Arşivden-19/06/2020

ATATÜRK CUMHURİYETİ KORUMA GÖREVİNİ NİÇİN GENÇLİĞE VERDİ

11/ŞUBAT/2011

30 Yıllık meslek hayatımda her kademede ATATÜRK’ün Gençliğe Hitabesi’ni  ve İstiklal Marşımızı okuttum. Açıkladım. İster orta birinci sınıf olsun, ister lise son. İster sınıf öğretmenleri geliştirme yetiştirme seminerlerinde. İllaki bu konuyu işledim. Zira Hitabe ve Marşımız anlaşılmadan Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş çilesini ve felsefesini anlamak imkânsızdır.

         Dersin sonunda da hep şu soruyu sormuşumdur? ATATÜRK CUMHURİYETİ KORUMA VE KOLLAMA GÖREVİNİ NİÇİN TÜRK GENÇLİĞİNE VERDİ.

         Öyle ya. Niçin

          Hükümete,

         Meclise

          Silahlı kuvvetlere 

         Savcılara

         Polise ve benzeri kurumlara değil de elinde hiçbir gücü, imkânı olmayan GENÇLİĞE yükledi bu sorumluluğu.

         Cevap basittir. Ama bir o kadarda nesneldir. Gerçektir. Tarihimizin imbiğinden geçerek çok bilinçli v e isabetli bir yorum ile bu sorumluluk Gençliğe yüklenmiştir.

         Zira Kurtuluş Savaşı yıllarında nasıl bir ortamın olduğunu bilmek için Hitabeyi dikkatli okumak gerekir.

         Neydi o kara, kapkara bulutların örttüğü Türk yurdunun koşulları.

         Hükümet- Saray, düşmanla işbirliği yapıyor.

         Meclis aynı şekilde.

         Silahlı Kuvvetler ise terhis edilmiş yani silahlarını bırakmış.

         E,hükümet düşmanla işbirliği yapınca savcı ya da polislerin de yapacağı bir şey kalmamıştır artık.

         Buna orduların lağvedildiğini, tersanelerinin, kalelerinin işgal edildiğini, yüzlerce yıldır savaşan bir toplumun fakirleşmesini, yorgunluğun ekleyin.

         Bu olumsuz şartları bizzat gören, yaşayan ve yalnızca çıkışı her şeye karşın genç, dinç ve özverili idealist gençlikte bulmuştur. Onlar çarıksız, silahsız, paçavraya dönmüş elbiselerle bile düşmanın üzerine korkusuzca yürümüşlerdir. Canları kanları pahasına.

         Bu nedenlerle CUMHURİYETİ KOLLAMA GÖREVİNİ GENÇLİĞE vermiştir.

         Günümüze bakacak olursak, o günkünden pek de farkı bir ortamda değiliz.

         Hükümetin tutum ve icraatları ortada.

         Meclis adeta hükümetin emrinde.

         Türkiye’nin düzeni değiştirilip emperyal ülkelerin arzuları doğrultusunda yeniden biçimlendiriliyor.

         AB Komiserleri ülkemizin her yanını denetliyor.

         Ülke eyaletlere çok uluslu çok özerkli bir yapıya dönüştürülmek için her yandan baskılar geliyor. Ki bunun bir adım sonrası SEVR’in savaşsız, zahmetsiz hayata geçirilmesidir.

         Ordu, demokrasi, hukuk adına kışlasına çekilmiş.  Susmuş.  Üzerine giden siyasilere karşı ancak ve çok zorunlu hallerde açıklama yaparak kendini savunmaya çalışıyor.

         Yargı son direniş çırpınış içinde  ama o da gitti gidiyor.

         Toplum ise tam anlamıyla sadaka toplumu olmuş. Bir kilo bulgura bir torba kömüre tav olmuş.

         Sanki Kurtuluş Savaşının o kara günlerinin değişik bir versiyonunu izliyor gibiyiz.

         Ve bu noktada dikkat buyurunuz. Yalnızca evet  yalnızca Üniversite gençliği gidişata dur demek için karşı çıkıyor.

         Bütün baskılara, bütün yasal şiddete rağmen. Aşırı güç kullanılmasına rağmen.

         Zira gençlik idealisttir.

         Gençlik paraya pula mevkie kanmaz

         Satın alınamaz.

         Onun için ülkesi, yurdu istiklali her şeyin üstündedir.

         Dün yurdunun, halkının bağımsızlığı için, refahı için, kurşuna da darağacına da korkusuzca giden gençlik aynı gençliktir.

         O büyük adamın ne kadar yerinde bir öngörü ile cumhuriyeti koruma görevini gençliğe vermesi bütün bunlardan belli değil mi?

 

Benzer Haberler

0 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir