SIKIYÖNETİM DÖNEMLERİNDEN HATIRALAR

29/08/2023

 Yıl 1972. Mamak Askeri cezaevi. Dev-Gençliler, solcular, aydınlar… tıkılmışız koğuşa.

Akay Aktaş gençlik günlerinde

 

 

Mevcut düzene, kural olan her şeye itiraz ettiğimiz günler

Gün sayıyoruz. Mahkemeye çıkacağımız günü.

12 Mart 1972: Mamak Askeri Koğuşu siyasi tutuklular

Mamak Cezaevi, havalandırma (1972)

Bir gün askeri gardiyanlar telaşla koğuşlara doluşup temizlik yaptılar. Etrafı düzenlediler. Bizlere de sıkı sıkı tembih ettiler.

“Aman dikkatli olun. Komutan Paşa birazdan teftişe gelecek.”

Çok geçmeden gardiyanların “Dikkaaat hazırol.” komutuyla, ranzalardan inip tek sıra olduk. Komutan Paşa, Emir subayı ve korumalarıyla içeri girdi. Orta boylu, sol elinde asası vardı. Bir generali ilk kez görüyordum.

Bizleri küçümseyerek, dudak büzerek süzdü. İçimizde genç öğrencilerin, üniversitelilerin yanı sıra kelli felli yöneticiler, prof’lar da vardı.

Komutanın adı, Ankara Merkez Komutanı Tümgeneral Tevfik Türüng diye duyuruldu.

Tümgeneral Tevfik Türüng

Komutan bizlere bakarak, “Gençler, bundan böyle Lenin-Marks-Stalin-Mao değil Tommiks-Zagor okuyacaksınız.”

Tam benim alanım ya. Gayrı ihtiyari sesli olarak UGH! dedim. O kadar. Sonrasında korumalar, gardiyanlar üzerime çullandılar, coplarla, dipçiklerle, postallarla beni bir güzel ıslattılar.

Allah’tan komutan da Tommiks okuyormuş. Ve “UGH” ifadesinin Kızılderili dilinde “evet-tamam” anlamına geldiğini biliyormuş. Emredip dayak yememi durdurdu.

12 Eylül 1980 darbesinin ayak sesleri geliyor. Türkiye’de her yerde sıkıyönetim var ama olaylar durmak yerine hızlanıyor veya hızlandırılıyor.

Iğdır Atatürk Ortaokulu Müdürüyüm. Iğdır Sıkıyönetim Komutanı Yarbay Ege Hasdal. Pek cevval, haşin bir adamdı.

Muharrem Ayının Onunda, yani Aşura günü okulları teftişe çıkıyor. Önce Iğdır Lisesi’ne gidiyor. Okulda ne öğretmen, ne de öğrenci var. Bir tek nöbetçi müdür yardımcısı olarak merhum Asker Çağlar görevi başında.

Edebiyat Hocası Asker Çağlar

Komutan Ege Hasdal gürlüyor:
“Nerde bu idareciler, nerde öğrenciler?”

Asker Hoca, o her zamanki sevimli haliyle cevaplıyor:

“Komutanım, bugün bizlerin yas günüdür, o nedenle kimse gelmemiş.”

Komutan, daha da hiddetleniyor: “Burası İran mı, böyle kepazelik olur mu? Ve o hışımla cipine atladığı gibi Atatürk Ortaokulu’na geliyor.

Pencereden komutanın geldiğini görünce karşılamaya koştum. Birinci katta komutanı karşılayıp, askeri topuk vurarak: “Akay Aktaş, Ortaokul Müdürü,” diye kendimi takdim ettim. Komutan, asabi tavrıyla:

“Öğretmenler öğrenciler neredeler?” diye sordu. Ben de şaşırarak:

“Hepsi dersteler komutanım. Nerde olacaklar ki…”

İnanmamak bir yana, yadırgadı, önüne ilk gelen sınıfın kapısını açtı. Öğretmen ve öğrenciler dersteydiler. Tuhafına gitse gerek. Birkaç sınıfın daha kapısını açtı, kapadı. Hepsinde de öğrenciler öğretmenler var. Yani ders yapılıyor. Komutan bana döndü:

“Odanıza geçelim Müdür Bey.”

“Tabii! Buyurun komutanım!” deyip yol gösterdim. Odama geçtik. Korumalar dışarıda kaldı.

Ben komutana çikolata, kolonya ve Silahlı Kuvvetler sigarasından ikram ettim. Silahlı Kuvvetler sigarası Samsun sigarasının ordu için üretileniydi. Samsun’a göre idareli olduğundan subaylardan temin ediyordum.

Komutan, Silahlı Kuvvetler sigarasından bir tane aldı. Sigarasını yaktım. Koltuğuma değil karşısına oturdum.

Hemen konuya girdi.

“Iğdır Lisesi’nden geliyorum. Aşura günüymüş. Yas varmış. Ne öğrenci var ne de öğretmen. Sizde ise eğitim devam ediyor. Bu nasıl oluyor?”

Ayağa kalktım. Esas duruşa geçip gür bir sesle:

“Burası adına yaraşır bir ATATÜRK Ortaokulu’dur,” dedim. Komutan da ayağa kalktı. Beni kutladı. Başkaca bir şey demeden odadan çıktı. Cipine kadar eşlik ettim.

Daha sonraları iyi sıhhatte olsunlar, tosuncuk ve ülkücü kardeşler durmadan beni GOMONİST-ANARŞİK olarak defalarca komutana şikayet etmişler. Ama komutan bu şikayetleri ciddiye almayıp, “Müdür Bey’i işbaşında gördüm. Gerçek bir yurtsever, Atatürkçü birisidir,” demiş.

Ve ben 12 Eylül Askeri furyasından yırttım yırtmasına ama Milli Eğitim affeder mi, oradan oraya sürdü durdu. Hem de iki üç günlüğüne. Ardahan, Göle, Tuzluca ve kasaba ortaokullarını gezdirdiler.

İşin ilginç yanı sürgünlerden iyi bir yolluk aldığımdan hiçbir şikayetim de yoktu. Yolluğu al. Mehil müddeti kullan. Eh, bu idareye de bu yakışır, dedim hep.

NOT: Aslında Aşura günü Atatürk Ortaokulu’nun da bir çok öğrencisi gelmemişti. Okul idaresinin sol eğilimli olmasının yanı sıra öğrencilerin yarısının da Kürt kökenli olmasının nedeniyle ortaokulda hatırı sayılı bir öğrenci vardı. Bir sınıfta var 60-65 öğrenci. Bunun 20’si gelmese dahi sınıfta kırk öğrenci olur ki ki bu da durumu kurtarmak için yeterli bir sayıydı.

 

Benzer Haberler

0 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir