30/11/2020

PROF’un  ÇIRPINIŞI

Çok zamandır Tv’de tartışma proğramlarını izlemiyorum.  Hem çoğusu oraya talimatla gelmiştir, diğer yandan tartıştıkları halkın gündemi değildir.  Varsa yoksa kafa karıştırmaktır, beyaz camdakilerin konuşmaları.  Ancak arada bir yoklarım, o cenahta neler dönüyor  diye. 

Dün akşam da öyle oldu.  Yokladım, “merkez medya” diye geçinenlerden birini.  Bildik tanıdık laf cambazları Bülent Arınç Olayını tartışıyorlar.  Açtığım sırada moderatör, isminin başında “prof” olan bir bayana; Arınç’ın sözlerine katılıp katılmadığını soruyordu.  Prof bayan “Katılmıyorum” diye başladı söze ve sonra Demirtaş’ın terör örgütüyle ilişkisi olduğu, halkı kışkırtıp sokağa saldığı vb. gibi bildik suçlamaları sıralamaya başladı.  Konuştukça konuşuyor, söylediklerini yeni baştan alarak tekrarladıkça tekrarlıyordu.  Ancak konuşmacı, Arınç’ın serbest kalmalı dediği Osman Kavala’ya bir türlü gelmiyordu.

Sunucu Kavala’yı hatırlatmak gereğini duydu.  Bayan konuşmacı önce bir duraksadı, sonra Kavala hakkında düzenlenmiş iddianameyi delil olarak gösterdi ve ekledi: “Kılıçdaroğlu ve yanındakiler iddianameyi okusunlar.”  Garip ve bir o kadar mantıksız sözler bundan sonra ağzından döküldü: “Gerçi ben iddianameyi okumadım, ama basından ve çevreden duyduğum kadarıyla kendisine yöneltilen suçları işlemiş.”

Sözlerindeki tutarsızlığı farketmiş olacak ki, önce Gezi Eylemlerinden, sonra Sorosçu Henri Berkey’den söz ederek, Kavala’yı “uluslararası emperyalizmin” aleti olarak tanımlamaya kalkıştı.  Telaşlı ve aceleci ruh hali konuşmasına da yansıyor; tekrarlarla dolu sözcükler konuşmasında söylemek istediğini daha da belirsizleştiriyordu.

Acınacak bir durumdaydı.  Koskoca prof. göz göre göre kendine yüklenmiş bir misyonun gereğini yapmaya çalışıyordu.  Hani bilim tarafsızdı?  Hani bilim olgulardan hareketle gerçeklere ulaşıyordu? Bunlardan hiç biri profumuzda yoktu.  O sadece adının önündeki unvanı kullanarak “gereğini” yerine getirmeye çalışıyordu.

Üzüldüm.  Bu profun ders verdiği öğrenciler hesabına üzüldüm.  Siyasi iktidarın sözcülüğüne soyunmuş, ancak bunu beceremeyerek gülünç duruma düşmüş bu prof, üniversitede öğrencilerine dünyaları öğretse neye yarar?

Dün akşamki istisna değil.  Biz on yıllardır iktidarların borazanlığına soyunmuş nice üniversite erbabı gördük.  Gerçek bilim insanlarının üniversitelerde geri plana atılıp ya da harcanıp, zengin olma heveslilerinin ön aldığı yüksek okullarımızın hazin hali, geri kalmışlığımızın bir göstergesidir.  Ne zaman gerçek bilim adamları kürsüleri işgal ederse, o zaman çağdaşlaşma yolunda ilerliyor olacağız.

 

Benzer Haberler

0 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir