’den Iğdır Belediye Başkanlığını kazanan Aras, AK Parti’ye katıldığı 2009 Yerel Seçimlerinde başarılı olamadı. 2011 Türkiye Genel Seçimlerinde de Iğdır’dan AK Parti 2. Sıra milletvekili adayı olarak gösterildi ve kaybetti. Ardından 1 Kasım 2015 seçimlerinde Adalet ve Kalkınma Partisi’nden 1. Sıra adayı oldu ve Iğdır’dan milletvekili olarak meclise girdi.

Nurettin Aras, İçişleri Komisyonu, Türkiye-Azerbaycan Dostluk Grubu ve Türkiye-Irak Dostluk Grubu Üyesidir. Orta düzeyde Almanca bilen Aras, evli ve 4 çocuk babasıdır.

MURAT YİKİT

1979 Iğdır ili Aralık ilçesinde dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini Doğubayazıt, Çorum ve Ağrı illerinde tamamladıktan sonra lise öğrenimini Aralık ilçesinde, Aralık Lisesi’nde bitirdi.

1996 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde yüksek öğrenimine başladı. Aynı fakülteden 2001 yılında mezun oldu. 2003 yılında Iğdır’da serbest avukatlık mesleğine başladı.

2005 yılında kurulan Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP) Iğdır kurucu il başkanlığını ve kongre il başkanlığını 3 yıl aralıksız sürdürdü.

Daha sonraki yıllarda Barış ve Demokrasi Partisi’nde (BDP) kurultay delegeliği ve disiplin kurulu başkanlığı görevlerinde bulundu. 2014 yılında yapılan seçimlerde BDP’den Iğdır belediye başkanı seçildi.

Murat Yikit, evli bir çocuk babasıdır.

HÜSEYİN MALK

Hüseyin Malk, 1962 Iğdır doğumludur. İlk, orta ve lise eğitimini Iğdır’da tamamladı. Üniversite 2’nci sınıftan terk olan Malk, ilk olarak 1999 yerel seçimlerde HADEP’ten Iğdır Belediye Meclis Üyesi seçildi.

Beş yıl partisinin grup sözcülüğünü yaptı. Mensup olduğu partide 2002, 2004, 2007 ve 2011 yerel ve genel seçimlerinde aktif olarak görev aldı. 2009 yerel seçimlerde mensubu olduğu parti olan DTP’den Iğdır Belediye Meclis Üyesi seçildi.

2009 yerel seçimlerde Belediye Başkanı seçilen Mehmet Nuri Güneş’in 21 Ocak 2010 tarihinde tutuklanmasının ardından 1 Şubat 2010 tarihinde vekâleten belediye başkanlığına getirildi.

11 Ekim 2013 tarihine kadar bu göreve vekâleten bakan Hüseyin Malk,11 Ekim 2013 tarihinde belediye başkanlık görevine belediye meclisinde yapılan seçimle asaleten getirildi. Iğdır’da 25 yıl çeşitli ticaret yöneticiliği yapan Malk, evli ve 3 çocuk babasıdır.

MEHMET NURİ GÜNEŞ

1953 Iğdır doğumlu Mehmet Nuri, sırasıyla HEP, DEP, ÖZDEP, HADEP ve DEHAP’ta aktif olarak görev aldı. DTP’de kurucu üyelik yapan ve kurultay delegeliği görevini yürüten Mehmet Nuri Güneş, 1995-2002 yılları arasında yapılan seçimlerde üç kez milletvekili seçilecek kadar oy alsa da o seçimlerde bağlı bulunduğu partinin seçim barajını aşamamasından ötürü meclise giremedi.

DTP’den girdiği 2009 Yerel Seçimlerinde başarılı olarak Iğdır belediye başkanı seçildi. Sonrasında BDP’ye geçen Mehmet Nuri Güneş, jandarmanın KCK’ya 21 Ocak 2010’da yürüttüğü operasyon kapsamında gözaltına alındı. Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 8 yıl 9 aylık hapis cezası 7 Ekim 2013 tarihinde Yargıtay’da onaylanarak başkanlık görevine son verildi.

Mehmet Nuri Güneş, 31 Mart 2024 Yerel seçimlerinde DEM Parti’den Iğdır Belediye başkanı seçildi. Evli, üç çocuk babasıdır.

***

SONUÇ ÖNERİLERİM (MÜCAHİT ÖZDEN HUN):

1920-38 YILLARI ARASINDA ATAMAYLA IĞDIR BELEDİYE BAŞKANLIĞI YAPAN İSİMLER (Önerim, aşağıdaki isimleri kapsayan bir plaketin hazırlanarak belediye başkanlığı onur duvarına asılmasıdır. 1920-38 yıllarında çoğu kez kaymakamlar da belediye reisliği görevini üstlendiğinden ne yazık ki aşağıda isimlerini liste halinde verdiğim değerli şahsiyetlerin görev sürelerinin başlangıç ve sonuç tarihini doğru olarak vermek mümkün değildir. Bu isimleri belirleyen benim şahsi görüşüm değil Iğdır’ımızın yaşayan ortak hafızasıdır.)

  1. İbrahim Ağa (Yiğit)  (Ali Mirze Bey oğlu)
  2. Paşa Bey (Ekinci)
  3. Hanlar Bey (Öcal)
  4. Muhtar Bey (Aydın)
  5. Ali Rıza Bey (Ataman)

1938-2024 YILLARI ARASINDA DOĞRUDAN HALK OYUYLA VEYA BELEDİYE MECLİSİ OYLAMASIYLA SEÇİLEN BELEDİYE BAŞKANLARI (Önerim, aşağıdaki isimleri resimleriyle birlikte sırayla belediye başkanlığı onur duvarına asılmasıdır)

  1. Osman Ataman (1938-1942 / 1942-1946)
  2. Rıza Yalçın (1946-1950)
  3. (Mir) Ali Ural (1950-54 / 1957-1960)
  4. Fazıl Baykal (1955-1957)
  5. Hüseyin Akbulut (1963-1968) / (1968-1971) / (1973-1978) / (1978-1980)
  6. Mecit Hun (Aralık 1973-Mart 1974) Belediye Meclisi Seçimi
  7. Cemalettin Güneş (Mart 1974-Temmuz 1974) Belediye Meclisi Seçimi
  8. Orhan Ağırkaya (1984-89)
  9. Ali Ağrı (1989-1994)
  10. Ali Asker Aşırım (1994-1999)
  11. Nurettin Aras (1999-2009)
  12. Mehmet Nuri Güneş (2009-2013) / (2024-Bugün)
  13. Hüseyin Malk (2013-2014) Belediye Meclisi Seçimi
  14. Murat Yikit (2014-2019)
  15. Yaşar Akkuş (2019-2024)

 

 

 

Benzer Haberler

0 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir