29/04/2021

BELEDİYENİN OT VE NEBAT MÜDÜRÜ CAHİT MOĞULKANLI LAFIM SANADIR

         Benim büromun önüne üç adet top akasya ağacı dikmiştim. Bu ağaçların, sulamasını, bakımını, budamasını, ilaçlamasını ben yapardım. Zira ben kent insanıyım. Ağacı, yeşili severim. Aynı zamanda tatlı bir oyalanma aracıdır. Başkan Murat Yikit büromun önünden As.Şubesine doğru giden yolu asfaltlatıyordu.Yolun bir kısmında “cep açmak” istediler. Araçlara park yeri açılsın diye. Ama bu durumda, o üç ağacın kaldırılması, kesilmesi gerekiyordu. İtiraz etmedim. Yalnızca ertesi yıl belediyenin ağaçlarımın yerine ağaç dikmemsi koşulunu öne sürdüm. Başkan da gülerek, “İstediğin üç ağaç olsun hocam” dedi.

         Konuya Başkan Yardımcısı Ülkü Öcal  ve o günkü belediye Fen İşleri Müdürü Ümit Ağrı tanıktırlar.

         Gerçektende ertesi yıl, belediye ekipleri üç tane top akasya ağacını diktiler. Ancak biri tutmadı. Kurudu.

         Gelelim Bay ot-nebat müdürü Cahit efendi seni ilgilendiren kısmına. Şubat ayından beridir seni ararım, aman ağaç gelirse beni unutmayasın diye. Her seferinde de “Tamam hocam aklımda” dedin. Derken ağaçlar geldi. Ve belediye olarak kentin değişik yerlerine,  ağaçlandırma yeşillendirme çalışmaları çerçevesinde dikimler yaptınız. Ve ben seni iki günde bir aradım. Tamam tamam deyip durdun.Hatta o kadarki telefonla aradığımda hiçbir şey dememe fırsat bırakmadan, tamam tamam deyip durdun.

         Üç gün önce ise aradığımda “Hocam yarın ekipler 9.30 da ağacı dikmeye gelecekler” dedin. Tabii ne gelen oldu ne de ağaç diken.

         Gelelim şimdi sana Bay ot-nebat müdürü. Ben evime, bahçeme, özel mülküme ağaç istemedim. Belediyenin geçmişte yaptığı bir zorunlu tahribatı gidermek adına istedim. Devletin sürekliliği ilkesi vardır. Yöneticiler değişir ama devletin söz ve tutumları değişmez bilirdim. Tabii senin gibi dehşetengiz müdürleri unutarak.

         Nedir senin bu yaptığın, var mı bir açıklaman. Yani bir ağaç gönderip diktirmek pek mi zordur.

         Yok deseydin, mevsimidir. Ben dışarıdan alır diktirirdim. Ne ola ki bir ağacın değeri. Aha 50-100 lira. Bir öğünlük yemeğimin parası yani.

         Senin işin bu değil midir? Parklara, kaldırımlara ağaç dikmek senin görevin değil midir.Hem de asli görevin.

Sonra bunca oyalama, evet tamam deyip yapmama hangi aklın ürünüdür.

         Seni yeni tanımıyorum Cahit Efendi. Nurettin Aras’ın zamanında muhasebe müdürü idin. Kılıcının önü de arkası da kesiyordu. Personelin maaşlarını sallar ödemezdin. Geciktirirdin. Sana minnetci düşmelerini ricacı olmalarını ister, sonra ancak öyle maaşlarını öder veya avans verirdin.

         O parlak v e şaşaalı devir geçti. Şimdi otla çimen çayırla uğraşırsın. Onu da yüzüne gözüne bulaştırırsın.

         Ne kadar ağaç geldi. Kaçı dikildi. Kaçı tuttu. Bakımları yapıldı mı? Yoksa ağaçları kurutmak için dalını budağını kesip, adına da budama dediğiniz o kolaycılık ile kurumalarını mı istiyorsun. Tabii ağaçlar kurursa sulama, budama, ilaçlama derdinden kurtulursun diye mi öyle yapıyorsun? Bilemiyorum senin ruh halini. Ama hep aranmak, sana ricalarda bulunmalarını beklemek gibi bir ruhsal problemin takıntın ve kompleksin var anladığım kadarıyla.

         Bana Ağrı Dağı’ndan kar bağışlamayacaktın ki. Görevin bu değil midir. Kenti ağaçlandırmak nebatat dikmek asli görevin değil midir?

         Dahası da kurum bana borçlu iken.

         Seni şiddetle kınıyorum. Bundan böyle nefesim ensende, gözüm üzerinde, gölgem bir heyula gibi üstünde olacak bay ot, çayır- çimen nebatat müdürü.   

0 Paylaşımlar

 

Benzer Haberler

0 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir