13/06/2020

HAKSIZLIKLARA-YANLIŞLARA HEP KARŞI DURDUM

            Atatürk lisesi.Olayların yoğun olduğu bir dönem.Bir çok öğrencimiz gözaltına alınmış veya tutuklanıp Erzurum Devlet Güvenlik Mahkemesine ve oradan cezaevine gönderilmiş,

            Tutuklu öğrenciler, ailelerine arkadaşlarına mektup yazıyorlar.Genç,heyecanlı ve idealistler.Kendilerini birer halk kahramanı olarak görüyorlar.Doğal olarak bu duyguları da mektuplarına yansıyor.Tabii bunlar cezaevi yönetiminin kontrolünden geçiyor.

            Okulda Müdür Başyardımcısıyım. Müstahdem odama geldi.

            -Müdür Bey sizi çağırıyor,dedi.

            Makama gittim.İçeride üç sivil var ama her hallerinden polis oldukları belli oluyor.Ellerinde de insanı rahatsız edecek sinyaller, cızırtılar çıkaran telsizler var.

            Müdür bana:

            -Hocam dedi,arkadaşlar emniyetten. Ellerinde öğrenci listesi var.Kendilerine yardımcı olur musun? Sınıfları dolaşıp bu öğrencileri alsınlar…dedi.

            -Pardon,anlayamadım. Ben şimdi sınıf sınıf dolaşıp öğrencilerimi polise mi teslim edeceğim.

            -Evet.

            -Ben böyle bir şey yapamam.Öğrencilerimi polislere teslim edemem.Ekip başı olduğu belli olan polis:

            -Neden?

            -Nedeni var mı.O çocuklar okulda bizim velayetimiz altındadırlar.Bize emanettirler.Ben çocuğumu size veremem.Hele öncülük hiç yapamam.

            -Seni alırız.

            -Buyurun beni alın. Ama ben öğrencilerimi size vermem,dedim ve çıktım makamdan.

            Bu konuşmanın ardından müdür sınıfları dolaşarak tespit ettikleri öğrencileri polisin almasına öncülük etmiş.

            Adı polisle işbirliği yapan ajan müdüre çıktı.Özgür Gündem bu konuyu haber yaptı.Müdür ise kısa sürede tayin isteyip okul,mıntıka ve hatta şehir değiştirmek zorunda kaldı.

            Tabii beni de gözaltına falan alamadılar.

            Birkaç gün sonra da Tuzluca Demirlibahçe Köyü Ortaokuluna sürgünüm çıktı.Yaptığım insani ve hukuki tutumun basit bir sonucu ve gözdağıydı.

            Mevsimde kış.Kalktık gittik Demirlibahçe’ye.Mahrumiyet köyü ama ortaokulu var.Öğretmen kadrosu da şaşılacak kadar iyi.Sürgün yeri ya. Devlet kendince SAKINCALI bulduklarını bu tür okullara gönderiyorlar.Kent okulları öğretmen bulamazken, buralarda ihtiyaçtan fazlası var.Hem de kaliteli ve kafaları dolu öğretmenler. Öyle ya.Buralarda olalım ama o pek muhterem idarecilerimizin ve onlara alkış tutanların çocuklarını zehirlemeyelim!

            Tuzluca’ya minibüs ile gittim.Oradan Demirlibahçe’ye taksi tutup ancak çıkabildim.Atama kararnamesini müdüre verip, göreve başladım. İzin alıp ilçeye geldim.Hemen rapor aldım ve Iğdır’a döndüm. Rapor dediğin ne ki.Sayılı gün. Süre bitince yeniden Tuzluca’ya gittim. Okula çıkmak için araç beklerken haber verdiler.Kaymakam Tuzluca Lisesinde Demirlibahçe,İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü yöneticileri ile bir toplantı yapacakmış.

            Liseye gittim.Az bir şey bekledikten sonra kaymakam geldi. Öğretmenler Odasında 15 öğretmen ve idareci falanız.

            Kaymakam bodoslamadan konuya girdi. Efendim bazı öğretmenler göreve başlar başlamaz rapor alıyorlar.Hukuken bir şey yapamazsak dahi, bu ahlaki değildir.Vicdani değildir diyerek beni hedef aldığını ortaya koydu.

            Hemen sözünü keserek,

            -Sayın kaymakam, kış ortasında 20 yıllık bir öğretmeni herhangi bir gerekçe göstermeden,soruşturma olmadan,istek dışı olarak, dağ başındaki bir köye sürmek pek mi ahlakidir.Ortaokula liseye giden çoçuklarım var.Bunların düzenini altüst etmek mi vicdanidir dedim ve ayağa kalktım.Bu toplantı dahi usule aykırıdır deyip salondan çıktım.Kaymakam şaşkınlığından bir şey diyemedi.Havası bir balon gibi sönmüştü.Bana ise yapacak bir şeyi yoktu.Zaten sürgün yemiştim.

            Yıl 1978 Tatvan Yatılı Bölge Okulu’nda öğretmenim.TÖB-DER yönetimindeyim.Genel merkezden bildiri gelmiş.İçeriği ağırlıklı olarak öğretmenlerin özlük hakları ile ilgili olmakla birlikte ülkenin genel gidişatı,demokrasi,olaylar filanda satırbaşlarıyla işlenmiş.

            Her üye kendi görev yaptığı okul ve bölgede bildiriyi dağıtacak..Ben de Yatılı Okulda bildiriyi dağıttım,Polisler hemen okulu basmış ve bildiriyi okuyan, gören bilen öğretmenleri toplamış.Hepsi de benim adımı vermiş.Bense şehirde TÖBDER binasında toplantıdayım.

            Toplantıdan ayrılıp servislerin bulunduğu durağa gidecektim ki polisler beni alıp savcılığa getirdiler.Yatılı okuldan da 6-7 öğretmen var.Ayakta dikili duruyorlar.

            Savcı:

            -Akay Aktaş sen misin.

            -Evet.

            -Okulda bildiri dağıtmışsın,Niye.

            -Bildiri yasal bildiridir.İzin alınmıştır.Her bildirinin altında, alınan iznin tarih ve sayısı vardır.Üye ve meslektaşlarımızı bilgilendirmek ve bilinçlendirmek için dağıttım.

            -İçinde yazılanları tartışalım.Hepsi içi boş sloganlar.

            -Savcı Bey,siz makamda oturacaksınız.Yanınızda Türk bayrağı, dışarıda polis.Ve bizler ayakta bir suçlu gibi duracağız ve tartışacağız.Bunun neresi adil ve tartışmaya uygun olur.Buyurun gidelim bir kıraathanede,pastanede oturalım.Tartışalım.

            Sözün bittiği yere getirmiştim savcıyı.Öğretmen arkadaşların ise korkudan ve heyecandan beti benizleri sararmış.Bana da kızgınlıkla bakıyorlar.Bu herif başımızı yakacak dercesine.

            Savcı durdu.Yutkundu.Düşündü.Ve boğuk bir sesle:

            -Zaten sizin gibilerle tartışılmaz ki, gidebilirsiniz, diyebildi.

0 Paylaşımlar

 

Benzer Haberler

0 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir