GAZETECİLER PARA ALMALI YA DA VERMELİ Mİ  YOKSA…

         Zaman zaman sözüm ona aklı evveller, çok  bilmişler, güya bizleri eleştirmek v e hatta küçük düşürmek için,” işte para almıştır ve yazmıştır.”derler. Bu yorumu da klasik haberler için değil, öven-yeren propaganda amaçlı olan yazılar için söylerler.

         Bir yakınım milletvekili seçimlerine giriyordu. Rakiplerinden birisinin özgeçmişini yazdımdı. Demişti ki “Akay 100 dolar almış da yazmış.” Gülmüştüm. Yahu 100 dolar çok paradır. Sen elli dolar ver, seni de yazayım.

         Av.Sadi Balamir ile bir gün sohbetimizde. Bana, “Sen para alıp siyasileri yazıyorsun”  demişti. Ben de niye almıyayım ki dediğimde.

         -Sen gazeteci değil misin demişti. Ben de:

         -Sen de avukatsın. Hırsızı, eğriyi, oğruyu, k atili, sapığı para alıp savunuyorsun. Madem bu işler parasız oluyor. Sen de para almadan yapsana…  dediğimde hemen susmuştu.

         Sanki gazetecilerin tarlasında dolar bitiyor ya da bürolarından altın fışkırıyor. Öyle olsa bile bir emeğin zahmetin karşılığı vardır. Yanısıra masrafı gideri vardır.

         Okuldayız. Bakanlık müfettişleri gelmiş. Bütünleme sınavları için denetim yapıyorlar. Zümre toplantısında bizlere hitaben:

         -Arkadaşlar bu günlerde kapınızı çalan çok olur. Bir bakraç yoğurt, bir sepet yumurta getiren olur. Sakın tenezzül ve tevessül etmeyin dediklerinde ben yerimden

         -Ah nerde o günler dedim. Herkes kahkahaya boğulduydu.

         Özellikle seçimlerde gelir adaylar. Hocam benim propagandamı yap. Röportaj yapalım. .Düşüncelerimi kamuoyuna ilet derler. Basılan gazetem normalde 500 baskı yapar. Ama siyasetçi bütün bir Iğdır’a ve hatta ilçelere köylere ulaşmasını ister. Bu ise en az 5 bin baskı demektir. Şimdi ben babamın hayrına emekli maaşımdan 5 bin baskı yapacam. İki üç eleman tutacam. Üç gün, köy köy, belde belde dağıtımı yapacam. Yemek parası taksi parası da cabası. Var mı bunun mantığı gereği. Elbetteki o siyasi kişilik talep etmişse, bu masrafı da karşılaması gerekmez mi?

         Burada benim çok katı kesin ölçütlerim(kriter) vardır. Kamuoyuna mal olmuş ve kazanma yüzdesi yüksek olanları yazarım. Abartmam. Palavra sıkmam. Ve ancak bir adayı yazarım. Öyle herkes için methiyeler dizmem.

         Bunun dışında rutin gazetecilikte ne kimse bize para verir. Ne de biz de para olur ki bize yazı gönderenlere para verelim. Zaten böyle bir şeyin gündeme gelmesi çok komik olur. Nitekim 20 yılı aşkın gazetecilik yaparım böyle bir olay vuku bulmadı. Basılı gazeteyi dahi parasız dağıtırız. Hatırlatırım. 1 lira istesek kimse gazete almaz. Okumaz.

         Benim haber sitemde belli bir birikimi, dünya görüşü olan bir çok yazar arkadaş vardır. Hepsi de Iğdır dışında otururlar. Bunlarla para konusu asla ve katiyetle söz konusu dahi olmamıştır. Zira dayanağı ve anlamı yoktur da ondan.

         Tersine benimde bir çok gazete ve dergide yazılarım çıkar, çıkmıştır. Kimseden ne para talep etmişimdir ne de teklif eden olmuştur.

         Bütün bu dediklerim yerel gazeteler için geçerlidir. Yaygın basının ayrı bir bakışı ve dünyası vardır.Onlar bu tartışmanın dışındadırlar.

         Geleyim Mücahit Özden Hun kardeşimiz üzerinden yapılan acayip temelsiz, yakışıksız, çirkin ithamlara.

         Mücahit Hun’a ben defalarca rica ettim. Gel gazetemde yaz. Hem de dilediğince yaz. O da sağolsun. Kırmadı ve iki yazı gönderdi.

         Şimdi kalkıp da birileri Mücahit gazetecilerden para alıyormuş gibisinden laf ediyormuş.

         1-Birinci derecede bu konunun muhataplarından birisiyim. Yazıları için PARA asla konu olmamıştır. Yukarıda sıraladığım nedenlerden ötürü nasıl olsun ki.

         2-Keşke çok para kazanan bir gazeteci olsaydım. Veya Cumhuriyet, Sözcü gibi gazetem olsaydı. Mücahit’in her bir makalesi için binlerce dolar ödeyebilseydim. Emeğinin, göz nurunun karşılığını bir nebze karşılayabilseydim.

         Sanki emek karşılığı para almak suç günah ya da ayıp bir şeymişcesine tantana edenlere diyecek bir lafım var: HARDİ ORADAN ÇAPSIZLAR

         Av.Nahide Ova yaptığı yorumda bizlere de atıfta bulunarak, adeta aşağılarcasına kelamlar ediyor. Ama unuttuğu bir şey var. Kendisine Sadi Balamir içinde dediklerimi tekrar edeyim. Hırsızı, arsızı, katili, manyağı kaçakçıyı, eroinmanı,  millet, halk düşmanlarını savunurlarken para almıyorlar mı? Elbette alacaklardır. Büro masrafından, geçimine kadar giderleri karşılamak durumunda değil midirler?

         Ve Nahide Hanım’a hatırlatırım ki, baronuzun çıkardığı dergiye HUKUK DİLİ başlıklı bir makale yazmıştım. Ben o makaleyi bir haftada ancak hazırlayabilmiştim. Müthiş bir emek ve ter dökmüş, bilgimi kültürümü konuşturmuştum. Onlarca kaynağa başvurmuştum. Baronuzdan para mı aldım. Böyle bir teklifim mi oldu. Ya da sizler böyle bir şey mi dediniz. Yooo. Yani taşrada ufak yerlerde herşey para ile olmuyor ki. Hatır var. Gönül var. Dostluk var.Vesaire.

         Mücahit Hun olsun diğer köşe yazarı arkadaşlarım olsun. Onlar çaplarının, kalıplarının adamlarıdırlar. Kalitelidirler. Kalem beyefendisidirler. Yazdıklarına katılmayabilirsiniz. Eleştirebilir itiraz edebilirsiniz ama küçük ayak oyunları ile, karalamalar ile onlara gölge getiremezsiniz. Nafile bir uğraştır.

         Mücahit Hun yerel basında yazı yazmaya karar verdiğinde şöyle mi demiştim. Bu netameli dünyaya hoş geldin. Umarım hemen kırılmaz, darılmaz, küsmezsin.

         Ben bu günleri o günden görmüştüm. Kimi insanların boş ağızlı olduklarını biliyordum da ondan öyle demiştim,

         Sonuç olarak gazetemde, köşesi de, gönlümde har zaman bu değerli bilim adamımıza açıktır.Yazı uzun oldu ama kısacası

      HAK BELLEDİĞİMİZ YOLDA GEREKİRSE YALNIZ DA YÜRÜRÜZ

0 Paylaşımlar

 

Benzer Haberler

0 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir