GAZİ MUSTAFA KEMAL Mİ-ATATÜRK MÜ

20/06/2022

Sosyal bilimler uzmanı aziz bir dostum şöyle bir yorumda bulunarak bulunarak bu konuda görüşlerimi belirten bir yazı yazmamı istedi:

Uzman bir sosyal bilimci olarak toplumda özellikle resmi zevatta bir eğilim dikkatimi çekiyor. Malum biz sosyologlar toplumun nabzını tutarız. Tabi bu alan bizim tekelimizde değildir. Öğretmenler, hukukçular, gazeteciler, din adamları, sanatçılar ve aydınlar da birer toplumbilimcidir. Bu vesileyle değerli gözlemlerinizi merak ediyorum. Dikkatimi çeken şey; son yıllarda Atatürk unvanı ki bunu istiklal savaşını zaferle sonuçlandıran ve devletimizi kuran TBBM. Türk milleti adına Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya vermiştir. Türk milleti de “Atam izindeyiz” ülküsüyle onu gelenekselleştirmiş, milli bir değer olarak içselleştirmiştir. Ancak özellikle siyasette ve bürokraside (toplumda değil) Atatürk ismi yerine Mustafa Kemal, Gazi Mustafa Kemal ismi daha çok kullanılır olmuştur. Sizin de bu jargonu kullanmanız dikkatimi çekti, merak ediyorum acaba hangi motivasyonel durum sizi etkiliyor. Ulusumuzda yüzlerce binlerce gazi Mustafalar şehit Mustafalar, Kemaller veya her ikisi vardır. Ama bir tek Atatürk vardır Türkiye Cumhuriyeti ilelebet varolduğu sürece Atatürk ‘te varolacaktır. Bunu neslimize, öğrencilerimize, gençlerimize ve topluma hatta dünyaya Atatürk diye ifade etmemiz ulusal bütünlüğümüze, milli birlik ve beraberliğimize daha çok hizmet edecektir diye düşünüyorum. Saygılarımla

 

Yorum bu, Az çok okumuş olan herkes bu yoruma katılır. Hak verir. Ben de.

Çok katı bir Atatürkçü olmam nedeniyle benim Atatürk, O, Büyük Önder, Gazi Mustafa Kemal demem sadece yazının akışı içerisinde kullandığım bir ad, anmadır. Yoksa birini diğerinden ayırmam.

 

1970 de Gazi Eğitimde okurken DEV-GENÇ öğrenci kuruluşunun içindeydim. Gazi Mustafa Kemal ya da Mustafa Kemal adı ön plana çıkardı. Ve O’nun hep kalpaklı resimleri kullanılırdı. Şundan:

Mustafa Kemal, antiemperyalist bir kimliktir. Emperyalizme karşı savaş vermiş ve kazanmış bir  kahramandır. Ama 1923 ten, .Cumhuriyetin ilanından sonra bu anti kimliği gitmiş, yerine statükocu bir Atatürk gelmiştir. Atatürk olarak da yaptığı işler vardır ama bütün bunlar üstyapı kurumları üzerine olmuştur. İnkılaptır. Ama ihtilal değildir. Harf-Kılık, kıyafet-Medeni Kanun, saat, takvim gibi.

O günde itiraz ederdim. Bu günde ediyorum. Mustafa Kemal bir anti emperyalisttir. İlericidir. Devrimcidir. O şartları çok iyi değerlendiren pragmatist bir önderdir.

İngiliz-Fransız emperyalistlerine ve onların uşaklarına karşı cepheden cepheye koşarak savaşmış ve galip gelmiştir.

Sonrasında ise yanmış yıkılmış, yoksul, okuma oranı sıfır ve altyapısı, fabrikası atölyesi aracı gereci olmayan, ortaçağ devrinin bile gerisinde bir topluma liderlik etmiştir.

Kapitalist ekonominin temelini oluşturan bütün yapıları Anadolu’ya getirmiş, kurmuş ve yeni genç Türkiye Cumhuriyetini Batı kapitalizmine entegre etmeye çalışmıştır.

İşte tam da burada dananın kuyruğu kopar. Solcular hemen itiraz ederler: Vay, nasıl olur, anti emperyalist bir önder Kapitalizm ile uyum içinde olur.

Hala bu aklı evveller vardır. Son derece geri kalmış bir topluma SOSYALİST ekonomi mi getirecekti. Hani sosyalizm, kapitalizmden sonra gelen bir sistemdi. Kapitalizmi oluşturmadan mı sosyalizm kurulacaktı.

Mihri Belli’nin MİLLİ DEMOKRATİK DEVRİM teorisi  bu bakış açısıyla taraftar bulmuştu.

Üretim yok, Olanda en ilkel araçlarla, Fabrika yok. İşçi sınıfı yok. Yol yok. Araç yok. Para yok. Kapital yok. Okumuş insan yok, müteşebbis hiç yok. Sosyalizm gelecekti ha.

Bunların solculuğu yalnızca ağaya karşı çıkmaktır. Yani köylücülüğü kutsamakatır.Yaşar Kemal’i de böyledir, Fakir Baykurt’u, Orhan  Kemal’i, Nazım Hikmeti de.

Sırf ağaya karşı çıkıp onu öldürdüğü için İnce Memet kahramandır ha. O yalnızca bireysel intikamını almış bir katildir. Halkı için sınıfsal bir mücadele vermemiştir ki.

Ya da “ Trum turak makinalaşmak”  diye özlem duyan Nazım mı sosyalist idi. Kişinin bireysel görüşleri sosyalist düşünceleri barındırsa da pratikte ne değeri vardır ki.

Yere göğe sığdırılamayan ÇİRKİN KRAL Yılmaz Güney çevirdiği mafya filmlerinin etkisinde kalarak bir hakim vurdu diye devrimci mi oldu.

Devrim bir sınıfsal olgudur. Üretim araçlarının belirleyiciliği vardır. Üretim araçları kağnı, saban ve umudu yağmur olan bir tarım toplumu nasıl sosyalist ekonomiyi kurabilir ki.

Atatürk bunu çok iyi görmüş, değerlendirmiş, Cumhuriyetin kalkınması için o günün şartlarınca olağanüstü sayılacak çalışmalar yapmıştır.

Şeker fabrikaları, çimento fabrikaları, dokuma mensucat fabrikaları kurdurmuştur. Bunları desteklemek içinde SÜMERBANK-ETİBANK- KURULMUŞTUR. Köylüye finans desteğini sağlayabilmek için Ziraat Bankası kurulmuştur. Yandaşlara kredi verilsin diye değil

Bütün bunları hayatta geçirebilmek içinde KÖY ENSTİTÜLERİ açılmıştır. Çalışan üreten milli olan bir ekonomi kurabilmek için

Tanrı aşkına  o yıllarda Alman Junker firması ile anlaşıp Kayseri’de uçak fabrikası kurmak ve ihraç etmek ancak o dehanın eseri olabilir.

Solu, yalnızca okudukları kitaplarda öğrenen ve asla toplumu irdeleyemeyen kafalar, O’nu Mustafa Kemal olmaktan öteye benimsememişlerdir.

Pöh.

Şeriatçılar ise zaten toptan reddederler. Keşke Yunan galip gelseydi diyecek kadar ruhları kara, kafaları kapkara insanlar, yok Latin alfabesini getirdi, yok hilafeti kaldırdı (sanki hilafet bir işe yarıyordu da) diyerek kendilerini haklı göstermeye çalışıp ve nefret ve kinlerini kusarak ortaçağ karanlığına dönmemizi isterler.

Biraz ılımlı olanları ise tıpkı sekter solcular, sığ düşünen liboşlar, Mustafa Kemal derler ama Atatürk demezler.

Oysa Gazi Mustafa Kemal Atatürk bir bütündür.

Mustafa adını öğretmeni taktı. Gazi unvanını Sakarya savaşında yaralandığı için Millet Meclisi verdi. Zaten kendisi de general olduğu için Paşa idi. Soyadı kanunundan sonra ona ATAKTÜRK adı verildi. Türklerin atası diye.

Mesele hangi sıfatını kullanmak değildir. Onun kılavuzluğuna bakmak gerekir.

Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ama Türkiye Cumhuriyeti ebediyen payidar kalacaktır diyen,

Hayatta en hakiki mürşit ilimdir diyen,

Ne mutlu Türk olan, Türk doğan demek yerine bir aidiyeti bildiren ve NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE diyen mümtaz ve müstesna bir deha.

Yeri gelmişken pek sık söylediğim bir olgular zinciri vardır.

Ortaasyadaki Orhun anıtlarını çözen kim. Hollandalı Thomsen Türkolog

İstiklal Marşımızı yazan kim. Mehmet Akif Ersoy Arnavut

Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesini yazan Ziya Gökalp Kürt

Türk Dilinin gramerini derleyip toparlayan Agopyan Dilaçar ( Soyadını Atatürk vermiştir) Ermeni.

Çağdaş toplumlarda insanların ırkına mezhebine meşrebine bakılmaz.  kime hizmet verdiği önemlidir.

Çağdaşları Mussolini, Hitler, Stalin, Lenin, Mao, Çavuşesko… tarihin derinliklerine gömülürken, O hala topluma bizlere Işık olmaya devam ediyor.

Okuldan ağbim, hapisaneden koğuş dostum gazetemin köşe yazarlarından Zeki Sarıhan’ın tespiti ile yazıma son veriyorum.

 

“Atatürk 1919’da Samsun’a çıktı” diye yazmak yerine, “Mustafa Kemal Paşa 1919’da Samsun’a çıktı” diye yazmak daha anlamlıdır. Aynı şekilde “Mustafa Kemal Paşa 10 Kasım’da öldü” yerine “Atatürk 10 Kasım’da öldü” diye söyleyip yazmak yerine oturan ibarelerdir.

 

O kalplere, gönüllere kazınmakla kalmamış, tarihin altın sayfalarında çoktan yerini almıştır,

Gericilere, yobazlara, liboşlara inat

 

 

0 Paylaşımlar

 

Benzer Haberler

0 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir