05/05/2020

SERDAR ÜNSAL’IN YEŞİL IĞDIR’DA MÜNTEŞİR “IĞDIR TÜRK DÜNYASINA AÇILAN KAPI” BAŞLIKLI YAZISININ İRDELENMESİ-I

          Bu yazıya Mücahit Özden Hun cevap verdi ama ben de değinmek istiyorum.

          Serdar’ı iyi tanırım. Yakın ve kadim dostumdur. Birlikte çok şeyleri paylaşmışızdır.Çok iyi bir arkadaştır. Çok götürümlü(tolerans) hoşgörülü biridir. İyi bir muhabirdir.Koşar koşturur.Ancak yazarlığa hele köşe yazarlığına gelince iş değişir.Zira bu tür yazılar emek ister, zahmet ister.Zaman ister. Dikkat ister. Bilgi belge ister.

          Serdar ise bunlarla uğraşamaz. Savruk, özensiz, önemsiz, dikkatsiz yazar. Hele araştırma, sorgulama, düşünme, bir bilene sorma, sözlük ve ansiklopediye bakma gibi bir huyu yoktur. Çala kalem yazar, kulaktan dolma, kahve dedikodusu onun için yeterlidir. Bilimsel, akademik hele felsefi bilgi onun için demir leblebidir.

          Nitekim bu yazısı da öyledir.

          Gelelim yazıdaki söylem ve savlara.

          Ağrı Dağının adı nerden gelir. Bu ad konulmadan önce dağın bir adı yok muydu? Ya da Türkler bu bölgeye gelip yerleşmeden önce- takribi olarak 1000 yıllarında- adı neydi. Bu konudaki bilgilere bir göz atalım:

          Bölgeye zaman içerisinde Urartular, Sakalar, Hazarlar, Persler, Romalılar, Arsaklılar, İranlılar, Araplar, Bagratlar, Bizanslılar, Selçuklular, Sökmenliler, Atabekler, Timurlular, Cengizliler, Celayirliler, Moğollar,İlhanlılar, Karakoyunlular, Akkoyunlular,Safeviler,Ruslar, Osmanlılar egemen oldular.Ve bu heybetli dağa bir ad verdiler herhalde.

 Arsaklılar zamanında buraları kapsayan eyalete  ARARAT  adı verilmiştir.Anlaşılacağı gibi, Ararat, Ağrı dağının adı değil, bu bölgenin Urartu ve Arsaklılar zamanındaki adıdır. Ağrı dağının eski Türkçe’ de “yüksek” anlamına gelen ağrı ve ağru kelimesinden geldiği öne sürülmektedir. Ayrıca ağrı kelimesinin Arapça’ da “ muhteşem” anlamındaki ağra ile ilgili olduğu da belirtilmektedir. Bu adlar, zamanla söylene söylene halk arasında Ağrı dağı olarak benimsenmiştir iddiaları da vardır.

          Ağrı Dağına Oğuzlar, arkadaki dağ anlamına gelen “Arkuri”, 1290 yılında bölgeden geçen Marko Polo “Arkdağ”, Katip Çelebi ünlü eseri Cihannüma’da ve Evliya Çelebi Seyahatname adlı eserinde “Kül-i Argı” adıyla bahsetmişlerdir. Batılıların daha çok “Ararat” dedikleri Ağrı Dağı’na Arap Coğrafyacıları “Cebel-el-Haris”, İranlılar ise “Küh-i Nuh” adını vermişlerdir  

Ağrı adının Türkçe olduğu iddiası bana zorlama gibi gelmektedir. Zira ağır,hafif olmayan kelime ile bu dağın adının bir ilgisi olduğunu düşünemiyorum.Ya da ağrı-sızı bünyenin refleksi olan ağrının bu dağa niçin verildiğini da anlamakta zorlanıyorum.

Sonuç olarak bu dağa Ermeniler Ararat, Masis, Rumlar Arkiri ”, İranlılar’da “Kûh-ı Nûh”, Araplar “Cebelülhâris”,  Kürtler Çiyaye Agiri,Selçuklular Eğri Dağ adını vermişlerdir.

          Görüldüğü gibi  -bölgede yaşayan halklar tarafından- değişik adlar  verilmiştir. Bunun Türklüğe açılan kapı olarak görmek tarihi ters yüz etmek olur.

          Esasen Türkler Doğudan Batıya doğru hareket ettiklerinden bu bölge TÜRKLÜĞE DEĞİL ANADOLUYA AÇILAN KAPI OLARAK nitelense anlaşılır olur.

Dede Korkut Hikâyelerinde “SÜRMELU”  Oğuz Hanlarının kışlak merkezinden olan Armavir (Sürmeli), Meryem Ana adına yapılan çok meşhur kutlu kilise “SUB-MARYAM” (Bizanslılarca: Hagia-Maria’dan dolayı SUR-Mari (Sürmeli/Sürmelü) diye anılan Elegez-Alagöz Dağı ile Ağrı Dağı arasındaki ovanın çukurun adıdır.

Türkler, Iğdır Bey Obası buralara gelip yerleştikten sonra Iğdır Bey’e atfen Iğdır Ovası adını almıştır.

Acıkça bellidir ki 1100 yıllarında burası Iğdır adını almıştır. Ondan önce Sürmarya-Sürmeli dir adı.Halen bu ad kullanıla gelmektedir. Bu adın da Türkçe ile yakını bırakın, uzaktan bile ilgisi yoktur.

Ağrı Dağı Türkçe bir ad değil.

SürMarya -Sürmeli Çukuru Türkçe değil.

Ovayı sulayan Aras adı Türkçe değil.

Peki nasıl oluyor da ezeli bir Türk yurdu oluyor. Ebedi olmasını anlar ve dilerim. Sonsuza kadar Türk yurdu olarak kalmasını, yürekten isterim. Ama belli bir tarihten önce Türk yurdu olmadığını da göz ardı etmeyelim.

Sırf milliyetçilik adına tarihi tahrif etmek, kimseye yarar sağlamaz. Milliyetçiliğe zerre kadar yarar sağlamaz. Hele Türkçülüye hiç.

Tabii özünde bilgisizlik yatmıyorsa.

NOT: Serdar’ın “Türklüğe Açılan Kapı” yazısını irdelemeye devam edeceğim.

 

Benzer Haberler

0 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir