13/05/2020

BİR KİTAP TANITIMI VE ELEŞTİRİSİ: ALİ VE NİNO

Değerli okuyucular!

“Ali und Nino” isimli kitabı yıllar önce Almanya’da Freiburg Üniversitesinde doktoramı yaparken kaldırım kitapçılarından satın alarak okumuştum (1997). Konu Kafkasya ile ilgili olduğu için kitap daha da ilgimi çekmişti. Bu muhteşem eserin Almanya’da yaşayan değerli hemşerim Orhan Aras tarafından Türkçeye çevrildiğini duyunca çok sevindim. Kitabı Almanca okuduğumda da büyülenmiş niçin Türkçe çevirisi olmadığını merak edip kendi kendimi sorgulamıştım. Sonraki yıllar kitabın Türkçe çevirileri yapıldı ama hiçbirisi Orhan Aras’ın çevirisinin yanından bile geçemez. Orhan Aras’ın bir yandan akıcılığa verdiği önem bir yandan cümlenin anlamını koruyacak şekilde özel bir hassasiyet gösterdiğine tanık oluyoruz. Unutmayalım ki bir kitap çevirisi bir kitabı yazmak kadar değerli ve önemlidir. Her şeyden önce yazarın, kitabın içeriğini benimsemesi, olayların içinde geçtiği sosyal ve kültürel yapıyı biliyor olması şarttır. Bu çok değerli çalışması nedeniyle Orhan Aras kardeşimi kutlarım.

ORHAN ARAS KİMDİR?

Orhan Aras

Kitabın çevirmeni Orhan Aras 1963 Iğdır doğumludur. İlk ve Orta öğrenimini Iğdır’da, Yüksel Okul eğitimini de Artvin, Kars ve Erzurum illerinde tamamladı. Halen Almanya’da ikamet etmektedir. Şair, yazar ve akademisyen olarak çok değerli kitaplara imza atmıştır.  Doktora unvanına sahiptir. Alman Yazarlar Birliği üyesi olan Orhan Aras, aynı zamanda Azerbaycan Yazarlar Birliği onur üyesidir. Almanya’da yayınlanan Referans dergisinin yayın yönetmenliğini yapmaktadır.Orhan Aras’ın Türkçe, Almanca ve Azerbaycan Türkçesinde yayımlanmış çeşitli roman, şiir ve deneme kitapları vardır.

ESERLERİ:

Türkçe: Ayrılığın Rengi Hüzün (2002), Aşklar Daha Ölmedi (2003), Son Cennet (2008), Kaşgar’dan Berlin’e Portreler ve Kitaplar (2013), Oryantalist mi (2017),  Ah Türkiye Ah (2017).

Almanca: Deutschland Gib Mir EinWenigLiebe (Hamburg, 2008).

Azerbaycan Türkçesi: Hoşgördük Güzel Yurdum (Baku, 2007), Son Cennet (Baku, 2017).

KİTABIN YAZARI KURBAN SAİD KİMDİR?

İlk bakışta “Kurban” ve “Said” isimlerini görünce yazarın bir Müslüman olduğu sonucuna varabilirsiniz. Gerçekler hiç de öyle değil! Kurban Said bir şahsın gerçek ismi değildir. Bir yazarın takma adıdır. Ama kimin? Ben de birkaç kitabımı “KEVAN” ve “BEN KEVAN” takma isimleriyle yayımladım. Bir yazar kitap yazarken niçin gerçek ismini kullanmak istemez sorusunun cevabı yoktur. İsterseniz birkaç ünlü yazarımızın gerçek isimlerine ve takma isimlerine bir göz atalım:

TAKMA AD                                    GERÇEK AD

Orhan Kemal                                    Mehmet Raşit Öğütçü

Aziz Nesin                                        Mehmet Nusret Nesin

Kemal Tahir                                     Kemal Tahir Demir

Nurullah Ataç                                   Ali Nurullah Ata

Yaşar Kemal                                     Kemal Sadık Gökçeli

Bu kısa bilgiden sonra gelelim Kurban Said isimli takma yazara? Kimdi bu yazar? Gerçek adı neydi? Nereliydi? Üzgünüm! Bu konuda yazılmış yüzlerce makale var. Hepsi de birbiriyle çelişkili. Bana kalırsa bu konuda Orhan Aras’ın kitabın ön ve arka sayfasında vermiş olduğu bilgilerle yetinmeniz gerekecektir. Ancak yazarın gözlemlerinden ve konuyu ele alış biçiminden yüzde yüz kesinlikle söyleyebileceğim tek bir şey vardır: Yazar Müslüman değildir. O dönemler Bakü petrolün çıktığı ve dünyaya dağıtıldığı tek şehirdir. Binlerce yabancı gelmiş ve uzun yıllar Bakü’de yaşamışlardır. Onlardan birisinin çocuğu bu kitabı kaleme almıştır. Nino isimli kıza aslında kendisi aşıktır ama kitabını yazarken kültürel ve sosyal zenginliği okuyucuya yansıtmak için Nino’yla Ali isimli Azerbaycanlı bir genç arasında bir aşk yaratmıştır. Yazar Rus kökenli de olamaz. Çünkü Rusların kitapta betimlenmesi bizi böyle bir yargıya götürüyor. Çok muhtemelen yazar Alman veya Fransız asıllı olabilir. Kurban Said ile Pierre Loti arasında benzerlik kurabilirsiniz. Yazıda oryantalizmin kesin etkisi vardır. O yıllarda oryantalizm tutkusu Alman ve Fransız aydınları arasında popülerdi.

ALİ VE NİNO

Kitabın Kapağı

KONUSU

Yıl tahminen 1910. Bildiğiniz gibi 1829 yılında yapılan Türkmençay Anlaşmasıyla Kuzey Azerbaycan toprakları Çarlık Rusya’sı sınırları içine alınmıştır. Kuzey Azerbaycan’ın en büyük şehri Bakü’dür. HikâyeBakü’de başlar. Daha önce yazdığım gibi o yıllarda dünyada petrolün çıkarıldığı tek yer Bakü ve civarıdır. Avrupa ve Amerika’nın en zenginleri yatırım için oradadırlar. Kazandıkları paralar Avrupa’ya gider. Petrol kuyularında iş bulmak için Kafkasya’nın her tarafından işçiler akın akın Bakü’ye gelmektedirler. 

Kitabın asıl konusu aslında ilk sayfada saklıdır: Bakü’de eğitim dili Rusçadır. Bir Rus okulunda bir sınıf… 30 Müslüman, 4 Ermeni ve diğer milletlerden öğrenciler… Hoca bir tartışma konusu açar: Bakü Avrupa sınırları içinde mi yoksa Asya sınırları içinde mi? Hararetli bir tartışma olur. Bazı öğrenciler Asya bazıları Avrupa sınırları içinde olduğunu iddia ederler. Avrupa, çağdaşlık; Asya, ilkelliktir. Ama Ali öyle düşünmez.  Ali, Azerbaycanlı bir gençtir. Ninoise çok zengin ve soylu bir Gürcü kızıdır. Aralarında 2-3 yaş vardır. Birbirlerine aşıktırlar. Yazar, iki genç arasında gelişen aşkı aktarırken bir yandan da sosyal ve kültürel yapıyı okuyucuyla tanıştırır. Bunun yanı sıra Birinci Dünya Savaşı, Azerbaycan Devletinin Kurulması ve Sovyetlerin Azerbaycan Devletini yıkması gibi siyasi olaylar da kitabın içeriğine zenginlik katar.

KİTABIN VE ÇEVİRİNİN ELEŞTİRİSİ

Kitap akıcı bir dille yazılmıştır. Kafkasya coğrafyasını merak edenlerin mutlaka okuması gereken bir kitaptır. Ermeni, Gürcü, Azeri ve diğer halkların nasıl hızla birbirleriyle dost olduklarını ve nasıl hızla birbirlerinden nefret ettiklerini kusursuz ve önyargısız olarak aktarır.

Kitabın orijinal ismi: “Ali und Nino”dur. Almancadaki “UND” kelimesi yerine göre “VE” veya “İLE” anlamını taşıyabiliyor. Türkçe aşk hikâyelerinden bahsederken Kerem İLE Aslı, Leyla İLE Mecnun ifadelerinde olduğu gibi “İLE” bağlacını kullanıyoruz. Keşke Orhan kardeşim de kitabı “Ali ile Nino” başlığı altında çevirseydi.

Diğer bir eleştirim Orhan kardeşim “Tartar” kelimesini kullanmıştır. Bildiğimiz gibi dünyada “Tartar” ismi pek kullanımda değil. Bir yazım hatası olabilir. “Tatar” olması gerekirdi. Bu sefer başka ciddi bir hata ortaya çıkmaktadır. O yıllar Ruslar, Azerbaycanlılara “Tatar” demektedirler.Bugün başkenti Kazan olan bölgenin adı Tataristan’dır ve halkı Tatar olarak bilinir. Tatarların yarısı Sünni Müslüman diğer yarısı Hristiyan’dır. Kitapta Ali , “Tatar” olarak tanıtılır. Ruslar Azerileri “Tatar” olarak bilip çağırdıkları için orijinal metinde “Tatar” kelimesi kullanılmıştır. Keşke Orhan kardeşim Ali için Azeri / Azerbaycanlı gibi bir ifade kullansaydı daha iyi olurdu çünkü Ali’nin Caferi mezhebinden olduğunu kitaptan anlıyoruz. Kazan’daki Tatarlar arasında Şiilik yoktur. Örneğin kitabı okuyan ortalama İstanbul Türkçesi bilen bir okuyucu kitapta Ali için “Tatar” veya “Tartar” kelimesini gördüğü zaman Ali’nin Azerbaycanlı birisi olduğunu anlayacak mı? Hiç sanmıyorum. Iğdırlı bir Azeri okuyucu da kitabı okuduğu zaman uzun süre tereddüt içinde kalacaktır bunun nedeni daha ilk sayfada, “Sınıfta 30 Müslüman” vardı gibi bir ifade var. Bu genel tanımlama okuyucuyu yanlış yönlendirmektedir.

Her şeye rağmen bizlere böyle bir kitabı kazandırdığı ve özellikle akıcı bir dil kullanarak okuyucuyu kitaba bağladığı için Orhan Aras kardeşimi tebrik ederim. Yeni çalışmalarında başarılar dilerim. Iğdır’ın kültürel zenginliğine yaptığı katkıdan dolayı ayrıca teşekkür ederim.

 

Benzer Haberler

0 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir