YELDA-EN UZUN GECE-NARDUGAN KUTLAMALARI ÜZERİNE

30/12/2021

Sanal ortamda Nardugan Bayramı üzerine yazılar yayınlanınca arşivimdeki sözlükleri kaynakları taradım ama tatmin olmadım. Bunun üzerine can dostum, okul arkadaşım Azeri Edebiyatı Profesörü Yavuz Akpınar’dan yardım istedim. O da sağolsun aşağıdaki yazıyı gönderdi. Okuyucularımın dikkatine, ilgisine sunarım.

PROF.YAVUZ AKPINAR GÖNDERİSİ

Yelda, sevdiğim bir kadın ismidir. En uzun gece anlamına geliyor. Dilimize Farsça, Yaldâ isminden girmiş. Fars takvimine göre Sonbaharın son günü olan, yılın en uzun gecesinin kutlandığı geleneksel bir Pers bayramının adıdır. Dünyanın her yerindeki İranlılar bu geceyi karpuz, nar ve diğer bazı özel yiyecekler yiyerek ve şiirler okuyarak kutlarlar.

İran takviminde Yaldâ olarak adlandırılan 21 Aralık gecesi, kadim Türk inanışlarında Nardugan Bayramı olarak kutlanmaktadır. Bayramın sembolü, her iki kültürde de “Nar” dır. 21 Aralık gecesi sadece Türk ve İran geleneklerinde değil aynı zamanda Eski Roma’da ve Antik Yunan’da da değişik isimlerde fakat aynı felsefeyle kutlanan bayramlardır.

Eski Roma, Hıristiyanlık öncesi Satürnalya olan bayramlarını daha sonradan Noel gecesi olarak değiştirmiş ve takvim farklılığından dolayı 24 Aralık’a sabitlemiştir. Aynı şekilde, Türklerin de İslamiyet öncesine kadar Nardugan Bayramı’nı kutladıkları bilinmektedir. Antik Yunan’da kutlanan Dionysus Festivali ile Nardugan Bayramı arasında bazı ortak ritüeller bile bulunmaktadır.

İranlılar, Kış gündönümü olan Shab-e Yaldâ kutlamalarına yukarıda bahsettiğim sembolik yiyeceklerle hazırlanmış bir sofrada akşam yemeği yiyerek başlıyorlar. Aile büyükleri, 14. Yüzyılda yaşamış olan büyük İran şairi Hafez’den şiirler okur ve kafiyeleri bir falcı edasıyla gençlere yorumlarlar. Ailenin diğer üyeleri büyük bir saygıyla yaşlıları dinler ve zaman zaman hikayeler anlatarak veya şarkılar söyleyerek onlara eşlik ederler.

Kuzey yarımkürede, yılın en uzun ve en karanlık gecesinde kutlanan Kış gündönümü festivalleri hangi kültürde ve hangi isimde olursa olsun, sembolik anlamda ışığın (aydınlığın) karanlığa karşı zaferini temsil etmektedir.

Türk, Pers, Roma, Yunan uygarlıklarının hepsi kadim dünyaya büyük kültür izleri bırakırken sahip oldukları inanç sistemlerinin doğayla özdeşleşmiş olduklarını hatırlamak lazım. Yaşamlarını ve inançlarını doğayla uyum içinde yaşamak prensipleri üzerine kurmuş olan toplumlar tarihte güzel izler bırakmışlardır. Şaman ve Panteist inanç sistemlerinin izleri semavî inanç sistemlerinde farklı isim ve kurgularla varolmaya devam etmiştir.

İnsanlık her çağda karanlıktan korkmuştur. Kötü olayların yaşandığı zamanları kara gün olarak tanımlamış, şansızlıkları kara talih adlandırmış, ölümü kara toprak ile sembolize etmiştir. Karanlık işler, karanlık şahıslar, karanlık fikirler hep korku veren tanımlamalar olmuştur. Kısacası karanlık ve ona bağlı olarak kara renk olumsuzlukları sembolize etmektedir. Hatta kimseye bir zararı olmayan kara kedileri bile uğursuz sayacak kadar abartılmıştır kimi zaman.

Kendimizi içimizi karartan insanlardan uzak tutmamız öğütlenir. Bu, içinizi karartan insanların bir gün ellerine fırsat geçtiğinde geleceğinizi de karartacağını bilenlerin uyarısıdır. Yanında kendinizi güvende ve huzurlu hissedeceğiniz, size moral veren ve ışığı ile yol gösteren, aydınlık insanları hayatınıza dahil etmeniz tavsiye edilir. Demek ki; gecenin karanlığı gibi düşüncelerin ve karakterlerin karanlığı da insanları korkutmaktadır. Çocuklara verilen Yelda ismi de, bebeğin aydınlık bir geleceği olması, ailenin içinde bir ışık gibi parlaması dileklerini temsil etmektedir. Bilim ve sanatla kendini geliştirmiş bir kadının, ışığıyla çevresini ve toplumu aydınlatacağının işaretidir. Yelda ışığın ve aydınlanmanın habercisidir.

İnsanlık kendisini korkutan karanlıktan kurtulmak için hep bir aydınlık, bir ışık ümit etmiştir. Nazım Hikmet’in şiirinde; “güzel günler göreceğiz çocuklar, güneşli günler” derken, zor bir dönemin sonunda aydınlık bir geleceği ümit ederek, gündüzün geceye karşı zaferinin hayalini kurmaktadır.

Hem Nardugan, hem Yaldâ, hem de Noel bayramları farklı coğrafya ve kültürlerde hep aynı aydınlık günler, güzel gelecek dilekleriyle yılın aynı zamanında kutlanır olmuşlardır. 21 Aralık’tan sonra Güneş daha erken doğacağı, toprak yeşilleneceği, bereket artacağı için için insanlar Doğa Ana’ya şükranlarını sunmak için bu geceyi özel kılmışlardır. Doğa Ana kendisini sevenleri her zaman ödüllendirmiştir (Noel Baba sembolizması). Çok sevdiğim yazar Buket Uzuner’in Su, Toprak, Hava romanlarında adını Türk Mitolojisi’ndeki Tabiat Ana dan alan “Umay Nine” yi de bu vesileyle bir kez daha sevgiyle hatırlıyoruz.

Yeni yıl, yeni planlar yapmak, hayatımızı gözden geçirip yeni kararlar almak, kendimize yeni hedefler belirlemek için güzel bir fırsattır. Her karanlığın sonunda bir ışık olduğunu hatırlamak gerekir. Her gecenin bir sabahı olduğu gibi her keder kurtuluşla sona erer. Bu yüzden olumlu düşüncelerden asla vazgeçmemeliyiz.

Nar bereketin sembolüdür. Siz de; 21 Aralık gecesi sofranıza nar koyun, onu sevdiklerinizle paylaşın. Hem sofranızın bereketi artsın hem de sahip olduğunuz güzellikleri sevdiklerinizle paylaşmanın zevkini yaşayın.

Geleneklere uyarak, Yaldâ Bayramınızı, ünlü İran şairi Hafez’den bir dörtlük ile kutluyorum. Hayatınız, Gorgan bahçelerinden gelen bir gül kadar renkli ve karanlık geceleri aydınlatan Ay kadar parlak olsun. Asya’dan doğan Güneş, Kanada’ya kadar uzanıp içimizi ısıtsın. Yeni yılınız kutlu ve “perfect” olsun!

 

Biz gamsız sarhoşlarız, aydın karanlıklarız

Hem kadeh ile solukdaş, hem ayrılıklarız.

Sevgilinin kaşları eğdi kaderimizi

O günden bugüne dek düşmüş yaratıklarız.

[11:35, 30.12.2021] Yavuz Akpınar: Burada epeyce bilgi var ama sanırım biraz zorlama veya yakıştırma olmuş; insan oğlu efsane uydurmayı seviyor. Ne yapsın gerçeğin sertliği, acımasızlığı onu yalanlarla avunmaya itiyor !

Sevgilerimle

 

Benzer Haberler

0 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir