11/06/2020

Bir yakınım Almanya’ya yeni gitmiş.  Geceleyin balkonunun lambasını yanar bırakmış.  Ertesi günü akşamleyin yine-aydınlık olsun niyetiyle- balkonun ışığını açık bırakmış.  Geç vakit kapı çalınmış, gelen komşu Alman’dır.  Daha selam sabah olmadan komşu sitemle konuşmuş:

“Siz balkonunuzun ışığını boşuboşuna yakamazsınız.  Şunu bilin ki, o ışığı üreten güç benim vergilerimle yapılmış.  Devam ederseniz şikâyet ederim, ceza yersiniz.”

Yakınımın bu sözler karşısında söyleyecek sözü kalmamış.

Demokratik bir toplumda birey, toplumun bir parçasıdır; yaşantısının tüm ayrıntılarıyla içinde bulunduğu topluma karşı sorumludur.  Bu sorumluluk hayatın her alanında kendini dayatır.

Diyelim ki, bir apartman dairesinde oturuyorsunuz.  Alt katta bir bebek vardır.  Özellikle gürültü yapmamaya özen göstermelisiniz; bebek ne kadar sağlıklı büyürse, toplumun geleceği de o derece sağlıklı olacaktır.

Diyelim ki, biriyle davalısınız ve kabahatin çoğu sizde.  Yargı karşısında doğruyu söylemeniz gereklidir.  Hukukun üstünlüğünün toplumda kalıcı olmasına katkıda bulunmuş olursunuz.

Diyelim ki, görüşlerini onaylamadığınız bir siyasi parti vardır.  Onun da görüşlerini özgürce dile getirmesini savunmalısınız.  Düşüncelerin açıkça toplumun her kesimine ulaştırılması demokratik düşünce ortamının baş koşullarından biridir.

Diyelim ki, memleketin bir köşesinde bir haksızlık olmuş.  O haksızlığı kendinize yapılmış bilin.  Toplumda yaşayan her bireye yapılmış haksızlık, dolaylı yönden size yapılmıştır.  Dedik ya, parça-bütün meselesi.

Diyelim ki, bir gün doğrularınızın yanlış olduğunu farkettiniz.  Demokratlık; gocunmadan/çekinmeden öz eleştiri gerektirir.  Şartlanmışlığın demokratik bilinç ortamında yeri yoktur.

Diyelim ki, bir yangın olmuş.  Yüreğinizin yangın yeri olup olmaması bir ölçüdür.  Sonuçta “benim” demeniz gereken bir zarar oluşmuştur.

Bir toplumda demokrasinin ölçütü salt parlamentolardaki vaziyetlerle ölçülemeyecek kadar ayrıntılı ve kapsamlıdır.  Önce birey olarak sizin demokrat olma mücadelesi içinde bulunmanız ; demokratik yaşam biçimini içselleştirmeniz gerekir.   Tabii bu akşamdan sabaha olacak bir şey değil.  Ancak o yolda yürümeğe karar vermek belirleyicidir.

Ülke olarak demokrasinin neresindeyiz , diye soracak olursanız, derim ki;  çok şeylerin farkındayız, ancak deve kuşu misali kafamızı kuma gömmeyi yeğliyoruz.

 

Benzer Haberler

0 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir