12/02/2021

TAPINMA  KÜLTÜ

Sosyal medyada Karadenizli bir hemşerimizin tivitini ilginç buldum.  İşsiz olan şahıs diyor ki:

“İşsiz olduğumdan dolayı mutluyum, yeter ki Cumhurbaşkanım saraylarda otursun.”

Söylemi iki açıdan değerlendirmek gerekir.

Birincisi, yöneten ile yönetilen arasındaki ilişki ters orantılı; yönetenin gönenci yönetilenin yoksulluğuna bağlı.  Başka bir ifadeyle, yönetenlerin bolluk ve şatafat içindeki yaşamlarının yükünü yönetilenler çekiyor; birinin mutluluğu diğerinin mutsuzluğu üzerine kaim.

İkincisi, yönetilenler tapınma derecesinde karizma belledikleri lidere bağlı.  Bağlılık, kendi varlığının  ötesine taşmış; varlığım liderimin varlığına feda olsun ölçüsünde!

Ülkemde tapınma kültü salt liderlerle sınırlı değil.

Parti üyesi yanlışlıklarını gözlediği partisine toz kondurmuyor.  Partisini eleştirenlere ve de partisinden ayrılanlara –haklı olsalar bile- hiç de iyi gözle bakmıyor.

Mafya üyesi, liderine canını ortaya koyacak ölçüde bağlı.

Mürit için şeyhinin sözleri kanun.  O’nun için gözü bağlı yapamayacağı şey yok.

Futbolda öyle bir fanatizm var ki, tapınmadan öte.

Sözümona uygar bir çağdayız; haklar ve özgürlüklere övgü göklere çıkıyor.  Gelin görün ki, karanlık çağlar denilen döneme kuşbakışı gözlem, onlara göre çok gerilerde olduğumuzu gösteriyor.

Örneğin, yüzyıllar öncesi Türklerde sosyal yaşam tarzı kişi hak ve özgürlükleri açısından bir hayli ileride.  Boylar/kabileler halinde yaşayan Türklerde beğ, boyun yaşlıları tarafından tek bir ailenin üyesi arasından seçilirdi.  Beğ otorite değildir; “töre”ye göre hakemlik yapar, vazife yükleyemez ceza veremezdi.  Beğin, makamını ayrıcalık ve zorbalık yolunda kullanması boyda nefret uyandırırdı.  Boyun bireyi, toplumunun bir üyesi sıfatıyla belirli hak ve özgürlüklere sahiptir.

Nereden nereye!  Gerçekte şaşılacak bir durum yok.  Kapitalist sistemin sürdürülmesi yönetilenlerin  sermayenin egemenliğini düzenleyen “yasalara” kölelik derecesinde bağlı olmaktan geçiyor.  Bu bağlamda “karizma” liderler yaratılıyor, tapınmayı yaratan bir “yaşam felsefesi” medya, sivil toplum, tekkeler aracılığıyla oluşturuluyor.  Bireyin hak ve özgürlükleri finans kapitalin buz gibi sularında boğuluyor.Çağın gereklerine uygun olmayan tapınma kültünü reddetmek, kişinin hak ve özgürlük mücadelesinin ilk adımı olacaktır

 

Benzer Haberler

0 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir