14 Mayıs Seçimlerini Anlama Kılavuzu-1

10 ay önce
133 kez görüntülendi

14 Mayıs Seçimlerini Anlama Kılavuzu-1

14 Mayıs Seçimlerini Anlama Kılavuzu-1

TÜRKİYE SOSYOLOJİSİ KOLAY DEĞİŞMİYOR

16/05/2023

Kıran kırana geçen 14 Mayıs 2023 seçimlerinin sonuçları aşağı yukarı belli oldu. Gerek propaganda döneminde yaşananlar gerekse seçim sonuçları bir dizi yorumu gerektirecek bir laboratuvar görevi yaptı.

Seçim sonuçlarını rakamlara boğmadan genel hatlarıyla verdikten sonra bunlarla ilgili görüşlerimi yazacağım. Geçmiş seçimler döneminde de toplumun eğilimlerini gerçekçi olarak okumaya çalışan biri olarak birçok paylaşımda bunmuştum.

Milletvekili seçimlerini Cumhur İttifakı önde götürdü. Parlamento çoğunluğunu yeniden ele geçirdi. Bu İttifak parlamentoda üstünlüğü elde tutacak. Bununla birlikte AKP’nin geçen seçimlere göre aldığı oylarda düşüş oldu. Millet İttifakı umduğu başarıyı elde edemedi. İttifak yapmanın faydası olarak bazı partilerin Meclis’te sandalye sayısı arttı. CHP’nin oylarımda dişe dokunur bir artış olmadı. Millet İttifakından İYİ Parti dışında kalanların bir oy tabanı bulunmadıkları, parti yöneticilerinin mevcut tabanı da CHP listesine oy vermeye ikna edemedikleri anlaşıldı.

Geçen seçimde kazandığı belediyeler kayyumla elinden alınmış, yöneticilerinin  bir kısmı Meclis dışına atılmış ve cezaevine konmuş olan HDP’nin kapatılma niyetleri nedeniyle başka bir partiden seçime girmesi kadar, bir miktar oy kaybetmesini de doğal karşılamak gerekir.

TÜRKİYE SOSYOLOJİSİ

Türkiye’de seçimlerde belirleyici olan sosyoloji 14 Mayıs 2023 seçimlerde de hükmünü yürüttü. Türkiye halkının çoğunluğu yoksul, Sünni, Türk’tür ve eğitim düzeyi düşüktür. Bu büyük kitleye, sağcı, İslamcı ve Türk milliyetçisi politikacılar kumanda ediyor. 1950 öncesi, yönetim dışı bırakılan bu kitle, 1950’den sonra adım adım su yüzüne çıkmıştı. 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1999’da bürokrasiden yapılan müdahaleler, yeni bir sosyoloji oluşturamamıştır. Bu durum, küçük gelişmelere karşın daha uzun yıllar devam edeceğe benziyor. Türkiye’de sağcılığın, halkın refah düzeyinin yükselmesi, sınıflar arasındaki uçumun azalması, öğretim düzeyinin artmasına paralel olarak etkisi azalacaktır.

Türkiye’de farklı milliyetlerden toplukların bulunması, bu toplulukların siyaset sahnesinde yer almasına sebep olurken, çoğunluk milliyetine mensup olanlar arasında da tepkisel olarak sağcı milliyetçiliğin yükselmesini de tetikliyor. 14 Mayıs seçimlerinde iktidar çevrelerinin en büyük ve sürekli tekrarladıkları suçlama konusunun Kürtlerle ilgili sayılan “terör” korkutması olmasının nedeni budur. Buna karşılık gene Kürtlerle ilgili fakat şeriatçı bir örgüte Meclis’te temsilcilik bahşedilmiştir.

CUMHUR İTTİFAKINA SEÇİM KAZANDIRAN SOSYAL YARDIMLARDIR

Tayyip Erdoğan’ın ilk turda yüze 50’yi bulamamasına rağmen, seçimlerden birinci çıkmasının asıl etkenleri gene de bunlar değildir. İktidara geldiği günden başlayarak yaptığı sosyal yardımlardır. Muhalefet, başlangıçta bu yardımları küçümsedi, AKP’ye ve Erdoğan’a oy verenleri, bir çuval kömüre bir torba makarnaya oyunu satanlar diye hafife aldı. AKP döneminde ulaştırmada, sağlıkta, nitelikte değilse de nicelik olarak eğitimde, konutta, başardıkları, yoksulların refah düzeyini yükseltmesi teknolojinin de gelişmesiyle onlar için hayatı kolaylaştırmış olması göz ardı edilemezdi. Nitekim muhalefet bunu geç de olsa kavradı ve iki seçimdir bunlara ilişkin vaatlerde bulunmada iktidar partisiyle yarışa girdi. Ancak bunlar beklenen derecede etki yapmadı. Çünkü biri uyguluyor, diğeri vaat ediyordu. Fakat her iki İttifaktan da halkı yardımlara muhtaç etmeyecek, herkesin çalışarak kazanacağı bir düzen vaadi işitilmedi. Bu, düzeni değiştiren kökten bir reform olurdu.

“BEN”, DEĞİL “BİZ”

Seçim çalışmaları sırasında Kılıçdaroğlu’nun konuşmalarında “Biz” değil” “Ben” öznesini” kullanması sorunluydu. Geçen yıllarda yazdığım bir yazıda bu hataya işaret etmiştim. Fakat hangi danışman akıl verdiyse bu seçim boyunca Kılıçdaroğlu “Ben” demeyi tercih etti. Oysa İttifak politikası, hedeflerin bir parti veya kişi tarafından değil, ortak akılla, birlikte gerçekleştirileceğini öngörüyordu. İttifak partilerinin başkanları da bu nedenle Cumhurbaşkanı yardımcısı yapılıyor, hatta, bu kurula, cumhurbaşkanlığı için adları sıkça geçen iki Büyükşehir Başkamı da ekleniyordu.

Bu seçim iki kamp arasında geçti. Çoklu adaylar arasında Erdoğan’ın kazanma şansının yüksek olduğunu gören muhalefet, haklı olarak Muharrem İnce’nin adaylıktan çekilmesini ısrarla istedi ve bunu başardı. İçlerinde sosyalistleri de barındıran ve devrimci bazı Türklerden de oy alan Kürt bölgelerinin en büyük partisi de cumhurbaşkanı adayı çıkarırsa bunun kendilerine değil Erdoğan’a yarayacağını anladı ve onun gitmesi için Kılıçdaroğlu’nu desteklemeye karar verdi. Bu durum siyasi tabloda olumlu bir yansımaya neden oldu. Seçim sonuçlarını gösteren haritalardaki renklendirmeden de anlaşılacağı gibi, Güneydoğu bölgesindeki illerin rengiyle, kıyı bölgelerinde sanayinin ve turizmin geliştiği, nüfusun çeşitlendiği, işçi sınıfının da yoğun olduğu büyük kentlerin rengi aynıydı (Ankara ve Eskişehir de buna katıldı.) Yani, laik, Atatürkçü, çağdaş bir yaşamdan yana olan burjuva ve küçük burjuva kesimleri ile, Kürt siyasi hareketi ilk kez, resmen gevşek bir biçimde de olsa birleşti. Bu durum, tarih boyunca burjuvazi tarafından reddedilen Kürt sorununun çözümü konusunda umut vericidir. Her ne kadar Kemalistlerin bir kısmı, CHP’nin iktidara gelmesi için buna istemeyerek razı olmuşsa da gelişme gene de olumludur.

Bununla birlikte, bu seçim çalışmaları boyunca Kürt sorununun ne olduğu ve nasıl çözüleceği konusunda tek bir söz duyulmadı. HDP de bu konuda susmayı tercih etti. AKP’den bu konuda umut olmadığı bu seçimde daha iyi anlaşıldı.

 

 

Loading

Reklam

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz

Yukarı Çık