ÖĞRETMENİ MOLLALARA KİM YENDİRDİ

29/10/2022

Cumhuriyeti kuran kadro, eskimiş ve köhnemiş yapıyı hızlı ve radikal kararlarla değiştirmeye yöneldi. Siyasetten ekonomiye , eğitim sisteminden, toplumsal yapı içinde kendine yer edinmiş kurum ve  kuruluşlara kadar bir yenileşme ve değişim hamlesi başlattılar. Yapılan doğruydu.

 

Öğretmen bu hamlenin önemli unsurlarından biri olarak köye gittiğinde karşısında iki kadim ve köklü yapı buldu : Yüzlerce yıldan beri kuşaktan kuşağa aktarılan gelenek ve Din. Geleneğin somut hali köylünün kendisiydi. Dini İmam temsil ediyordu. Çatışma kaçınılmazdı. Devlet bütün kurumlarıyla Öğretmenin arkasında olduğu sürece sorun yaşanmadı.

 

Zaman içinde Öğretmen; dernekler , sendikalar , partiler ve şiddete yönelmiş örgütler üzerinden siyasi tartışmanın tarafı olunca arkasında hissettiği asker ve bürokratla saflar ayrıldı.

 

Ancak sonraki yıllarda siyaset esnafı bu değişim ve dönüşüm hamlesinin, Cumhuriyeti kuran kadronun  özellikle de Atatürk’ün arkasına saklanıp  buradan çıkar sağlamaya yönelince  halkla aralarındaki mesafe açıldı. Toplumsal değişim ve dönüşümü siyasi rakiplerini saf dışı etme yolunda kullandılar.

 

Arkasına askeri ve sivil bürokrasiyi alan siyasetçiler Cumhuriyetle gelen değerleri toplumun tamamına mal etme çabası yerine rakiplerini alt etmenin silahı gibi kullandılar. Topluma söyleyecek söz bulamayınca da  bu değerleri siyasi çıkarlarının aracı haline getirdiler. Cumhuriyeti ve değerlerini savunan kesimle gelenek ve dini savunduğunu söyleyen kesim arasındaki kavga böyle başladı.

 

Kılık kıyafet meselesi de tartışmanın konularından biriydi. Baş örtüsünü ; örtünenler çağdaşlık karşıtlığına dönüştürmedi, onu bizim mahalle öyle gördü ve bunun kavgasına girdi. Tartışma daha dün gibi. Bizim tayfa ne diyordu hatırlıyor musunuz ? Daha doğrusu tartışmayı hangi söz başlatmıştı ? Türban siyasi simgedir. Onlarda ; hayır bizim için siyasi simge değil bu bizim kıyafetimiz diyordu. Simge miydi değil miydi diye tartışırken şimdiki Cumhurbaşkanı şöyle demişti : Velev ki siyasi simge.

 

İşte bu söz,  kendi çıkar hesabını yapan siyaset canbazlarının  başlattığı gereksiz, boş, hiçbir amaca hizmet etmeyen ve insanların özel hayatına ilişkin bir olguyu siyasetin tartışma alanına çekip bundan siyasi çıkar sağlamayı güden siyasi figürlerin, bir anlamda bizim  mahallenin tartışmayı kaybettiğinin ilanıydı.

 

‘Öğretmeni mollalara kim yendirdi’ nin cevabını bulmaya çalışıyoruz. Yukarıdaki tartışmanın figürü siyasetçilermiş gibi görünse de tartışmanın arkasındaki ana aktörler kendini ülkenin sahibi sayan asker ve sivil bürokrasiydi aslında. Bizim  siyaset esnafı da bu tartışmada askerin yanında durarak kendine çıkar sağlamanın peşindeydi. Görüntüleri televizyonda izlemiştik. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün başı örtülü eşinin elini sıkmamak için arkadan dolanan askerin tavrını.  Genelkurmay Başkanı, seçilecek Cumhurbaşkanının tarifini yapıyordu, üstüne vazifeymiş gibi.

 

Öğretmeni mollaya yendiren yoldaki kilometre taşları bunlar. Anlatmak istediğim şu: Bizim mahalle yanlışlar yaptı biz ise bu yanlışları eleştirmek yerine alkışladık.  Alkışlayanlar arasında öğretmen de vardı. Asker siyasi alana müdahil olup hoşumuza giden şeyler yaptığında dönüp ; sen bu işe karışma, haddini bil, siyaset senin işin değil diyemedik.

 

 

Bizim mahalle laikliği de Atatürkçülüğü de askerlerin anladığı şekilde anladı. Bizim kabahatimiz bu. Yenemediğimiz siyasi rakiplerimize, asker, silahı olduğunu hissettirip susturduğunda hoşumuza gitti. Yenilen öğretmen değil aslında. Yenilen askerler, daha doğru bir ifadeyle kendisini memleketin tek sahibi sayan asker aklı ve asker kafasıydı. Ve sivil bürokrasi elbette. Buna Yargı da dahil. Bu tartışmada , Öğretmen Cumhuriyeti ve getirdiği değerleri asker aklının ve kafasının aldığı şekliyle anladığı için yenildi. Ya da yenilmiş sayıldı mı demek gerekir.

 

Bir diğer mesele Öğretmenin dahil olduğu siyasi tartışmaydı. TÖB-DER lokalinde yapılan tartışmaları ve bu tartışmalara yön veren fraksiyonları hatırlıyorum. Dev-Yol’undan Dev-Sol’una, Kurtuluş’undan TKP çizgisine, TİP’inden TSİP’ine adını unuttuğum dünya kadar siyasi görüşün temsilcisi vardı öğretmen derneklerinin içinde. Eğitim hariç her şey tartışılırdı dernek lokalinde. Öğretmenin siyasi görüşü olmamalı mı ?  Elbette olacak ama tartışma ülkenin geleceğine yönelik düşünceleri beyan etmekten ziyade devrimin nasıl yapılacağı tartışmasıydı. Gerilla yöntemleri ile mi devrim yapılacaktı yoksa devrimi proleterya mı yapmalıydı.

 

Sonuç olarak  dahil olunan buna benzer tartışmalar Öğretmeni yıprattı. İmam da bu tartışmalar yaşanırken yerini almıştı. Öğretmenin de İmamın da yolu siyasetle kesişince kazanan tarafta duran İmam, kaybeden tarafta duran Öğretmen oldu. Tespiti  Şerif Mardin yapmıştı : İmam Öğretmeni yendi.

 

 

 

Benzer Haberler

0 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir