YAZILARIMA YAPILAN PEK İLGİNÇ YORUMLARDAN BİR GÜLDESTE

24/07/2022

(Her değerlendirme *** ile ayrılmıştır.)

Bir Prof: Harika!

***

Nesip Kesemen (Emekli Sağlık Bakanlığı Müşaviri)

Sayın Hun;

Bir insan kolay yetişmiyor. Yıllar, yıllar istiyor.

Bir çok badireler, daha doğrusu fırtınalı hayat desek daha doğru olur.

Atlatarak bu günlere gelen Akay Aktaş Hocanın hayatını o kadar detayla kaleme almışsınız ki. Bu ancak alkışlanır. Teşekkür ediyorum.

Iğdır’ımız için Akay Aktaş Hoca

Yetişmiş bir değeridir.

Kendisini tanıdığımızı zannediyorduk.

Ancak; sizin bu kadar detaylı bir şekilde tanıtımınızdan sonra  bilmediğimiz özelliklerini de öğrenmiş olduk.

Zatıaliniz’e tekrar teşekkür ediyorum.

Sonuç olarak; 1980 öncesi gençlik, Sağı ile Solu ile Silahlı eylemler hariç güzel yetişen, okuyan, araştıran bir gençlikti.

Selam, sevgi ve Saygılarımla.

***

Sayın Nesip Bey,

Yazınız için teşekkür ediyorum. Akay Aktaş Hocamız, Iğdır’ımızın vazgeçilmezi ve büyük bir değeridir. Dostlarına vefalıdır. Yaşamı mücadele içinde geçmiş, evrensel değerlere bağlı kalarak kendisini yetiştirmiştir. Cesurdur. Düşüncesinin ve yazdıklarının hesabını vermeye hazırdır. Devrimci gençliğin rüzgarlarında kanatlanmasını da bildi, cezaevi taşlarına aşkını kazımasını da… Ülkemizin milliyetçi değerlerine önem vermesini de bildi, Iğdır’ımız zarar görmesin diye korkusuz yazılar kaleme almasını da. Bir “Akay Aktaş Hocamız” var, değerini bilip sevmek bizim görevimiz. Saygılarımla

Mücahit Hun (Öğretim Üyesi-Yazar-Araştırmacı)

***

Bir başka Prof: İlginç, hüzünlü tarihçeyi hayatınızı okumaya devam edeceğim.

***

 Adil Aşırım: Öğretim üyesi-Eski Milletvekili

 Hocam nasılsınız, Bu güzel yazıyı ben değerlendiremem, ancak keyifle okuyabildim.

 Biraz edebi eserlere vakit ayırabilme şansım olsaydı, katkı da bulunabilirdim.ir bürokrat:   Hocam çok keyifli bir söyleşi olmuş.  Sizi daha da yakından tanıma fırsatı oldu

 Teşekkürler

 Akay Hoca: Ben teşekkür ederim. Garip acılı, ağulu, sayrulu,sevdalı mapuslu…bir ömür işte.

***

Bir okuyucum:  

Hocam vakur duruşunuz

Entelektüel birikiminiz

Yaşadıklarınızın eseri olsa gerek

***

Bir başka  bürokrat :Sevgili hocam söyleşiyi uzun olmasına rağmen sonuna kadar büyük bir keyifle ve merakla okudum. Sizi daha yakından tanıma imkanı buldum. İyi ki varsınız. İyi ki sizi tanımışım. Selamlarımla…

İslam Çankaya (Öğretim Görevlisi-Mali Müşavir-Şair –Yazar)

***

Akay Aktaş anlattıklarının ve hatırlamadığından dolayı anlayamadıklarının toplamıdır, diyemiyorum. Çünkü; O her zaman “Elde var bir” diyebilir. Bence en, en farklı yanı “AYKIRI” oluşudur. Her aykırı duruşun bir anlamı saklıdır içinde. Lafı uzatmadan bir tanım yaparsam; “Akay hoca bir Iğdır şiiridir, ama aykırı…

Bir Bürokrat

***

Yaşamı güzelleştirenlere ve bu güzellikleri unutturmayanlara teşekkürler…

***

Akay hocam, şiirler insan ruhunun merhemi. Yazı da şiir kılığında, bir başka güzel. Belleğine sağlık.

***

Hocam… Daha dün klasik musikimizin mümtaz simalarından Bestekar/Güftekar Üstad Tatyos Efendinin “Gamzedeyim deva bulmam…” tınısında saklı o deruni, dokunaklı, hazin hikayenin keyifli kederiyle, “ahh minel aşk ve halatihi…” faslında mestusermest olmuşken. oldu mu bu accaibülgaraip vaziyete böyle dikkat çekmekliğiniz… Hem de Göbeklitepe den Sümela ya… Ani den Troia ya dek birlik ve beraberliğe hiç olmadığı kadar muhtaç olduğumuz bu mübarek günde…
Ahh Hocam, öğrenciliğimde zaman zaman rahle-i tedrisinde bulunmak huzuruna erdiğim merhum Üstadın alıntıladığınız yazısının altına ne şerhler ne derkenar notları düşer…Üreğimin harını bir nebze de olsa dindirmek adına ne kelamlar ederdim ..sükut ..avaz avaz sükut edeceğime. Muallimlik günlerinizde yaşadığınız, tehcir/sürgün (hapis de vardı sanırım) günlerinizden malumunuzdu; 657′ nin görklü görkemli yamacına keyfemayeşa kurulanların/tutunanların, ezel/evvel olan sürgit kayıt ve kısıtları…

İstanbul da talebelik yıllarımda, Üstadın sahibi olduğu Bostan Gülistan gibi klasik eserlerin yayınlandığı Bedir Yayınevi’nde hafta sonları çalışırken, rahle i tedrisinde bulunmuş; üç selimin(zevki selim aklı selim kalbi selim) keyfine/keyfiyetine dair acizne heybeye bir şeyler yığmıştım. Sohbetinde bulunmak, yanında yamacında olmak her daim öğrenmek, bu toprakların kadim zamanlarından süzülegelen bir müstesna huzuru solumaktı..Toplumsal açıdan yaptığı en önemli işlerden biri de benim gibi talebe ve dar gelirli fanilerin fahiş fiyat politikası ( bir öğrenci ya da fehle nin cebindeki harçlıkla bir çay kahve içse üç gün niyetsiz oruç tutarak bütçeyi ancak düzeltebileceği kadar fahişti bu mekanlar) ve bilemediğimiz sebeplerle önünden döndüğü, bilinir bilinmez sebeplerle adeta ahaliye, geniş halk kitlesine kapalı tutulan istanbul un tarihi muhteşem mutena kasır ve konaklarının halka geniş kitlelere açılmasına ö n ayak olmasıydı.90 larda İBB ne Kültürel danışmanlık yaparak, istanbul’daki konak ve kasırların restorasyonun yapılarak işlevlendirilmesi ve böylece şehir ahalisinin hizmetine açılarak ihyası yönünde kimi seçkinlerin keyfini kaçıran esaslı ciddi faaliyetlerin de mimarı olmuştu, Üstad M Şevket Eygi. Hiç unutmam o öğrenci harçlığı ile Dilruba kasrında ist şarkıları dinleyerek boğazın sularında kaybolan güneşe, o gurup demine şiirler okuduğumuz o ilk akşamı…Tee ığdır dan gelen hemşehrilerimi alıp konak konak gezdiğimiz günleri…Zaten çok sürmeden “Halk” rağbet gösterince “Vatandaş” da yavaş yavaş bu konak ve kasırlardan çekilmiş; halkın ulaşamayacağı yeni mutena “destinasyonlar” arayışına girmişti(:…
Bu vesile ile Üstadı rahmet ve minnetle yadediyorum. Hak Teala, gufranı merhametiyle kuşatsın…

selam niyazla…

***

Aynı Bürokrat

Kıymetli Hocam, Sürmeli Çukuru’nun hayli fevkindeki şöhretinizi bilenlere bir kere daha keyifle hatırlatırken, hala hakkıyla bil(e)meyenlere ise şirince bir “Akay Hoca” tariziyle telmih edişiniz ne hoş..Bu keyfinizden, dile, kelimelere vukufiyetinize hayran, bir talebeniz olarak, anlatacağım hatırayı çağrıştıran yanıyla ben de keyif aldım..

Hatıra/hadise, 80 öncesinin “kainata nizam verme ” telaşesinde D Bakır Eğitim Enstitüsüne devam ederken bugün/yarın Devrim oldu olacak heyecanlarını, Köylüyü aydınlatıp, ahaliyi Devrime hazırlayan Köyümüzün o günlerde hodağ/gedelere rol model olmuş – zira 30 yaş üstü hayatın sillesini yiyenlerin gözünde gomonist olarak görülen bu zevata itibar eden yoktu – ispanyol paçalı uzun saç uzun fayıllarıyla biz uşağ/hodağ tayfası bir de köyün çeşmesindeki cinsi latifin hayranlıkla rağbet ettiği bu gençlerin defalarca anlattığı bir Terzi hikayesi vardı ki hayli manidardı…Hani, “gözünde ne Cennet sevdası ne Cehennem korkusu” olan bir mütevazı mütevekkil mütebessim terzi. .Halkıyla beraber halkı için Hakça bir düzen umuduyla Fatsa da müesses nizamın cümle siyasi partilerinin tamamından fazla rey alarak bağımsız seçilen Belediye Başkanı…Daha yolun başında 80 ihtilalinin hışmına uğrayan o hazin sonuyla Terzi Fikri…
İlçesinde kendi halinde mütevazı bir terzinin yapıp ettikleriyle şöhreti kısa zamanda İlçeden, memleketin dört bir yanına hatta kapıkuleden öteye Dünyaya yayılan bir has adamdan bahsetmiştiler bize. Sünnet kıyafeti ve orta mektep kreasyonunu dizmek için huzuruna çıktığımız ığdır daki sümsük terzi emmi ile mukayese ettiğimizde kafamız hayli karışmış arkadaşlarla mevzuyu teati ettiydiysek de balaca muhayyilemizle “başa tüşmemiştik”..bu nevi vaziyetlerde köyümüzün en ileri geleni olan Meşşedi Meyti Kişiye ya da Nağırçı Ewdo ya müraccat eder onların sözü kelamı ile mevzuyu meramı bağlardık…O gün Meşşedi ye ulaşamayınca Nağırçı Ewdo ya gidip sual etmiştik; çölde kevşenin, küçük Ağrı ya doğru evrilen yerinde biten tek ağacın, o salkım söğüdün gölgesinde yamacına yığışan Hodağ/Gedelere geç ikindi demindeki haftalık rutin tiratında olay ve durumları anlatırken hele o Kaça Kaç demlerini nağıllarken sanki kadim zamanlardan başka bir evrenden Köye düşmüşcesine, çölün/kevşenin tenhasını kahru kasavetini dağıtır; Anadolu fukaralığının çiynimize düşen, yüreğimize oturan yokluklarını yoksunluklarını unutturur, bilmediğimiz nice olay ve şahıslar üzerinden her defasında yaşama sevincimizi tazeler; ötelerden neşe umut muştulardı, masum çocuk yüreklerimize ve ışık umut olurdu bize Ewdo Kişi…
…Terzi Fikri ile ilgili tereddütlerimizi farketmiş olmalıydı ki daha ben sualimi ağzımda ıslatırken, Ewdo tabakasından bir tütün sarıp iki derin fırt çektikten sonra her defasında bir şeyi muştularcasına kabaran yüreğinin çehresinde beliren o mihriban edayla Ağrı nın yüceltilerindeki her daim karlı buzullara doğru feri sönmüş gözlerine ellerini siper ederek bir atfı nazar edip, “Balalarım, Terzi Fikri öyle yaxşı yaman öyle namlı hakperest bir adamdı ki…1979 da İstanbul da öğrenci yurdunda sağcı solcu dedikleri gençler arasında yok bizim reis daha namlıdır.Hayır bizim Yoldaş daha şöhretlidir münakaşası olur.Yaka paça gençler birbirine musallat olunca, yurttaki güngörmüş sözüne itibar edilen bir

Odacı/Müstahdem emmi ortayı bulmak amacıyla, Gençler der, gelin hiçbir adres bilgisi/kaydı olmadan Yol Büyüğünüz bildiğiniz iki zata, mektup/kart atın hangisi ulaşırsa büyük,itibarlı, namlı olan odur der ve dönemin, !biraz boy biraz ense: İGS” reklam cıngılıyla meşhur markasından 5 takım elbisesine iddiaya giren gençler bilmem ne reis (bak ben bile unuttum adını derdi) ve “Terzi Fikri- Fatsa” diye atarlar kartı. Haftası dolmadan Terzi Fikri kartı almış; reise gönderilen kart ise adres yokluğundan yurda iade edilmiştir. Müthişti…Hele Ewdo kişinin duygusal dokunaklı sol açık yakınlığıyla, lirik anlatımıyla oldukça etkileyiciydi… Vay anasını sayın seyirciler dercesine soluk soluğa kat elbiseleri sormuştuk bir ağızdan, Ewdo Emmi adeta bize yazıklanan hayıflanan bir edayla “ede beynava/belengaz köpoğulları…men size katığ deyirem, siz irengini soruşursuyuz..ede, halk için Hakça düzen yoluna baş koyan gençler bu emek içermeyen takımları giyer miydi.; alıp, öğrenci yurdundaki emekçi müstahdemlere bayram hediyesi olarak vermişlerdi diye nağıllamıştı..Dağılırken göz göze geldiğimiz hodağ/gedelerin buğulu gözlerinde Terzi Fikri ye dair tarifli tarifsiz bir hayranlık, mihriban bir yakınlık hasıl olmuştu…o hodağlardan birinin seneler sonra Ordu ya tayini çıkınca ilk işi Fatsa ya gidip, çocukluk hatıralarımızdaki o müstesna yeri, Terzi Fikri yi ve 80 ihtilalinin nicesini yaşattıpı gibi bu rindmeşrep mütevazı halk sevdalısına yaşattığı hazin sonu anlatan uzunca bir mektup atmıştı bana ve diğer arkadaşlara..Köyümüzün geleneksel sağ kalıplarıyla büyüyüp,Terzi Fikri nin aksine yaşama hep sağdan sağ açık olarak tutunan biz hodağların üreğinde, nedense en insansı yanıyla hep bir Terzi Fikri duruşu oldu…
Sahi ne muazzam haklı bir itibar; Terzi Fikri-Fatsa….o kadar vesselam

Hocam…yine şiirle tezyin edilmiş şiir tadında bir yazı. Gönlünüze huzur bereket…

Okurken bir kez daha bu ne muazzam bir serüven…bu nasıl dolu dolu bir hayat..Zamane fanilerinin perestiş ettikleri cümle dünyalık telaş ve endişeden azade, müdanasız, müdafasız Hayyam ca duruşuyla rutinin hayhuyunda keşmekeşinde, nice fanası fesadıyla yek diğerine yaşamı yaşanılmaz kılan fanilere, “Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak…” dercesine Sürmeli Çukuru’na, şehre, şehirdekilere nizamat veren bir Rindmeşrep bir Delişmen Adam…

Haritada ancak karga burnu kadar yer tutan, doğunun da doğusundaki dönemin şirin kazası Iğdır”dan Payıtaht’ın taşrası Taşlıtarla’ya uzanan yolda gurbetin, firkatin en hazin haliyle hayata tutunurken, amele harçlığıyla Suriçi istanbul da zevk-i selimin keyfine…Beyoğlu’nun renkli kültür sanat hayatına, zamanında giyim kuşamı, endamı edasıyla ancak Şehrin hanımefendilerinin/Beyefendilerinin arzı endem ettikleri Cadde i Kebir e.. ve Şehrin en Meşhur sinemasında Üstadın şiir dinletisine kurulan ve salonda Üstada yürek kesilirken, şiirle adeta bir şehrayna dönüşen salonun o mutena mihriban havasını temaşa keyfiyle yaşadığı o hazhuzur demini terennümüyle, yaşamak serüvenimizde bizi, hayatımıza Hayat olacak esas eksene/esaslı eksene davet ederken; o gün encamı endamıyla sureten pek de sevimli gör(e)mediği Üstadın, sahnede okuduğu şiirle salona yayılan hoşluk huzur ve hayranlıkla başta cinsi latif olmak üzere dinleyenlerin çehresinde, yüzünde yüreğinde beliren -ki çok sonraları bu hissiyat tanımsız cazibe belki karizma olarak tarif edilecekti- o mihriban şirinlikten hasıl olan o demin keyfiyle, yaşamın ancak sanatla özellikle de musiki ile sazla avazla şiirle renkli görkemli kılınabileceğini fark eden ve hemen her vesile ile ısrarla ve inatla, kültür sanat estetik esenlik ekseninde telkin ve tembihleriye Sürmeli Çukuru’nda, sözüm ona yaşamak hırsıyla dar ve sığ alanda koştururken, yaşamı ıskalayan yurdum fanilerine ışık tutmaya çalışan Rindmeşrep Adam.. selam, muhabbet niyazla…

***

İbrahim Akkuş (Emekli İl Tarım Müdürü)

Değerli hocam,
Bu muzipliği yapmak için olağanüstü bir zeka ve yeteneğe gerek vardır. Bu ülkede ortak aklın bu kadar yara aldığı bir atmosferde keşke herkes yeteneğince bir muziplik yapabilse…Saygılarımla

 

Benzer Haberler

1 Yorum


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir