16/08/2020

Dr.Memet Kum’un “SON EZİDİ” adlı Kitabı Üzerine

         Kitap Nisan ayında piyasaya çıktı. Sanırım tükendi de. Ben daha yeni görüşlerimi yazacağım. Herkesin bu konudaki yorum ve düşüncelerini yazmasını bekledim.

         Yapıt baskıya girmezden önce, sanırım Şubat ayı filandı. Taslak metnini (eskiz) dikkatle, sindire sindire okuduydum. Özünde , anlatım, örgü, betimleme,konusunda görüşlerimi yazar ile paylaşmıştım.Ama bu bir temrin çalışmasıydı.

         Demem o ki üç dört kez okumaya bedel bir didiklemem olduğu için yeniden okumadım. Gerek te duymadım. Zaten bir öykü-roman iki kez okunası değildir.

         Dr.Memet Kum’un çok sağlam gözlemleri var. Yaşadığı ortamı, köy hayatını, çevreyi, doğayı, dört mevsim olarak müthiş gözlemleyen ve bunu da sözcükler ile resimleyen olağanüstü bir beceriye sahip. Tam anlamıyla kelimeler ile resim yapabiliyor.Bazen Şolohov yetkinliğinde,bazen Stephan King geriliminde, bazen Irving Wallace akıcılığında ama illaki Memet Kum kalarak.

Memênin iç burkan öyküsü okuyucuyu alıp götürüyor. Canını acıtıyor. Düşündürüyor ve Memêlerin son olmasını, umudu gönülleri kaplıyor.

Buna hikayeye konu olan olayında gerçekliğini v e dayandığı SOSYAL REALİZM biçemini de ekleyince ortaya, yere sağlam basan, gözlemi, yorumu, bakış açısı yeterli bir eser çıkmış.

Öyle ben yazdım diyerek yazmıyor. Emek veriyor. Zahmet çekiyor. Ter döküyor. Düşünüyor. Okuyor. Yazıyor. Siliyor. Yeniden yazıyor. Düzeltiyor ve yetkin bir hal alıncaya kadar yoğuruyor ki kıvamını bulsun.      

         Öyle de olmuş.

Bunlar bir yana, beni en çok etkileyen okuyucunun kahraman ile özdeşleşmesi. Yazar bunu ustalıkla ve okuyucuya hissettirmeden yapıyor.    Belki kendi de farkında değil ama somut olarak bu böyle oluyor.

         Tıpkı medyumların spritualizm (ruh çağırma) seanslarında ya da transa geçip kendi ruhlarını bedenden ayırma, başka mekanlara nakletme işlemi gibi bir şey,

         Okuyucu kendini tam anlamıyla kahramanın yerine koyuyor. Onunla özdeşleşiyor. İç içe giriyor.Ve adeta kendi benliğinden sıyrılıp Memê oluyor.

         Yazar bunu yaparken, medyum ya da şamanların yaptığı gibi tütsü, dua, yakarış, peyote (uyuşturucusu fazla olan bir tür mantar)trankilizan etkili ilaç ya da yemişler almaksızın, okuyucuyu transa sokuyor hipnotize ediyor.

         Bu açıdan yazarı pek başarılı bulduğumu özellikle belirtmeliyim. Bunu her okuyucu hissetmiştir. Ama yazın dünyasında bunu başarabilmek pek zordur. Filmlerde pek kolaydır, insanın kendini kahramanın yerine koyması. Sonuçta beyaz perdede resimler akıp gitmekte ve sen de o heyecana kapılmaktasın. Ama bunu kelimeler ile başarmak çok zor. Yazar bu zoru başarmış işte.

         Anlatımı yetkin.Dil sağlam ve akıcı..Gözlem objektif. Sonuçta ortaya böyle güzel bir eser çıkıyor.

           İkinci dünya kırım yangınının ülkemiz ve Iğdır’da alazları, ruhları yakarken, gelişen olayları, kimi tarihi şahsiyetleri olabildiğince yansız anlatması (Nağı Bey-Hüsnü Bingöl gibi -Mirze Ağa) tarihsel ve nostaljik bir lezzet katıyor.

         Benim eserden ziyade yazara yönelik bir eleştiri ve tavsiyem vardır.

           Charlton Heston Holivud dünyasının bol oskarlı bir yıldızıdır.Ben-Hur ,On Emir,Maymunlar Cehennemi, El Cisco gibi başyapıtların başyıldızıdır.Ama ne var ki bu olağanüstü yıldız, hiç günümüz dünyasında bir rol alamamıştır.Ya tarih öncesi ya da yüzyıllar sonrasını işleyen filmlerde oynamıştır.

                   Memet Kumda hep geçmişte,hep köy hayatını işleyen konuları ele almaktadır.Köy hayatı Cumhuriyet sonrası edebiyatımızda çoklukla işlenmiştir.Dört Kemaller olsun (Yaşar Kemal-Orhan Kemal-Kemal Tahir-Kemal Bilbaşar ) Fakir Baykurt, Mahmut Makal olsun hep acılı ağulu köy   olaylarını anlatmışlardır.

         Benim yazara tavsiyem “Son Ezidi” son olsun. Damaklarda bıraktığı o güzelim tadın üstüne baklava bile olsa yedirerek okuyucunun damak zevkini gölgelemesin. Hele serial film yaparcasına Ezidi-1 Ezidi -2 Ezidi -3 kolaycılığına kaçmasın. Çağımıza, günümüze gelerek o sağlam mantığı ve gözlemleri ile bu zamanın ve mekanın sorunlarını, insanların ruh hallerini tahlil etsin.Çözümler önersin.Ama siyasete bulaşmaksızın.

Zira bu noktada sanat sanat için olmalıdır.

 

Benzer Haberler

0 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir