14 Mayıs Seçimlerini Anlama Kılavuzu-2

10 ay önce
159 kez görüntülendi

14 Mayıs Seçimlerini Anlama Kılavuzu-2

14 Mayıs Seçimlerini Anlama Kılavuzu-2

DIŞ DESTEKLERİN ETKİSİ

20/05/2023

14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinde Rusya’nın Cumhur İttifakı’nı, NATO, ABD ve Avrupa çevrelerinin ise Kılıçdaroğlu’nu desteklediği anlaşıldı. Ancak seçimden alınan sonuçlarla bu desteklerin bir ilgisi kurulamaz. Dışarıdan hiçbir ima bile gelmemiş olsaydı seçimler bu rakamlarla sonuçlanırdı. Hatta, NATO’ya ve Avrupa Birliği’ne Kılıçdaroğlu tarafından verilen destek, Avrupacı ve Amerikancı bazı iş çevrelerini rahatlatmış da olsa Kılıçdaroğlu’nun aleyhine olmuştur. Muharrem İnce hakkındaki kasetin Rusya tarafından hazırlandığı iddiası da ikna edici değildir.

Erdoğan’ın Türkiye’yi şeriatçı bir Ortadoğu ülkesi hâline getirmede aldığı mesafeler, laik çevrelerde endişelere neden oluyor. Ancak bunu engellemenin yolu, NATO’ya bağlılığı güçlendirmek ve ABD’nin ve Avrupa’nın desteğini almak olamaz. NATO’ya bağlılık bu seçimlerde her iki ittifak tarafından dile getirildi. Ancak Erdoğan’ın Batı ve Rusya arasında denge politikası izlemesi, NATO yaptırımlarına uymaması daha gerçekçidir. Türkiye’nin gerekli önlemleri alarak orta vadede NATO’dan çıkması, bağımsızlık için şarttır. NATO’ya bağlılık halkın değil devletin politikasıdır. CHP’ye oy verenler, NATO’ya bağlılığa oy vermediler. Rusya’ya bağlılığın da ülkemizde halk içinde bir karşılığı yoktur. 24 Nisan günü Anamur’da yaptığım “Millî Hâkimiyetin Neresindeyiz?” konulu konuşmamda 1969 yılında olduğu gibi “Ne Amerika Ne Rusya Tam Bağımsız Türkiye” idealine bağlı olduğumu söylemem, topluluk tarafından hararetle alkışlanmıştır.

GENÇLER NEREDE?

Bu seçimde ısrarla sandık başına çağrılan kesim genç seçmenlerdi. Her ittifak ve parti gençlere önemli vaatlerde bulundu. Sırf onların seçmen davranışlarını ölçen anketler yapıldı. Z kuşağına temelsiz övgüler düzüldü ve onlardan medet umuldu. Seçim sonuçları gösterdi ki, normal seçmen kümesinden farklı davranış gösterecek bir gençlik yoktur. Ortalama gençlik kitlesinin devrim ve demokrasi gibi bir özlemleri görülmüyor. 1960’ların Dev-Genç’i ve buna benzeyen gençlik yapıları tarihe karışalı çok olmuştu. 1980’lerden beri yapılan panellerde, açık oturumlar ve konferanslarda yokluğu en çok hissedilen gençlerdi. 1960’lı ve 70’li yıllarda yapılan toplantılara gençler anne ve babalarının da katılmasına çalışırlardı. 1980’lerde bu eğilim tersine döndü ve orta yaş grubu ve yaşlılar, gençleri de bu toplantıya katmak için çalıştılar. Fakat kendi çocuklarını ve torunlarını bile bu toplantılara getiremediler. Gençlerin “takıldıkları” mekânlar politik olmaktan uzaktı.

Memleket Partisi’nin etrafında kümelenenlerin gençler olduğu söylenip durdu. Eğer öyle ise bu durum bile gençlerin ülkenin sorunlarını kavramaktan ve bunlara göre politika üretmekten ne kadar uzak olduğunu göstermeye yeter. Yeni bir devrimci dalga gelinceye ve gençleri sarıp sarmalayıncaya kadar bu durumun devam edeceği görülüyor.

 

AKP’NİN SEÇİMLE İKTİDARI DEVREDİP DEVRETMEYECEĞİ

Bir süreden beri seçimi kaybettiği takdirde Millet İttifakının iktidarı devredip devretmeyeceği tartışılıyordu. Devretmemek için her yolu deneyeceği konusundaki kuşkuların geçen seçimlerde yaşanan maddi temelleri de vardı. AKP’nin milletvekilliği seçimlerinde çoğunluk sağlayamayınca hükümeti kurma görevini ana muhalefet partisine vermeyerek halkı yeni seçimlere götürmesi, İstanbul Büyükşehir Belediye seçimlerinde İmamoğlu’nun seçilmesini gayri meşru sayarak Yüksek Seçim Kurulunu devreye sokup seçimleri yenilemesi bunlardandır. Bu seçim öncesinde de iktidar sözcülerinden bir kısmı, iktidarı vermeyeceklerini ima ederken bir kısmının sandık sonuçlarını kabul edeceklerini açıklamalarına bakılırsa, bu konuda iki ayrı niyet vardı. Seçimi muhalefet kazanamadığı için AKP’nin tutumunu test etmek de mümkün olmadı.

Gene de iktidarın seçim sonuçlarını kabullenip kabullenmeyeceğini ölçmek için ikinci tur seçimlerin sonuçlarını beklemek gerekir. İktidardan seçim yasaklarını delerek her türlü yalan ve tertibe başvurması beklendiği gibi, sandıktan istediği sonuçlar çıkmazsa ne yapacağı belli değildir. Fakat Yüksek Seçim Kurulu’nun, muhalefetin sandık güvenliğini sağlayan sıkı örgütlenmesi karşısında, sonuçları değiştirmeye ve seçimleri iptal etmeye cesaret eremeyeceği de anlaşılıyor. Böylece YSK geçen seçimlerde oluşan güvensizliği de silmeye çalışacaktır. TRT, Anadolu Ajansı, RTÜK gibi kurumlar ise devletin bir kurumu olma özelliğini yitirip AKP’ye bağlı birer yapı oldukları seçimin gösterdiği gerçeklerdendir.

Loading

Reklam

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz

Yukarı Çık