16/12/2020

 NUH TUFANI VE BENZERİ MASALLARA BU DEVİRDE HALA İNANAN VAR MI?

         İlkel toplumlarda geceleri nasıl geçerdi.Hem de uzun geceler. Mutlaka şamanların, büyücülerin, kahinlerin anlattıkları masallar ile nağıllar ile az da olsa renk katılırdı.

Bu nağılların, doğaya atfedilen tanrılara övgüler dizmesi, onların kimi sevgili kullarının -ki bunlar hepsinde büyücü-şaman olanlardı- bunlar olur. Tanrı onlarla konuşur. Yardımcı olur. Ne yapacaklarını söyler filan.

         Dünya buzul çağından  çıktığında bir Tufan olduğu gerçeği var. Eriyen buzullar rakımı düşük yerler de denizin kabarması sonucu su basmıştır. Bu suların buharlaşması sonucu aşırı yağışlar da olmuştur ama yeryüzünün bir su limiti vardır. Su yükselme sınırı vardır.

Gemiye alınan hayvanlar niye ki birbirlerini yemezler

         Ama bu buzların erimesi, yağışların artması Sumerler ve Arap büyücüleri tarafından allanıp pullanıp öyle anlatılmıştır ki sanırsın her şey tabiat üstü. Hepsi Tanrısal bir iradenin emirleri.

E Arabistan coğrafyasını su basarsa bunlar nasıl kurtulmalılar. Gemi yaparak. Zira kaçacakları, sığınacakları, pek öyle yükselti yok. Ama ağaç da yok. Gemiyi nasıl yapacaklar. Ve o tarihlerde bunlar gemi yapmasını biliyorlar mıydı? Araç gereç var mıydı? Yoksa anlatıla anlatıla, ileriki zamanlarda gemi yapalım da bu insanları kurtaralım mı dedi kimi anlatıcılar. Yani bezediler mi?

         Yeryüzü ki, burada Arap yarımadası ve özellikle de Sumerlerdir.Zira Tufan efsanesinin çıkışı onlardır. Sonradan Tevrat’ta ve diğer kitaplarda da yer bulmuştur.Sumerlerin de pagan ve çok tanrılı olduğunu da hatırlayalım.

         Eee sular çok yükselirse gemi bir yere konmalı ki içindeki mahlukat kurtulsun.

         Aslında eğer dünyanın tümü gerçekten sularla kaplanmışsa, bu suların asla çekilemeyeceği, çünkü toplanabilecek bir yer bulamayacağı ortadadır. Böyle olunca, Tufan diye adlandırılan olayın, özellikle güçlü su kabarmalarını, buna eklenen yağmurları ve iklim değişmelerini anlattığı kabul edilebilir. Böyle bir durum, hiç değilse o olaydan kurtulanların gözüne, sanki tüm dünya sular altında kalmış gibi gözükebilir. İnsanları yüzyıllar boyu etkileyen ve Amerika’nın keşfine ve fethine yo! açan inanç, bu Tufanın ve daha önce var olan bir dünya cennetinin anısıdır.

İskenderiye Kitaplığı temeili resim

Eski uygarlıklara ait binlerce belgenin, kitabın yok edildiği bilinen gerçeklerdir. Örneğin Papa Gregori, tüm klasik edebiyat eserlerinin imhasını emreder, Buna gerekçe olarak da «inançlı halkın dikkatini cennetten ayırıyorlar» demiştir. İskenderiye’nin Müslüman fatihi Amr İbnül As, dünyaca ünlü kütüphanenin milyonlarca cildini, altı ay boyunca kentin 40’ı aşkın hamamını ısıtmak için yakıt olarak kullanmıştır. Onun da gerekçesi şudur: Eğer bu kitaplarda yazılanlar Kuran’da da varsa, bu kitaplar fazla demektir. Yok eğer Kuran’da yoksa, o zaman da bu kitaplar gerçek inançlılar için hiç bir değer taşımamaktadır. İskenderiye o çağın bir edebiyat merkezi olduğu kadar, bir bilim merkezi de olduğuna göre, Atlantis’le ilgili ne kadar bilginin hamam suyu ısıtmak uğruna yok olduğunu hiç birimiz bilemeyiz. Yeni Dünya’ya giden İspanyol fatihler de aynı imha yöntemlerini sürdürmüşlerdir. Piskopos Landa, Yucatan’da bulduğu tüm Maya yazılarını imha etmiş, elinden yalnızca bugün Avrupa müzelerinde bulunan altı yazı kurtulabilmiştir.

         Bu bölgeye en yakın ve yüksek dağ Cudi Dağıdır. Nuh’un gemisi oraya takılmış ve suların çekilmesini beklemiştir. Bir diğer kaynak ise Ağrı Dağını işaret ediyor. Hangisi doğru. İkisi de masal işte canım.

         En havalısı Everest tepesine kondurtmaktı ama o çağda Araplar-Sumerler Everest’i filan bilmiyorlardı ki.

         Bir sempozyumda Nuh Tufanını allayıp pullayan Prof’a sormuştum. Ağrı Dağına kadar yükselen sular nereye çekildi. Sonracığıma sular çekilse bile gemide o sularla birlikte aşağıya iner yamaca filan takılmaz. Şaşırıp kalmıştı bizim hocacık. (Hocacık demem küçümsediğinden değil, Kars Alpaslan Lisesi’nden arkadaşım olduğundandır)

         Konuyu biraz açalım. Evrende maddenin ve enerjinin sakınımı ve korunması vardır. Her tarafı kapsayacak kadar suyun gelecek bir yeri yoktur. Dahası su bu kadar nasıl yükseldi. Ve sular çekilince nereye gitti. Bu kadar suyu alacak bir çukur, boşluk yok ki dünyada.

         Bir diğer şey ise her hayvandan bir çift aldı Nuh Nebi. Acaba kızılderili, lama, pranha da aldı mı. Bunları tanıyıp bilmelerine imkan yok. Aldıkları nedir. Kedi köpek. Deve koyun. Yani kendi dünyalarını anlatıyorlar. Doğrusu da budur.

         Günümüzden 5 bin yıl evvel yaşayan Sumerlilerin efsanelerini günümüz insanı nasıl kabul ediyor ve bunu bir de, kutsal saydığı kitaplara mal ediyor. Yalnızca Cudi-Ağrı çelişkisi bile bunun yavanlığına delildir.

         Dahası Tanrı niçin bütün kullarını cezalandırıyor. Cezalandıracaksa niye Tufan yaratıyor. Madem ki her şeye kadirdir. Kadir-i Mutlaktır. O zaman yalnızca suçluları cezalandırsın.

Eh devam edeyim kadiri mutlak olan Varlık, suç kavramını ve olgusunu neden ortadan kaldırmıyor ki.

         Yalnızca Nuh Tufanı mı eski çağlardan günümüze gelen anlatılar.Ya Atlantis kıtası. Böyle bir yer var mıydı. Mısır ve Yunanlılar’a göre vardı. Herkül sütunlarının ötesinde büyük ve medeniyette çok ilerlemiş bir kıta vardı. Adı da Atlantismiş,

         Eh Batı’da böyle bir kıta olur da doğuda Pasifik okyanusunda olmaz mı.Orda da medeniyette çok ileri giten Mu kıtası varmış. Japonlar onların soyundanmış.

         Nasıl olsa ispatı yok,kanıtı,belgesi yok.Ama inananı çok.

Mu Kıtası

         Başlığa dönersem bu devirde Nuh Tufanı’na inanan var mı demişim.Bedeni bu devirde ama beyni, bilgisi ilkçağda olanlar için diyecek bir şey yoktur.Onlar nağıllara inanmaya devam edebilirler.

         Ne de olsa dünyada inanç özgürlüğü vardır.En cahil ve fanatikler için bile

 

Benzer Haberler

0 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir