04/06/2020

“YAKARSA DÜNYAYI GARİPLER YAKAR”

“Garipler” Amerika’yı ateşe veriyorlar.

“Biri yer biri bakar/Kıyamet ondan kopar” söylemi orada yaşanmaktadır.

Amerika, kapitalizmin/emperyalizmin ana vatanı.  Az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerin insanı ABD’yi “özgürlükler ülkesi” olarak beller; işbirlikçi yönetimler “Amerikan rüyası”nı ballandıra ballandıra anlatırlardı.  50’li yıllarda Demokrat Parti’nin misyonu ülkemizi “Küçük Amerika” yapmaktı.

Ancak gerçek bambaşkadır.  Bu ülkede finans kapitalin/para babalarının mutlak yönetimi söz konusudur.  Baskının, sömürünün, eşitsizliğin hüküm sürdüğü ülkede iki siyasi parti vardır; bazen biri, bazı kere diğeri “seçimle” iktidara gelir, her ikisi de aynı davulun tokmağıdır.

Daha beteri tepeden tırnağa ırkçılık kokan bir yapı üzerine inşa edilmiştir, devlet.  O yapının temelinde ülkenin gerçek sahibi kızılderililerin, Afrika’dan getirilmiş siyah derililerin, Latin Amerika göçmenlerinin kanı vardır.  Ülkede gelir dağılımı, yaşam düzeyi  ırkçı anlayışa göre dizayn edilmiştir.  Son salgında ölen yüz bini aşkın Amerikalının 3’te 2’sinden fazlasını bu “garipler” oluşturmuştur.

Dünya tek kutupluluktan çıkıp, ABD eski gücünü kaybettikçe Amerika halkının üzerindeki baskı giderek artmakta; yoksulluk, işsizlik, evsizlik giderek yaygınlaşmaktadır.  Daha kontrollü, daha baskılı bir yönetim finans kapitalin gündemindedir.  Bazı ABD şirketleri çalışanlarının deri altına çip yerleştirmeye başladılar, bile.  Giderek semirmekte olan uluslararası sermaye, yalnız “ana vatan” halkını değil, erişebildikleri dünya halklarını bu yolla beşikten mezara kadar kontrolleri altında tutmayı planlamaktadırlar.  Dünyanın en zengin adamı Bil Geyts’in bu yoldaki projesi şimdiden konuşulmaya başlanmıştır. Bu bağlamda Mineapolis’te sokağa fırlayanlar tüm insanlık için savaşım vermekteler.

Ne yakmalar, ne talanlar… ABD’deki isyan bir özgürlük mücadelesidir.  ABD’li yaşamına bu denli müdahaleyi; insanca yaşam düzeyinin kenarına bu denli sürülmeyi kabul etmiyor.  Eline geçen her fırsatta eşitsizliğe, faşist rejime/polis devletine karşı ayaklanıyor.  Bu, yaygın söylendiği gibi ırkçılığa karşı bir mücadele değildir,salt.  Sokağa dökülenlerin fazlası beyazdır.  Amerikalı nefes almak istiyor; artık daha fazla ezilmek, sömürülmek istemiyorum, diyor.

“Eşitsizliğe, baskıya, insan onurunu ayaklar altına almaya hayır” sloganıyla özetlenebilecek kalkışmaya Avrupa’dan da destek gelmeye başlamıştır.  Çünkü bu yalnız ABD’li “garipler”in meselesi olmaktan çıkmıştır, çağdaş dünyanın sahiplenmesi gereken bir noktaya gelmiştir.

Ülkemizde rotayı ABD’ye çevirmiş olan ve bu noktada ısrarlı işbirlikçilerin kulakları çınlıyor mu?  Yaşanmakta olan insanlık trajedisinden ders çıkarılacak mı? Bu yolda bir ses, bir nefes duymadık, şimdiye değin.  Duymayı dileriz.

 

Benzer Haberler

0 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir